meydan okuma ve cesaretin tüm toplumlarda takdire şayan bir duygu olduğu, gizli ya da açık hayranlık uyandırdığı bilinen bir gerçektir.
bir ateist kendi öz değerleriyle okuyup yorumladığı hayatta bir tanrıya inanmayabilir. bu onun için gerçektir ve normaldir.
ancak inanan biri için tanrısız bir dünya tasavvur etmek imkansızdır. bu nedenle böyle bir düşünceyi gerçekte bir meydan okuma bir karşı gelme olarak görür. yerli yersiz eleştirir. unutulmasın ki gereksiz eleştiri gizli hayranlık demektir. ateist birini eleştiren bir kişinin bilinçaltı aslında şunu söyler; adama bak be, tanrıyı bile tanımıyor.
ateistlerin duygu masturbasyonudur. ateist olmak isteyen gider olur, ne demek gizli gizli hayranlık duyacakmış. insanlar ateist olunca sanki level atlayacakmış gibi kendilerine bir değer kazandırmaya çalışıyorlar..benim nazarımda bildiğin dolmuş muavini gibi adamlar hepsi.. ahlaki değerleri olmayan marjinal insanlar.
biz müslümanların yıllardır kafalarına vurulan kilitler ve çelişkiler topluluğunun hayranlığa dönüşmesidir. evet, doğrudur. ancak inancından sapmayıp, bir çok bilimsel çalışmayı kur'an-ı kerim'de söylenenler ile ilişkilendirmeye çalışmak, belki de bir müslüman için en doğrusudur.
o kişi tatlı ve sert bir sorgulama süreci geçirir, mantık kurmaya çalışır. varlığı düşünür. tesadüfen bir şey elde edemediğini düşünür. öyleyse tüm varlıklar, doğal denge v.s. tesadüf müdür diye düşünür. geçmişte yok olan kavimleri, bu kavimlerin elektrik gücüne sahip olabilme ihtimallerini düşünür. dünya'nın kaçınılmaz sonunu ve kıyamet alameti denen şeylerin bir bir gerçekleştiğini görür, düşünür. kafasında bir sıraya koymaya çalışır. 'yöneten insanlar bize ne yapıyor? bizi tanımadan bizi nasıl yönetebiliyor' diye düşünür. ben böyleyim yani.