"Sevgili Paşam,
Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum.Dur,hiç itiraz etme.Niye seni düşündüğümü şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun.
Büyük devletlerin, bu sefil duruma bakarak kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını, Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben, sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu,hastalıklı bir vatan miras kaldı.
Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az.
4000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız şart.
Denizciliğimiz acınacak durumda.
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.
Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni, Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor.
Güya tarım ülkesiyiz, ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz.
Sığır vebası, hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı ise 136.
Pek az şehirde eczane var.
Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit, ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı yüzde 60'ı geçiyor.
Nüfusun yüzde 80'i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bir bölümü göçebe.
Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız istanbul ve izmir'in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.
Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek.
iktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı.
iktisatçımız da çok az.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.
Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. iktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat. Bağımsızlığın sürekli olması için, iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı, bu gerçeği çok geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.
Ama yılmamak, ucuz,geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu,birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah,yardımcımız olsun."
(*) Cumhuriyet-Türk Mucizesi, ikinci kitap-TURGUT ÖZAKMAN
bu mektup 30 Ekim 1923 yılında yazılmıştır. ülkenin o günkü perişan koşullarını ve mustafa kemal'in başlattığı "asıl kurtuluş savaşı"nın ne denli zor olduğunu ve önündeki sorunların devasa boyutlarını özetlemektedir. anlamak isteyenlere ithaf olunur.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az cümlesi Mercedeslerimizi alınca hangi yolda gideceğiz diye devam edebilirmiş. Zaten uydurma olduğu çok belli olan bu mektuba da bu üslup daha çok yakışırdı.