atatürk ün inancı ister olsun ister olmasın farketmeyecek olan durum, zaten biz atatürk den öğrenmedik mi insanların inancı ne olursa olsun onlara saygı göstermeyi, insanları yaftalamamayı.
ismet Paşa Atatürk için: "Onun siyasetçiliği askerliğinden daha üstündür" der. işte M. Kemal Atatürk'ün sözlerini O'nun bu üstün siyasi zekasına göre yorumlamadığımız zaman O'nun şahsında birbirine düşman farklı kişiliklerle karşılaşırız. O en acı imkansızlıkların ve yoksunlukların içinden alnının akıyla çıkmasını bilen bir dahidir. Etrafında düşmanlar tarafından ablukaya alındığı ve elinde askeri güç olmadığı zamanlar bile düşmanını düşmanına kırdıracak kadar eşsiz bir strateji uygulamasını bilmiştir. Eğer onun o eşsiz siyasi zekası olmasaydı bugün üzerinde yaşadığımız bu toprakların üzerinde Yunan, ingiliz ve Fransız bayrakları olacaktı. işte Atatürk'ün din için benimsemiş olduğu strateji ve taktik de yine üstün bir siyasetin ürünüdür. Örneğin Atatürk Ankara'da bir meclis açmak istediği ilk defada açılışın imam tarafından yapılmasına karşı çıkmıştı. Ancak, buna karşı çıkmakla kitle desteğini yitirdiğini görünce bu defa açılışın imam tarafından yapılmasına razı oldu ve ilk Meclis cuma günü ve topluca kılınan namazın ardından dualarla açıldı. Ne var ki aynı M. Kemal zaferler kazanıp otoritesisi tesis ettiğinde yine Ankara'ya döndüğü zaman bu defa Meclis'in önünde bekleyen imam efendiyi hışımla itip kovarak "bu meclis senin dualarınla değil mehmetçiğin kanıyla kuruldu çekil şurdan!" diyordu.
Yaşadığı yıllarda, din Osmanlı yönetimi ve askeri elit arasında sadece bir kontrol aracı olarak görülüp halkı istenilen biçimde yönetmek dışında cilalanıp halka sunulan bir idare vasıtası olarak yer alırken halk arasında ise kesin bir egemenlik sürüyordu. Osmanlı'da halkın eğitim anlayışı Kuran kursları, medreseler, ocaklar, tekkeler, zaviyeler gibi dini temele dayalı ilahiyat eğitiminden öte bir şey değildi. Bu duruma ilişkin olarak Atatürk onlar için: "Gece gündüz Kuranı ezberlemekten beyinleri sulanmış hafızlara döndüler" demiştir.
Atatürk ise bu sinsi oyuna ilk gençlik yıllarından beri büyük bir isyan halindeydi. Devlet halkın eğitilmesi için hiçbir şey yapmazken her türlü zevki ve sefayı sadece kendisine reva görürken, Anadolu halkı adeta karanlıkta kurtun eline teslim edilmiş bir kuzuya çevrilmişti. Tarikatların, şeyhlerin vb din büyüklerinin halkın üzerinde kesin bir otoritesi vardı, Anadolu halkı türlü entrika ve aldatmacıların elinde inim inim inliyordu.
Ancak halk arasındaki bu koyu tutuculuğun hemen aşılabilmesinin mümkün olmadığını ve bunun sadece uzun erimli bir eğitim savaşı ile zaman içinde aydınlatılabileceğini de biliyordu. Bunun için "Din vardır. Dinimiz akla ve mantığa en uygun dindir." diyecektir. Bu söz tümüyle halkı eğitime seferber etmek için söylenmiştir.
Zaman içinde ulusunun gözünde bir efsaneye dönüşüp milli şef sıfatıyla devlete ve Türkiye'ye hükmeden tek adam haline geldiğinde ise bu defa kendinde Meclis"in tahtasına: "Bizim görüşlerimiz gökten ve gayipten geldiği sanılan kitapların dogmaları ile bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gayipten değil bizzat yaşamdan almış bulunuyoruz" yazacak gücü buluyordu. Ulu önder kendisini, ulusunu eğitmeye ve aydınlatmaya adamış ve artık toplumu esir alıp sürüleştiren dogmalara açıkça savaş ilan etmişti.
Okullarda zorunlu din dersleri uygulanmadı. Atatürk dini gerçekleri, Afet inan'a bizzat kendisinin dikte ettirdiği tarih kitaplarında tarafsız ve bilimsel biçimde öğrenilmesi adına kendi sözleri ile halkına anlatıyordu. Hazırlattı tarih kitaplarında Kuran Muhammed'in koyduğu toplu kurallar olarak tanımlanıyordu.
Diğer yandan ulusun önünde açıkça söylemekten özenle çekindiği gerçekleri ise odasına çekilip yazı yazdığı zaman o ünlü elyazmalarına döküyor, bunların birgün okunacağını ve kendisinin daha iyi anlaşılacağını umuyordu. işte o elyazmalarından bazı bölümler:
"Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerinin cehaletinden faydalanarak, utanmaksızın tanrı tarafından gönderildiklerini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur"
""Gerçekte dinler konusunda halkın hiçbir fikri yoktur; din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve sırla karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir. .."
Ve Andrew Mango, Atatürk Syf.447'de geçen bir başka sözü:
"Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. isteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır. ..."
Hayatın başlangıcına ve insanın türeyişine ilişkin görüşleri ise O'nun altın değerinde bilimsel bir zekaya ve gerçek bir maddeci görüşe sahip olduğunu kanıtlar nitelikte. Ata'nın aşağıdaki sözleri bu konuda yoruma gerek bırakmıyor:
"Hayat her hangi bir doğa dışı etkenin müdahalesi olmaksızın dünya üzerinde doğal ve zorunlu bir kimyasal ve fiziksel olaylar dizisi sonucudur.Hayat sıcak,güneşli ve sığ bir bataklıkta başladı.Oradan sahillere ve denizlere yayıldı;denizlerden tekrar karalara geçti.ilk hayvan denizlerde balık ve karalarda muhtelif kemikli yaratıklar oldu;bunlar devirlerde şekilden şekile tekamül ettiler.insanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir varlıktan bu günkü şekline geldi....
* * *
"Tabiatın,her şeyden büyük ve her şey olduğu anlaşıldıkça,tabiatın çocuğu olan insan,kendinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamaya başladı."
Afet inan Atatürk hakkında Hatıralar va Belgeler 1968
"insanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir mevcuttan bu günkü şekline geldi .insanın bu günkü yüksek zeka ,idrak ve kudreti milyonlarca ve milyonlarca nesilden geçerek hazırlandı.
Artık insan bugün tabiatın nihayetsiz büyüklüğüne ve tabiat içinde kendi nevinin mukederatına gittikçe büyüyen bir irade ve şuur ile bakıyor."
Afet inan Atatürk Hakkında H.B 1930
"insanlar ,sürfeler gibi sulardan çıktılar ilk önce..ilk ceddimiz balıktır.işler daha ilerledikçe o insanlar,primat zümresinden türediler.Biz maymunlarız; düşüncelerimiz insandır."
Ruşen Eşref Ünaydın Atatürk T. ve D.K.H
"Hayat,her hangi bir tabiat harici etkenin müdahalesi olmaksızın dünya üzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesidir."
Afet inan Atatürk Hakkında 1930
"Fakat şunu söyleyelim ki,insanların bütün bilgileri ve inanışları,insan zekası eseridir.Zeka tabii olan dimağdan çıkar.Bundan,tabiatı anlamakta zekanın,en büyük cevher ve müessir olduğu anlaşıldığı gibi tabiatın fevkinde ve haricindeki bütün mefhumların,insan dimağı için kendi tarafından uydurma şeylerden başka bir şey olmayacağı meydana çıkar.
Natür, insanları türetti,onları kendine taptırdı da. "