eleştiri bilgi ile mümkün olur. varsa bir bilgin buyur.
eleştiri adına orospu çocukluğu yapanlar ne yazık ki daha çok, amaç öğrenmek değil.
ben eleştire eleştire "lan bu adam harbiden inanılmazmış" a geldim. soruyu sordum, cevabı aradım, cevabı gördükçe dahada sevdim.
önemli not: mustafa kemali, kalbi bozuk olan, türk düşmanı olan, güzeli sevmeyenler sevemez, anlayamaz ama azıcık karakteri varsa düşmanı bile olsa yapabildikleri yüzünden saygı duyar.
Kızılmaması gereken durumdur. Herkes bir konu hakkında aynı düşünmeye mecbur değildir. Ancak Atatürk'ü elestirenler genelde hakarete varan yorumlar yaptigi icin tepki cekiyor. Saygi duyacaksiniz amk cocuklari.
önce belirtmek isterim ki, olmasaydı olurduk ama Kayseri doğu sınırımız, Bursa ve izmit(belki de Sakarya) batı sınırımız olurdu(serv). sonra asıl konumuza gelelim. bir öğretim görevlisine yazdıklarım;
--alıntı--
Hocam yazmasam unuturum. Kendime yazmanın da bir anlamı yok. Size yazayım dedim.
E bölümünde Atatürk'ün "efendi" sözcüğünü rumca olarak belirtmesine takıldım. Baktım, TDK'da efendi sözcüğünü rumca biliyor. Rumca efentis olarak geçiyormuş. Bu arkadaşlar bizim efe sözcüğünü almışlar, allamışlar pullamışlar yutturmuşlar. Efendi sözcüğü Türkçedir. "Beğendi, kazandı, alındı" gibi sözcükler ne kadar Türkçe iseler, efendi sözcüğü de Türkçedir.
Sonra dedim, Atatürk eleştirilebilir biridir. Bu anlayışa yeni varmasam da beni eyleme geçiren bu efendi konusu oldu.
Atatürk'ü neden sevdiğimi düşündüm. Dilimize uygun bir alfabeye(abeceye-elifbeye) bizi kavuşturmakla kalmadı, geometri terimlerinin bir çoğunu Türkçeleştirdi. Bu, Atatürk'ü sevmek için yeterli bir neden iken, "varlığı ile Serv uygulamaya geçmeden kaldırılabildi. Atatürk olmasaydı Ankara'da bir meclistir falan kurulması durumu da olmayacaktı. Dolayısıyla Vahdettin hükümetinin Serv kararını bozacak bir irade de ortada olmayacaktı" şeklinde düşündüm.
Peki neden eleştiriyorum diye de sordum kendime. Başkalarının(çoğunluğun) eleştirme yöntemleri ve biçimleriyle eleştirmediğimi anladım. Dedim, "yahudi hahamların giyim şeklinin memuriyete uygulanması bir hatadır ancak masonların ciğerini bilen Atatürk, bu ülkeye memur sisteminin en iyi onların giyim biçimlerinin toplumca benimsendiğini göstererek mi uygulatmak istedi." Bilmiyorum, en azından bir mantığa dayandırabildiğim için de mutluyum.
Geometri kısmına geri dönelim. Geometrik terimleri Türkçeleştiren Atatürk(halen eleştiriyorum), neden geometri sözcüğünü Türkçeleştirmedi? Bu olanak vardı. Geo(yer)+metri(ölçü) birleşimiyle yerölçümü adı uygun oluyor. Kafada canlandıralım. "Yerölçümü dersinden 100 aldım" diyen öğrenciler, bu dersi daha fazla benimsemez miydi? insan hayatı özünde, ailesinde arar. Aile, akraba ve çevresinin kullandığı sözcükler ile okulda ilgilenen çocuk, daha fazla başarı sağlar eğitim hayatında. Örnek mi verelim?
Ar = 100 metrekare. Türkçe olmadığı savunulsa da tamamen Türkçedir. Ar sözcüğü Türkçede ölçümle ilgili değildir ancak ar sözcüğünü ilk ne zaman namus, iffet ile ilişkilendirmişiz bilemiyorum. Arka sözcüğünden anladığımız, ar sözcüğü geri anlamına gelmektedir. ilginçtir, at sözcüğü de ileri anlamına gelir. ingilizce diline attack olarak geçmiştir. Back sözcüğü için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
Yerölçümünü(geometriyi) nasıl daha Türkçeleştirirdik bir bakalım.
0,001 metre = milimetre (mm)
0,01 metre = santimetre (cm)
0,1 metre = desimetre (dm)
1 metre (m)
10 metre = dekametre (dam)
100 metre = hectometre (hm)
1000 metre = kilometre (km)
Bunların Türkçe karşılıklarına gelelim. Öztürkçe demiyorum, Türkçe zaten öz, duru bir dildir. (He, ben de Türkçe aşığı falan değilim. Sadece Türküm. Bir toplumun bilimde ilerlemesi için ailesi, dolayısıyla kan belleği(hafızası) yoluyla bildiği sözcükleri kullanarak çalışması gerekir. Telefonu almak ile telefonu yapmak arasındaki fark gibi.)
ingilizcede göstermiş olduğum gibi ön-son ilkesi falan da yok. Santi(century) yüzyıl anlamında. Santimetre deyivermişler. Tamamen matematik gibi geliştirilebilen bir dilimiz var. Matematik sözcüğü üzerinde de bir ara durmak istiyorum. Neler çıkacak bakalım.
Eleştirmek kendi içinde olumlu ve olumsuz bir yapı barındırır ve herkes eleştirilebilir. Tabi burada şu önemli eleştirinin dayanağı ve bu dayanağın gerçeklik delilleri. Bu ikisi olmadan yapılacak olan şey olumlu eleştiri olsa bile palavra atmaktan ibarettir.
Özellikle tarihi kişilikler, bilinen dini kişilikler vb. pek çok kişi herkes değildir bu yüzden onları eliştirmekte herkesi eleştirmek gibi ele alınamaz. Yukarıda söylediğim gibi özellikle bu kişiler eleştirilecekse dayanak ve gerçeklik konusunda çok dikkatli olunmalı.
Ülkem demokrasisi için üzülerek söylüyorum ki suan için mümkün olmayandir. Maalesef kemalist vesayetin sebep olduğu akıl tutulmasi muhafazakar demokrat ak pari iktidarina rağmen hala etkisini sürdürmektedir ve neticede 5816 bütün hukuk ilkelerine aykırı olmasina ragmen hala yuruluktedir. Bu da genç beyinlerin kemalistlerin kutsadigi tarihsel sahsiyetler hakkinda eleştirel düşünce uretmesinin önündeki en büyük engeldir.
Kaç yıl önce ölmüş bir insanı hala tartışmaya , eleştirmeye çalışan insanlarda art niyet vardır .eleştirilmesi gereken bir sürü kişi varken eleştirilmesi gereksiz , yeri ve zamanı olmayan sözler sarfeden insanlar eleştirsinler zaten . onları kale olmaya gerekte yok.
şayet atatürk'ün yaşadığı zorlukların, çektiği sıkıntıların hiç olmazsa onda birini yaşamış bir kişi tarafından yapılıyorsa saygı duyulması gereken eylem. onun dışındakileri geçeceksin hacı.
malesef bizim ülkemizde pek mümkün olmayan bunu yaptığınız takdirde direk cumhuriyet düşmanı yobaz yaftası yememeniz içten bile değildir. ve dünya tarihinde sadece bizde bir kişiye özgü yasa çıkarılmıştır.
yayın : resmi gazete
yayım tarihi ve sayısı : 31/07/1951 - 7872
numarası : 5816
madde 1- Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
yukarıki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.
madde 2- Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumî veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunulacak ceza yarı nispetinde artırılır.
birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.
madde 3- Bu kanunda yazılı suçlardan dolayı cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.
madde 4- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
kolay bişey değildir. ama günümüzde o kadar basite indirgendiki M. KEMAL ATATÜRK yani nasıl desem sanki bu devleti kuran kişi Atatürk değilde bir başkasıymış gibi aşağılanması alışılır oldu Ne Mutlu Türküm diyen insanların fişlendiği ülkemizde malesef Atatürk'ü bi çok cahil insan eleştirip kuyruk acılarını azaltmaya çalışıyor.
Doğru şekilde ve yanlışanlaşılmalara sebebiyet vermedikce neden olmasın onun isteğide buydu, özgür olmamızdı zaten. Ama etrafta o kadar kazma varken dikkat edilmesi gerekendir. Kazmalarca yanlış anlaşılabilir.
Hem üzüm yiyip hem bağcıyı dövmek tabiri gibi bişeydir efendim. Sen kimsin sik damarı derler adama. Eleştirdiğin adam dönemin roma imparatoruna gider yapmış, 8 ülkenin ordusunu askeri taktikleri ile vatan toprağından arındırmış. ilimden teknolojiden geri kalmamış. Açtığı şeker fabrikaları, iş bankası, merinos fabrikaları halen çalışmakta. Uçak fabrikasını bile yaptırmış ömrü yetmemiş sonrakiler becerememiş. Zekası einstein tarafından "istese atom mühendisi bile olabilirdi" cümleleriyle özetlenmiş. Yurtta sulh, cihanda sulh cümlesiyle dünyaya göz dağı vermiştir. çoğu insan sadece atatürkün barış için söylediğini sanar bu sözü. Hayır tam açılımı şudur; Yurdumu rahat bırakın benim ülkemde barış olursa cihanda barış olur. Açık tehdit muhteşem kıvrak zeka eseridir. Rütbesi mareşaldir. Ülke kurtarmış, kurmuş, başbakan cumhurbaşkanlığı yapmıştır. E şimdi sen hangi vasfınla bu adamı eleştirme hakkına sahipsin a orospu çocuğu ?
atatürk düşmanlarının yapmaması gereken durumdur. salak değiliz anlıyoruz içinizdeki kini, nefreti. ayrıca bir insanın özel hayatını, inançlarını, dünya görüşünü ve sadece kendisini etkileyen hareketlerini eleştirmek gerçekten hiç kimsenin haddine değil. buyurun gelin atatürk ün devlet adamlığını veya komutanlığını eleştirin de gülelim biraz.
büyük önderin yaptıklarının yüzde birini yapabilecek kabiliyeti, dirayeti kendilerinde bulabilenler varsa eleştirsinler.
üç kişinin yaşadığı bir evi yönetemeyen, savaşı sadece sinema filmlerinde seyredenler, elbette canını dişine takıp savaş meydanlarında o yoklukta bir ülke inşa eden birisini eleştiremezler. hadleri değildir.
devlet adam olarak eleştirilmesine karşı çıkarım her zaman şartların gerektirdiklerine uygun davranmıştır.insan olarak eleştirebilirsin içki ve sigara konularındaki eleştirilere ben de katılırım. bu arada milli mücadelenin konusundaki ihtilaflar için şahbabayı okuyun sonra eleştirin.