çarpıtılmış bir olaydır. çarpıtılmamışsa da "oh iyi olmuş" dedirten olaydır. babasıyla iş birliği yapıp ülkede karmaşa çıkaracak, askerler bu isyanlardan dolayı şehit düşecek, ülkenin ilerlemesi duracak, paşamızın yaşı küçük diye kılına zarar mı gelmeyecek? yok öyle şey.
muhtemelen olay farklıdır. kimi cevreler tarafından çarpıtılmaktadır. öcalan asılsa olaydan 100 yıl sonra hakkında böyle efsaneler çıkacağını garanti edebilirim. geçmişte olmuş tanıkları yok olmuş olaylardan çeşitli siyasi kaygılarla böyle tevatürler oluşturulmaktadır.
var mıdır yok mudur bilmiyorum. eğer varsa öteki tarafta şöyle bir konuşmanın geçeceği kesin.
- ey ademoğlu, sen nasıl öldün.
+ 16 yaşındaydım. babam bizim oralarda sevilen biriymiş, savaşlarda falan bulunmuş. sonra bizim oralara yan milletten birileri geldi. dedi ki, artık türkçe konuşacaksınız. öyle her yerde ibadet edemiceksiniz gibisinden bişeyler dedi. babamda olmaz öyle şey dedi, isyan etti. sonra bizim oraları hep yaktılar. isyanı destekleyeni de desteklemeyeni de. beni de, sende ilerde babana benzersin diye astılar galiba.
- (işte o muhteşem soru geliyor) hakkını helal ediyor musun.
+ hayır.
- tamam, bunu asanları götürün. cehennemin en ücra köşesine.
bir de şöylesi vardır: devrim yasalarının tüm sıcaklığıyla uygulanmaya çalışıldığı bir dönemde istiklal mahkemelerine kürt bir genç getirilir. çocuk türkçe bilmiyor, kürtçe biliyordur. hakim hükmü verir:
türkçe bilmeyenden bu ülkeye hayır gelmeyeceğinden idamına karar verirdi, der.
ertesi gün çocuğu asarlar.
öteki dünyada soracaklar nasıl öldün evladım,bilmiyorum yarabbim, türkçe bilmiyordum bişeyler söylediler, anlamadım, sonra astılar.
o dönemde atatürk dilemeden, yaprak kımıldamazdı arkadaşlar, kendimizi kandırmayalım yani.
''senin lozan'a gönderdiğin ismet paşa, tecrübesiz bir adam, onu görevden al'' deyince silahını çeken bir paşadan bahsediyoruz, mustafa kemal paşa...
karşısındaki mebus da silahına davranınca, mustafa kemal'in özel koruma kıt'asının komutanı tarafından öldürülüyor bu mebus. ali şükrü bey, adı. sonra da demokratik mustafa kemal paşa çıkıyor, ''bir ihtimal bazı kafalar kesilecektir'' diyor, buradakiler de diyor ki, ''efendim, o mahkeme heyeti başkanı mıydı?''
mahkeme onun dilediği kararı almasın, bak ne oluyordu o mahkeme heyetine.
mustafa kemal'i savunamayınca hemen gelmişler, ''kundaktaki bebeği boğduruyordu osmanlı, bilmem ne'' diye.
yanlışa yanlışla karşılık verilmez. sen ''benim atam atatürk'tür, o şöyledir, o böyledir'' diyorsan, yanlışına da yanlış diyeceksin.
benim kardeş katli meselesine yanlış demem gibi...
hangimiz daha yobaz, insanlar anlar böylece.
fakat kardeş katli meselesinde, bir ta'zir cezası, bir şer'i dayanak ve bir bağy suçu vardır. bağy, devlete isyan demek. kardeşin devlete isyan edeceği kanaati hasıl olduğunda, onların öldürülmesi makul olarak görülebilir. lakin kundaktaki bebeği de, ''bu çocuk isyan edecek'' diye öldürmek; islam'a ve vicdana sığmaz. yapanların boynuna vebali...
Doğru olduğu tartışılan eylem. Ben 16 yaşında hayatın baharında bir insanın idam edilmesini yanlış buluyorum ancak bir başka yanlış bulduğum olayda derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olanların sözde insancıllığı. Biraz kendiniz olun!
Aleviler bilmez onlar varsa yoksa yavuz! Caniliğin dibidir kılıç ali nin eseridir. Oğlu babadan önce asmakta nedir? Kimin yüreği dayanır? Bunu yapanda destekleyende vicdansızdır bu açık!
Atatürk mahkeme reisi miydi diye düşündürtmüştür. Bugün devletin allı şanlı paşaları içeride çürürken, kararı alan mahkeme oluyor ve mahkemeye saygıdan bahsediliyor. geçmişte devlete isyan etmiş, silah çekmiş kişilerin idam edilmesi ise hata oluyor ve bunu Atatürk yapıyor. Aklınıza turp suyu.
Dersim isyanı sırasında isyanın baş aktörü olduğu öne sürülen Seyit Rıza'nın oğlunun Atatürk tarafından idam ettirilmesidir. Seyit Rıza'nın beni ondan önce asın isteği reddedilerek babasından önce asılmıştır.
