atatürk ün vahdettin e sadakat ı abidesi

entry9 galeri1
    1.
  1. necip fazıl'ın adnan menderes'ten aldığı örtülü ödenek paralarından önce bilinmesi gerekendir.

    aslında bu, necip fazıl'ın dergi çıkarmak üzere aldığı üç kuruşla kıyaslanamayak kadar büyük bir miktardır. 1919'da içişleri bakanı olan mehmet ali bey , cumhuriyetin kurulmasından sonra paris'te yayınladığı la republique enchenee (zincirlenmiş cumhuriyet) adlı gazetede, atatürk'e vahdettin ve diğer makamların yaptığı yardımların makbuzlarnı yayınlamıştır.

    sonuna kadar atatürk'e bağlı kalan kuva-i seyyare komutanlarından çolak ibrahim'in hatıralarında, pdişaha bağlı ziraat bankası şubelerinden, istanbul'dan yatırılan paraları çektiklerini, bu paralarla düzece, yozgat, balıkesir isyanlarını bastırdıklarını anlatır.

    bu konudan söz eden bir çok kaynak olmakla birlikte, cumhuriyet türkiyesi gibi bir fakirhanede, atatürk'ün akılalmaz servetinin kaynağı olarak gösterilen bir husustur. oysa menderes'ten dergi çıkarmak için para alan necip fazıl'ın, hayatı boyunca dergi parası peşinde koştuğu, son derece fakir bir hayat yaşadığı, hatta en fazla menderes döneminde hapis yattığı bilinmektedir.

    atatürk'ün, mayıs 1919'dan eylül 1922'ye kadar vahdettin'le olan yazışmaları, halen yasaklı ve sansür altındadır. bu yazışmalardaki ifadeler, herhalde necip fazıl'ın dnan menderes'e "buyuran" üslubuna pek benzemiyordu. murat bardakçı, bu yazışşmaların bir devlet kurumunda saklandığını ve kendisinin bunları gördüğünü bir programında söylemiştir.

    ancak bazı telgrafların tarihe intikal ettiği de bilinmektedir. işte erzurum'dan çekilen bir telgraf ve orada geçen ifadeler: (bkz: #18112029)

    ve yine erzurum'dan çekilen bir başka telgrafta geçen ifadeler:

    --spoiler--
    Makam-ı Uzma-i Saltanat ve Hilâfetin ve millet-i necibelerinin, hayatının sonuna kadar daima hâris ve sadık bir ferdi gibi kalacağını kemâl-i ubudiyyetle (kulluğun en ileri haddiyle) arz ve temin eylediğini...
    --spoiler--

    demek ki neymiş? herkes önce kendine bakacak, sonra aleme bok atmaya kalkacak...
    4 ...
  2. 2.
  3. köprü meselesi vardır bilmeyen yoktur, hani geçene kadar dayı dersin. he bu o hesaptır. bir köprü geçilene kadar ayıya dayı dendi. bundan doğalda bir şey yoktur. necip fazıl kısakürek'e gelince menderes padişah mıydı? demek ki padişhamış ki bu kadar yalvarıp yakarılmış. bok atmadan önce iyice tahlil edin laf olsun diye demeyin.
    0 ...
  4. 3.
  5. atatürk ve türk milleti'nin kut'lu mücadelesine atılan aciz çamurdur.

    evet resmen çamur.

    vahdettin para yatırmış da atatürk ziraat bankasından çakmiş.

    eft mi yaptı, yoksa havale mi?

    bir tek belge yok, bir tek vesika yok. varsayımdan öte gidemeyen bir çamur.

    nerdeymiş belgeler? devlet kasasında.

    ulan kozmik odaya bile giren devlet, atatürk düşmanlığının tavan yaptığı bir dönemde bu belgeleri yayınlamaktan imtina eder mi?

    kıymetli gençler...

    ulu önder atatürk, samsun'a hareket etmeden evvel sadece birikmiş maaş alacaklarını tahsil etmiş, ayrıca çok cüz'i miktarda bir yol harcırahı almıştır.
    bazı şerefsizler bu harcırahın 6 kasa altın olduğunu iddia etse de, köhne bandırma vapuru ile samsun'a ayak basan bir avuç vatansever'in vapurdan indiklerinde bu 6 kasa altını nasıl gizlediklerinin takdirini sizlerin geniş öngörüsüne bırakıyorum.

    tekrar etmek gerekirse,
    atatürk ve onunla birlikte samsun'a hareket eden cemaat, sadece birikmiş maaş alacaklarını tahsil etmişlerdir. payitahttan kendilerine tahsis edilen devasa harcırah ise havza'da tükenmiş, amasya'ya zar zor varmaya nail olabilmişlerdir.
    amasya esnafının aralarında topladıkları para ile erzurum'a gidilebilmiş, sivas'a varmadan erzincan'da otomobillerinin yakıtı tükenmiştir. erzincan'a kadar kağnılarla çekilen otomobiller yine eşraf yardımı ile sivas'a hareket ettirilebilmiş, parasızlık yüzünden bu kez sivas eşrafından toplanan paralarla atatürk ankara'ya varabilmiştir.
    bunların hepsi belgelidir ve pek çok tarih kitabında yer almaktadır.

    kıymetli arkadaşlar.
    yine belgeli olan ve vesikalarını sunabildiğimiz başka şeyler de mevcut.
    atatürk'ü anadolu'ya yolladığı iddia edilen hain padişah vahdettin, türk milleti kurtuluş savaşı verirken 19 yaşındaki çıtır bayanla yıldız sarayında düğün yapıyordu.
    (bkz: millet kurtuluş savaşı verirken düğün yapan halife)

    yine aynı vahdettin'in ingiliz belgelerinde pek çok ihanet vesikasının bulunması mümkündür;
    (bkz: ingiliz belgelerinde vahdettin)

    ve yine aynı vahdettin tahtının bekası uğruna bu kez abd başkanına yaltaklanıyor;
    (bkz: vahdeddin in amerikan başkanına yazdığı mektup)

    bunların hepsi belgeli vesikalıdır.

    durun daha bitmedi.

    çamur atan arkadaş, içişleri bakanı'nın yardım makbuzlarından bahsetmiş ya. işte o makbuzlar yardım değil, atatürk'ü rum çetecilere yardım için yolladıklarını zanneden ingiliz uşağı istanbul hükümetinin görev için tahsis ettiği paralardır.
    o çok kıymetli mehmet ali bey ile atatürk arasında geçen bir anıyı nakledeyim;

    Mustafa Kemal Paşa Samsun’a hareket etmeden önce genelkurmay’a ve bakanlıklarda tanıdığı bakanlara veda ziyaretinde
    bulunur. Bakanlıklar binasına girdiğinde ortalıkta bir telaş, bir
    koşuşturma vardır.

    içişleri Bakanı Mehmet Ali Bey:

    “Allah Allah bu ne küstahlık, işittiniz mi efendim Yunanlılar izmir’e çıkıyormuş!”

    Bu arada Mustafa Kemal’in yanına gelen Bahriye Nazırı da haberi doğrular. “Allah Allah” demekten başka bir şey düşünemeyen nazırlara Mustafa Kemal “Peki, ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sorar.

    “Protesto edeceğiz,” derler.

    “Protesto neyi halleder? Protesto ile Yunanlılar geri mi çekilecek,
    ingilizler onları desteklemekten vaz mı geçecekler?”

    “Yok,” derler. “Ama başka ne yapabiliriz ki?”

    görüldüğü üzre, Mücadele, karşı koyma, savaşma, kimsenin aklına gelmiyor. kukla istanbul hükümetinin yapabileceği yegane etkinlik "protesto etmek"...

    sizce bu zihniyet kurtuluş savaşını başlatması için atatürk'ü samsun'a göndermiş midir?

    memleket toprağını düşman çiğnerken kendine 19'luk hatun alan halife ve iş bilmez nazırlarının milli mücadelede etken, planlayıcı ve destekleyici olduğunu düşünenler için söyleyecek başka sözüm yoktur.

    saygılarımla...
    6 ...
  6. 4.
  7. 1) ataturk samsuna gizlice kacarak mi gitti?
    Hayir, padisah tarafindan gorevlendirilerek ingilizlerin de onayini alarak topal osmanin cinayetlerini katliamlarini sona erdirme goreviyle resmi olarak genis yetkilerle donatilarak gitdi.

    2) ataturk samsuna gitmeyi istiyormuydu kendisi mi bu goreve talep oldu?

    Hayir ataturk istanbulda oldugu muhdetce gerek cikardigi gazete ile gerekse ingilizler nezninde girisimlerde bulunarak hukumete girmek amacindaydi
    Samsuna gonderilmesini kendisinin istanbuldan uzaklastirilmaya calisildigi seklinde dusunuyordu.

    3) samsundaki ingiliz birligi iddaa edildigi gibi kacak olarak istanbuldan gelen ataturku neden tutuklamadi?

    Kacak olmadigi icin aksine ingilizlerin has adami olarak zaten onlarin onayi ve telkini ile bu goreve getirilmis birisini neden tutuklasinlar.

    Ataturk kendini bir olusumun icinde bulmus istanbulda istedigi mevkiyi ve iktidari elde edemeyince zaten ittihat ve terakkinin ikinci sinif lider kadrosu icersinde oldugundan bu olusumu ve orgutlenmeyi kendi insiyatifi altinda toplama yoluna gitmisdir kisaca budur.
    0 ...
  8. 5.
  9. 1) ataturk samsun'a gizlice kacarak mı gitti?
    2) ataturk samsun'a gitmeyi istiyor muydu kendisi mi bu goreve talip oldu?

    asla.
    atatürk samsun'a kaçarak ve gizlice gitmedi. atatürk samsun'a ayak bastığında bunun planını ta 1.5 sene öncesinden yapmıştı.

    1917'de suriye cephesinde alman komutan ile anlaşamayarak istanbul'a dönmüş ve bir süre pasif görevde kalmıştı.
    zira atatürk birinci dünya savaşı'nın osmanlı için bir hüsranla biteceğini çok önceden görmüştü. bunun için çeşitli senaryolar üretmekteydi. bu senaryoların da en önemlisi harbiye nazırı olmak ve payitahttaki silah ve mühimmatı anadolu'ya geçirerek burada elde kalan ordu unsurları ile bir savunma savaşı vermek.
    işte bu yüzden atatürk osmanlı'nın bir an önce savunabileceği yegane yer olan anadolu'ya dönmesini ve örgütlenmesini istiyor ve öngörüyordu.
    1917 kasım ayında taht veliahtı vahdeddin'in almanya'yı ziyaret programı da bu fikirlerin harekata dönüşmesi için bir başlangıçtı.
    vahdeddin'e yaver olarak bu seyahate katılan atatürk, şehzade'yi sefer boyunca etkilemek ve anadolu'yu savunma fikirlerini geleceğin padişahına aşılama çabasında bulunmuştu.
    lakin vahdeddin'in bu fikirleri dinleyecek ve çözümlemeler yapabilecek kapasitede bir insan olmadığını kısa sürede anladı. ama yine vahdettin'de "ittihatçı olmadığı" izlenimini uyandırmayı başarmıştı.
    işte sırf bu ittihatçı olmadığı izlenimi, vahdettin'in, atatürk'ü samsun'a -ingiliz dostu bir nasihatçı- olarak gönderilmesini sağladı. oysa 16 mayıs'ta bandırma vapuru istanbul'dan hareket ettiğinde mustafa kemal ve arkadaşları gerçek amaçlarına çoktan ulaşmışlardı...

    atatürk'ün milli mücadele ile ilgili planlarının delili olabilecek şu anekdotu da sunmak isterim.
    ulu önder'in çanakkale savaşlarındaki komutanı cevat paşa(ismail cevat çobanlı), atatürk ile damat ferit'in görüşmesinde huzurda hazır bulunmuş, görüşmeye bizzat tanıklık etmiştir. görüşme bitip der saadetten ayrıldıktan sonra cevat paşa, mustafa kemal'in koluna girer ve şu soruyu sorar;
    "birşeyler mi planlıyorsun kemal?"
    atatürk komutanına bakar, hafifçe gülümser. mavi gözlü devin bu hafif gülümsemesindeki sıcak onaylayan eda cevat paşa'yı sevindirir. anafartalar'daki destanına şahit olduğu astının kolunu sımsıkı tutar ve ona şöyle der;
    "yolun açık olsun aslanım, allah yardımcımız olsun..."
    2 ...
  10. 6.
  11. ezbere bilglerle örtbas edilmeye çalışılan konu... aynı soruyu ben de sorayım:

    --spoiler--
    ataturk samsun'a gizlice kacarak mı gitti?
    --spoiler--

    beylerr, bakın şimdi: atatürk'ten önce bir çok komutanı anadolu'ya birliklerinin başına gönderen, vahdettin'di. kazım karabekir, ali fuat, mersinli cemal gibi bir çok komutanı, çeşitli bahaneler uydurarak birliklerinin başına gönderdi.

    kazım karabekir'in istiklal harbimizin esasları adlı kitabında ayrıntısıyla anlatılır bu konu. kazım karabekir, bu fikrin kendisinden çıktığını söyler. (bilmem artık) padişaha çıktığını, anadolu'nun endülüs olmaması için görevinin başına geçmek istediğini söyler. padişah da duygulanır, "sizin gibi türk evlatları varken, anadolu endülüs olmayacaktır" der.

    atatürk'ü de iki defa gönderir. git, birliklerinin başına geç, sulh konferansında elimiz boş olmasın, oldu bittiye getirmesinler bizi, güçlü olalım, gekirse haklarımızı silahla savunalım diye. atatürk ikisini de reddeder. onun amacı anadolu'ya geçmek değil, istanbul'da kalmak ve darbe yapmaktır. hatta ayyıldız adlı gizli bir örgüt kurmuş ve padişaha suikast planlamıştır. darbe yapmak, osmanlı varlığına son vermek ve batılılarla anlaşarak cumhuriyet kurmaktır. samsun'a gitmeden önce ingiliz ve italyanlarla bir çok görüşme yapmıştır.

    samsun'a tayin edildiğinde de önce görevi kabul etmez. kızkardeşi makbule başta olmak üzere bir çok kişinin hatıralarında vardır bu. beni istanbul'dan uzaklaştırmak istiyorlar diye düşünür. neredeyse zorla ikna edilir. yani öyle bir buçuk senelik plan falan değildir. cumhuriyet kurmak ve başına geçmek, olmazsa harbiye nazırı veya sadrazam (ikinci enver) olarak reformlar yapmak; tamam, bu fikir onda eskidir. ama anadoluya geçmek değil...

    anadoluya geçmeye ikna olduktan sonra da, kendisine öyle bir yetki verilir ki, tevfik bıyıklıoğlı gibi saf kemalist bir isim bile, "anlamıyorum, ingilizler salak mıydı da bu yetki belgesini görmediler" der. çünkü yetki belgesi, topal osman işiy sınırlı değildir. zonguldaktan vana kadar bütün askeri ve sivil yetkililerin üstünde olmasnı sağlayıcıdır. "padişah fahri yaveri" ünvanıyla gider anadoluya...anadolu'da ne yapacağını da, başta genelkurmay olmak üzere, ilgili kişiler bilmektedir. (cevat çobanlı paşa'dan bahsediliyor ya).

    neyse uzatmayacağım. ben şahitliklerden bahsediyorum. ziraat bankası olayı da aynı şekilde çolak ibrahim'in hatıralarında geçer. kendim okudum, başkasından aktarmıyorum. hatta padişaha sadıkız, amacımız hilafeti kurtarmaktır diyerek asker toplarlar. birinci meclisin açılmasında bile "ilk sözüm hilafet ve saltanata sadakattir, son sözüm de bu olacaktır" diye yemin ettirilir mebuslara...

    bu söylediklerimde bir acayiplik varsa, bildikleriniz uyuşmuyorsa, sorun bende değildir.
    2 ...
  12. 7.
  13. vatan haini vahdettin'e itibar kazandırarak gazi mustafa kemal ve vatansever arkadaşlarının başarılarına gölge düşürmek isteyenlerin alenen yalanlara başvurmaktadır.

    evet belki format müsade etmeyecek ama, tahin ile pekmez dostum, alenen yalan söylüyorsun.
    hadi yalan demeyelim de, yanlı bilgilerden edindiğin argumanları paylaşıyorsun diyelim.

    atatürk, daha vahdettin tahta geçmeden evvel, o'nun şehzadelik yıllarında (1917) birlikte çıktıkları almanya seyahatinde "türk yurdunun kurtuluş umudunun anadolu olduğunu, kurtuluş mücadelesinin anadolu'dan başlaması gerektiğinin şifrelerini çözmüş ve buna istinaden senaryolar üretmiştir..."
    tabi sizler senaryo üreten silahlı kuvvetler mensuplarını hapse attığınız için, subayların bu tip senaryo ve doktrinler üretme gibi bir vazifesi olamayacağına inanırsınız. neyse.

    ikinci olarak, atatürk'ün saltanata ve hilafete bağlılığından, bunu beyan etmesinden bahsetmiş arkadaş.
    bundan başka bir seçeneği olabilir miydi?

    yeni yeni örgütlenen bir milli mücadele, yeni yeni filizlenen kurtuluş umdeleri.
    padişah ve hilafet makamı "yok" sayılarak cahil, yorgun ve bitik anadolu halkı örgütlenebilir miydi?

    kurtuluş savaşı'nın planlanmasının, samsun'a çıkış aşamasının ayrıntılı bir şekilde yazmak, atatürk'ün bu evrelerde bulunduğu temasları sözlük ortamında yazmak günler, haftalar ve sayfalar alabilir.

    hoş ben üşenmem. bilsem ki bir kişi dahi okuyup birşeyler öğrenecek inanın hiç üşenmem yazarım. ama gelir 9. nesil piçin biri "özet geç" yazar. onun için gerek yok.

    son olarak sevgili tahin ile pakmez. güneş balçıkla sıvanmaz.
    bu tümcedeki güneş sizin de inkar edemeyeceğiniz gibi gazi atatürk'tür, balçık ise pek sevdiğiniz vahdettin, damat ferit ve avanesidir.

    kurtuluş savaşı evveliyatı ve atatürk'ün bu işi planlarken yaptığı temasları ayrıntılı bir şekilde öğrenmek istiyorsan sana bir tavsiye;
    (bkz: atatürk ün gizli kurtuluş planları parola nuh)

    bunu oku, gel öyle konuşalım.

    sevgilerimle...
    4 ...
  14. 8.
  15. "ulan bari sahte mahte bir kaç kaynak verseydin" şeklinde tepki verilmesi muhtemel giridir.

    (bkz: önce güldüm sonra bastım eksiyi)
    0 ...
  16. 9.
  17. şurda yazılanlara bakıyorum da aklıma george washington adolf hitler napolyon gibi bazı arakdaşların liderliğe doğru giden ve birbiriyle örtüşen yolları geliyor aklıma herneyse bu başka konu...

    siyaset politika öle incedir ki atılan her adım söylenen hersöz kişiye bakılarak değil bu hareketlerin kimlere çıkar sağladığını görerek yorumlanması gerekir.

    ben asla vahdettinin kişisel insiyatifiyle atatürke herhangi bir emir verebileceğine inanmıyorum hatta işgal koşullarında yanlarında bir ingiliz subay olmadan başbaşa konuşabildiklerine bile inanmıyorum.niye inanmıyorum çünkü ben boğazda demirli donanması olan bir amiral olsam izinvermezdim.
    ayrıca balkan savaşı+1 dünya savaşından çıkmış osmanlıda hangi altınlardan söz ediyorsunuz? atatürke bir para verildiyse bunu gene ingilizler vermiştir e iyi ütmüştür kemal paşa onları afferindir. ya bu atatürk ittihatçılarla arası çok da iyi değil bunu dışladılar falan bu adam gönüllü trablusa gitmiş padişahın sadık kulu demiş olabilir sevgili işgal orduları komutanı ki mantıklı. şu olayları kendinizi şahısların yerine koyarak düşündüğünüzde belgeler anlamlarını yitiriyor bence.

    samsuna gitme sebepleri aldığı izinler falan onlara girmiyorum herkes biliyor. gittikten sonra sonuçta görevini bırakıp ankara da meclis toplamış mı bu adam toplamış ordu kurmuş mu kurmuş.*
    en başta yazdığım satırlardaki şahıslar var ya işte onları da bir okuyalım ki daha iyi görelim herşeyi.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük