atatürk ün uşağının anıları

entry12 galeri0
    12.
  1. Atatürk'ün uşağı sarayda bahçıvanlık, aşçılık, şoförlük yaparmış elinden her iş gelirmiş ancak uşaklık işlerini bir türlü beceremezmiş. Bir gün atama kahve getirmiş ki atam kahveyi cok severmis sabah uyanınca ilk isi kahve icmek olurmus ve günde bazen 15 fincan kahve icermis. Atam demis ki yahu uşak bu kahvenin şekeri çok olmuş kaç kere kahve yaptın ayarını bir türlü tutturamadın demis. Usak da demis ki atam atam siz bana her seyi öğrettiniz ama bir tek usaklıgı ögretemediniz demis. Daha sonra atatürk uşağı kovup saraya barista almış.
    0 ...
  2. 11.
  3. Vay be demek " hayvan" dermiş. Şuan aydınlandım pardon karadım ve şeriatçı bi ak-Osmanlı oldum. Tişikirler sipirmin.
    3 ...
  4. 10.
  5. --spoiler--
    Özet: atatürk arada bana hayvan derdi.
    --spoiler--

    Atatürk'ü tanıdığımız kadarıyla, vardır bir bildiği.
    8 ...
  6. 9.
  7. atatürk gibi asker kökenli ve onca insanın ölümünü, can çekişmesini, kopan uzuvlarını, kanı ve çürümüş cesetlerini gören birinin, pek de yumuşak tabiatlı olmayacağı düşünülürse, benim için anlam ifade etmeyen olaylardır.

    diktatör denemez ata'ya ama sert mizaçlı biri olduğu hakikattir. komutan la bu adam. kaç tane cephede çarpışmış kaç defa ölümden dönmüş. kaç defa sıtma hastalığına yakalanmış. savaşta tek böbreğini kaybetmiş ve ilaç diye verilen ağır kimyasallardan karaciğeri tahrip olmuş.

    bu tarz bi adamın türkiye gibi bir ülkeyi sıfırdan kuran bi liderin, herhalde devran çağlar ya da cemil ipekçi gibi feminen bir nezaket göstermesini beklemiyosunuz herhalde. vuracak, kıracak, içince dağıtacak, emir verecek, hizaya sokacak ama yeri gelince de hasta yatağından kalkıp asker üniformalarını giyerek hatay için çarpışmaya gidecek.

    nerede böyle cesur ve gözüpek lider, bu devirde? osmanlı osmanlı diyenler iki çatapat sesi duyunca, götüne girecekleri it arıyorlar korkudan. boşversenize siz. sahte kabadayı alayı. değerini bilin atatürk'ün.
    5 ...
  8. 8.
  9. Hayır diyelim ki doğru burada anlatılanlar napalim kurduğu cumhuriyeti mi yıkalım vatan haini mi olalım yada sizin gibi memleketi parsel parsel araplara mı satalım???

    Olay ne amk sizin bir anlasak ?
    5 ...
  10. 7.
  11. cemal granda anıları. her kemalistin okuması gereken..

    (bkz: atatürk ün uşağının gizli defteri)

    kemalistlere göre atatürk ün yanındakilerin hepsi deli.

    değil mi nan kemalgiller?
    2 ...
  12. 6.
  13. Okunması gereken anılardır. Okuyun amk okuyun.

    (bkz: cemal granda)
    1 ...
  14. 5.
  15. 4.
  16. atatürk'e bok atmakla görevli şakirt grubun yalan dolan iftiralarından birini içeren koyun başlığı.
    3 ...
  17. 3.
  18. 2.
  19. başbakanlarının ağzından sürekli argo kelimeler duymayı alışkanlık edinmiş çok sevgili oturma eylemini sağlayan organın yegane hizmetkarlarını rahatsız eder. vay be!
    3 ...
  20. 1.
  21. Kemalistlerin uğramayacağı ve cemal granda nın kaleme aldığı anilardir.

    Kemalist yazarlar sürekli olarak M. Kemal Atatürk’ün insanlara verdiği değerden (!) bahsederler. Onun, çok nazik bir insan olduğunu her fırsatta dile getirirler. Belli ki, Atatürk’ü bu şekilde tanıtmayı kendilerine şiar edinmişler. Öyleyse bizim de bu tanıtıma bir katkımız olsun…Bu yüzden, Atatürk’ün nezaketi ve insanlara verdiği değer hakkında bir fikir edinebilmeniz için onun en yakınında bulunmuş olan Cemal Granda’nın (Çelebi) anılarından birkaç alıntı yapalım istedik.Sözü, 3 Temmuz 1927′den ölümü olan 10 Kasım 1938′e kadar M. Kemal’in yanından hiç ayrılmayan ve bu müddet zarfında M. Kemal Atatürk’e hizmet eden, Çelebi’ye bırakıyoruz:1930 yılında Ankara’dayız. O zamanın Millî Eğitim Bakanı olan Dr. Reşit Galip elindeki bir makineyle herkesin kafatasını ölçüyor. Dolikosefal mi, brakisefal mi? Yani biz hizmetkârların konuşmalarına göre hayvan mı, yoksa insan mı? Hatırımda kaldığına göre 77-79 gelen kafalar Dolikosefal, 81′den ileri olanlar da Fordman Brakisefal.Atatürk’ün başı ölçüldü ve 81 geldi. Odadakiler sıraya girmişler, başlarının ölçülmesini bekliyorlar. Atatürk, Reşit Galip’e:- “Çelebi’ninkini ölç,” dedi.Öbürlerinden önce başım ölçüldü. 81 çıktı. Sevinmeğe başlamıştım. Öyle ya, Atatürk’le aynı kafa ölçüsü taşıyordum. Fakat sevincim uzun sürmedi. Atatürk:- “Olmaz! O *hayvan kafalıdır.* Bir yanlışlık olmasın,” dedi.Nerdeyse ağlayacaktım.[1]******(Başka bir anekdot)Ben böyle masayla uğraşırken- “Yahu!..” diye seslendi. Sandım ki sigara yakacak. Hemen koştum kibrit çaktım…- “Değil *hayvan*…” dedi. Kibrit rüzgârdan söndüğü için hemen yenisini çakıyordum, yine sönüyor. Atatürk yine aynı sözleri söylüyor:- “Değil *hayvan*…”Durup yüzüne baktım. Acaba ne istiyordu ?- “Koltukları düzelt…” emrini verdi.[2]******(Birgün Çelebi’nin sesi kısılır)Vaktin ilerlemiş bir saatinde, sanki başka konuşacak konu kalmamış gibi, Içişleri Bakanı Şükrü Kaya, karşılarında elpençe dikilip duran beni işaret ederek:- “Paşam, Çelebi dün gece çok içki içmiş, sesi kısılmış…” demesin mi ?Bütün gözler üzerime çevrildi. Sonunda işte korktuğuma uğramıştım. Bakışların altında eziliyor gibiydim. Atatürk, bu sözlere ne diyecek diye merakla bekliyordum. Ya beni uzun uzun konuşturmağa, ya bir nutuk attırmağa kalkarsa. Ne yapardım? Sesim çıkmıyor ki konuşayım…Atatürk yüzüme baktı, baktı. Sonra ne dese beğenirsiniz ?- “Keşki içse *hayvan.* Sesi kısılmayacaktı. Içmediği için kısılmıştır.”[3]******(Nuri Conker’in Atatürk’ü taklid ederken hizmetcilere “hayvanlar” diye hitap etmesi dikkat çekicidir.)Bir akşam yemeği sırasında sofranın en neşeli anında Atatürk, yine bu şekilde şakalaşan Nuri Conker’e dönüp:- “Sen reisicumhur olabilir misin?” diye sordu.- “Olurum. Hem senden daha iyi idare ederim.”- “Öyleyse prova edelim. Geç otur bakalım koltuğa. Şimdi sen reisicumhursun. Söyle bakalım önce ne yapacaksın?”Nuri Conker hiç istifini bozmadan keyifle Atatürk’ün koltuğuna oturdu. Çevresini şöyle bir tepeden bakışla süzdükten sonra bana dönüp:- “*Hayvanlar*, yemek getirin,” dedi.[4]******Saat yirmiye doğru davetliler geldiler. Salondaki koltukların hepsini dışarıya taşımıştım. Fakat koltuklar yetmemişti. En son Rukiye Hanım geldi. Koltuklar bitince aynı renkte olsun diye kırmızı Hereke kumaşından bir sandalye getirdim. Böylece takım bozulmamış oluyordu. Atatürk bunu görünce sordu:- “Niye koltuk vermiyorsun?”- “Koltuk bitti. Aynı desenden sandalyesini verdim.”Atatürk sinirlenmişti:- “*Hayvan* kafanı kullan, koltuk ver,” dedi.- “Aynı renk olsun diye sandalye getirmiştim efendim.”Tekrar:- “*Hayvan* kafanı kullan,” dedi.Bu sözlere çok canım sıkıldı. Gerçi arada sırada alışkanlıka bu hitabı işitmiyor değildim. Fakat nedense bu kez bana dokunmuştu. Koşa koşa yukarı çıktım. Kendimi tutamayıp başladım koca adam hüngür hüngür ağlamağa.Az sonra eski başyaver Cevat Abbas’la, ikinci yaver Naşit yanıma geldiler:- “Niye ağlıyorsun?”- “Hayvan dedi.”- “Bize her gün *eşşoğlu eşek* diyor.(…)”(Cemal Granda, bu olay üzerine evden ayrılmayı düşünmektedir)Yavaşça sofraya yaklaştım. Konukların hepsi gitmişler, beş kişi yandaki masada poker oynuyorlardı: Atatürk, Recep Peker, Nuri Conker, Adalı Ayşe Hanım, Rize Mebusu Hasan Cavit, Tahsin Uzer. Bugün gibi hepsi aklımda. Hangisinin nerede oturduğu gözlerimin önünde… Bir kenarda durup, oyunlarına bakıyordum ki, beni gördü:- “Beni bırakıp kaçarsın değil mi? Hem de en çok lâzım olduğun zaman.”Bir kaç saat önce elimi smokinimin yeleğine takmış, hem ağlıyor, hem gidiyordum. Meğer görmüş benim gittiğimi. Oysa ben farkında bile değil sanıyordum.- “Paşam… Şey…” diyecek oldum.- “Hayvansın, nereye gitsen yinehayvansın,” dedi.[5]******Bir yaz yine lstanbul’daydık. Büyükada Yat Kulübünde bir balo veriliyordu. Sofra hazırlanmış, konuklar yerlerini almışlardı. Neşeli bir hava içinde geçen yemeğin sonuna doğru Atatürk meyva istedi. Yemek pek yemezdi, çerezle idare ederdi. Meyvaya ise dönüp bakmazdı bile. Başı boş değildi meyvayla. Bu yüzden meyva isteyişini biraz garip karşıladım. “Hangi dağda kurt öldü acaba?” diye aklımı yorarak, hemen meyva tabağından bir armut aldım. Süratle soyup üç-dört dilime ayırdım. Önüne koydum. Iştahla yedi. Konuşmaya daldı. Ne kadar zaman geçti, bilemiyorum. Yeniden seslendi:- “Çelebi Efendi, meyva getir.”Yediğini unuttu sandığımdan mı ne, “Yediniz efendim…” deyince kıyamet koptu.- ” *Hayvan*, yediğimi sana mı sordum. Gene istiyorum…”[6]******Gördüğünüz gibi, hiç hoş değil. Mideniz kaldırıyorsa daha fazlası için M. Kemal Atatürk’ün “Nutuk” isimli kitabına bakabilirsiniz. Nutuk’tan yaptığımız alıntıları görmek için tıklayın:http://belgelerlegercekta...kokeni-ataturk-kufurleri/  ********** KAYNAKLAR:[1] Cemal Granda (Çelebi), Atatürk’ün Uşağı idim, Yayına hazırlayan: Turhan Gürkan, Hürriyet Yayınları, Istanbul 1973, sayfa 57.[2] Aynı kitap, sayfa 166.[3] Aynı kitap, sayfa 181, 182.[4] Aynı kitap, sayfa 216.[5] Aynı kitap, sayfa 246, 247.[6] Aynı kitap, sayfa 248
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük