doğru bilgiyi paylaşmaktır. cehalet mutluluktur, ki cehalet içinde mutluca yaşayan aldatılmışlara dönük bir uyandırma çabasıdır, insanları aydınlatma yolunda erdemli bir uğraştır.
ilk çağlardan beri süregelen davranıştır, ki aslen bilginin cehalete; gerçeğin yalana; ışığın karanlığa verdiği dersler bütünüdür.
"uğraş" diyemeyecek kadar kolay bir aktivitedir. ateistler için ayar vermek. *
sebebine gelince, ateistler bir yerde nihilizm'e yakındır. bağlandıkları kendilerini sorumlu hissettikleri şeyler somuttur. bilime inanırlar ve bilimde hergün değişiklik gösterdiği için, kendileri de sürekli değişim içerisindedir. bugün inandıklarına, koruduklarına ertesi gün inanmak zorunda değildirler. çünkü gelişim bunu gerektirir, tabi bu sebeple inkar etmek ateistler için çok kolaydır.
inananlar ise kendi içlerinde inandıkları şeye karşı bir sorumluluk hissederler. kestirip atamazlar. inkar onların gözünde en büyük kusurdur. bağlıdırlar. korkarlar. bu yüzden ateistleri algılayamazlar, ateistlerde her inkar ettikleri şey de ayar verirler...
hem tabi ayar verilmez alınır... bu olay tüm ateistlerin ultra zeki okumuş görmüş geçirmiş olduklarını göstermiyor, demiyorum ki hepsi sütten çıkma ak kaşık, çok cahil ateistler de var izliyoruz etrafta saygıdan nasibini almamış, ateizmin korudugu somut şeyler, elbette 5 duyumuzla algılayamadığımız rivayetlerle aktarılanlardan daha gerçekçidir. ayar'da bunan kaynaklanır...
işte bir genelleme daha. tüm ateistler ile sıkı bir ilişki içinde bulunulmamışsa, genel konuşmak mantıklı değildir. ve sanıyorum ki her dine saygısı olan ve bu dinlerden hiçbirini hayatını şekillendirecek kalitede bulmayıp ateistliği seçmiş bir insan şu cümleye sadece gülecektir: "allah var diyelim göte gelecek olan sensin. eğer yoksa bize bir halt olmayacak." . bu mudur inanç? varsa ne ala, o kadar namaz, oruç işe yaradı bak. yoksa "olsun, denemeye değerdi" mi ? inanç kaliteniz bu kadar mı? ayrıca ciddi anlamda okuyup etmiş ve birazcık olsa da saygısı olan bir insan asla dini konularda ayar verme gibi bir gereksinim duymaz. bunu yapanlar saygıdan, insanlıktan yoksun olanlardır. ateist olanlar değil. ki şu cümleleri yazarken bile bir ayrımcılık yaptım istemeyerek. anlatmak istediğim vazgeçin insanları ateist, müslüman diye ayırmaktan, her ikisine de diyorum. bilimsel yazarımıza da, ayar verme meraklısı ateist yazarımıza da. yoksa hiç mi yok müslüman olup ta ateistlere değil de, farkı bir mezhepten olan birine iftiralar atan. yok mu? yeter o yüzden. yeter!..
dinler hakkında bilgisi olmayan, okumayan, öğrenmeyen paranoyak bünyelerin:
sözlüğe yazılan, dinlerle ilgili gerçekleri okuyunca paniğe kapılması, her yazılandan alınması, kendini hedef sanması, komplekslere girmesi,
kendi gibi düşünmeyenleri düşman kabul etmesi. onları tanımadan, onlara kin duyması:
ayar verildiğini sanmasıdır.
gereksiz bir çabadır. şöyle yazılanlara bir bakınca olay sidik yarışına dönmüş onu fark ettim. siz cennete gitmiceniz biz gitçez olum hehe koyduk çocuğu seviyesinde bir şeye dönüşmüş. zaten olaya da öyle girilmiş ya neyse. bazı entrylerde şunu gördüm ki belirtmeden edemeyeceğim sırf cenneti amaç edinmiş arkadaşlar var aramızda, ne yapsam da cennete gitsem gibi bir düşünceye kapılmışlar onlara şunu söylemek istiyorum cennet amaç değil araç olmalıdır. bazı şeyler insanın içinden gelmelidir. bilmem anlatabildim mi?
anlamsız bir çabadır. lüzumsuzdur.
size yalnızca acıyan ve merhamet hisleriyle yaklaşan birine ayar versen ne olur vermesen ne olur? siz olsanız çok sevdiğiniz bir insanı bir ateş çukurunun kenarından uzaklaştırmaz mıydınız?
bu arada piyasada bol miktarda "abi ben ateist oldum nasıl iyi durdu mu?" tadında ateist kardeşlerimiz var. ateizm o kadar basit bir olay değil ki! yaratıcıyı yok saymak, ama içten içe "ulan ya varsa" şüphesiyle hayatına devam edebilmek her babayiğidin harcı değildir. "son anda kabul eder yırtarız" gibi bir kurtarma yazılısı da yok uyarayım.
son olarak dinsizliğin de bir din olduğunu hatırlatarak "sizin dininiz size benim dinim banadır" diyor başka da birşey demiyorum.
sigara içenlerin, içmeyenlerin kendilerine katılması için verdiği uğraş gibidir. yaptığının %100 doğru olduğuna emin olamayan insan davranışıdır bu. Her şeyi şans faktörü ile açıklamak, tamamen şansa dayalı bir çabadır. Tutma ihtimali???
benlik tatminidir bana gore. farklı olduklarını sağa sola ispatlamayan çalışan belli bir guruhun * önemsendiklerini sandıkları fakat aslında pek de önemsenmedikleri hadisedir. sen istediğin kadar kaşın dur. kurdeşenin kralını köprüyü geçince dökeceksin deyip geçmek gerekir.
inanç aynı inançsızlık gibi bir seçim meselesidir. insanlar seçimleriyle yaşarlar kimse kimseyi değiştirmek için onu zorlayamaz yada küçük düşürücü itamlarda bulunamaz burdan hareketle bu da verilmemesi gereken ayardır eğer herkes aynı olsa bu dünyanın neresi keyifli olurdu.
an itibariyle yapacağım uğraştır. ateist değilim, agnostiğim ancak bu seviyede basitliği görüp de dellenmemek elde değil.
öncelikle; siz astrofizikten, biyolojiden, kuantum fiziğinden anlamıyorsunuz diye; allah size yardımcı olmalalıdır. sizin cehaletinizi gizlemenizin sebebi bir din olmamalıdır.
siz dindar değilsiniz. siz sadece islam fanatiğisiniz. dindarsanız, gidin öncelikle mazdaizm'i keşfedin. mazdaizm'de "din" isimli inanç başmeleği vardır. siz din denilen başmelek hakkında ne biliyorsunuz?
önemli değil mi diyeceksiniz mazdaizm ? ama şöyle bir sorun var. cebrail de mazdaizm ile ortaya çıkan bir başmelekti.
eğer din başmeleğini gözardı edeceksiniz, bu durumda cebrail'i de gözardı etmek zorundasınız.
dindarsanız, brahma'yı keşfetmeniz gerekir. lakin hz. ibrahim'in yaşadığı herşey; anlatılandan yıllar önce brahma tarafından yaşanmıştır. (eşi serai serra olmuştur vs.)
dindarsanız, ra'yı keşfetmeniz gerekir. lakin çamurdan insanı yaratmak için ptah'a emiri veren o'dur.
dindarsanız, tevrat'ı ve incil'i de okumanız gerekir. bu koşulda kur'an ile arasındaki değişiklerle karşılaşırsınız ve hikaye bambaşka bir hal alır.
size bilgi sunulduğunda; ya da sizin bilgiyi öğrenmeye değin olanaklarınız olduğunda; siz bunu reddediyorsunuz. diyorsunuz ki; "hayır öğrenmeyeceğim.", "dinlemek istemiyorum.", "bilmek istemiyorum."
e peki bu durumda hatalı olanlar size karşıt görüşler midir ?
siz astrofizik hakkında bir şey öğrenmek istemezseniz, siz biyoloji hakkında hiç bir şey öğrenmek istemezseniz, siz kuantum fiziği hakkında hiç bir şey öğrenmek istemezseniz; sorun bu bilimler midir, yoksa sizin hiç bir şey öğrenmek istememeniz midir?
Ya Ra haklıysa?
Ya Zeus haklıysa?
Ya Mayalar haklıysa?
Ya Mazdaizm haklıysa?
Ya Hristiyanlığın protestanlık branşı haklıysa?
Ya islamın Vahabilik branşı haklıysa ?
Ya 44bin küsur din ve din branşından biri haklıysa sizin inandığınız dışında ?
Doğruyu tutturma ihtimaliniz yüzbinde 2!
Yani Allah mı değil mi diye bir seçenek yok karşınızda.
Mevcut dinlerden, mevcut inanışlardan, mevcut din branşlarından hangisi sorusu karşınızda.
Ve sizin tercihiniz; "Ben Dünya'nın en akıllı bireyim. Kendi Dünya'mın tanrısıyım. Bana inanmayan ölmelidir."
ateistlerin çamur at izi kalsın felsefesinin bir yansıması olabilecek hede. daha cok kendi doğrularından(!) gitmek yerine karşı tarafın yanlışlarından gitmeyi tercih ederler.
anlamadığım ateistlik kişiseldir yani bir zümre değildir lideri yoktur eğer bunda hemfikirse herkez ki olmak zorunda aksihalde bunun adı dinsizlik dini olur nediye misyonerler gibi kişiselliği çevreye yayma çabasındalar. bakın siz dünyanıza takılın kafanıza göre zaten kendiniz ayarın kralısınız.
aklın ve mantığın kullanılarak bilimsel olan her şeyde olduğu gibi, dini konularda da sorular soran, her türlü olguya, görüşe ve iddiaya şüpheci yaklaşarak bilimsel bilginin bilimsel olması için "yanlışlanabilir" olması gerektiğini savunan kişilere yöneltilen bir saldırı sözü.
bu kişiler, akılını kullanan işileri önce ateist diyerek aşağılamaya çalışırken, bir yandan da ağıza alınmayacak ama sözlükte de silinmeyecek şekilde hakaretler yağdırarak akıllarınca sindirmeye çalışırlar.
önce şunu kabul etmeli ki, harun yahya ve onun gibilerin yaratılış teorisini kanıtlamak için sözde bilimsel gibi görünen abidik gubidik yöntemlerle bir sürü çaba göstermeleri yersiz. bir şeyleri bilimsel olarak kanıtlayacaksanız, önce onun yanlışlanabilir olabildiğini kanıtlayın. ama olanaksız. çünkü din dogmalar üzerinde durur. yanlışlığını iddia edemezsiniz. o zaman din olmaktan çıkar çünkü. ya inanırsın ya inanmazsın.
siz dünya dönmüyor diyorsanız ey güçlüler, peki öyle olsun, ama yine de dönüyor dünya be kardeşim.
"allah var diyelim göte gelecek olan sensin. eğer yoksa bize bir halt olmayacak. ne diye kıçını yırtıyorsun" sözlerini inanan birine söyletmesiyle takdir edilesi eylem. işte mantık bu: "varsa hepimize, yoksa sikimize". demek ki kayıtsız şartsız bir inanma durumu yok bu zihniyette. inanmayı yanılma payı bırakarak tercih etmektir bu. en az bilinç altından ya varsa vurgunuyla ürkerek ateist olmak kadar çirkindir ve komiktir. onlarca kabul içinden birini seçersin ve özgüvenle ölümü beklersin. bunu yapamıyorsan bıdı bıdı etmenin de bir alemi yoktur.
Big Bang teorisiyle birlikte ortaya çıkan evren modelinin çok önemli bir yönü ise, 14 yüzyıl önce Kuran'da haber verilen bazı bilgilerle çok somut bir biçimde uyuşmasıdır. Big Bang teorisinin en önemli delillerinden biri olan "genişleyen evren modeli" Kuran'da şöyle belirtilir:
"Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz genişleticiyiz." (Zariyat Suresi, 47)
Evrenin sürekli genişlemesi, evrenin sabit ve değişmez olduğunu iddia eden durağan evren modelini çürütmüştür. Big Bang'den önce popüler olan durağan evren modeli, evrenin bir başlangıcı olmadığını iddia ederken Big Bang 20. yüzyıl bulgularına dayanarak evrenin bir başlangıcı olduğunu, bir zamanlar "yok" iken "var" hale geldiğini ispatlamaktadır. Bu bilimsel gerçek Kuran'da şöyle haber verilir:
"O (Allah) gökleri ve yeri yoktan var edendir." (Enam Suresi, 101)
Zamanımızdan tam 14 asır önce insanların evrenle ilgili bilgilerinin son derece kısıtlı olduğu zamanlarda yine Kuran tarafından bildirilen bir başka gerçek de, evrenin aynı Big Bang teorisinin ortaya koyduğu gibi, birbirine "bitişik" olan maddenin ayrılmasıyla ortaya çıkmış olduğudur:
"O inkar edenler görmüyorlar mı ki (başlangıçta) göklerle yer birbiriyle bitişikken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?" (Enbiya Suresi, 30)
Üstteki ayetin Arapça orjinalinde çok önemli bir kelime seçimi vardır. Ayetin "birbiriyle bitişik" olarak tercüme edilen kelimesi ratk, Arapça sözlüklerde "birbiriyle içiçe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış" anlamlarına gelir. Yani tam bir bütün oluşturan iki madde için kullanılır. Ayetteki "ayırdık" ifadesi ise Arapça fatk fiilidir ki, bu fiil ratk halindeki bir nesnenin yarıp, parçalayıp dışarı çıkması anlamına gelir. Örneğin tohumun filizlenerek topraktan dışarı çıkması bu fiille ifade edilir.
Bu bilgiyle ayete tekrar bakalım. Ayette göklerle yerin ratk durumunda olduğu bir durumdan bahsedilmektedir. Ardından bu ikisi fatk fiili ile ayrılmışlardır. Yani biri diğerini yararak dışarı çıkmıştır. Gerçekten de Big Bang'in ilk anını hatırladığımızda, kozmik yumurta denilen noktanın evrenin tüm maddesini içerdiğini görürüz. Yani herşey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile bu noktanın içinde, ratk halindedirler. Ardından bu kozmik yumurta şiddetle patlamış, bu yolla maddeler fatk olmuş, yani dışarı çıkarak tüm evreni oluşturmuşlardır. Bu, bilimin ortaya koyduğu Big Bang modeli ile şaşırtıcı derecede paralel bir anlatımdır.
Kısacası 20 yüzyıl biliminin bulguları bir yandan materyalist dogmayı geçersiz kılarken, öte yandan da Kuran ayetleri ile haber verilen gerçekleri doğrulamaktadır. Çünkü evren materyalistlerin sandığının aksine, maddenin rastlantısal etkileşimleri ile değil, Allah'ın yaratmasıyla varolmuştur ve O'ndan gelen bilgi, kuşkusuz evrenin kökeni hakkındaki en doğru bilgidir.
edit: evrenin sonu için bir ayet (enbiya 104); O gün ki, göğü kitaplar için defter dürer gibi düreceğiz, yaratmaya ilk başladığımız gibi yeniden yaratacağız, bu va'dimizdir. Doğrusu Biz bunları yaparız.
bilim dünyası evrenin sonu hakkında ne diyor. haydi şimdi çalışma zamanı.
bu araştırmayı elbetteki ateistler için yapmadım. onlar kuranda belirtildiği üzere ("göğe merdiven kursak, şüphesiz bu bir sihirdir derler") artık inanmazlar. bize de dünya hayatının tadını doya doya çıkarmalarını dilemekten başka bir şey düşmez. beyin saniye de 100 trilyon işlem yapıyor. hadi canım bende !
Stephen Hawking Zamanın Kısa Tarihi isimli kitabında genişleme hızındaki dengeyi şöyle açıklar:
"Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi."
Paul Davies, bu çok ilginç durum karşısında şöyle söylemektedir:
"Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir."
Aynı gerçek karşısında Amerikalı Astronomi Profesörü George Greenstein de, The Symbiotic Universe adlı kitabında şöyle yazar:
"Kanıtları inceledikçe, ısrarla önemli bir gerçekle karşı karşıya geliriz. (Evrenin oluşumunda) bir doğa üstü akıl ya da Akıl devreye girmiş olmalıdır."
binlerce sene önceki medeniyetlerin, tabletler üzerine yazılmış mitolojilerini, astronomi, tıp ve matematik bilgilerini insanlara:
tanrı'nın mesajı diye sunanlara,
mısır, kenan, babil kaynaklı yahudi yazarların hayal gücüyle yazdıkları eski masallara inanmayanların,
(tevrat)
tevrat'ı yazdıran allah neden sonra anlaşılmaz bir ifadeyle kuran'ı yazdırmıştır...