atatürk'ün pragmatist bir siyaset anlayışı vardır. bunun için kongreler döneminde müslüman halkın desteğini toplayabilmek için saltanatı ve hilafeti ya da müslümanlığı öven bir çok beyanını bulabilirsiniz, dönemin siyasi şartları atatürk'e göre bunu gerektiriyordu, hatta yine bu dönemde komunizmi öven ifadelerine de rastlamak mümkündür, ama bunların hiç biri onun ne müslüman ne de komumist olduğunu gösterecek nitelikte deliller değildir, hepsi siyasetin getirdiği şartların zorunluluğudur...
sonradan itibar kazanıp siyaseten güçlenince bu tür beyanları terkedip batıya teveccüh etmeye başlamıştır, islami argümanları tamamen terk etmiştir...
daha demin okudum, izmir'de yunanlar denize dökülüp ankara'ya geldiği zaman meclis kapısında dua için bekleyen imamı "bu memleket dua ile değil kan ile kurtarılmıştır" diyerek kovmuştur, şimdi söyleyin bakalım müslüman mı?
"dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, cumhuriyet halk partisi programıdır. bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz".
"benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. batıl inançlardan vazgeçilmelidir. isteyen istediği gibi ibadet edebilir. herkes kendi vicdanının sesini dinler. ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.."