" tanrı yadsımasıyla ateizm, aynı zamanda da insanın en kuvvetli onanması, insan sayesinde de hayatın, amacın ve güzelliğin ebediyen onanmasıdır." emma goldman
insanları avutmayan, onlara bu dünya'dan sonrası için değil hayatları için şans veren, onlara güvenen ve onları şeytan'ın meleğin elinde oyuncak etmeyen, cennet'i bu dünya'da bulmalarını öğütleyen düşünce.
dinlerle ya da dincilerle tartısma icinde olan-reddeden bir "izm".
bunun bir de "agnostisizm" diye bir versiyonu vardır,o tartısmaya girmeye bile usenir. gercek butun bunların dısındadır ve olan biteni seyreder, arada gulumser.
"tanrısızlık" ateizmin bir parçası mıdır bilmiyorum. ama ateizm, tanrının varlığına inanmamak şeklinde kabul gördüğü için bence ondan ayrılır. hatta bu kavramı ben bile uydurmuş olabilirim.
(bkz: tanrısızlık)
çocukken sahip olduğum düşüncenin bir alt versiyonu. evet öyle.
eskiden allah yok mu acaba? lan varsa niye görünmüyor? diye sorular sorardım kendime ve cevabını kendi içimde arardım. engin düşüncelerim sonucunda şu kanıya varmıştım: bu dünya yalnızca benim hayal ürünüm ve ben dünyayı sanal bir joystickle bilinçsiz olarak yönlendiriyorum*. düşüncelerimin türevini aldığım zaman sonuç hep karanlıktı. o karanlık içerisinde beliren tek tük simalar vardı. kimdi bunlar? benim oyunuma ortak olmak isteyen başkaları mıydı?... çocuk aklı işte
yeteri kadar kapsayıcı olduğunu düşünmediğim kavram.
şöyle ki:
ateizm, tanrı'nın varlığına inanmamak, yani tanrı yok demek.
peki şöyle düşünen adamın durumunu açıklayan kavram nedir:
1)agnostik, yani tanrı var yok bilemeyiz diyor.
2)tanrı yoksa "sktir et zaten" diyor.
3)beri yandan tanrı varsa bile "şeyimden aşşağa kasımpaşa, gitsin adam olsun öyle gelsin" diyor.
bana zamanında bir arkadaşımın sorduğu soruyu hatırlatması suretiyle epeyce geniş boyutlara ulaştığından şahsımda, ve dahi insanda şüphe bırakmayan kavram. şöyleydi arkadaşımın sorusu:
"olm dissection section'in olumsuzu mu oluyor?"
gavur tabir eder ya "point of wiev" diye; noktamizi da belirlediysek sorabiliriz:
ateizm (bkz: gayri müslim) gibi bişey mi oluyor bu durumda?
ve ateistlerin içindeki korkunç bosluğu düşünün öylesine bir boşluk ki her şeyi yutuyor.
Yüz sene veya bin sene önce neredeysek,ne hissediyorsak ;yüz sene,bin sene sonra ordayız ve aynı şeyleri hissediyor olacağız.
Gerçeğinin soğuk ve korkutucu hissiyatını anlamaktır.Ne ilimdir,ne bir bilgi;ne karşıtlıktır,ne bir duruş(politik ateizm bambaşka birşeydir karıştırmamak lazım).Sonrasızlığa inanmak,gerçek inananlar açısından yalnızca acınacak bir durum olarak algılanabilir.
hakkında çok fazla kafa yorulacak bir düşünce biçimi olamamasına rağmen, benimsemeyenlerin benimseyenlerden çok konuştukları, kafa yordukları hede. galiba bunu bu hale getiren de kendini aydın sanan denyoların laiklikle karıştırmaları, sağda solda populer olmak için dillendirmeleridir. bakalım diğer tarafa gittikleri, yaradanla karşılaştıkları zaman ne diyecekler?
ne olduğu anlaşılamamış durumdur. şizofrenler de zaten hastayım demez, bütün saçmalamaları onların anca ve anca kendi görüşleridir. lakin kazın ayağı öyle değil. böyle.
bir nevi hastalıktır. tanrının varlığını çorbanın içindeki tuz olarak algılarsak, ateist anca grip olmup, koku duyusunu kaybetmiş bir hasta olarak düşünebilir. burun koklamadıktan sonra tuzun tadını almak imkansızdır. kalp hissetmedikten sonra o'na ulaşmak mümkün değildir.
cinlere, şeytana, perilere ve de ''cihad'' karşılığında vaad edilen ''göğüsleri yeni tomurcuklanmış kız cocukları ile'' ilişkiye girileceğine inanmamak,
musa'nın bir el işaretiyle kızıldeniz'i yarması,
12 yaşında bir çocuk olan meryem'in ''ruh''tan hamile kalarak isa'yı dünyaya getirmesi,
kuran'da sıkca adı geçen şeytan'ın ezan sesini duyunca ''zart'' diye yellenecek bir varlık olması... gibi hikayeleri mantık dışı bulmaktır.
kutsal kitapları okuduktan, anladıktan, dinlerin kaynaklarını araştırdıktan sonra seçilen inanıştır.
218 yıl önce, 1784 yılında yayımlanan ''akıl çağı'' adlı eserinde Thomas paine, tevrat ve incil'in eleştirisini yaparken;
''tevrat'ın müstehcen hikayelerle, şeheviliklerle, gaddarlıklarla, intikamcılıkla dolu sayfalarını okuduğumda, bu kitabın tanrı sözleri olmaktan ziyade şeytan sözleri olduğunu söylemenin daha uygun olduğunu anlarız'' demiştir.
lloyd m. graham, 1979 yılında yayımladığı ''incil'in aldatıcı ve efsanevi yönleri'' adlı kitabında;
''kutsal kitap gerçekten kutsal mıdır; gerçekten tanrının sözleri midir. (hayır)..incil'de kutsal olan bir şey olmadığı gibi, bu kitap tanrı'nın sözleri de değildir. Bu kitap tanrı'dan esinlenmiş azizler tarafından değil, fakat iktidara susamış (ihtiraslı) papazlar tarafından yazılmıştır... incil tanrı sözleri değil, fakat putperestlik dönemine ait kaynaklardan aşırılmış (şeylerle dolu bir kitaptır)...
aslında belli bir cesarete sahip insanların seçimidir. eğer varsa diyerek aklında şüphe ile, ne olur ne olmaz diyerek ya da insanlar ne der diye düşünmeyerek kendi mantıklarının peşinden giden insanlardır.
bir dine inandığını iddia eden kişiler bu inançlarını çevre, eğitim faktörü ile elde etmişlerse ya da başka bir yola bakmamışlarsa ateistlerden daha anlamsız bir çaba içerisindedirler. inandıklarının varlığını kanıtlama yoluna gitmiyorlarsa eğer öylesine inanıyorlardır.
gerçek bir ateist inanılanları kontrol eder, ondan sonra inanmamayı seçer. ve varsa vebaline katlanır.
tabi bunlar rasyonel insan davranışı ile hareket eden kişiler için söylenmiştir. ortam ateistleri, kız kapmak için ateist olanlar, ergenler bu tanıma uymazlar.