atatürk'ün milli kurtuluş mücadelesinde öncü olarak yerini alması, milli burjuva devrimini kısmen yapması onun burjuva olduğunu ortaya koyan; onu geçelim mal varlığında ve yaşam tarzında bir kez daha ortaya çıkan, onu geçelim ülkeyi kurtarmak için mücadele veren büyük oranda köylüyü cüzzi olarak da işçi kısmını yüceltecek bir işlemde bulunmaması onun burjuva olduğunu ortaya koymaktadır.
atatürk halkını düşünmüş olsaydı-kendi elinde değil- sovyetleri yüzüstü bırakarak avrupalıların peşine takılmazdı. siz sanıyor musunuz biz kurtuluş savaşını tam olarak kazandık? hayır... kapitalistler sovyetlere karşı karakol olarak, atatürk'ün eliyle türkiye'yi şekillendirdi. olan köylüye, işçiye oldu. gariban halkımız canını ortaya koydu ama değişen hiçbir şey olmadı. hali hazırda bizzat atatürk destekçilerinin büyük bölümü burjuvadır.
dünya'da birbirine düşman iki yapı vardır: işçi ve burjuva...
edit: atatürk'ün mal varlığı google ile bir tık uzağınızdadır. ulusal kurtuşluş mücadellerinde öncü kadro her zaman burjuvadır. önder kadroların burjuva olması ileriki süreçlerde işçiyi sömüren bir düzen yaratır. ama gelin görün ki oturtulan fetişist eğitim sistemi bizi zombileştirmekten ileri gitmiyor.
doğru bir tespittir ama o dönem için türkiyede ilerici sınıf o burjuva sınıfıdır sosyalistin desteklemesi gereken sınıftır,tabi o dönem için.daha ayrıntılı bilgi için
(bkz: mahir çayanın tezleri)
giyimine kuşamına önem verip harika giyinmesi, bakımlı , karizmatik bir erkek oluşu ve harika dans etmesi açısından burjuvaları kıskandıracak bir tarza sahipti rahmetli.
atatürk'ün mal varlığı google ile bir tık uzağınızdadır. ulusal kurtuşluş mücadellerinde öncü kadro her zaman burjuvadır. önder kadroların burjuva olması ileriki süreçlerde işçiyi sömüren bir düzen yaratır. ama gelin görün ki oturtulan fetişist eğitim sistemi bizi zombileştirmekten ileri gitmiyor.
Nazım Hikmetin bir şiirinde yeralır.Mustafa kemal atatürk'ün mustafa suphi*yi öldürttüğü gerekçesiyle atatürke hitaben burjuva kemal diye seslenmiştir.
halkının özgürlüğü için savaşmış (bu halkın içinde köylüde var işçide), sovyet rusyadan halkını ezen emperyalistlere ve monarşi yönetimine karşı devrim yapmak için yardım istemiş, (çünkü iki millette devrimcidir.) köylü milletin efendisidir diyerek noktayı koymuş bir adam burjuva olmaz. çağdaşlığı ilericiliği, dünyaya ayak uydurmayı burjuvazi zannetmeyelim. başkalarının değilde kendi kurtuluşumuzu, kendi devrimimizi yüceltelim.
Cumhuriyet'ten önceki sanayileşme düzeyinin ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumdan bir farkı yoktur. Endüstriyel alt yapı hemen hemen yok denecek boyutlardadır. 1915'de sanayi sektöründe faaliyet gösteren çoğu ufak ölçekli 282 kuruluş vardır; bunların da büyük bölümü yabancı sermayenin elindedir. Sanayi ürünlerinin milli gelirdeki payı sadece % 10'dur. Ekonomik dar boğaz sanayi alanında yatırım yapılmasını da engellemektedir. Ülke, dünyanın sanayi devrimi sonrasında ulaştığı noktanın çok gerisindedir; kendi hammadde kaynaklarını işleyememekte, basit bir mamulü üretememektedir.
Bunları gören Mustafa Kemal, sanayileşmeyi milli bir dava olarak kabul etmiştir. Daha 1923 yılında, sanayiciye kredi verileceğini, ülkemizde hammaddesi bulunan malların üretimini yapanların destekleneceğini ilan etmiştir. Atatürk yine aynı yıl düzenlenen Türkiye iktisat Kongresi'nde, milli sanayiinin geliştirilmesinin ve ülkenin endüstriyel ürünlerde dışa bağımlı olmaktan kurtarılmasının zorunlu olduğunu, bu uğurda millet olarak el birliği yapılmasının gerekli olduğunu ısrarla belirtmiştir.
Büyük Önder'in ifadeleri onun bu konuya ne kadar önem verdiğini açıkça ortaya koymaktadır:
"Endüstrileşmek en büyük milli davalarımız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ekonomik elemanları memleketimizde mevcut olan büyük, küçük her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz. En başta vatan müdafaası olmak üzere, ürünlerimizi kıymetlendirmek ve en kısa yoldan, en ileri ve refahlı Türkiye idealine ulaşabilmek için bu bir zarurettir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I, s. 396)
"Sanayi fabrikalarına ve maden sanayiine yönelmiş umumi alaka ve teşebbüsü temin edecek çare ve tedbirleri bulmak vazgeçilmez ve hayati ihtiyaçlarımızdandır." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I, s. 340)
"Sanayideki teşebbüsler dahi teşvik edecek ve cesaret verecek mahiyettedir. Fakat memleketin vazgeçilmez sanayiinin kurulması bitmedikçe her bakımdan yürek istirahatı duymamıza imkan yoktur. Bu sebeple memleketin sınai donatımını tamamlamak için bütün gayret ve dikkatinizi çekmeyi yerinde buluyorum." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I, s. 373)
"Ülkenin en belli eksikliğini giderecek olan bu fabrikaları, çok geçmeden kurup işletmek hükümetin en önde göreceği işlerden olacaktır." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I, s. 376)
Merinos Yün Fabrikası'nda,
2 Şubat 1938
Mustafa Kemal, her açıdan geri kalmış bir ülkeyi sanayi üreten, ekonomisinin ağırlığını sanayi ürünlerinin oluşturduğu bir ülke haline getirecek önlemleri hızla yürürlüğe koymuştur. Tekstil, demir-çelik ve daha birçok sanayi kolunda kurulan fabrikalar peş peşe faaliyete geçmiştir. Bunun sonucunda 1929-1939 yılları arasında Türkiye'nin sanayi üretimi artış hızı dünya ortalamasının kat kat üstüne çıkmıştır. Bu döneme ait istatistikler Türkiye'nin sanayileşme yolundaki dev hamlesini gözler önüne sermektedir. Üstelik bunlar dış yardım ve borçlanma yoluna gidilmeden, sadece milli kaynaklara dayanılarak gerçekleştirilmiştir.
Milli sanayiinin kısa zamanda kaydettiği devasa gelişme şüphesiz Atatürk ilke ve inkılaplarına gönül vermiş Türk milletinin eseridir.
burjuva'nin uc anlami vardir; birincisi kentsoylu anlamina gelen, kokeni ve ugrasisi uretim araclarinin sahipligi ve sermaye sahipligine dayanan ve ancak oturmus bir kapitalist sistemde varligindan bahsedilebilecek toplumsal bir siniftir.
ikinci anlami ise isci sinifina, isci hareketine dusman olan anlamina gelir. eger kapitalist sistem oturmus ise, bu zaten burjuvanin ve ona bagli askeri ve burokrat kadrolarin ve hatta burjuva olmadigi halde "patron" diyebilecegimiz toprak agasi gibi kesimlerin de kendi pozisyonlarini ve cikarini korumak icin takinmalari gereken sinifsal stratejik tavirdir.
ve ucuncu anlami ise komunist ve sosyalist kokenli veya sifatli sol harekete ters giden herkes icin kullanilan bir hakaret etme bicimidir. genelde henuz kapitalist uretim ve sosyal iliskilerin oturmadigi toplumlarda bu anlami daha agirlikli olarak kullanilir. cunku ilk iki anlamin karsiligi olan duzen henuz kurulmamistir.
ataturk'e burjuva demek icin, o gunun turkiye sartlari dusunuldugunde ancak bu son hakaret anlami kurgulanmis olmasi gerekir. baska turlusu, yani ilk iki anlamina dayanarak soylemek icin ya mustafa kemal'in geldigi toplumsal yapiyi, ya meslegini, ya da icinde bulundugu sartlari bilmemek gerekir. turkiye'de o vakitler burjuvanin bir sinif olarak aktif oldugunu zannetmek gerekir. bu yanlistir.
hoşumuza gitmese de gün yüzü gibi ortada olan gerçek. lükse düşkünlüğü bilinir atamızın. hak ediyor lan diyebilirsiniz kimi de halkı açlık çekerken lüks yaşamamalı diyebilir. tartışmalar bir yana, bilinmesi gereken ve akıldan çıkarılmaması gereken tek şey ise bu ülke için çok düşünmüş olmasıdır. acaba biz o kadar düşünüyor muyuz ya da belli kalıplarda mı yaşıyoruz asıl soru bu.
kötü bir şey değildir. evet atatürk bir burjuva demokratik devrimcisidir. burjuva devriminin batı'da oynadığı ilerici rolü bilenler için - ki bunlardan bir tanesi de karl marks'tır - bu sıfat bir insanı hele hele atatürk gibi bir insanı küçültmez. bir kısım komünist kardeşlerimiz bu noktada atatürk'e kızarlar eleştirirler, ben onlar gibi düşünmüyorum. atatürk bir sosyalist devrime atılabilir miydi? elbette atılabilirdi ancak bunun sosyalistliği çok tartışmalı olurdu. mao gibi türkiye şartlarına uygun bir marksizm kuramı ortaya koyabilirdi, koymadı. çünkü atatürk hiç bir zaman bir kuramcı olmadı o hep uygulayıcı oldu, kuramlarla harcayacak zamanı da yoktu, eğer onlarla vakit kaybetseydi hiç bir şey yapamazdı ve saltanattan da halifeden de kurtulmamız çok zor olurdu.
ve dönüp baktığımızda arkadaşlar, atatürk bu ülke tarihinde sadece 19 yıl başrolde oldu. 19 yılda yapabildikleri türkiye gibi bir ülkede az şey midir? atatürk sol düşmanı değildi, solu benimsemedi kabul ama düşman da olmadı. atatürk adına bu ülkede sol ve işçi sınıfı düşmanlığı yapanlar varsa bunun kabahatini de atatürk'e yükleyemeyiz.
yine de sosyalist bir devrim yapsa ne olurdu? ne olacak lenin'in devrimi ne olduysa atatürk'ün başına da aynısı gelirdi.
bence siz bırakın atatürk'e yakıştırılan yersiz sıfatları , annesinin babasının ne yaptığını, atatürk'ün ne yiyip ne içtiğini, onun sayesinde bu güzel bayrağın altında yaşayabiliyorsunuz ya onu düşünün ve yaşadığınız toprakların hakkını verin, ilkelerine saygı duyun gerisi zaten hiç kimsenin haddi değil. (bkz: bu yazıyı eksileyen soysuzlar.)
bir ulke, ustune de ayni ulkeye meclis, rejim, banka, fabrika, okul, ordu, alfabe ve daha baska bicimlendirici kurum, kurulus ve ilkeler dizayn etmis bir kisi icin sarf edilen dar bir cerceve. yok diktator du, yok mal varligi soyleydi boyleydi diye agzi sulananlara bir uyari: bu memleketin alt basligi -dogru ya da yanlis bunu tartismiyorum- "kemal'in yeri" dir. bizler daha iyisini yapana kadar halen "kemal'in yeri"nin isletmecileri ve mudavimleriyiz. iyi islettik, kotu islettik, ortaligi duzgun tuttuk, daha da berbat ettik; bunlar detaydir. burjuva desen, diktator desen, ya da yarin baska bir icatla ortaya ciksan, sindirsen ya da sindirmesen, cok yerinde "tahlil"lerde de bulunsan gercek tabela orada asili durur...
sadece giyiminde, kuşamında, düşüncelerinde, çağdaşlığı modernliği benimsemiştir ve çevresine de örnek olmaya çalışmıştır. çok da iyi yapmıştır. dünya milletlerinde karizma denilince akla o gelmiştir. sadece o mu? yüzyılın dahisidir.
bunun adına burjuva diyorsanız bırakın burjuva olsun.
fakat gerçekten burjuva olsaydı, keyfinde aleminde sefasını sürer, bu halk için kendisini parçalamazdı. *
ruhu şad olsun.