ateş böcekleri

    4.
  1. en umutsuz anlarımızda karşımıza çıkıveren, bize umut aşılayan, kendisine alıştırıp sonra da sessizce terkeden güzel yaratıklardır. masallarda hep tembel olarak bahsedilir, ancak gerçekte böyle değillerdir. en zor iş onlarındır; insanlara umut aşılamak. bir yaz gecesi karşılaşırsınız susar sadece onları dinlersiniz, susmanın mutluluğunu tadarsınız. içinize böyle güzel duyguları dolduran varlığa dokunmak istersiniz. bilirsiniz dokunduğunuz anda yakacaklardır sizi ama ''dur'' diyemezsiniz içinizdeki hareketlenmeye. yanarsanız, yanarsınız ama asla pişman olmazsınız. ve bir yaz gecesi ateş böceklerini seyre dalarsınız...
    2 ...
  2. 11.
  3. 10 yıl önce karadeniz sahillerinden kavanozlarca topladığımız. Şimdi bunun üzüntüsünü yaşıyorum. karadenize de uzağım.
    1 ...
  4. 10.
  5. 20 yıl önce istanbulun her mahallesinde koloni olarak yaşayan canlılardı, artık yoklar.
    1 ...
  6. 9.
  7. yarayı ok$adıkça dökülüyor kabuklar) ... (diyemezsin
    oysa belirsizliktir
    ormanlarına pusu kurdurtan hayvanları. Kim bilir
    hangi çağın karanlığında iki ate$ böceği
    gibi iki omzuna konmu$tuk sevgili siyahını öpecek
    ve ölecek olan, kanını
    terine ni$anlanmı$ o yaralı delikanlının.

    hayır, bugün inanmıyorum ben gitgide büyüyen ellerine
    ellerin büyüdüğü $ehirlerde
    gözlerin ettiği sözleri kesme cüreti gösterilir

    ve o kesilen sözlerin üstüne
    oğlanlardan yüzülmü$ ipek tenden tüller serilir
    gümü$ yünden ku$lar örtülür

    gideceksin. belli. git o halde seni çağıran beldeye
    benim ilmim sistir de!
    benim ilmim suçtur de!

    ve unut sonra o iki ate$ böceğini

    kaldır ba$ını ardından
    gökyüzünde tek bir ate$ böceğinin
    bölünüp
    kendisinden iki ate$ böceği olu$unu
    $a$kın bakı$larla, utanç içinde gözle!

    benim sisim sensin de!
    benim suçum sensin de!
    belli belirsiz bir okyanus beni üstlensin
    yarayı ok$adıkça dökülen kabuklarla dolu sesinde!

    ..kucuk iskender..
    1 ...
  8. 8.
  9. 7.
  10. tagore'nin kaleminden:
    Düşünüyorum da,
    sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
    Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
    Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
    Korkularımızın paylaşılması
    Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
    Kabuklarımızın altında
    Kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
    Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
    Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
    istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
    Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
    Sahi koruyor mu bu çatlamamış sert kabuk?
    Kimse incitemiyor mu, duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
    Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
    Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor gerçek kimliğimizi,
    Duyularımızı bastırıyor, elele tutuşmamızı engelliyor mu?
    Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
    Ne çıkar ateş böceği sansalar beni.?
    Belki en hoyrat yürek bile, ateş böceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğunu el kaldırmaya kıyamaz?
    Güçlü kapıların arkasına kilitlesem kendimi, korkaklığımı, sevgi isteğimi
    En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem, bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup, bir kuş gibi uçacağım özgürce.
    Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
    O da çözülecek belki samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
    Oysa bir görebilsek bunu, kalmadı böyle insanlar demesek.
    Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
    Kırılmaktan korkmasak
    incinsek yaralansak.
    Ne olur bir darbe daha alsak.
    Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu
    Denesek
    Risk alsak
    Yanılsak
    Farketmez
    Tekrar tekrar bıkmadan denesek ve kucaklaşsak yeniden, tıpkı eskisi gibi.
    Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
    O zaman farkedeceğiz.
    Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
    Neler biriktirdiğimizi,
    Kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi
    Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
    Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
    Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
    Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
    Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
    Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
    Sevgiye çok ihtiyacımız var.
    Ufukta kar bir kış görünüyor.
    Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
    Kırın o sert ağır kabuklarınızı.
    Kurtulun bu yükten.
    Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
    Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
    Hem hepimiz bir yıldızız.
    Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.
    0 ...
  11. 6.
  12. kovaladıkça kaçan böceklerdir. şarkısı bile vardır "kovaladıkça kaçan ateş böcüğü müsün?".
    0 ...
  13. 5.
  14. 3.
  15. bahcede sarkisinin ilham kaynaklari, bitip giden umutlari animsatan, mucizevi varliklar.
    0 ...
  16. 2.
  17. Evlere düşen ahşap bir uykuysa eğer
    kurşuni sarmaşıklar sarar bedeni
    Yorulur üstüne çöken reyhani acılar
    Ve kekik kokulu yalnızlıklara taşınır
    Yıldızlı gecelerin ateş böcekleri

    Ey rüyalarımın süslü gelini
    Beyaz saçlarımın coşkun denizi
    Tuzlu bir gecede oynaşan yakamozlar
    Mavilerim tükendi seni beklemekten
    Mor yalnızlığına eklediğim karanfil
    Avuntularımdan kalan ibrişimdi
    Tozlarına katılan yaz yağmurlarının
    Kırmızımsı çatılara konan güvercinleri

    Sessiz rüyalara konuk olsaydım eğer
    Bütün acılarım biterdi
    Yoksunluğun okunurdu göz bebeklerimden
    Oturur ağlardım
    Gecelerimi aydınlatırdı ateş böcekleri
    O zaman biterdi yalnızlıklarım
    Haydi ateş böceğim
    Düş peşime
    Şimdi seninleyim
    *
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük