1932 yılında başbuğ Atatürk ile dönemin Amerikan elçisi arasında geçen ibretlik bir olaydır. Atatürk, Tebbet suresi gibi bir surenin Allah sözü değil de kinci ve zırcahil birisinin uydurması olduğunu taaa o zamanlardan görmüştür. Nitekim Tebbet Suresi'nin çarpıtılmamış Türkçe meallerinde giriş cümleleri şu şekildedir: ''Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla!.. Ebu leheb'in elleri kurusun!.. kurudu da!..''
Ebu leheb lakaplı abdüluzza bin abdülmuttalib, muhammed ile birlikte 1300 sene önce ölmüş, 1300 yıldır hala daha müslümanlar, allah'larına ''ebu leheb'in elleri kurusun!..'' gibi tuhaf ve kindar bir şekilde beddualar ediyor. bırak ebu leheb'in ellerinin kurumasını, adam öleli bir milenyumu geçti ve bedeni, toprak altında çürüdü. leheb'in ellerinin kuruması mı kaldı? zaten insanlar, ölünce vücudundaki canlılık fonksiyonları da bitiyor. al sana çelişkinin daniskası. (bkz: medeni bilgiler)
atatürk, amerikan elçisine tebbet suresi hakkında ''türkler, kuran'ı anlayarak okusalardı ondan iyice tiksinirlerdi. düşünen bir türk'ün böylesine bir duayı okumaktan elde edeceği faydayı ve herhangi bir dini ilhamı gözünüzün önünde canlandırın.'' demiştir. (bkz: atatürk'ün dinsiz olduğu gerçeği)
Atatürk asla bir Müslüman değildi tam tersine bir dinsizdi. Dinsiz olmak ayıp olmadığı gibi dindar olmakla da başın göğe ermez. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2322719/+
Nedense hep birilerinin birine bilmem ne kaç sene önceden söylenmiş kulaktan dolma sözleri böyle tuhaf tuhaf söylentilerle dolu oluyor. Hep de yabancı yazarlar veya da yabancı bilmem kimle Atatürk’le arasında geçtiği iddia edilen varlığı yokluğu belli olmayan mektuplarda geçiyor. Vay canına.
Atatürk kitap yazmadı mı? Bu kitabı da, içeriğine Türk gençliğine emanet edip, adamadı mı? Neden böyle şeyler ilk ağızdan nutuk kitabına yazmadı da,