hakikaten atatürk ün büyük bir lider olduğunu kanıtlamıştır.
işe geldimi büyük ve ulu bir lider, işe gelmedimi eleştiri hakaret diz boyu.
Ayrıca velevki var, zamanaşımına uğramıştır. ama, o zamanki türkiye cumhuriyetinin kuruluşunda rol oynayan bütün kürt vatandaşlarına bir vefa borcu olarak musul ve kerkük üslü bir projenin sözü oladabilir.
Yok özerklik sözü vermemiş de yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden bahsetmiş. Ne ileri görüşlü adammışsın sen m. Kemal.
"... Adım adım bütün memlekette ve geniş ölçüde doğrudan doğruya halk tabakalarının ilgili ve etkili olduğu mahalli idareler kurulması iç ve dış siyasetimizin gereklerindendir. Kürtlerin oturduğu bölgelerde ise, hem iç siyasetimiz ve hem de dış siyasetimiz açısından adım adım mahalli bir idare kurulmasını gerekli bulmaktayız
metnin tamamını değil de işine gelen kısımları kes yapıştır yapıp sonra da kandırıldık diye ağlaklık edenlerin hezeyanıdır. ortalıkta verilmiş bir söz falan yoktur bilakis devletin bu ilkel kavimin yaşadığı yerleri ıslah etmesini ve türklük bilinci aşılanarak uygarlaştırılmaları gerektiğini mustafa kemal bir doktrin olarak defalarca ifade etmiştir.
Atatürk böyle bir cümle kullanmış ise, Türkiye toprakları için kullanıldığı asla düşünülemez. kürdistan olarak kastedilen bölge ırak veya suriyenin bir bölümüdür. Atatürkün cümlesinin çarpıtıldığı gerçektir.
not:Lafı neresinden anladığınız ortada. Atatürkü'de alet edip, çarpıtılması, içler acısı durumlarının yansımasıdır.
mustafa kemal in kürtlere verdiği söz ''ne mutlu türküm diyene'' şeklindedir. öyle çok araştırmaya gerek yok ilköğretim inkılap tarihi kitabı alıp okumanız yeterli.
hadi gelin sizin biraz aklınızı karıştırayım konuyla ilgili,
önce Atatürk'ün konuyla ilgili görüşlerine ve aralarındaki farklara bakalım;
"iki halki çarpistiran haindir!"
mustafa kemal'in, 17 eylül 1919 günü, istanbul'daki senato üyesi fuat pasa'ya gönderdigi mektuptan:"...bu basbakan'in (damat ferit) cinayetlerine ortak olan içisleri ve savas isleri bakanlari da ulusun sesini bogmak, yasal bir toplantisini (sivas kongresi) tanimamak, kürt'ü türk'ü birbirine düsürerek, müslümanlar arasinda çarpismalara neden olmak gibi haince girisimlerde bulunuyor..."
(atatürk'ün özel arsivi'nden seçmeler, kültür bakanligi yayini, sayfa: 71)
"kürt,türk kardesinden ayrilmayacak"
mustafa kemal'in, 3. ordu müfettisi olarak amasya'dan, erzurum'daki kazim karabekir pasa'ya gönderdigi, 24 haziran 1919 tarihli mesajin ilk maddesi:
"1- mr.novil adindaki bir ingiliz yüzbasisi, urfa'dan siverek yoluyla viransehir'e giderek, milli asiretlerinin ileri gelenleriyle görüsmüs ve urfa'ya dönmüs. osmanli hükümeti için çok kötü propagandalar yapmis. ancak asiret reislerinden aldigi kesin cevaplara sevinmistir. kürtler, türk kardeslerinden kesinlikle ayrilmayacaklarini, bu ugurda son kisilerine varincaya kadar ölüme hazir olduklarini söylemisller. ayrica ingilizler'in kendilerine vermek istedigi önemli miktardaki parayi almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermislerdir..."
(atatürk'ün tamim telgraf ve beyannameleri, nimet arsan, sayfa: 43)
"kürtler oyunun farkina vardi"
mustafa kemal'in, sivas'tan 24 eylül 1919 günü, amerika birlesik devletleri inceleme kurulu baskani general harbord'a gönderdigi ayrintili rapordan:
"imparatorlugu bölmek ve türkler ile kürtler arasinda bir kardes savasi çikarmak ve bagimsiz bir kürdistan kurma planlarina ortak etmek üzere kürtler'i kiskirttilar. ileri sürdükleri tez, imparatorlugun nasil olsa dagilacagidir. bu düsüncelerini gerçeklestirmek için büyük paralar harcadilar. her türlü casusluga basvurdular. noil adinda bir ingiliz subayi, uzun süre diyarbakir'da bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya basvurdu. ama bizim kürt yurttaslarimiz düzenlenen oyunun farkina vararak, o'nu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular..."(atatürk'ün tamim telgraf ve beyannameleri, nimet arsan, sayfa: 74-84)
türk,kürt,çerkes kardesiz"
mustafa kemal'in, ankara'dan, çerkes ethem'in agabeyi resit bey'e gönderdigi 7 ocak 1920 tarihli telgrafindan:
, "konu disi olarak, sunu da belirteyim ki, anzavur'un alçakligi, kendisine ve kiskirtici olan ingilizler ile ayakçilarina yöneliktir.bu din ve devletin saglam bir uyrugu olan çerkez kardeslerimiz, hepimizin övdügümüz bastacimizdir. asil, bugün düsmanlarla çevrili türk, kürt, çerkez ve diger din kardeslerimizin elele vermesi, sarsilmaz bir bütün olusturmalari, namus ve yasamimizi kurtarmak için bir zorunluluktur..."
(harp tarihi vesikalari dergisi, sayi: 34, belge no: 849
"kürtler, türklerle birlesti"
mustafa kemal'in, "nutuk" adli eserinin, "samsun'a çiktigim gün genel durum ve görünüs" baslikli bölümünden:
"anadolu halki, bastan asagi bölünmez bir bütün haline getirildi. bütün kararlari, bütün komutanlar ve arkadaslarimizla birlikte aliniyor. vali ve mutasarriflarin hemen hepsi bizden yanadir. anadolu'daki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayildi. ingiliz korumasi altinda bir bagimsiz kürdistan kurulmasiyla ilgili propaganda ortadan kaldirildi ve bu amaci güdenler yola getirildi. kürtler türkler ile birlesti..."
(nutuk, türk dil kurumu, ankara, 1976, sayfa: 15)
"kürdistan'i ayaklandiriyorlar!"
mustafa kemal'in, nutuk adli eserinde yer alan ve 6. kolordu komutani'nin, padisah'a gönderdigi mektuptan söz ettigi bölümden:
"...komutanlar, mektupta hükümetin savas yoluna gidep kongreyi basarak müslümanlar arasinda kan dökmeye kalkistigi ve kürdistan'i ayaklandirarak, yurdu parçalatma planini da para karsiliginda yüklenmis oldugu belgelerle anlasildigindan, hükümetin bu iste kullandigi adamlarin bozguna ugrayarak kaçmak zorunda birakildiklarindan söz ediyorlar..."
(nutuk, inkilap yayinevi, ankara,1966, sayfa: 100)
Bu noktadan sonra farklı düşünce tarzlarını ortaya koyalım;
"kürdistan'a otonom yönetim!"
altinda "büyük millet meclisi ve mustafa kemal" imzasi bulunan ve el-cezire komutanituggeneral nehat pasa'ya gönderilen masaj:
"kisiye özel.
el-cezire cephesi komutani tuggeneral nihat pasa hazretlerine,
1-asamali olarak, bütün ülkede ve genis ölçekte dogrudan dogruya halk gruplarinin ilgili ve etkili oldugu bir biçimde yerel yönetimlerin olusturulmasi iç politikamizin geregidir. kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamiz ve hem de dis politikamiz açisindan ölçülü yerel bir yönetim kurulmasini savunmaktayiz.
2-uluslarin kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmis bir ilkedir. biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. kürtler'in bu döneme kadar yerel yönetime iliskin örgütlerinikurmus ve baskanlari ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanilmis olmasi ve oyladiklarinda kendi kaderlerine gerçekten sahip olduklari bmm (büyük millet meclisi) buyrugunda yasam istekleri yayinlanmalidir. kürdistan'daki bütün çalismalarin bu amaca dayali politikaya yöneltilmesi el-cezire cehpesi komutanligi'nin görevidir.
3-kürdistan'da kürtler'in fransizlar ve özellikle irak sinirinda ingilizler'e karsi düsmanligini silahli çarpismayla durdurulamaz bir düzeye vardirmak ve yabancilarla kürtler'in birlesmesini engellemek asamali olarak yerel yönetimler kurulmasinin zeminini hazirlamak ve bu yolla yürekten bize bagliliklarini saglamak kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bagliliklarini pekistirmek gibi genel yollar benimsenmistir.
4-kürdistan'in iç politikasi el-cezire cephesi komutanligi'nca belirlenecek ve yönetilecektir. cephe komutanligi bu konuda büyük millet meclisi baskanligiyla yazismalar yapar. iller tarafindan izlenecek yolu düzenleyip uyumu saglayacagi için sivil yöneticilerin de bu konuda bagli olduklari yer, cephe komutanligi'dir.
5-el-cezire cephe komutanligi yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda degisiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasini hükümete önerir.
bmm baskani
mustafa kemal."
(tbmm.gizli celse zabitlari, türkiye is bankasi kültür yayinlari, ankara, 1985, cilt: 3, sayfa: 550)
"kürdistan'da bulunmaktan kivanç duydum!"
mustafa kemal'in, adana'dan, 24 mart 1919 günü, kendisi ve arkadaslariyla ilgili olarak ortaya atilan bir iddiaya karsilik, istanbul'a savas isleri bakanligi'na gönderdigi mektuptan:
"arkadaslarimin bu alçakça suçlamaya karsi ne diyeceklerini bilemem. yalniz kendi adima açikliyorum ki; benim anafartalar'da, kürdistan'da, suriye'de, baslarinda bulunmaktan kivançz duydugum kahraman ordular, haydutlarin degil, osmanli ulusunun namuslu çocuklarindan kurulmustur.."
(öyküleriyle atatürk'ün özel mektuplari, sadi borak, çagdas yayinlari, istanbul, 1980, sayfa: 139)
atatürk'ün her dediğine - tövbe haşa - taparcasına inananların, agzından cıkanları adeta ezberleyenlerin, "onu sevmeyenlerin bu ülkede yeri yok" diyenlerin "o atatürk bile olsa böyle bi şey söylemeye hakkı yok" diyerek saniyede cark ettikleri iddia.
olayın 2 boyutu var. Birincisi 1921 anayasası ve mustafa kemal'in gazetecilerle yaptığı sohbette kullandığı söz, kürtlerin zaten kendi bölgelerinden kürt milletvekili seçmesi ve yerel yönetimlerin daha yetkili olması üzerine. yani özel bir muhtariyet, özerklik falan yok. ama şu da var; şeyh said isyanı sonrası atatürk'ün kürtlere bakışı sertleşmiştir. çünkü atatürk kürt ayrılıkçılığının ingilizler tarafından kullanıldığını görmüş ve bu konuda daha muhafazakar davranmaya başlamıştır.
Birilerinin ermeni yalanını çıkardığı organlarından başka birilerinin çıkardığı sözde verilmiş söz... Haydi bakalım.
Söz konusu tarih milli mücadele tarihi olduğu için hemen şöyle o döneme bir bakalım. 1912 öncesindeki 100 küsür isyanı saymadan sözde söz verilen şahısların 1912 den itibaren çıkardıkları isyanlar... Ve elbetteki bu isyanların Türk Kurtuluş Savaşına faydasını(!!!) da hesaba kataraktan okuyunuz.
1912 - Bedirhani Halil isyanı (Mardin)
1912 - Ali Remo isyanı (Mardin)
1913 - Molla Selim isyanı (Bitlis)
1914 - Şeyh Şehabettin isyanı (Bitlis)
1919 - Ali Batı isyanı (Mardin, Midyat, Savur, Cizre, Nusaybin)
1920 - Cemil Çeto isyanı (Garzan)
1920 - Milli Aşireti isyanı (Siverek, Viranşehir)- Fransızların Urfa'ya saldırmasıyla eşzamanlı çıkmıştır.
1921 - Koçgiri isyanı (Kemah) Yunan saldırısıyla eş zamanlı çıkmıştır. Merkez ordunun doğuya kaydırılması ise Yunanlıların Bursa'yı almasına neden olacaktır. isyan bastırıldığında tüm elebaşları ve katılanların büyük bölümü idam edilmiştir. Dolayısıyla bir süre sessiz kalan isyancılar daha sonraları çıkacak isyanlar için beklemeye başlamıştır.
1924 - Nasturi isyanı
1925 - Şeyh Sait isyanı
1925 - Raçkıtan isyanı
1925 - Raman isyanı
1925 - Sason isyanı
1926 - Ağrı isyanı
1926 - Koçuşağı isyanı
1927 - Mutki isyanı
1927 - ikinci Ağrı isyanı
1927 - Bicar isyanı
1929 - Asi Resul isyanı
1929 - Tendürük isyanı
1930 - Savur isyanı
1930 - Zeylan isyanı
1930 - Oramar isyanı
1930 - Üçüncü Ağrı isyanı
1930 - Pülümür isyanı
1930 - Dersim isyanı
1937 - Dersim isyanı
(Copy-Paste değil alınteri, araştırma)
Evet demek ki neymiş??? Destekli zıçmak lazımmış. Tüm dünyayı g*t edip, malafatı ellerine veren Koca Mustafa Kemal Atatürk Paşa kıçı kırık bi kaç onun bunun isyancısına söz vermezmiş... Ayrıca bu savaşı Türk Kürt yanyana kazandığımız saçması da 34000 şehidin sadece 700'ünün kürt orijinli olmasıyla çürüyorsa buradaki bölücü bozmalarına, insanların sabırlarıyla fazla oynamamalarını salık veririm...
1921 anayasasındaki Günümüz Türkçesi ile 11. madde: "Vilayet" denen idari birim, manevi şahsiyet ve muhtariyete (özerklik) sahiptir. BMM'nin koyacağı yasalar çerçevesinde, evkaf, medreseler, maarif, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım(laşma) işlerinin düzenlenmesi ve yürütülmesi "vilayet şûraları"nın yetkisi içindedir. Ancak iç ve dış siyaset, şer'iye, adliye ve askeriye ile ilgili konular, uluslararası ekonomik ilişkiler ve birçok vilayeti ilgilendiren hususlar, merkezi yönetimin yetki alanındadır. (Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, S.263)
23 maddeden oluşan 1921 Anayasası, ulusal devletin kuruluşunu haber veren metindir ama Osmanlı Kanuni Esasi de yürürlüktedir. Gazi Paşa'nın gönderme yaptığı 11. madde, Musul'u kapsayan Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan vilayetlerin tümünü işaret etmektedir. Yani bütün illerin yerel yönetim biçimini saptamaktadır; Diyarbakır'ın özerkliği kadar Adana'nın ve Muğla'nın da özerk yerel yönetimi söz konusudur. Kısacası, 1921 Anayasası özel olarak Kürtlere muhtariyet (özerklik) tanımış değil.
* * *
1921 Anayasası'nın 11, 12 ve 13. maddeleri 1924 Anayasası'nda yer almaz. Artık iller günümüzde olduğu gibi valilikler ve belediyeler tarafından yönetilmektedir. Bülent Tanör'e göre, 1921 Anayasası'nın vilayet memurlarının bile seçimle gelmesi yolundaki düşünceleri Büyük Millet Meclisi'nde destek bulmamıştır. Komün örgütlenmesinden ve yerel özerkliklerden tedirgin olan milletvekillerinin bu türden merkezkaç eğilimlere karşı çıktıkları görülmektedir (S.265). Bunlar olurken, Meclis'te Kürt milletvekilleri bulunduğu da unutulmamalı.
Özetleyecek olursak, 1921 Anayasası'nın muhtariyeti Yaşar Kemal'in "özerklik"i ile eş anlamlı değildir ve bu özerkliğin 1924 Anayasası'nda herhangi bir dayanağı bulunmamaktadır.
* * *
Doğu Perinçek, bu düşüncemi destekliyor: "Şeyh Sait isyanı ve Musul'un kaybedilmesi de, yine iç ve dış etkenler üzerinden bu yönelişi etkilemiştir. Şeyh Sait hareketi, ortaçağlı yerel otoritenin gücünü ve tehlikesini göstermiştir. Musul'un ingilizlerin elinde kalması ise Türkiye bünyesinde düşünülen Kürt ağırlığını ve bu ağırlığı hesaba katan programı zayıflatmıştır." ("Kurtuluş Savaşı'nda Kürt Politikası", Kaynak Yayınları, S.286)
Doğu Perinçek'in kitabı, bu konuda serinkanlı düşünmek isteyenlere önemli bir katkıda bulunabilir. Ülkenin dirlik ve düzenini ilgilendiren konularda, nesnel ve doğrulanmış belgelere dayanmayan kulaktan dolma saptırıcı bilgiler son derece tehlikelidir.
türkiye cumhuriyeti mustafa kemal atatürk veya herhangi bir tüzel kişinin tapulu malı olmadığı için böyle bir söz birileri tarafından verilmiş olsa bile uygulamaya konmaması gerekir.
23 nisanlarda binbaşı üniformasıyla müsamerelere katılan nesillerin topaç evlatları idrak olarak elbette dumura uğratılacaktı. işte mesela en basit örneği bu başlıkta bir sürü mevcut. efendim o günün şartlarıymış da yok efendim ümmet kafasıyla halk uyutulmuş da falan filan . yani şartlar müsait ise o zaman halkı sikmek de mübah öyle mi?
konu hakkında zerre kadar malumatı olmayan, kemalist politikalar ve sahtekarlıkları hakkında bir kaç sayfalık bilgiden bile mahrum , ülkesinin ne geçmişini ne de şimdisini tahlil etmekten fersah fersah uzak ve sadece zırvalamakla iş becerdiğini sanalardan değil de konu hakkında -muhataba antitez babında olsa bile- yine de elle tutulur birşeyler karalayabilecekler yazarsa sevinirim.
ispatlanamamış sözdür. kafasına göre söz uydurup ulu önder e ait olduğunu söyleme moda oldu 1950 lerdan sonra. bu da onlardan biridir. diyelim ki ispatlandı bu sözün atatürke ait olduğu; makyavelist bir görüş sistemi ile hareket eden atatürk ü kimse suçlayamaz. sözleri o günkü şartları göz önünde bulundurarak değerlendirmekte fayda var. ümmetçilik düşüncesiyle uyumuş ve uyuşmuş milleti bir bütün haline getirip bağımsızlık mücadelesi verebilmek her yiğidin harcı değildir.
götten uydurma de mi! herşey götten uydurma. ama sizin ezberleriniz hakikat. resmi ideolojiniz hakk değil mi ! mustafa kemalin bir tek kürtlere değil koskoca bir halka sözleri vardı. hiçbirisi tutulmayacaktı elbet. çünkü kendisi gayet makyevelistti. iktidar kavramının son tahlilde ahlakla akrabalığı vardır diyenin aklına şaşarım.
mustafa kemal bir elitti. kendisi gibi elitler vasıtasıyla hükmetti ülkeye. elitlerin beslemek için de elinden geleni ardına komadı. eşrafla, toprak zenginiyle, ağayla , bilmemneyle kurtuluş savaşı yapıp ardından toprak devrimi yapacak sonra da kürtlere toprak vereecek değildi ya. bilmem kaç defa milletvekili seçilen zeki sazak eskişehir'in yarısına sahipti. alsaydı ya ondan toprakları ! daha niceleri..sonra da milli mücadeleye halk tabanlı antiemperyalist damgası vuruldu. oldu anam. halk tabanlıdır evet. tabanda epey bir halk kanı vardır. satranç diyorum yani. piyon lan bildiğin piyon !
sıkıntı mustafa kemal'in verdiği sözü tutmamasında değil. mustafa kemal elbet tutmayacağını bildiği bir söz vermişti. bildiğin yalan işte. emine ayna sanki kendisi bilmiyor bu hakikati. o da elbet ben kadar haberdar. o da biliyor ki mustafa kemal'in bu lafını bulup gündeme getirmekle, kaşımakla kimse kürtlere toprak vermeyecek. kadın resmi ideolojinin nasıl sahtekar birşey olduğunu söylüyor. o kadar.
hah.bu ülkenin kimseye verecek bir karış toprağı yoktur.ya bu ülkenin vatandaşısın adam gibi otur vatanını sev yada defol git.kürt ayrımcılığıymış kimin nüfus cüzdanında
kürt yazıyor, kim kürt diye doktor olamıyor polis olamıyor kim tamamen kürt kim tamamen türk.babası türk annesi kürt olan kaç milyon insan var bu ülkede ne yapacagız kolumuzu bacagımızımı ayıracağız.yeter artık bıktım bu emperyalizm uşağı olupda bu ülkenin topraklarından parça koparmak için agzından salyalar akıtarak bekleyen sırtlanlardan.
bu vatanı beraber kurtarıp beraber kurduğumuz atalarımıza olan minnet borcunu asla ödeyemedik, ödeyemeyeceğizde.kürt-türk söylemlerini bir kenara burakıp tek vucut olsak bizi hiç bir gücün durduramayacağını bildiklerinden dolayı bu tür söylemleri ortaya devamlı atmak durumunda kalıyorlar ne yazık.
bırakın arkadaşlar provakotörlerin oyununa gelmeyi türkiye bölünemez bir bütündür.adı üstünde TÜRKiYE CUMHURiYETi, bünyesinde barınan herkes bu vatanın evladıdır.
uydurma değildir. söylendiği üzere 1921 anayasasında açıkça belirtilmiştir. fakat, kürtlere ayrı bir devlet verilmesi düşünülemez. bu vatan asla bölünemez. amma ve lakin, kürtlerin hakları da ezilmiyor değildir, şöyleki doğudaki türklerin de, kürtlerin de hakları eziliyordur, zira doğuya hiç yatırım yapılmamıştır ve insanlar açlığa, sefalete terkedilmiştir. temelde kürtler, türk milletinden ayrı bir millet olarak düşünülemezler, onlarda bunu düşünmemelidirler, fakat adamlar düşünüyolar işte. medya, dış güçler ve bölgedeki ekonomik durum bunun başlıca sebepleridir. bu durumun kaynağına inip, çözüm üretmek gerekir. çünkü bu ülke hepimizindir ve biz kurduk biz yaşatacağızdır.
ne 1920'de ne de lozan anlaşmasında atatürk'ün kürtleri türkiye'nin kuruluşunda türkler kadar pay sahibi ve ortak gördüğü husunda bir açıklaması yoktur. kurtuluş savaşı'nda bu ülkeye katkısı yüzde 2'yi bile geçmeyen bir halkın zaten kendini bu ülkeye adını veren kurucu unsurla eş görmesi abesle işgaldir. kürtler bu ülkenin zenginliği olan azınlık nüfusu sahip halklardan biridir. çerkez'den, arnavut'tan, arap'tan farklı bir ayrıcalığa sahip değildir, olamaz.
başımıza geleceği bildiğim için şimdiden "ama.. gaziantep, şanlıurfa, kahramanmaraş kem küm.." diyerek kürtlükle demografik açıdan uzaktan yakından ilgisi olmayan şehirlere kürtlük atfedecek dingillere selam eder, gözlerinden öperim.
verildiyse bile devletlerin namusu yoktur. gitsinler atatürk'ten hak iddia etsinler. bizden değil. biz kim miyiz? Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek sahipleriyiz.