Gerçek şu ki atatürk milli mücadele döneminde halifelik ve hilâfet makamını kullanmıştır bunu yapmasının elbetteki sebepleri vardır topyekun bir mücadele için halkın çoğunluğunun hilâfet taraftarı olduğu bir yerde ben cumhuriyet taraftariyim deseydi halkı örgutleyemezdi.
O yemin, atatürk osmanlı'ya ve hilafete bağlıyken edilmişti.. Atatürk, daha sonra kendi istifa ediyor askerlikten. Ayrıca, vahdettin atatürk için ölüm fetvası çıkarmıştı.. Milli mücadeleye karşı ingilizlerle iş yapanlara karşı yemin falan tutacak değildi.. istifadan sonra böyle bir zorunluluğu da yoktu.
Atatürk, türk ihtilali mandaya, himayeye ve sömürgeciliğe karşı kurban edilemeyeceğini söylemişti.. Atatürk de sonuna kadar iktidarı ele geçirmek isteyen ittihatçı ve ihtilalci bir ruh vardı.. Türk'ün hakları osmanoğulları tarafından zaptedilmişti ve biz bunu tekrar türklere verdik demiştir.. Zaten bu sözü söyleyen biri de saltanatı ve hilafeti devam ettirecek değildi.. O, türklerin kendi kendini yönetmesini istemesini istedi her daim. Bir hanedanın varlığını devam ettirmezdi.. Bazı çomarların Başarısız bir algı çalışması daha..
--spoiler--
aslında yaptığı algıyı kendi verdiği kaynak ile yıkıyor.
--spoiler--
yüce saltanat ve hilâfet makamınızın ve asil milletimizin sonuna kadar daima koruyucusu ve sadık bir kulu olarak kalacağımı içten gelen duygularımla arz ve temin ederim.
...
Ben bu konuşmalardan ve yeminlerden sonraki sonuca bakarım. M. Kemalin Kendi söylemleri ile "ingilizlerin ve satılmış hainlerin" istediği gibi saltanat ve hilafet kaldırıldı ve kaldıran bellidir.
Ayrıca ve ayrıca bu attığım linkte daha çok, hilafet ve saltanatı kaldırmak isteyen hainler üzerine söylemler var.
mustafa kemal paşa (daha atatürk değil) şerefli ve namuslu bir osmanlı subayıdır.
ve her şerefli, namuslu osmanlı subayı gibi devletine, devletin teamüllerine sonuna kadar bağlıdır.
başlığı açan arkadaşımızın verdiği link, mustafa kemal paşa'nın ordu müfettişi olarak samsun'a ayak basması ve akabinde takip eden günlerde askerlikten istifa etmesi dönemini kapsıyor.
yine verilen kaynağı okursanız, göreceğiniz üzre ingilizler ve ingilizlerle işbirliği içinde olan başta içişleri bakanı ali kemal ve diğer ingiliz muhipleri mustafa kemal paşa'nın görevinden azledildiğini duyuruyor, lakin mustafa kemal paşa, "beni bu göreve padişah atamıştır, onun görevden alması lazım" diye direniyor.
neden?
çünkü bir direniş başlatması için elinin güçlü olması lazım ve de tüm bunlara direnmesi lazım da ondan.
ayrıca kendisi padişah ve halifeye bağlı bir osmanlı subayı olduğu için, bulunduğu makamın gerektiği üslupla, saygı çerçevesinde davranmış ve istifa metninde dahi vahdettin'e olan saygısını kaybetmemiş.
bu üsluba şimdi devletimizi yönetenlerin özellikle dikkat etmesi lazım.
devlet adamı nasıl olur, devlet terbiyesi neyi gerektirir belki öğrenirler...
neyse...güneş balçıkla sıvanmaz arkadaşlar.
birileri algı yapmaya kalkıyor, ama aslında algı yaparken atatürk'ü daha da yüceltiyorlar işte.
lütfen arkadaşımızın verdiği linki sonuna kadar okuyunuz.
okuyunuz ki, kurtuluşa ve cumhuriyete giden yolda, ilk günlerde neler yalanmış, neler çekilmiş bilgi sahibi olursunuz...
Böyle davranmakla kutsal varlığımın bana yüklediği en yüksek ve en vicdani görevlerden birini yapmış oldum. Bendenizin çalışına ve faaliyetlerinin ingilizlerce vatan savunması olarak değil, başka bir şekilde yorumlanması nedeniyle yüce hükümetlerinin ağır baskı altında tutulduğu yazılıyor ve bildiriliyor. Yüce Hükümetiniz ve yüce Saltanat başkentinizin ne gibi baskı ve üzücü şartlar altında bulunduğu gerek benim tarafımdan ve gerekse bütün asil milletimizce tam anlamıyla ve her yönüyle bilinmekte olup bu baskı ve denetimin giderek daha da artması durumunda özellikle büyük sadaketle ve aşırı derecede bağlı bulunduğum müşfik ve yüce amaçlar taşıyan yüreğinizin sıkıntıya düşmesine hiçbir şekilde razı olamayacağım için, yalnız memuriyetime değil, bütün şan ve şerefini, vatan ve milletimin ve kutsal yüce makamınızın feyiz ve asalet nurundan alan ve pek çok sevdiğim kutsal askerlik yaşamıma da veda ederek özveride bulunduğumu arz etmek isterim. (Alkışlar) Yüce saltanat ve hilâfet makamınızın ve asil milletimizin sonuna kadar daima koruyucusu ve sadık bir kulu olarak kalacağımı içten gelen duygularımla arz ve temin ederim. Yüksek askerlik mesleğinden istifa ettiğimi Harbiye Nezareti’ne bildirdim. Onurlu padişaha sıhhat ve esenlikler diler ve her türlü kötülükten korumasını Cenabı Hak'tan dilerim. Yüce bilgilerinize sunarım.
Kulları
Mustafa KEMAL
Yüce Padişahım! Bu nitelik ve durumda bulunan ve kutsal şahsınıza bağlılık içinde olan temiz milletinize tam anlamı ile güvenilmesi ve bunun karşılığı olarak da gerçekten bu milli ve vicdani kuvvete yardımcı olunması gerekir. Son kutsal buyruklarınız bütün milletin azim ve yiğitliğini artırmıştır.
Yalnız, üzülerek bildirmek isterim ki, temiz Anadolu halkı, bugünkü zor dönemde bile istanbul'daki uygunsuz ve nefret uyandıran konulardan ve kışkırtıcı söylentilerden rahatsız durumdadır. Gerçekten istanbul yöresinin bozulmaya yatkın ahlâkı ve bundan yararlanmayı bilen yabancılar, devlet ve milletin yok olması ve devlet, millet ve padişahına bağlı, özverili hizmet yeteneği bulunan kişilerin ortadan kaldırılması konusunda aşırı bir cesaret gösteriyorlar.
Şimdi bu konuşmalardan çıkardığımız ana fikre bakacak olursak; Mustafa kemal atatürk, Saltanatı ve hilafeti kaldırmak isteyenleri hain ve "ingilizlere satılmış" olarak görüyor.
Yine bu belgelere göre o dönem halk arasında hilafeti kaldırmak isteyen birileri olduğu ve bu kişilere hain ve ingilizlere satılmış olarak halk arasında konuşulduğu belli.
Mustafa Kemal Paşa tarafından 1 Mayıs 1920 tarihinde yayımlanan beyanname önem arz eder. Bu beyannamede ingilizlere satılmış bazı hainlerin "Saltanat ve Hilafet’in kadırılacağı" yolunda dedikodular yaydıkları belirtilmiş; bu tür dedikoduların sebebinin Hilafet ve Saltanat’ın itibarını "yeniden tesis etmek" isteyen ve bu uğurda kanını feda etmekten kaçınmayan halk arasında fitne çıkarmak olduğu ifade edilmiş; "Hilafet ve Saltanat’a karşı" herhangi bir kötü emellerinin ‘olmadığına dair Allah’a ve O’nun peygamberine yeminde’ bulunulmuş; hilafetin ve saltanatın kaldırılmasını isteyen Ingiliz casusu bu tür insanların sözünün dinlenmemesi; dini kurtarmak için çalışanlara yardım olunması; Saltanat ve Hilafet’in itibarının yeniden sağlanması için cihada devam olunması belirtilmiştir. Beyanname, Allah’ın yardımının ve Peygamber’in ruhaniyetinin bu uğurda savaşanlarla beraber olması duası ile son bulmuştur.
M. Kemal’in yayınladığı beyannameye göre saltanat ve hilafeti kaldırmak isteyenler Hain ve “Ingilizlere satılmışlık” ise bu durumda hain ve satılmış kim oluyor merak konusudur.
Öte yandan, M. Kemal’in “Hilafet ve Saltanat’a karşı herhangi bir kötü emellerinin olmadığına dair Allah’a ve O’nun peygamberine yeminde bulunmasına” ne demeli?