dünyada belirgin 2 ekonomik sistem mevcuttu. birinde bütün menkul ve gayrimenkullerin sahibi devlet, diğerinde ise özel teşebbüstür.
+ hehe. pilot bunu herkes biliyo zaten. saadete gel. * atatürk ün uyguladığı sistemde yani karma ekonomi de nasıldı. buraya dikkat ediniz.
karma ekonomide özel teşebbüsün gücünün yetmeyeceği yerlerde devletin müteşebbis olması esası vardı.
yani özel teşebbüs ayakkabı yapacak sermayeye sahip değilse, devlet ayakkabı yapımına girecek, yok eğer özel teşebbüs bunları yapıyor fakat nükleer santral yapacak sermayeye sahip değilse devlet nükleer santral yapacak.
bugünkü kriz durumuyla bağlantı kurmaya çalışırsak durum şudur:
krizin ana sebebi olan mortgage kredilerinin geri ödenmemesi karma ekonomi modelinde asla ortaya çıkmazdı. neden; çünkü devletin ev fiyatlarını bir spekülatör gibi şişirip, evleri sattıktan sonra da paldır küldür aşağı düşürmesi ya da ilgilenmemesi gibi bir ihtiyacı olmazdı. çünkü devlet olmanın amacı kar etmek değil, istikrarlı bir devlete sahip olmaktır.
şimdiye dek, bir miktar küresel etki altında kalarak, liberal sitemin gerekliliğine inanır, bana sormasalar bile, tüm dünya devletlerine bunu tavsiye ederdim.
yavaş yavaş "size karma ekonomi modelini tavsiye ediyorum" safhasına gelmek üzereyim.
* burada bir not eklemekte fayda vardır. devlet ayakkabı işine girdikten sonra, zaman içinde özel teşebbüs, ayakkabı yapma gücüne erişirse, devlet oradan uygun şekilde çekilmelidir. daha büyük ve önemli sermaye gerektiren işlere girmelidir.
biz bunu yapmamışız. öğreniriz zamanla inşallah.
çelişkili. en başta mustafa kemal ve m. kemal türkiyesi'ni bir bütün olarak ele almak yanlışına düşülüyor. bununla birlikte haklı çıkartmak istenirken kendi içinde çelişkiye düşülüyor.
şöyle ki; amerikan krizini ele alalım. m. kemal'in karma ekonomisi ne diyor? eğer özel teşebbüsün müdahale edebilecek gücü yoksa o kaleme 'özel teşebbüsün yatırım yapmasını kolaylaştırabilmek adına' (tırnak içi mühim) devlet teşebbüsünde bulunulmalıdır (kit), özel teşebbüs bu kalemde gerekli donanıma ve teşviğe kavuştuğunda devlet bu kalemi terketmelidir. ki her şekilde burjuvazinin ''işimize karışmayın'' uyarılarıyla terketmek durumundadır da zaten. bu açıdan baktığımızda 1940'larda bir karma modeli olan keynesyen uygulaması vardı zaten amerika'da. peki sonrasında ne oldu? özel sektör yani burjuvazi geliştikçe devletin kendi at koşturduğu alanda (serbest piyasa) müdahalesinin gereksiz olduğunu söyleyerek özellikle 1980'lerden sonra piyasanın hakimiyetini tamamen eline aldı. yani hali hazırda güçlü finans ve gayrimenkul şirketlerinin olduğu inşaat sektörüne türkiye karma ekonomisi mantığına göre müdahale edilmemelidir, özel sektör bu konuda hayli güçlüydü çünkü.
m. kemal türkiyesi'nin bütün olarak ele alınması hatasından bahsetmiştik. türkiye m. kemal liderliğindeyken üç parçalı ele alınmalıdır. cumhuriyet ilk kurulduğu dönemde devlet liberal bir ekonomi ve buna paralel olarak liberal devlet anlayışını (ilk çok partili hayata geçiş girişimi) benimsemişti. ancak hem içerde bir yerli burjuvazisinin (bilhassa sanayide) olmayışı hem de liberal ekonomiyle yönetilen devletlerin domino taşı gibi krizlerle devrilmesi üzerine devletçilik ilkesi temelli otokratik bir yönetime geçildi (tek adam iktidarı). 1930'larda başlayıp 36-37'ye kadar devam eden bu dönemde ismet inönü alt yönetiminde devlet temelli bir ekonomi tesis edildi ve devletin hemen her kaleme el atması kararlaştırıldı. 35'ler gibi ise m. kemal bir kez daha liberal ekonomi ve liberal devlet girişiminde bulundu, liberal devlet girişimi hüsranla sonuçlansa da m. kemal iplerin kendisinde olduğu bir liberal ekonomi tesisi için ismet inönü'yü görevinden azledip celal bayar'ı başbakanlığa atadı ancak 1938'de hayatını kaybetmesi, 1940'larda da büyük buhran ve ikinci dünya savaşı ile inönü milli şef iktidarını başlattı. 50'lerde ise bu sefer özel teşebbüsün temel alındığı ama kitlerin de aktif olarak kullanıldığı menderes yönetimine geçildi.
bugün için atatürk haklı çıktı demeyi daha önce engin ardıç'ın anlattığı bi hikayeye benzetiyorum ben;
Ünlü ingiliz yazarı Herbert George Wells, sol eğilimli ya, otuzlu yıllarda Moskova'ya, Stalin'i ziyarete gitmiş... Kremlin'de sohbet ediyorlar, artık çay mı votka mı ne içiliyorsa içiliyor, Wells demiş ki:
''Sizin komünizme artık gerek kalmadı!''
Stalin şaşırmış: ''Bu da nereden çıktı?''
''Amerika'da Roosevelt sizin ilkelerinizi uygulamaya başladı bile,'' demiş Wells, ''devlet ekonomiye müdahale ediyor, birkaç yıla kadar Amerika ile Rusya arasında hiçbir fark kalmayacak.''
sınıflı bir dünya ve bencil ve kazanma hırsının üst düzeyde olduğu, her türlü ahlak mefhumunu yıkıp geçtiği burjuva sınıfı var olduğu sürece bu sınıf er ya da geç kontrolündeki güç sayesinde devleti ele geçirecek ve kendi kuklası haline getirecektir, burjuvazi var oldukça dünya her geçen gün daha da kötüleşmeye mahkumdur. bu yüzden karma ekonomi bir de bu burjuvaziyi teşekkül için destek olma mantığında olduğundan halkın temeli olan işçi ve köylü sınıfları için uzun vadede daha da katlanılmaz bir hayat demektir.
Sefaletin ve yoksulluğun ortasında bir avuç zengin burjuvanın toplumsal serveti eşit olarak paylaşmasını hoş karşılamak isteyenler için ideal bir övünç kaynağıdır. Proudhon gibi anarşist filozofların ideallerinde düşledikleri " burjuvazi sosyalizmi " ya da saint-simon , owen ve fourier gibi ütopik sosyalistlerin " iyi niyet sosyalizmi " dedikleri şey bu olsa gerek. Kuzum siz proleteryayı salak mı sanıyorsunuz diye sorarlar adam. Zenginliğin ortak paylaşımı , sermayenin merkezileştirilmesi gibi saçma sapan kapitalist akıl ürünü açılımlar ne yazık ki sosyalizmin önündeki üretime dayalı mülkiyetin toplumsallaştırılması perspektifini yok edemiyor. Değil atatürk karl marx bile bugün dirilip gelse " abi biz yanlış analiz etmişiz , en baba sistem karma ekonomiymiş! " deseler bile tarihsel materyalizm ve gelişen ilerici iktisadi ilişkiler nesnel ağlarını çoktan ördüğü için buna kargalar dahi gülecektir.
yanılsamadır efenim. zira atatürk'ün değil tayyip'in haklı çıkmasıdır bu durum. toki ile yurdun her yerinde devlet eliyle ev yapıp satan ve aynı zamanda da mortgagei ülkemize getiren odur.
tayyip'in mucizevi başarılarını atatürk'e mal etmeyin, çok ayıp.
allah türk halkına öyle bir lider nasip etmiş ki izlenmesi gereken yolu 80-90 yıl önceden işaret etmiş ve onca sosyal, politik, ekonomik ilerlemelere rağmen hala haklı çıkıyor.
bu haklılık sadece türk milletinin faydalanması gereken bir haklılık değildir. bütün dünya halkı faydalansa dünya çok daha güzel bir yer olur.
aslına bakarsan uygulayan bir millet var. onlar da almanlar. adamlar sürekli çalışıyor, üretiyorlar hemde kaliteli üretiyorlar.
alman hayranı değilim ama objektifim.
abd sallandı, Avrupa sallandı, bunlar oralara para yağdırıp destek oldular.
gerçeklere dönüp at gibi çalışmamız lazım. tabi getiriyi kimse kendi kasasına doldurmayacak hakça bölüşülecek.
ama herşeyin başı üretim kalın kalın yazıyorum üreeeetim.
not: günlük siyaset ve partilerle zerre işim yoktur. ilgilendiğim konu, türkiye.
bazı basın yayın organları ve bunların yazarlarının beyanlarından görüyoruz ki laiklik iyidir söylemlerine dönmüşler.
sevindik ama yaptırdığınız fren iyi olmadı.
son israil, filistin olaylarından sonra insanların bir kez daha doğru dediği haklı çıkıştır.
milyonlar kendi istekleriyle ve onun haklılığını anladıklarını vurgulamak için 100. yılı çoşkuyla kutladılar.
anıtkabir de milyonlar tek yürek oldu.
hak verme bu sefer arabistan dan geldi.
adamlar büyük bir açılıma gidip laikliğe doğru yol alıyorlar.
sanatsal konulara rahat yaklaşıp meltalicca nın konserine dahi izin vermişler.
sanattır bu. metallica da olur. heykel de, resim de.
dünya ayıkıyor.
zorla dindarlık olmaz. insan bu. sekiz yapacak, ilgi çekmeye çalışacak, eğlenecek velhasıl, doğasının gereğini yapacak.
buna karşı koymak abestir. boşa uğraştır.
zorla dindar yapmaya çalışırsan, iran daki gibi mollaların takkelerini kafalarından düşürüp eğlenmeye başlarlar.
böyle bir şey dememiştir ama sorsalar derdi.
araplarla türklerin zihniyeti aynı değildir.
türkler 5000 yıldır devletler kurarak yaşamayı seçmişlerdir.
önce devlet, sonra diğer inançlar ve kurallar.
türklük en tepe değerimizdir. diğerleri türklükten sonra gelir.