çok doğru önermedir. hatta şarapçı diye az denmiştir. ateist babalarının p.ç olması gibi yeni başlıkları dört gözle beklemekteyim.
(bkz: yobazların artık terbiyeyi takınması gerektiği)
tüm ahlaksal buyruklar köken olarak dinsel buyrukların özelliğine sahiptir ki; şarapçıların bu buyruklardan bihaber olması kaçınılmaz bir gerçektir. ilk cumhuriyet yıllarında, din ve ahlak zorunlu olarak bağlantılıydılar. ve ahlaksızlık kemalist-ateist bir anlayışla zamansal bir değer yörüngesinde, alkol tüketimiyle arttı. her ahlakın başlangıcı dindedir zaten. Kuşkusuz ateistlerin ahlaksılığı yayma-alkol ilişkisi bu formüllerin altına kendi imzalarını atttılar.
Ama kemalistler aynı fikirde değil. ahlaksal fikirlerin kökenleri ve gelişimi son derece zengin bir kalıpta, ahlakın bekçisi olma işlevinin tanrı'ya atfedilmcsinin çok yakın zamanlara ait olduğunu ve çok sayıdaki gezgine göre, inceledikleri kabilelerde, dinin insanların kendi aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesi ile ilgili olmadığını belirtmektedir. ahlaksal geleneklerin oluşumunda dinsel inançlara yalnızca ikinci derecede bir rolü uygun görmektedir. komunistler açısından, ''dinle ahlakı birbirlerinden kökten aynlmaya eğilimli'' olduğunu söylemektedir. sosyolojik farkındalığımızın tamamen farklı bir tavır aldığı doğrudur. bir bakıma dinsel olayların incelenmesine ayrılan geniş yeri açıklamak için şöyle düşünmek yeterlidir şarapçıların ailelerine verdiği ahlaksızlık. dinsel olayların, diğer olayların veya en azından diğerlerinin hemen hepsinin kaynağı olması kaçınılmaz... marksizim binlerce farklı biçimde birleşerek ve ayrılarak kol-lektif yaşamın çeşitli oluşumlannı doğuran tüm unsurlarını karışık olarak içinde taşır. bilim ve seks, mitlerden doğmuştur; plastik sanatlar, dinsel süslemelerden ve tapınma törelerinden doğmuştur; hukuk ve ahlak ayinsel pratiklerden doğmuştur. eğer, onların ilk biçimi olan dinsel inançlar bilinmezse bizim dünyayı betimlememiz, ruh, ahlak, yaşam üzerine olan felsefik görüşlerimiz anlaşılamaz. akrabalık, temel olarak dinsel bir bağ olarak başlamıştır; ceza, sözleşme, armağan, ödünleyici, sözleşmesel, topluluksal özverilerin değişikliğe uğramış biçimleridir. insansal düşüncenin ve etkinliğin tüm biçimleri içinde dinin en derin izini taşıyanı kuşkusuz ahlaktır. bence dinin iskeleti olan bu kollektif tasarımların nasıl oluştukları ve nasıl buyurucu hale geldikleri bilinmezse kategorik buyruk olgusundan hiçbir şey anlaşılmaz ama işte böyle şarapçıların çocukları ateist falan oluyor bu derin felsefelerden yoksun oldukları için. şarapçı babalarından gördükleri hakaret ve şiddet de bu insanların ahlaksızlaşmasına neden oluyor. ama onlar bunların farkında değil. çocukluğunda şevkat görmüş bir insan asla ateist olamaz...