vahdettin ingilizlerin etkisiyle göndermiştir. doğru bir iddiadır.
aynı vahdettin "allah´tan sonra en güvendiğim, ingilizlerdir" de demiştir. mustafa kemal´in orada yaptığı şey "köprüyü geçene kadar ayıya dayı" demektir. köprüyü geçtikten sonra ayıya ayı demekten çekinmediğini tarih not düşmüştür.
yalan değil doğru ama atatürk e anadoludan bir direniş başlat sonra gel imparatorluğa son ver cumhuriyeti kur da dememiştir. bunu yapabilme ihtimali olanları durdur kimse direnmesin gibilerinden bir şeyler demiştir.
samsuna gitmesini istemiştir. göndermesi söz konusu değildir. sen mecbur gideceksin dememiştir. sadece yapılan planlar gereği mustafa kemalin samsuna gitmesinin gerekliliği doğmuş, yeni devlet zorunluluğu da mustafa kemali samsuna göndermiştir. türkler hiçbir zaman istişareden vazgeçmemişlerdir...
evet atatürk'ü vahdettin resmi görevle göndermiştir. bu bir gerçektir. fakat bunu atatürk aylar önce planlamış ve kendisinin gönderilmesini sağlamıştır. atatürk, damat ferit paşa'nın da başında bulunduğu hürriyet ve itilaf fırkası'nın, ismi şuan aklıma gelmeyen, kurucularından biri aracılığıyla hükumete güven aşılamıştır. bilindiği gibi o dönemde bu fırka, ittihatçıların çoğunu hapse atmıştır. atatürk ise hükumetin gözünde, ittihatçılarla bağlantısı olmayan ve çanakkale'deki başarılarıyla ön plana çıkan bir isimdi. bu sebepledir ki samsun'a gönderilmiştir. kaldı ki samsun'a gönderilme sebebi itilaf devletlerince ortaya atılan ve bölgedeki türklerin azınlıklara zulüm yaptığı yönündeki iddiaları yerinde incelemek ve bu milli hareketleri engellemektir. yani vahdettin tarafından, ingiltere'nin baskılarıyla samsun'daki milli hareketlenmeyi engelleyecek bir isim gönderilmesi gerekiyordu. bu isim kendi uğraşlarıyla atatürk olmuştur ve milli mücadele fitilini ateşlemiştir.
--spoiler--
Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa'yı, Osmanlı Ordusu'nun dağıtılması sürecini denetleme ve asayiş için görevlendirmeye karar veriyor.
--spoiler--
mustafa kemal yemin ettikten
--spoiler--
bir gün sonra, 16 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu Genel Müfettişi vazifesiyle 18 silah arkadaşıyla birlikte Bandırma Vapuru ile istanbul'dan Samsun'a doğru yola çıkıyor.
--spoiler--
--spoiler--
Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun'a gidip Kurtuluş Savaşı sürecinin kıvılcımını çaktıktan sonra Vahdettin ve istanbul'la ilişkileri koparmıştı.
--spoiler--
görüldüğü üzere vahdettin, mustafa kemal i farklı bir amaç için samsun a gönderiyor. ama mustafa kemal, arakdaşları ile birlikte kurtuluş savaşını başlatıyor ve vahdettin i tarifi imkansız acılara boğuyor.
helal olsun mustafa kemal e, bir kez daha taktirimi kazandı aldığı risk ve cesareti ile. ne diyordu zaten kendisi,
''söz konusu vatansa, gerisi teferruattır''
edit:spoiler ın sebep olduğu istenmeyen rakamsal karakterler.
ne iddiası, osmanlı arşivinde belgeli bir gerçektir.
fakat kabullenilmek istenmeyen bir gerçektir.
hatta ve hatta karadeniz'e gönderilmek üzere adam seçecek bir kurul toplanır, kurulda çoğunluk kemal atatürk'ü seçmiştir.
kurul içerisinde tek çatlak ses zamanın savunma bakanıdır. der ki bu bakan; "mustafa kemal cumhuriyet yanlısıdır, bu adamı gönderirsesk saltanatı, hilafeti kaldırır kendi düzenini kurar".
kurul, konuyu padişah vahidettin'e götürür. padişah'ta mustafa kemal'i göndermek taraftarı çıkar. "milletin selameti beni bu tahtta oturmamdan önemlidir" der.
neden kendisi gitmez de o'nu gönderir? istanbul'u elden çıkartmamak için.
ve bilindiği üzere vahideddin, saraydan cüzi miktar para alıp çıkmıştır, sarayın tüm değerli eşyalarını alıp götürebilme hakkı olmasına rağmen.
mustafa kemal, vahideddin'in vefat haberi geldiğinde "ÇOK NAMUSLU BiR ADAM ÖLDÜ... iSTESEYDi TOPKAPı SARAYı'NıN BÜTÜN HAZiNESiNi GÖTÜRÜR VE ÖYLE BiR ORDU KURUP GERi DÖNERDi Ki..."* şeklinde konuşmuştur.
padişah vahdettin, mondros ateşkes antlaşmasından hemen sonra, 5 kasım 1918de, ingilizleri memnun etme politikası gereği ordunun onda dokuzunun terhis edilerek erlerin memleketlerine gönderilmesine ilişkin kararnameyi, hiç itiraz etmeden, imzalamıştır.
ingiliz yüksek komiseri amiral calthropeun, 21 nisan 1919 tarihinde harbiye nazırlığına verdiği, anadoludaki karışıkların derhal önlenmesi, türklerin elindeki silahların toplanması, direniş düşüncesinin etkisizleştirilmesi biçiminde isteklerin yer aldığı nota üzerine 9. ordu müfettişi (sonra 3.ordu) olarak samsuna gönderilen mustafa kemal paşa, anadoluya ayak basar basmaz, havza ve amasya genelgelerini yayınlamış ve kendisine verilen görevinin tam tersine, açıkça halkı direnişe çağırmıştır.
mustafa kemal, anadoluya çıkıp kafasındaki kurtuluş planını uygulamaya koyar koymaz, ingilizler, istanbul hükümeti başbakanı damat ferit ve padişah vahdettinden mustafa kemali derhal istanbula geri çağırmalarını istemişlerdir. bu doğrultuda hemen harekete geçen damat ferit ve padişah vahdettin, birkaç defa mustafa kemali istanbula geri çağırmışlar, ancak mustafa kemal, bütün bu çağrılara olumsuz cevap vererek, sine-i millette bir ferdi mücahit gibi mücadelesini sürdüreceğini bildirerek istifa etmiştir. (7/8 temmuz 1919). bunun üzerine padişah vahdettin, mustafa kemal paşanın müfettişlik görevine son vermiştir. (8 temmuz 1919).
hükümet, 23 haziran 1919 tarihli kararı ile, çağrıldığı halde gelmediği ve "halkı hükümete karşı tahrike teşebbüs ettiği" gerekçesiyle, mustafa kemal paşayı azlederek yerine bahriye nazırı hurşit paşanın tayin edilmesine ve mustafa kemal paşanın bundan sonra yapacağı tebligat ve iş'arların resmî sıfatının kalmadığını ilgili vilayetlere bildirilmesine karar vermiştir.
içişleri bakanı ali kemal bey, sivasa gönderdiği 29 haziran 1919 tarihli şifre telgrafla, mustafa kemal paşanın "suret-i kat'iyyede" azledilmiş olduğunun (görevden alındığının) bilinmesini tebliğ etmiştir. 9 temmuz 1919'da gönderdiği bir başka telgrafla da, samsun'a çıkarılan ingiliz işgal kuvvetleri için mümessiller nezdinde gerekli teşebbüsatın yapıldığını, bunun ingilizlerce bir işgal olarak kabul edilmemesi gerektiği cevabı alındığını belirterek, azledilmiş olan mustafa kemal paşanın hareket ve tertiplerine iştirak ve muvafakat edilmemesini, harbiye nezaretince de kumandanlara bu yolda talimat verilmiş olduğunu bildirmiştir. aynı şekilde, 9 temmuz 1919 tarihinde diyarbekir vilayetine çekilen şifre telgrafla mustafa kemal paşanın azledilmiş ve harekatının merdud, verdiği emirlerin reddi gerektiği vurgulanarak, erzurum kongresi'nden maksadın ne olduğuna dair, acele bilgi verilmesi istenmiştir.
gelişmelerden son derece endişeye düşmüş olduğu anlaşılan damat ferit hükümeti, "müdafaa-i millîye ve redd-i ilhak cemiyetlerinin çalışmalarına asla yardımcı olunmayacağını ilan etmiştir. mustafa kemal paşa kastedilerek, bazı ordu müfettişlerine verilen yetkilerin, memleketin selamet ve asayişinin sağlanmasına ait tedbirleri almak olduğu hatırlatılarak, direniş gösteren komutanlara karşı mülkî ve askerî kuvvetlerin birleşmesi gerektiği belirtilmiştir.
iç işleri bakanlığı, 17 temmuz'da van ve 21 temmuz'da da bitlis, hüdavendigar, ankara ve sivas vilayetleriyle karasi mutasarrıflığına gönderdiği şifre talimatlarla lazım gelenlerin ikaz edilmesini ve etkili tedbirlerin alınmasını istemiştir.
damat ferit hükümeti, içişleri bakanı adil imzasıyla 29 ve 30 temmuz 1919 tarihiyle hemen tüm vilayet ve mutasarrıflıklara gönderdiği şifre telgrafla, mustafa kemal paşa ile rauf beyin yakalanarak derhal istanbul'a gönderilmelerini istemiştir.
istanbul hükümeti ve padişah vahdettinin bilgisi ve isteği dahilinde istanbul müftüsü dürrizade abdullah efendinin yayınladığı bir fetva ile, mustafa kemal ve silah arkadaşlarının (karabekir hariç) idam edilmelerinin dinen caiz olduğu bildirilmiştir. bu hıyanet fetvaları anadoluya ingiliz uçaklarınca atılmıştır. (11 nisan 1920).
istanbul hükümeti ve padişah vahdettinin bilgisi dahilinde toplanan divanı harp (kürt mustafa divanı) mustafa kemal ve silah arkadaşlarını (karabekir hariç) gıyaben idama mahkum etmiştir. (11 mayıs 1920).
ayrıca mustafa kemal paşanın nişanları, madalyaları ve fahri yaverlik rütbesi elinden alınmıştır.
hala saltanatçı kafaların son padişahı temize çıkarmak için tarihten bihaber, saçma sapan hayal ürünü ve kabul etmek istedikleri gibi bir tarihe inanmaları ve bunu savunmaları, atatürk'ün miras bıraktığı ülkeye ve topraklara hıyanetten başka bir şey değildir.
vahidettin ingilizlerin istekleri doğrultusunda göndermiştir.
sanki vahidettin bu mücadelenin başlamasına ön ayak olmuş gibi davranılıyor.
yazık.
atatürk'ün kendi eliyle kaleme aldığı nutukta bu olayın nasıl geliştiği hakkında bilgi verir.hala neyin iddiasıysa...
atatürk'ü vahdettinin anadoluya gönderdiği doğrudur.Çünkü vahdettinde bir vatanseverdir ve durumun vehametini bilmektedir.Allah ondan razı olsunki atatürk de bu görevi sonuna kadar tüm gücüyle sürdürmüştür.bu vatanın kurtuluşunu topyekün herkes istemiştir tek kişiye bağlı değildir.
vahdettinin mustafa kemali resmi gorev ile gondermis oldugu tarihi gercekdir.
gorevi ise topal osman gibi katillerin zaten dunya savasi sirasinda goc etmeye zorlanan hristiyan halka karsi uyguladiklari vahseti onlemek ve yerinde incelemekdi.
ataturk istanbulda bulundugu sirada gunumuzde savunma+genelkurmay baskanligina denk gelen bir gorev ile hukumet kabinesinde yer almak icin lobi faliyetleri yurutmus ,hatta bunun icin bir gazete bile cikarmistir.
istanbulda iken ingilizlerle iliskileri o kadar da kotu degildir yani. bu gorev icin ingizlerden onay almasi da bunu gosterir.
gunumuzde bilincli olarak empoze edilen bir algi vardir. sanki anadoluda halk orgutlenmeleri ve direnis hareketleri ataturkun samsuna cikmasi ile baslamistir. aksine ataturk kendisini bu yapilanmanin icinde bulmus ve hareketin onderligine kendini kabul ettirmistir. yani ataturkun gelmesi ile degil onun liderligi ile devam eden bir milli mucadele hareketi vardir.
eger ingilizler ataturke anadoluya gitmesi icin izin vermeselerdi bu milli mucadele hareketi nasil gelisirdi bilmiyorum ama buyuk bir ihtimalle kazim karabekir onderliginde olur , oyle yada boyle yunanlilar yine yenilirdi. fakat akilli bir adamin dedigi gibi tarihde ne olmussa oyle olmasi gerekdigi icin olmustur. sanirim gerisi hikaye.
gönderene değil, gidene ve ülkeyi yoktan varedene bakma taraftarıyım.
ülkesini yokoluştan kurtarmasını bilmiş önderin, burnunun ucunu göremeyen ,ama iyi niyetli ama değil, idarecilere kendisini anadoluya göndermelerini sağlayacak motivasyonu verebilmesine de şaşırmamak gerekir.
irade vahdettin in iradesi olsa idi ingiliz teğmenleri vahdettin in sarayında cirit atamazdı.
irade atatürk ün iradesidir ki atatürk hem vahdettin e hem de ipini çekmeye hazırlanan işgal kuvvetlerine direnebilmiş, üniformasını çıkararak, hiçbir rütbe ve mevkiye yaslanmadan halkının önderi, düşmanlarının da korkulu rüyası olmasını bilmiştir.