Atatürk'ün ileri görüşlülüğü karşısında insanın diyecek birşey bulamaması, ancak hitap edilen gruba dahil biri olarak bu grubun kendisinden istenen şeyleri yapamayacak kadar boş olduğunu farkettiğimde sadece 'özür dileriz' diyebildiğim hitaptır...
devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... birincisi iki buçuk asır... aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... ikincisi üç asır... kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... üçüncüsü bir asır... allahın, kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... ya dördüncüsü? .... son yarım asır! .. işgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... işte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...
gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
halka değil, hakka inanan; meclisinin duvarında 'hakimiyet hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti hakka kölelikte bilen bir gençlik...
emekçiye 'benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... kapitaliste ise 'allah buyruğunu ve resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin islâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, islâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
'kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...
can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uygun bir gençlik...
büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
tek cümleyle, allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve o'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve o'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...
işte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür allaha hamd etme makamındayım. genç adam! bundan böyle senden beklediğim şudur: tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! allahın selâmı üzerine olsun...
cümleleri tek tek sindirerek okunduğunda hergün birinin daha gerçeklerştiğine şahit olabildiğimiz , gerçekleri görmemiz ve bize klavuzluk etmek için atamızın miras bıraktığı haykırış.
"Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
yıllar öncesinde şuanda içinde bulunduğumuz durumu çok iyi tahmin etmiş ileri görüşlü ulu önder.ama ne yazık ki biz bugün bile içinde bulunduğumuz vehametin farkında değiliz.çooook yazık çoook!
" Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, insan olmaktır.
insan olmanın yegâne temeli insana sevgidir. Hayatın boyunca, insanlara güzelliği, aklı ve adaleti öğretmeyi görev bileceksin. Bilgin varsa, bedel beklemeden paylaşacaksın. Buna imkân ve şeraitin müsait değilse, yanındaki üç veya beş kişiye katıksız sevgini vermeyi deneyeceksin; onların hayat yükünü bir nebze hafifletmeye çaba göstereceksin. Bunu yaparken Türk mü, yoksa Hindu mu, Yamyam mı diye sormayacaksın. Çünkü insan, galiplerin hasbelkader çizdiği sınırlara sığmayacak kadar kıymetli bir hazinedir.
Dahili ve harici bedhahlarla etrafın çevrili olabilir. Sen şerri bahane etmeyecek, hayırhahlığını ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceksin. Zira kötülük, esarettir. Manevi istiklalini ve manevi hürriyetini ancak insan olmakla kazanabilirsin.
Düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin. Önce, düşman mı diye soracaksın. (Çünkü bugün düşman olan yarın dost olabilir.) Sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (Çünkü düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) Gönlünü kazanmayı deneyeceksin. Tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (Öylesi her ikiniz için daha kazançlı olabilir.) Sonuç alamasan, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendine soracaksın. Bunları yapabilirsen, inan, dünyanın tüm tersaneleri senin olur. Tüm ordular sana boyun eğer. Tüm kalelerini terkedecek gücü ve güveni kendinde bulursun.
Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar sana "düşünmeyeceksin!" diyebilirler. Kendi çorak ve bencil emellerine seni muhafız ve müdafi yapmak isteyebilirler. Kuşaklardan beri süren iktidarlarını bir gün daha korumak için senin damarlarındaki kanı talep edebilirler. Memleketin bütün tepeleri kan ve intikam bayraklarıyla donatılmış, bütün mektepleri zaptedilmiş, bütün mahkemeleri elde edilmiş, bütün gazete köşeleri bilfiil müstevlilere terkedilmiş olabilir. Millet, cehalet ve propaganda içinde serseme dönmüş olabilir.
Ey insan evladı! işte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, insan olduğunu unutmamaktır. Muhtaç olduğun kudret tanrı vergisi olan vicdanında ve her gün çalışarak geliştireceğin aklında mevcuttur. " *
sana azıcık içimi dökeyim mi ben atam.ilkönce bana şunu söyler misin, bizi dahililer mi yok edecek, hariciler mi yok edecek hangi bedhahlar daha çabuk tutacak elini ??...meraklanmaktayım atam!! bize kızgınsın değil mi!! ..kemiklerin sızlıyor yattıgın yerde belki.belki herşeyi öngördüğün gibi bunu da öngördün o yüzden bize böyle hitap etme ihtiyacı hissettin.biz naptık peki? hiç sorma!!... onlar gelip utanmadan senin mozalene çiçek koyuyorlar zaman zaman( içlerinden de ''nasıl da bitiriyoruz seni varyaaaa'' diyerek nanik yapıyorlar)..o anda bizleri lanetliyor musun atam ..yazıklar olsun diyor musun? tiyatro izliyorum.. oscarlık oyuncu bunların hepsi..büyük adam oldular bizi küçültyorlar..bizde küçülmeye meraklıymışız dünden ,hazırmışız.ananı da al git deniyor,garip anası ile gidip, ondan medet umulunca, birşey istenilince, azıcık sitem edilince, hakaret ediliyo halkına,şehidinin kanı umursanmıyor atam..o asil kan, oluk oluk akıtılıyor acımadan..akıtanların da ele başı besleniyor hapishane adı altındaki malikanesinde..korkarım yarın meclisine de girecek bu kansız be atam!! ! biz vazifeye bir türlü atılamıyoruz ..''ya askerlik de neymiş.. bedelli bekliyorum ben.. babam beni yurt dışına yollayacak orada çalışacam takılacam kızlarla alemlerde falan, gelince en kötüsünden bir ay askerlik yapar defolur giderim o iğrenç yerden ... askeriye bir kere iğrenç heryer erkek dolu ıyhh kız yok olmmmm!!'' diyoruz kimimiz dost meclislerinde .diğerlerimiz de onu destekliyoruz..bunu diyen bir gençlikken biz, sence vazifeye atılabilecek miyiz..bizlerden hala umudun var mı ?? söylediğin herşey çıktı be atam...menfaatler, çıkarlar ugruna satılan haysiyetler,satılan devlet,satılan toprak.. fillerin * tepişmesinde ezilen çimenler *** hepsi var bugün..sen ne ileri görüşlüymüşsün be atam ..bu nasıl bir zeka nasıl bir akıl fikir düşünce ve müthişliktir atam...bizde niye bunun yüzde biri bile yok peki sence?? wardı da köreltildi mi ...yoksa sende de başta yoktu sen sorguladın düşündün inceledin okudunda mı edindin? bunu da bir ara bi söyler misin bana,azıcık da olsa senin gibi olmamı saglıyabilrmisin bu koşullara rağmen,yalvarıyorum sana atam..ben olmak için elimden geleni yapıyorum ama susturuyorlar beni benim gibisini atam.. biz de sen gibi hiç mi olamazdık ki atam??hiç mi güvenmiyoruz bu kadar mı aciziz biz atam... tüm dünya bizi içten çürütmeye çalışırken biz hala onlara özenme, onlar gibi olma, agzımızın salyası aka aka onları gözlemleme ve her nedense her seferinde onların en kötü özelliklerini benimseme derdindeyiz *** ..kendimizi körelttik.. inkılabını gerçekleştirdiğin herşeyi,kurdugun bu vatanı, cumhuriyeti kaldırıyorlar ortadan atam ..zor durumdayız...uyuyoruz biz, nasıl uyanıcaz atam ? kanım hala asil şükür ki; çünkü atamın kanı asil ...senin kanın..senin gibi can veren şehitlerimin, her cephede gözünü kırpmadan ölüme giden, her koşulda herşeye ragmen savaşan cesur askermin, dedelerimin, ninelerimin kanı asil..ama ben kirlendim atam..beynim kirlendi silik gibiyim.. yerim yok gibi...yabancıyım cumhuriyetime ,vatanıma..utanıyorum senden,silah arkadaşlarından,dedelerimden,ninelerimden,hepinizden..affedin bizi,, affet beni ,affet bizi ATAM!!!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. istiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. `Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
`
Ey Türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
tam da şuan içinde bulunduğumuz durumu açıklamış ve ne yapmamız gerektiğini kısaca söyleyen , bize* hitap eden bir şeyleri değiştirmemiz gerektiğini apaçık vurgulamış hitabedir.
Deine erste Pflicht ist es, auf immer die türkische Unabhängigkeit und die Republik Türkei zu beschützen und zu verteidigen! Sie ist die Grundlage deiner Existenz und deiner Zukunft. Diese Gründung ist dein wertvollster Schatz. In der Zukunft mögen böswillige Kräfte im Inneren des Landes und von außen auftreten, die versuchen werden, dir dein Geburtsrecht abzuerkennen.
Wenn Du eines Tages gezwungen sein wirst, Deine Unabhängigkeit und die Republik zu verteidigen, darfst Du nicht über die Bedingungen und die Möglichkeiten der Situation, in der Du dich befindest, um deine Mission zu erfüllen, nachdenken. Diese Bedingungen und Möglichkeiten mögen widrig erscheinen. Die Gegner, die es auf deine Unabhängigkeit und deine Republik abgesehen haben, mögen einen Sieg errungen haben, wie es ihn in der Welt noch nie gegeben hat.
Alle Festungen und Waffenlager unseres geliebten Vaterlandes mögen mit Gewalt oder List eingenommen worden sein, alle Armeen zerstreut und jeder Winkel des Landes besetzt worden sein. Ja, noch erschreckender und furchtbarer als das: Diejenigen, die die Macht im Lande in der Hand halten und ausüben, mögen einem großen Irrtum, einem groben Fehler oder sogar Verrat verfallen sein. Diese Inhaber der Macht mögen sogar ihre persönlichen Interessen mit den politischen Absichten der Invasoren in Übereinstimmung gebracht haben. Die Nation selbst mag in Elend gefallen, erschöpft und verwüstet sein. Ihr, die zukünftigen Söhne und Töchter der Türkei! Selbst unter diesen Umständen und Bedingungen ist es Eure Pflicht, die türkische Unabhängigkeit und die Republik wiederherzustellen! Die Kraft, die Ihr benötigt, ist in dem edlen Blut, das in euren Adern fließt, enthalten.
ezberlemek yetmez. anlamak , idrak etmek gerekir. unutanların suratına tokat gibi çarpmak gerekir.
çünkü;
"Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyen kötücüller bulunacaktır"
çünkü;
"yurdun her köşesine düşman girmiş olabilir",
çünkü;
"iktidar sahipleri, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir."
tüm bu çünküler olasılık olmaktan çıkmıştır artık. her türk gencinin, birinci vazifesinin, bu cumhuriyeti müdafaa etmek olduğunu kavraması gerekir!
ingilizcesi;
Turkish Youth! Your first duty is forever to preserve and to defend the Turkish independence and the Turkish republic. This is the very foundation of your existence and your future. This foundation is your most precious treasure. In the future, too, there may be malevolent people in the country and abroad who will wish to deprive you of this treasure. If some day you are compelled to defend your independence and your republic, you must not tarry to weigh the possibilities and circumstances of the situation before taking up your duty. These possibilities and circumstances may turn out to be extremely unfavourable. The enemies conspiring against your independence and your republic, may have behind them a victory unprecedented in the annals of the world. it may be that, by violence and ruse, all the fortresses of your beloved fatherland may be captured, all its shipyards occupied, all its armies dispersed and every part of the country invaded. And sadder and graver than all these circumstances, those who hold power within the country may be in error, misguided and may even be traitors. Furthermore, they may indentify their personal interests with the political designs of the invaders. The country may be impoverished, ruined and exhausted. Youth of Turkey's future, Even in such circumstances it is your duty to save the turkish independence and republic. The strength you need is already imbedded in your noble blood.
okundukça, atatürk ün vazifedar kişiliğini, aşkın zekasını daha net anlayabileceğimiz metin.
insanın ruhuna dokunan '' hatırlatış '' notaları ile bezenmiş eser..
zamansız zamanların aşkın kişilikleri ileriyi bu denli görebilmekteler.