Habertürk yazarı, tarihçi Murat Bardakçı, 100 yıl gizli kalmış bir belgeyi yazdı. Belge'de Mustafa Kemal'in, Sultan Vahdettin'in istanbul’dan ayrılmaya teşebbüsü hâlinde linç edilmesi için verdiği yazılı emir yer alıyor.
1. dünya savaşına ülkemizi dahil ederek binlerce mehmetçiğin canına kıyan vahdettin in; denedim olmadı bari kaçayım fikrini duyan mustafa kemal atatürk ün, gerekli emri vermesidir. savaşın ortasında nereye gidiyorsun lan hayırdır ?
tutuklanması yargılanması iç savaşa bile götürürdü ve kurtuluş savaşı boşuna yapılmış olur Türkiye tarihten silinirdi. vahdettin yaptığı her yanlıştan sonra kaçmak ile ülkesine yararlı doğru tek işi yapmıştır.
cumhurbaşkanı danışmanlarından murat bardakçı'nın gündeme getirdiği iddiadır. ahaber gibi kanalların da sahibi olan kalyon gruba ait turkuvaz yayınlarından çıkan kitaplarında bardakçı, 19 mayıs'ın da bir devlet operasyonu olduğunu öne sürmüş, sonradan gelen tepkiler üzerine Atatürk'ün padişah tarafından görevlendirildiğini söylemediğini önemle belirtmiştir. arşiv belgesiyle birlikte öne sürdüğü vahdettin'in linç ettirilme iddiası dikkate değerdir. murat bardakçı'nın yazısında da belirttiği üzere vahdettin'den önce milli mücadele düşmanı olan ali kemal, zaferin kazanılmasıyla birlikte linç ettirilmiştir. ali kemal'in linç ettirilmesi, nureddin paşa'nın gözetiminde olmuş, hatta ali kemal'in asılan cesedi ismet inönü'ye gösterilince inönü bu durumu tepkiyle karşılamıştır. keza atatürk de nureddin paşa'yı nutuk'ta sert bir dille eleştirmektedir, atay'ın naklettiğine göre ise atatürk, ali kemal'in öldürülüşünden tiksintiyle bahsetmiştir. böyle bir arka plan mevcut iken vahdettin'in atatürk imzalı belgede linç ettirilme talimatı ne anlama geliyor olabilir, diye düşünmek gerekir. belgenin tarihi, 2 kasım 1922'dir, yani saltanatın kaldırılmasının ertesi günü. bu tarihte büyük zaferin üzerinden 2 ay kadar geçmiş olmasına karşın istanbul'da işgalci güçler halen bulunmaktadır (bir yıl sonra, 6 ekim 1923'te istanbul'u terk ettiler). bu şartlar altında "de facto" olarak yani fiili durumda emrin yerine getirilmesi zaten mümkün değildir. bu durumda söz konusu emir, atatürk'ün planlarının bir habercisi durumunda görülebilir. zaten bu tarihten yaklaşık 1 sene sonra cumhuriyet ilan edilmiş, devletin yönetim biçimi hukuken de yerli yerine oturtulmuştur. tarihte monarşilerin kaldırılması hep kanlı olmuştur, hele ki "yenilen" monarşilerin. bu emir, belli ki en ciddi ve sert tonda bir "haber" görünümdedir, evet bir korkutma söz konusudur. olacaktır da. memleketi düşman işgalinden kurtaran bir harekete, bu mücadeleye katılanları idam cezasına çarptıracak denli bir karşı çıkışın sonucunda bundan daha "yumuşak" bir sonuç beklemek, tarih konusunda ısrarla cahil kalmaktır.
beyni yerine oturma organını kullanan fesli deliyi en büyük tarihçi gören bazı embesillerin kalkıp kendini namuslu göstermek için "benim annem, senin anneni kerhane de görmüş" örneği gibi aptallık seviyesinde uydurduğu zırva. atatürk'ü kendiniz gibi cahil embesil yobaz mı sanıyorsunuz da içinizde ki pisliği kusup herkesi kendiniz gibi görüp iftira atıyorsunuz?
ulan embesil!
anadolu'ya geçen, kurtuluş savaşına katılanları vatan haini gören tutuklanmasını kurşuna dizilmesini vurulmasını emreden ve katledilmeleri vacip sevap diyen zamanın padişahı şeyhülislamı sadrazamı değil mi?
şu an da keşke yunan kazansaydı diyen de hain diyenler bunların artıkları değil mi?
olmayan bir durumu var gibi göstermek ahlaksızlığı yalanı iftirayı atarken ne kadar akılsız olduğunuzu da itiraf etmiş oluyorsunuz.
asker selamı vermeyi bile bilmeyen, o dönem için yaveri olan mustafa kemal atatürk'e "ya hu, bu asker selamı en nizami şekilde nasıl verilir?" diye soran, muhataplarının gözüne bakmaktan kaçınan, yurtdışı seyahatlerinde sazı eline alamayıp yaverine sığınan, sonrasında da ingiliz zırhlısına* binip kaçan vahdettin hakkında ata'mız şöyle demiştir:
"adam sandığımız zat'ın piri begalde* haçı çıkmış!"