Değiliz ve hakkındaki yalanlarada inanacak değiliz güya mustafa kemal beynini yavaşlatmak için içiyormuş beyni çok hızlıymış uyuyamıyormuş bunu işitti bu kulaklar yahu adamlar buna inanıyor.
birey ol, kul olma. eğit kendini ve "ben zillullahım, ben allah'ın yeryüzündeki gölgesiyim" deyip sarayda cariye sikmek için emeğini sömürenlerin kölesi olma demiş.
dini çıkarları uğruna kullanan feodallerin şeyhlerin şıhların, tarikatların muridi olma dinini doğru öğren diye diyaneti kurmuş.
kitabını oku, okuduklarını anla diye tevsir ettirmiş.
davar ile erkeklerin değer sayıldığı bu coğrafyada kadınlara seçme seçilme hakkı vermiş.
peki sevme kardeşim. lakin bu cumhuriyete, kazanımlarına ve kurucularına hakaret etme, iftira atma.
ben ruhuyla konuştum diyen şizofrenlerin ağzıyla kin kusma.
ben atatürk'e hakaret edenlere kızmıyorum, sadece acıyorum bu cahilliğe. çünkü beynini yıkayan başarılı olmuş, kurucusuna kindar bir biatçı yaratmış. işte 72 bakire hayaliyle masumları patlatan beyin bu beyin, hiç işidi tekfir etme.
benim senin bu yazdıklarının çoğunun uydurma olduğunu bile bile sana saygı duyduğum, hakettiğine gönülden inandığım halde yargılayıcı yaklaşmadığım gibi sende ona saygı duymak zorundasın. zira ben atatürke kafir yada münafık dendiğinde kuduran bir insan değilim. çünkü o adam yaşadıklarından ve tecrübe ettiklerinden sonra dinden resmen dönmüş. bu kötü bir şey mi peki? asla değil. islam ataerkil, çağ öncesi bir din. varlığını sürdürmesini bile sağlıklı bulmuyorum. ayrıca atatürk bu, mezarına gittiğimde babam bu mezarda diye gözyaşı döktüğüm insan. sana onu sevmek zorundasın diyemem. ama ölü de olsa insanın verdiği bir his vardır. enerjisi ve ruhu hissedilir ben atatürkün iyi bir insan olduğuna kalbimden inanıyorum ve onu seviyorum. eğer sevmezsen saygı duymak zorundayım ama ülkeye getirdiği sistemden tut, kadın erkek eşitliğini sağlamasına, eğitimi ücretsiz yapmasına kadar her şey onu sevmek için önemli birer neden. eğer dinin sana ördüğü duvarları yıkıp farklı insanlardan da dinlemeye ve farklı kaynaklardan da araştırmaya başlarsan fikrinin değişebileceğini düşünüyorum. umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir.
embesilliğe gerek yok sevmeyebilirsin. biz nasıl ki senin çakma reisinin bütün yalanlarına, haramcılığına, din diyerek keseyi cukkayı doldurmasına, tüyü bitmemişin rızkını cebine, yandaşına yedirmesine, kürdistan projesini yavaş yavaş hayata geçirerek, israil uşaklığı yapmasına ve bunca yapılanlardan sonra hala makamına saygı duyarak, sarayını başına yıkmıyorsak sende sike sike saygı duyacaksın türkiye cumhuriyeti' nin kurucusu gazi mustafa kemal atatürk'e. haddini aşmayacaksın. yoksa götünden kan alırlar. haberin olsun.
Atatürk batının ahlakı konusunda halkı uyarıp batının ilim ve fenine dikkat etmemiz gerektiğini belirtti. Batı asla millete tam örnek gösterilmedi. Hilafet 19. Yüzyıla kadar osmanlı nın zayıflama sebebiydi. Ülkeyi o derece bir bok çukuruna sürükleyen bir rejimden tam paçayı sıyırmışken yanlılarının ortalarda dolaşması ve halkı dinle sömürmesi yetmezmiş gibi teğmen Kubilay'ın başını almaları bardağı taşıran damla oldu. Haksız bir kişi asılmadı. Bu ülkenin tabusu dindi ve yıkamadık. Bugün ise bunun sonuçlarını bir dediği diğer dediğini tutmayan ve halkını önce cahilleştirip sonra dinle sömüren, kendinden başka tüm ülkeleri kendine düşman eden bir siyasi lider. Bunların tohumlarını da sürselerdi bugüne kadar Atatürk babamızı astı, babamız Allahın evliyadı din adamıydı diye ortalarda gezip angut avlayamazlardı.
(alıntı)
“bizim ömrümüz, bütün suçlarımızı muhaliflerimize yüklemekle geçmiştir. büyük politika sandık bunu… yatkınmışız, alıştık. daha beteri, en suçlularımıza, en utanmazlarımıza uyarak, doğru söyleyenlere, hiç bir suçu olmayanlara diş biledik yıllarca… giderek muhaliflerimizle aramızdaki ilintileri hırsızlarımız, alçaklarımız, manyaklarımız belirleyip denetler hale geldi. bu heriflerin ne kadar rezil, ne kadar işe yaramaz olduklarını… ne demek işe yaramaz!
tersine, kancıklıklarını… aptallıklarını… çalıp çırptıklarını bile bile, muhaliflerimizi en alçak iftiralarla karalamalarını beğeniyorduk, sırtlarını sıvazlayarak kışkırtıyorduk, mükâfat olarak da çalmalarına, namussuzluklarına göz yumuyorduk. istiklâl mahkemelerinin, çoğunlukla, bizim ikinci takım döküntülerinden kurulması rastlantı değildir, böyle işlere yatkınlığımız, sınavlara vurulmuş, ölçüp biçildikten sonra iyi değerlendirilmiştir. biz her çeşit savunuyu suç saymışızdır. bu yol, muhaliflerini gerçek suça itelemek yoludur. varılmak istenen yer de, muhalifsiz hükümet etmek…"
birileri ister istemez bugün yaşananları birebir nakletmiş.