Cumhuriyet Halk Fırkasını kurup , Türkiye Komunist Partisinin açılmasına izin veren elinde fırsatı varken dönemin meşhur nasyonel - faşist Almanyasını örnek alıp Faşist bir ülke kurabilecekken ya da hilafeti elinde tutan ve üstüne cumhurbaşkanı olan bir lider konumunda dünyanın en köklü islam cumhuriyetini kurabilecekken , dahası komunist Rusya'dan destek alarak Lenin gibi bir güç elde edebilecekken askeri dehasını savaş alanında kullanan Atatürk'ün siyasi dehasını da " Türkiye Cumhuriyeti " nden yana tavır alarak kullandığını görüyoruz.Öyleyse böyle bir insanı sağcılık ya da solculuk gibi bir kutuplaşmayla değil " ileri görüşlülüğüyle , sosyal demokrat kimliğiyle " ele almalıyız .
"Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız. Dolayısıyla her birimizin hakkı vardır. Salahiyeti vardır. Fakat çalışmak sayesinde biz hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını emek harcamadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur. insan ancak çalışmakla insan olur. Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlarız. Fakat ne yapalım ki, Demokrasi'ye benzemiyormuş. Sosyalizm'e benzemiyormuş. Hiç bir şeye benzemiyormuş. Efendiler biz benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz. Çünkü biz bize benzeriz"
en ağır basan yönlerinin fransız devrimi modeli bir milliyetçilik ve serbest teşebbüsü ön planda tutan (ancak zorunluluk hali karşısında devletçilik şeklinde bir pragmatik modele yönelen) bir ekonomik yaklaşım olduğu söylenebilecek bir görüştür.
kendi görüşünü bir şekilde karşısındakilere kabul ettirmek. bunu yapmayı her zaman başarabilmiştir, başkomutanlık yetkisinin uzatılması için meclisten ekstra 3 aylık süreler isterken de, muhalefetin en çetin zamanlarında kelleler uçarken de, itilaf devletleri ile müzakere ederken de.