atatürk hakkında bir idda vardır. kendisine mason diyenlerden tutun uzaylı diyenlere kadar bir çok kişi vardır.
ancak bilinmelidir ki atatürk 1935 yılında mason localarını kapattırmıştır. ve kemal mim öke, mason locasının azılı üyesi doktoru, tarafından sıtma hastası olduğu ileri sürülerek sıtma tedavisinde kullanılan kinin maddesiyle tedavi edilmeye çalışılmıştır.
aşırı derecede verilen kinin maddesi atatürk'ün siroza yakalanmasına sebep olmuştur.
ve kendisi 10 kasım 1938'de bu hastalık yüzünden vefat etmiştir.
ayrıca kinin maddesiyle zehirlendiği doktor raporlarında yazılmakla birlikte aynı zamanda atilla ilhan ve birçok türk generalinin de bu konuda raporları, yazıları vardır.
ogün deli'nin atatürk nasıl öldürüldü ve atatürk nasıl öldürüldü 2 adlı kitapları vardır.
mason localarını kapatan ve ülkemizde misyonerliği dahi yasaklayarak kültürel kalkınmaya, özümüze dönmeye ve güçlü bir türk kültürü oluşturarak batıyı ardımızda bırakmaya çalışan ulu önder suikast sonucu öldürülmüştür.
ve meclisteki mason millet vekilleri o dönemde atatürk'ü karalamak adına içki içmekten öldüğünü anlatma çabalarına girişmiş bunda da başarılı olmuştur.
halbuki siroz hastası olmak için günde 3 duble rakı içmek bunun içinde gün boyunca gün boyu sarhoş gezmek gerekir ancak atatürk'ün sarhoş olduğunu kimse görememiş en azından anılarında kimse bash etmemiştir.
gün boyu sarhoş olması gereken birisi nasıl olur da türkiye'yi her yönden kalkındırabilir, çanakkale'de anafartalar kahramanı ve efsunlu kemal unvanlarını kazanıp libya'da müslümanlar arasında ün kazanıp 1. dünya savaşı'nda muş ve bitlis'i kurtararak halkın gözünde yücelip aynı zamanda da kongreler düzenleyerek meclisi kurarak ve savaşı kazanarak türkiye cumhuriyetini kurabilirdi?
aynı suikastin ikinci safhası da savanora gemisidir. sarı zeybek belgeselinde dahi ulu önder'in başlarda gemide mutlu anlar yaşadığı ancak zamanla kötüye gittiği anlatılır ki bunun sebebi de savanora gemisinin suikastin ikinci aşaması olmasıdır.
nemli bir ortam asla ama asla bir siroz hastasına iyi gelmez.
atatürk'ün hastalığı siroz değil sıtmaydı ancak kinin maddesiyle kemal mim öke tarafından zehirlenerek siroza yakalanmıştı...
peki mason localarını tekrar kim mi açtı?
1948 yılında ismet inönü ile beraber celal bayar.
aynı ismet inönü gelişmekte olan ülkeleri sömürmek için kurulan imf adlı kuruluşu ülkemize davet etmişti.
ve aynı ismet inönü atatürk'ün tarih kitaplarını sadeleştirmiş ve türk halkına dahi kendisini barbar olarak tanıtmıştı.
şuna da değinmek gerekir ki celal bayar'ın desteğiyle açılan mason locaları hala günümüzde faaliyetlerini sürdürmektedir.
celal bayar ise darbe yapılıp başbakanın maliye bakanının asıldığı bir dönemde cumhurbaşkanı olmasına rağmen asılmamıştır.
çünkü kendisinin asılmamasını papa bizzat rica etmiştir.
çünkü celal bayar türkiye'nin ilk mason cumhurbaşkanıdır.
türkiye cumhuriyeti devleti 1938 yılında atatürk'ün ölümüyle yıkıldı. ve o günden beri uğraşılan asıl noktaya çok yaklaşılmış durumda.
ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş bir halk olarak ülkesindeki bütün limanlar, yollar, köprüler ve fabrikaları kaybetmiş durumdayız.
siyasetçilerimizin tamamı yurt dışından aldıkları emirlerle tiyatrolar oynamaktalar.
terör örgütü pkk adım adım amacına doğru ilerlemekte.
bugünse ülkemizi:
ister yahudi ister batı sermayesi başımın üstüne koyarım diyen bir zihniyet yönetmekte ve aynı zihniyet israille dalaşırken onu korumak için füze kalkanını kendi topraklarına kurmaktadır.
Büyük Loca’da kurulduğu 1909 yılından faaliyetlerine ara vermek zorunda
kaldıkları 1935 yılına kadar seçim tarihi sırasıyla görev yapan Büyük Üstatlar:
1909 Talat Paşa
1911 Faik Süleyman Paşa
1912 Dr. Mehmet Ali Baba (Erel)
1915 Faik Süleyman Paşa (17 Ağustos 1916’da cephede şehit düştü)
1916 Mehmet Cavit Bey
1918 Rıza Tevfik (Bölükbaşı)
1920 Fuad Hulusi (Demirelli)
1921 Dr. Besim Ömer Paşa (Akalın)
1924 Servet Yesari
1925 Fikret Takiyeddin (Onuralp)
1927 Edip Servet (Tör)
1930 Servet Yesari
1930 Mim Kemal (Öke)
1932 Mustafa Hakkı (Nalçacı)
1933 Muhittin Osman (Omay)
V. Murat'ın 1905 yılında vefatından sonra II. Abdülhamit’in Masonluğa karşı
tutumunda bir değişim fark edilir. Daha önce jurnallerle gözetim altında
tuttuğu istanbul'daki Masonik faaliyetlere eskisi kadar hoşgörülü davranmadığı
görülür.
Zaten Masonik faaliyetlere katılabilecek Osmanlı aydınları II. Abdülhamit’in baskı
rejimi nedeniyle istanbul'dan uzaklaşmışlardır. Bu nedenle Osmanlı tebaasının
istanbul'da 1908'e kadar Masonik faaliyetleri görülmez. Buna karşılık izmir ve
Selanik gibi şehirlerde Mason locaları çalışmaya devam etmiştir.
Bu dönemde kurulduğu bilinen localar şunlardır:
Yunanistan Grand Orient'inden berat almış olan
Armonia (1908)
Ionnie (1918)
ispanya Büyük Locası'ndan berat almış olan
Edirne'de Uhuvvet (1909)
istanbul'da Constitution-Meşrutiyet (1909)
iskoç Büyük Locası'ndan berat almış olan
istanbul'da
La Turquie (1908-1914)
Logos (1911-1928)
Highasdan (1919-1930)
Elazığ'da Euphrates (1910-1914)
iskenderun'da Taurus (1920-1937)
Fransa Grand Orient'inden berat almış olan
istanbul'da Renaissance (1908-1935'te Türkiye Büyük Maşrıkı'na katıldı)
izmir'de Homère (1909-1933'te Türkiye Büyük Maşrıkı'na katıldı)
italya Grande Oriente'sinden berat almış olan
istanbul'da
Il Risveglio d'Oriente (1905)
Bisanzio Risorta (1908)
Calcedonia (1909)
Palermo (1918)
Sére (1922)
Üsküp'te
Stella della Libertà (1909)
izmir'de
I Mille (1911)
L'Unione (1914)
Ankara'da Verità Riconosciuta (1914)
Kuşadası'nda Triangolo (1922)
Selanik localarında, özellikle Macedonia Risorta, Veritas ve Perseverencia
localarında asker ve sivil kökenli bazı Jön Türklerin üye oldukları bilinmektedir.
Söz konusu Jön Türkler toplantılarını gözlerden uzak biçimde bu locaların
çatısı altında sürdürmüşlerdir.
Yukarıda anılan isimlerin öncülük ettiği Osmanlı Masonları 14-15 Kasım 1908
tarihlerinde toplanmışlar ve Resne Locası’nı kurarak ingiltere Birleşik Büyük
Locası’ndan beratlı olan Mısır Millî Büyük Locası’na 17 Kasım 1908’de başvurmuşlar
ve berat almışlardır.
Resne Locası’nda, Resneli Niyazi’nin kardeşi Osman Fehmi Üstad-ı Muhterem,
Nail Reşid ise I. Nazır olarak görev yapmıştır.