Karl Marx hep teoride kalmıştır. Uygulamaya geçmemiştir. Kaldı ki, uygulamaya yönelik herhangi bir önerisi de yoktur. Örneğin, işçi diktatörlüğü nasıl olacak, köylülerin durumu ne gibi konularda yazısı yoktur. Daha ziyade, muallak tabirlerde bulunmuştur. Bu nedenle de, her ne kadar kendisi istemese de, fikirleri lenin tarafından saptırılmış sonunda 3. dünya ülkelerinde köylülerin çoğunu oluşturduğu toplumlarda uygulanan garip bir faşizm türünün kaynağı olmuştur.
Atatürk ise daha ziyade uygulamacıdır. Ülkesini bağımsızlığına kavuşturmuş. Koşullar elverdiğince kalkındırmıştır. Bugün hala ayakta lan bir çok kurumun temeli onun zamanında atılmıştır. marx'ın aksine gelişmiş ülkeler için değil, geri kalmış bir ülke için bir program (o günün koşullarında) ortaya atmıştır.
çok gezen mi iyi bilir çok okuyan mı geyiği tarzında bir karşılaştırmadır.
mustafa kemal atatürk kendini tek bir ideolojiye kilitlememiş, okuduklarını ezberlemektense kullanmayı seçmiş ve yaşamı sona ererken hala anlaşılamayan çok basit bir miras bırakmıştır.
karl marx a gelince, kendisine ne kadar da saygı duysam durumu aynen bizdeki çok konuşan amcalarınkine benzemiştir, yemeğin tarifini vermişse de yapmaya pek yeltenmemiştir.
hani vardır ya şu hayallerinin peşinden gitti geyiği filan, atatürk ne olursa olsun kendi şansını kendi yaratan kişi olurken marx oturup bir köşede beklemiş, saha adamı olamamıştır.
ha; bir de evrensel katkı olayı filan var ama hiçbir şeyin "yurtta sulh cihanda sulh" ile kapışabileceğini sanmam.
ayrı alanların öncüleridir. karıştırılmaması gerekir. atatürk din toplumundan çıkış konusunda stratejik başarı sağlarken, marx sistemi iyi analiz edip alternatifler sunmuştur.