kış olimpiyatları yapılmadan önce 2008 yılında bu üniversitenin yurtlarını bok götürüyordu. 8 kişilik odalar, iğrenç banyolar vs. şimdi yurtları biraz adama dönmüş. burada okuyacak olanlar ilk yılda yurda başvursunlar. rahat ederler. hem kampüse çok yakın yurtları.
epey büyük olduğundan buraya bolca dolmuş-minibüs çalışmaktadır.
ve sık sık bu araçların şoförlerinin erkek öğrencilere sözlü-fiziksel şiddet sergilediği vakidir.
zira bu şoför milleti hayatında rüyasında bile göremeyeceği üniversiteli kızları gördüğü zaman film çevirmeye başlar.
gaza basmalar, yolculara atarlanmalar, telefonla bağıra bağıra konuşmalar, müzik çaların sesini açıp kızlara dikiz aynasından çapkın bakışlar fırlatmalar...
tabi bunu bir tek erzurum da yaşayabilirsiniz. çünkü buranın insanı için erkek öğrenciler potansiyel sikicidir. 1000 km öteden anasını bacısını sikmeye gelmiştir.
kızlarsa potansiyel orospudur. şoför bu orospuları neden bir kerecik sikmesindir? o hanım evladı erkeklerden neyi eksiktir? hatta fazlası vardır.
hayatlarında en fazla yapabilecekleri iş bu kızları düşünüp ellerini sikine götürmektir. fazlası değil.
daha kötüsü var mıdır? vardır buyrun bir anadoludaki üniversiteleri oradaki insanların üniversiteye bakış açılarını tespit edin. gezin dolaşın ondan sonra gelin buraya öfkenizi kusun...
haa siz istanbuldan, ankaradan, izmirden kalkıp erzurumda üniversiteye okumaya gittiniz... hem puanınız ancak oraya yetti hem paranız... ee artık durup bir kendinize bakmanız gerekiyor...
bir de merak etmeyin her zaman daha iyisi vardır. erzurumda okursanız konya daha güzel görünür. konyada okursanız ankara,izmir. ankarada izmirde okursanız istanbul. istanbulda okursanız avrupadaki üniversiteler...
bugün itibarı ile çimlerde oturmak yasak. ''neden?'' diye sorunca hoşlarına gitmiyor özel güvenliğin. piknik alanıymış. ulan oturuyoruz orda ne pikniği?
başardınız. tüm ülkede korku imparatorluğu kurmayı başardınız. ama halk artık sizden korkmuyor bunu bilin!
bugün bünyesindeki açık öğretim fakültesinin sınavlarının bugün yapılacağı üniversite. sadece büyükşehirlerde yapılacakmış, o da belli üniversitelerin belli binalarında.
anadolu üniversitesi'nden taklit ederek kurdukları açık öğretimleri daha emekleme aşamasında, anadolu nun konumuna gelmek için daha yılları var.
yaz okulu için kimlik fotokopisi ile ders kaydı yapan üniversitedir ayrıca. 3 gündür yüzlerce öğrencisini bu ramazanda uğraştırmaktadır. biri de çıksın ve tüm işlemlerin otomasyondan hallolduğunu söylesin şu ülkede. ne olur ki.
Kabullenemedim bunu ve angut yerine diş hekimi oldum şimdiyse gerçek mesleğimde en iyilerden biri olduğuma inanıyorum. Kendi çabamla yoksa ordaki dinazorlar sayesinde değil. Hala oturur sistemik hastalıklar, diş hekimi yaklaşımları üzerinde çalışırım. En iyi anamnezi alır tedaviyi ona göre belirlerim. Devlet hastanesi şartlarında teşhis ve tedavide %100'e yakın başarı sağlıyorum. ve ben bu fakültenin en kötü öğrencisiydim belkide. Her yıl 8-9 bütle ya kalır ya zorla geçerdim. Şimdi hasbelkader tüm fakülte boyunca 2 bütü olmuş bir arkadaşla aynı yerde çalışıyoruz. Bazen soruyorum şu kafa çiftini hatırlıyor musun, şu hastalığın belirtileri nedir, şu durumda diş hekimi yaklaşımı nedir çok azına cevap verebiliyor yada unutmuşum hiç aklıma gelmiyor diyor. Performans az diye hasta bakmıyor, baksa bile başından savıyor.
Bense artı olarak hiçbir maddi katkısı olmamasına rağmen bir ilçe hastanesinde çocuklarda vital amputasyondan tutun da süt dişi kanal tedavisi bile yapıyorum ve çok şükür çok iyi sonuçlar alıyorum. Devamlı okuyor, daha iyi tedaviler için bilgi topluyorum. Bir dolgu yapıyorsam bir diş hekimi bile baksa dolgu olduğunu zor anlar, zaman ayırıp hakkını veriyorum. Dün 17 yaşında bir kızın üst ön iki orta keser dişine dolgu yeniledim, geçen hafta bizim fakültede yaptırmış, çamur gibi... bu işi öğretmesi gereken fakülte eğitim işini bir kenara atmış, performans derdine düşmüş.
bir saatten fazla uğraşıp dolguları yeniledim, kız hemen kalkıp aynadan baktı, o gözlerindeki mutluluk bana teşekkür ederek klinikten ayrılması yeter.
Ve ben bu üniversitenin bir fakültesinin en kötü öğrencisiydim. Çünkü ayak topuğundaki kalkaneus'un eklem yüzlerini ezberlemenin, tonla anlamsız bilgi verilirken çalışma pozisyonlarının bile doğru düzgün gösterilmemesinin aptalcalığını kabul edemiyordum. içine düştüğüm ortamın anlamsızlığı içimi yiyip bitiriyordu.
En iyi öğrencilerse en iyi üçkağıtçılığı, performans için en kısa sürede hasta savuşturmayı ve nabza göre şerbet vermeyi öğrendi. Halimden çok memnunum, vicdanım çok rahat... o fakültedekilerin de vicdanı rahattır ama dejenere bir vicdan olduğu için rahattır.
Sadece bize gerçekten anlamlı bilgileri öğreten ve onurlu bir hekim olmanın bilgisini aşılayan 2-3 hocaya ve bazıları hocalardan bile fazla yardımcı olan asistan abi-ablalarımıza sonsuz saygım var.