sevgili önderimiz yüce lider atatürk'ü sevmek için öne çıkan nedenlerdir. tek tek yazmak gerekirse;
kürtleri hani şu kart kurt diye dagda ses çıkaran toplulugu yok etmeye çalışması sevmek için yeterlidir. zira sabiha gökçen ne güzel bombalamıştır.
" ne mutlu türk'üm " diyerek milliyetçilik damarlarımızı kabartmasıdır.
ülkemizi kurtararak israilin kurulmasını ümmet anlayışının bozulmasını dolayısıyla yıllar yılı ortadoguya sahip olmak için ülkemizi işgal etmeye çalışan emperyalistleri başımızdan defetmiştir. tabi bunu ortadoguyu kabak gibi açıp emperyalistlere vererek yapmıştır.
tek dil olan türkçemizi yüceltmiş bunun dışında kalan " bilinmeyen dilleri " yok etmeye çalışmıştır.
kürtlerin kürdistan diye rüya görmesini engellemiştir.
ahmet kaya gibi göz nuru dünya nimeti sanatçıların ülkemize küsmesini saglamıştır.
andımız gibi bir eylemi her gün çocuklara uygulanmasını saglamış böylelikle android robot üretimine hızla geçmişizdir.
şimdilik benim aklıma gelen nedenler bunlar. tüm bunlar yüzünden seviyorum ben atamı.
say say bitmez ama sevmeyenler için;nankör olmayan sırf şuan yaşadığı,nefes aldığı,özgürce ibadet edebildiği için bile ömrü boyunca minnet etse yine hakkını ödeyemez.
şairin dediği gibi babamız kim biliyor olmamızın sebebi.
yeğenimin ödevleri. her gün o ödevlere bakıp bakıp "atam sen kalk ben yatam" diyorum. atatürk hakkında her gün düzenli bir şekilde ödev alarak beni de etkilemeyi başarmıştır yeğenim.
Vatanı kurtardı. bizi sarıklıların elinden kurtardı. Cumhuriyeti getirdi. Kadınlara bir sürü hak tanıdı ve ülkemizin yobazlaşmasını en azından baya geciktirdi.
çoktur ve içten gelir. bir şey zaten içinden geliyorsa ona sebep olan nedenleri saymak boşunadır. neden boşunadır çünkü aynı hissi paylaşanlar bu nedenleri zaten bilirler ve duymalarına gerek yoktur. aynı hissi paylaşamayanlar için ise bu nedenleri saymaya hiç gerek yoktur.
90 küsur sene önce, tenis maçı izlerken fotoğrafı var. Yüzerken fotoğrafı var, sahilde kumda otururken, kürek çekerken, at binerken, konser izlerken, zeybek oynarken, dans ederken, heykel incelerken fotoğrafı var.
Salıncakta çocuk gibi gülerek sallanırken bile fotoğrafı var.
O dönemin kıyafetlerine, ayakkabılarına bakıyorsun, sanırın Dünya moda ikonu.
Hayvanlarla fotoğrafları var, çocuklarla, delikanlılarla, cephede askerlerle, komutanlarla, dahası köylülerle, şairlerle, yazarlarla, sanatçılarla…
Aşık olmuşluğu da var, oturup rakı içmişliği de.
Dua etmişliği de var, vaaz vermişliği de.
“Bana yeniden üniformamı giydirmeyin” deyip ültimatom vermişliği de var.
Tek bir ağacı kesmemek için koca köşkü yürütmüşlüğü de var, bozkır Ankara’ya Atatürk Orman Çiftliği’ni kurmuşluğu da.
Kalbine kurşun yemişliği de var ülkesi için
savaştan savaşa koşmuşluğu da.
Yirmi iki yıl, rakamla da yazıyorum, tam 22 yılını cephede geçirmişliği, o güzelim ayaklarını asker potininden çıkarmamışlığı, askeri tayınını yemeden sofraya oturmamışlığı da var.
Bir çok ülke liderini sofrasında ağırlamışlığı da var.
Ama ne yazık ki “Evde yiyecek kalmadı oğul” diye mektup yazan anacığına;
“Bendeki para milli mücadelenin parasıdır. Vatanı kurtarmak için topladık. Konunun ehemmiyeti büyük, size şu an para gönderemem anacığım, şimdilik evdeki halıları satın” demişliği de var.
Ve tarihin görüp göreceği en yoksul, en çaresiz savaşlarından birinde “Geldikleri gibi giderler” demişliği de var.
Ömrünü, emeğini, aklını, sevgi,sini milletine verdiği gibi, tüm malını mülkünü de milletine bağışlayıp geçmiş bir atamız var.
Söyleyin bana, kaç babayiğit yapabilir şimdi bunu.Ha bir de “Bize uymuyor, ilgilenmiyoruz; düzenleyip yeniden göndersinler, bakarız” deyip Birleşmiş Milletler Cemiyeti kurallarının değişmesine sebep olmuşluğu da var.Yurdu sevmek nasıl olur onu göstermiş, yaşamış bir atamız var.
Yetmezmiş gibi; yemesiyle, içmesiyle, oturmasıyla, kalkmasıyla, çatal, bıçak tutmasıyla, zarafet timsali bir atamız var.
Sevmeyenlere bak. Azicik kafan calisiyorsa zaten seviyorsun.
Ha yok ben dislerini hic fircalamamis, sakallari bile pis kokan salvarli seviyorum diyorsan yapacak bir sey yok.