bazı toplumlar liderlerini, hele hele ülke kurucularını, sadece kalbiyle değil, aklıyla da sever,
bazı toplumlar ise, ne kadar anlatılırsa anlatılsın, anlıyacak ..öt, onlarda yoktur.
çok anlatıldı anlamadın da, az anlatıldı daha mı çok anlıycan, hoze !
Al işte burada o kadar entry gördüm sevmeyenler var hatta çoğu sevmiyor Atatürk'ü demek ki Kimse Kimseyi sevmek zorunda bırakmamış ister seversin ister sevmezsin ama bir bak bakayım ne yapmış ne yapmamış bir süzgeçten geçir aklını kullan sonra karar ver kulaktan duyma basmakalıp şeylerle değil de araştırarak yap bu işi dedirtecek ön yargıdır efendim.
Kurtuluş Savaşımız sırasında Kuvayı milliye birlikleri, bir yandan yurdu kurtarmak için savaşırken, bir yandan da emperyalist işgalcilerin ve Osmanlının kışkırtması ile ayaklanan hainlerle mücadele etti ve o hainlerin de düşmanların da hakkından gelerek yurdu kurtardı.
Ancak o hainlerin kimi uzantıları hala aramızda, güçlendiklerini hissettikleri anda yine emperyalistlerin maşası olarak ayaklanırlar.
yavşakları içinde barındıran toplumla kıyaslandığında 'rol model' öğretimi yaptığı için kutlanması gereken toplumdur.
zorunda bırakılmak ne demek anlamıyorum.
beynine hükmedemiyor musun da bazı şeylerin tahakkümü altında hissediyorsun kendini.
arkadaş muhammer kaddafi dururken, humeyni dururken, bushlar dururken, hafız esadlar beşar esadlar duruken, şimon peresler, ariel şaronlar dururken eleştirdiğiniz insanın hayatını bir ere okusanız o da özet olarak okusanız kendinize hiç çekinmeden ' ben ne dalyarağın tekiymişim' diyeceksiniz de ah bir okusanız.
var olmayan toplumdur.
çünkü ölümünden yıllar sonra bile vefat ettiği oda, anıtkabir ziyaretçi akınına uğruyorsa,
insanlar ağlıyorsa hayatında hiç görmediği kişinin öldüğü yatağın başucunda
bu zorundalıktan değil sevgidendir.**
Doğru.
Ben kendi isteğimle sevdim. Bu gerçektir. Ancak ben okuyup anladığımda sevebildim.
Hakkında yazılmış kitapları okudum. Silah arkadaşları hakkındaki kitapları okudum.
internet ortamında pek çok yazı okudum. Okudukça sevdim. Kabullendim.
Bir önderdi evet. Büyük bir insandı evet.
Ama sadece bir insandı.
işte okumadan önce sadece sevmek zorunda olduğum için seviyordum.
Hakkında tipik şeyler biliyordum. 1881, ali rıza, komutan, tbmm . . . . uzar gider.
Bunların hiç biri sevmek için yeterli değil.
insan tanımadığı bir insanı nasıl sevebilir ki.
Bu toplumun büyük bir kısmı zorunda olduğu ve aksini söylediğinde at gözlüklü insanların onlara kötü gözle bakıp, ezik göreceği için seviyor. Sevmese bile seviyorum diyor.
Aslında gerçekten seven bir insan, sevmeyene kötü gözle bakmak yerine sevmesi için anlatır veya sevdirmeye çalışır.
Doğru. Atatürk'ü sevmek zorunda bırakıldık.
kimse sevmek zorunda değildir, fakat aklı başında, vicdanı ve mantığı yerinde olan ve nefes alan her türk insanının ona borçlu olduğu tarihsel olarak ispatlanmıştır ve kesindir. ancak bazıları vardır ki kuyruk acıları hala geçmemiş, tekkelikten ve şakirtlikten kurtulamamış, padişah ve saltanat rüyaları yarım kalmış ve beyinleri yıkanmış göt laleleri böyle başlıklar açarlar ve durdukları yerde kudururlar. kudurmaya devam edin, kimse kimseyi sevmek zorunda bırakılmamıştır. rüya görenlere benden selam olsun.
ilkokullardaki hayat bilgisi kitabı materyal olarak kullanılmıştır. kitabın her iki sayfasından birince atatürk le alakalı okuma parçası vardı. insan şimdi şimdi farkediyor. atatürk'ün ağaç sevgisi, atatürk'ün çocuk sevgisi, atatürk ve ihtiyar, atatürk ve yaşlı teyze, atatürk'ün samsun'a çıkışı, atatürk'ün vapuru. her sayfada atatürkle alakalı bir okuma parçası. hayatla alakalı bir ders atatürk'ten ileri gidemez hale getirilmiş. tıpkı çin'deki bütün kitaplarda maonun anlatılması gibi.
öncelikle onun bu saatten sonra sevgiye ihtiyacı yoktur.
inanlar varsa türüne göre belki bir kaç rahmet yollayabilirler.
gerçekçi olmak gerekir sanırım bu konuda herkes biliyor ki her iki yönden de baskı mevcut bu ülke de.
bu yönler yaşadığı topluma göre değişen aile ve arkadaş biçimleri.
örnek verirsek konya ve izmir de yaşan iki farklı aile arasında bu konuda uçurumlar bulabiliriz.kaldı ki izmir de ki ailenin illa aşırı dinci yada konya da ki ailenin illa aşırı kemalist olması gerektiğini söylemiycem ( biraz önce ki cümlede eşleşmede bir terslik olduğunu düşünüceksiniz.işte bizi bu yönde düşünmeye zorlayan kalıptır bizim gerçek sorunumuz.)
biz insanları yargılarken olayları irdelerken meydana geldiği yer ve toplumsal yapıyı,yaşadığı yerin yapısını ele almayı sanırım unutuyoruz.
sonuç olarak bu toplum ne kadar "ata" yı sevmeye zorlandıysa bir o kadar da "sevmemeye" zorlanmıştır.
şu an ülkenin görünen tablosu da sadece yaptığı şeylere saygı duyanların diğerlerinden sayı olarak fazla olmasıdır.
doğrudur... sadece sevmekle sınırlandırılmıştır. oysa atatürk'e dair yapılması ve örnek alınması gereken o kadar çok şey vardır ki, en kolay öğretileni en kolay şekilde tersine çevirebilir bunları göremeyen dar zihniyetler. çünkü diğer yaptıklarını görüp aşağılık hissetmek istemezler kendilerini, tipik bir psikolojik savunma aracıdır. "Karşındaki senden iyi ise kusur bul". Ama doğru tektir. Aklın yolu da "bir"dir.
eğitim psikolojisi açısından bir sosyoloğun incelemesi gereken konudur. bugün bu sözlükte yazan kitlenin yaş ortalamasını 25-26 kabul edebiliriz. yani artık dedelerimiz kalmış tek parti zamanını yaşayan ve o günleri biz sadece kitaptan okuyabiliyoruz.
"zorunda bırakılmış" kavramı eğitim ile olmuş bir şey. zaten o yüzden bugün kimse "ben atatürkçüyüm" diyeni sokak ortasında linç etmiyor. herkes ta 7 yaşından beri "ülkeyi 7 düvelin işgalinden kurtaran", ekonomi siyaset ve dış politika dehası, devrimci, cesur, modern türkiye'nin babası vb. bir sürü süper kahraman sıfatı yüklenmiş bir masal karakterini atatürk olarak tanıyor. onun hakkında şiirler ezberliyor, sayısız anı ve hikaye okuyor dinliyor, her gün onun heykelini, fotoğrafını görüyor, adını duymadığı gün geçmiyor. hal böyle olunca bu karakter de artık bir çocuk için kahraman oluyor. böyle bir karakterin bu kadar eğitim ve telkinle sevilmemesi mümkün değil.
80 öncesinde atatürk içki içiyordu demek bile suçtu. düşünün ki kendi öz kardeşi bile onunla aynı soyadı taşıyamadı. "atadan" soyadı verildi. o hiç içki içmedi, hiç kavga etmedi, hiç yalan söylemedi, hiçbir kadınla sevişmedi... zaten insan da değildi. bütün bu "tabulaştırma" harekatının arkasında atatürk yok tabii ki. her konuda olduğu gibi bu konunun da bokunu özenle çıkartan türk milleti devletinin kurucusunu da tabii ki tabulaştıracaktır.
şimdi kuzey kore'ye gitsek sokakta bir vatandaşa desek ki "arkadaş size bu kadar baskı zulüm var, baba-oğul iki diktatör var başınızda niye böyle yapıyorsunuz" diyecekleri ilk cümle "ne diktatörlüğü ya. biz liderimizi çok seviyoruz. onun devrimleri ve dehası sayesinde bugün amerika bizden korkuyor ve sürekli bizi bölmeye çalışıyor" ne kadar tanıdık cümleler. insna doğası gereği, genomu genetiği gereği kendi yaşadığı koşulların ve çevrenin dışını göremiyor işte.
bir de "silah arkadaşları" meselesi var tabi. bize anlatılan sayısız yalandan biri de bu. bütün eski ittihattçı komutanlarla beraber, atatürk el ele vererek hiçbir fikir ayrılığı yaşamadan kurtardılar ülkeyi değil mi? peki size bir anı. demokrat parti'nin kuruluş evresinde menderes ve fevzi çakmak, celal bayar ile görüşmeye giderler. fevzi çakmak yeni bir parti için çok ısrarcıdır ve mücadelenin chp içinden yürümeyeceğini her fırsatta tekrar ettikten sonra chp için "bakın altı oku onların g.tüne nasıl sokacağım" demiştir. bu olay gerçektir.
düşünün artık daha ne yalanlarla büyüdük. çünkü ortada bütün gençliğin sevip bağlanacağı bir "tabu" bir figür olmalı ki toplum daha rahat idare edilebilsin. bu açıdan soğuk savaş dönemi kemalizmi gerçek anlamda bir "din" sayılabilir. bir tabunun hayatında olmaması gereken ne varsa atatürk'ün hayatından ve hikayesinden özenle çıkartılmış, yerine yalanlar dolu bir tarih eklenmiştir.
işte bu yüzden hala cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarındaki hataları hala tekrar tekrar yaşıyoruz. çünkü toplum olarak o tarihlerde nelerin yanlış yapıldığını bilmiyoruz.
olmayan toplumdur. evet belki sevdirilmeye çalışılmıştır, ancak güçlü şekilde "sevmek zorunda bırakılmış" olsaydı, bugün herkes atatürkçü olurdu, bu başlığı açan da.
Klasik cümlelerle Atatürk sevgisi verilmeye çalışılırsa olacağı bu. Geçelim artık Atatürk'ün doğduğu yeri doğum tarihini, öldüğü yılı, ölüm tarihini. Bunu herkes biliyor zaten. Onun çağdaşları arasından nasıl sıyrıldığını, onlardan nasıl farklı bir lider olduğunu anlamak ve anlatmak gerekir.
Şu bir gerçek; kimse Atatür'ü sevmek zorunda değil. Ama herkes onun yaptıklarına saygı duymak zorunda.
kimse kimseyi sevmek zorunda değildir ama bu da saygısızlık yapabilir anlamına gelmiyor. bazı arkadaşlara hatırlatma yapmak istiyorum dinini veya dinsizliğini yaşayabilmek için ilk şartlardan biri özgür olmaktır. bunu sağlayan insanlara kesinlikle ama kesinlikle saygı duyman zorundalar bunlar atatürk ve düşünce arkadaşlarıdır. tutup atatürk olmasa ben p.. olurdum anama o.. demenin alemi yok taparcasına. Allah atatürk ve düşünce arkadaşlarından razı olsun iyi ki vardılar ve hala varlar .
işin dayatma yönü açısından düşünülürse, atatürk'ü objektif şekilde tanıma ve bilimsel (gerekirse eleştirel *) gözle bakma imkanı çok kısıtlanmış bir toplumdur. hal böyle olunca, insanlarımızın büyük çoğunluğu aşırı uçlara savrulmakta, ya göklere çıkarmaya , ya da yerin dibine batırmaya kalkmaktadır. oysa bunlardan önce gelmesi gereken atatürk'ü anlamaktır. elbette her yaptığını mükemmel ve değişmez kabul etmek gerekmez, ama dönemiyle, koşullarıyla ve türkiye'yi nereden nereye getirdiğiyle de inceleyerek anlamak gerekir. anlamadan olumlu da olumsuz da olsa kişisel yorum yapmak genelde havanda su dövme şeklinde gidiyor, sözlükte her iki yönde de bol bol aşırı örneklerini görüyoruz.
soğukkanlılığa ve bilimsel bakış açısına yönelik bir giri oldu, ama biraz bunu kırmak babında, iskenderiye dörtlüsü'nde balthazar'ın yazara pursewarden hakkında söylediği hoş bir sözü alıntılayarak bitirmek istiyorum:
"...ama sadece anlamak yetmez, biraz da sevmek gerekir."