somut bilgiyle hiçbir bağlantıları ve metodolojileri olmadığı halde, evrenin sırlarını kendinden menkul şekilde bildiğini sananların, gerçeğin somut kanıtlarını arayanlara sormaya hakkı olmayan, ancak düşük zeka, bilgisizlik, kibir, ukalalık ve küstahlıkla açıklanabilecek sorulardır. bunların görünüşte ateistlere saldırırlar, ama asıl amaçları, arka planda akıl ve bilime saldırmaktır. çünkü, akıl ve bilime saldırmak, ateistlere saldırmak kadar kolay değildir.
varolan olguların varlığı üzerine sorulan sorular bir şekilde cevaplanabilir elbette, ama benim en çok merak ettiğim soru şu:
bilimden, bilimin açıklayamadığı hiç birşeyin varolmadığından dem vuran ateistler, tanrı'nın yokluğu konusunda nasıl yüzde yüz emin olmaktadırlar? kanıtların gücünden bahseden ateistler, inananları salak gibi görebilmekteler. ama yokluğuna kesin bir delil olmadığı halde, ispatlanmış birşeymiş gibi kesin bir dille yokluğunu iddia etmektedirler. bu durumda tanrı'nın yokluğu sadece bir inanç değil midir?
asla mümkün olmasa da başarmam halen ne düşünemeyecekleri mi düşünmeye çalışıyorum.
bu benim düşüncem ve benim için doğrudur. peki bizim için doğru mudur? biz senin için; sonsuz sayıdaki var olmayan düşünceleri, sonsuz sayıda var ederek sıfıra ulaştık (sıfır=yokluk). geriye kalan ise sadece varlık oldu (varlık=1). böylece 1+1+1+1...sonsuz = biz olduk.
ve artık biz varız ve bizden başka hiç bir şey yok. sen bizim sadece 1 parçamızsın ve sen olmasan da bizden bir şey eksilmez. oysa senin sonsuz sayıdaki parçalarından biri bile eksik olsa 1 olamadığından sen artık var olamazsın.
şimdi bay ateist; soru şu, sen bizim var ettiğimiz bir düşünceye (ki o; biz size şah damarlarınızdan daha yakınız diyendir) nasıl yok dersin. üstüne üstlük bu düşünceye (yaratıcı fikri) sen de sahipken. hal böyleyken ve biz senin sahip olamadığın bilgilere de (düşünceyle var edilerek deneyimlerle bilimsel olarak doğruluğu kanıtlanmış önerme) sahip iken, sırf bunları düşünüp anlayabilesiniz diye şeytanı( biz düşüncesinden yoksun yaratılmış, sadece benliği olan karakter) yarattık ve onu azdırdık ki onu tanıyıp da azgınlardan olmayasınız. sonra yoktan var edilmiş bilgiler olarak bizden verdiğimiz ilhamla bizden bir şey eksilmeksizin sizleri de var ettik. ölçülü davranıldığında bizden farklı olduğunuzu ayırt edebilesiniz ve aynı zamanda da varlığınızı sürdüre bilesiniz diye benlik duygusunu kuvvetlendiren ve yaşamaktan zevk aldıran nefisler, özgür irade ve zamanı sizlerin hizmetine verdik. verdik ama; bakın biz sizin bilmediklerinizi de biliriz şunları şunları yapın, fakat bunlardan uzak durun dedik.
şimdi tekrar soruyorum hala sahip olamadığın bilgiler var iken benlerden, senler den oluşmuş üstelik de yalıtılmış bir mekanda (evrenimiz) nasıl biz yok diyebilirsin. biz kim miyiz? biz yaratıcıyız. biz yoktan var ederiz. fakat senin gibi asla vardan yok etmeyiz. farkımız bu. peki senin farkın ne?
bir narı ortadan kesin o nar tanelerinin ne kadar muazzam ve güzel dizildiğini gösterin madem her şey tesadüf buda mı tesadüf? deyin hiç bir cevap veremezler.
şu an bir odada bulunan ateistlere soruyorum; bulunduğun odada bu yazıyı okuduğun bir ekran var mı? cevap; var. peki bulunduğun odada şu an tedavülde olmayan madeni 1 kuruş var mı? eğer tesadüfen var ise var diyebilirsin, fakat odanın her yerine bakmadan yok diyebilirmisin? bu birinci soruydu, şimdi asıl soru; allah yok diyorsun, soruyorum o zaman; her yere baktın mı? bakmadın. o zaman neden yok? hiç değilse şüphede kal, değil mi?