atatürk ve rakı masası

entry29 galeri0
    1.
  1. atatürk rakı masasından, rakı masasıda atatürk'ten razıdır. mutlu mesaud yaşamışlardı bir zamanlar.
    4 ...
  2. 2.
  3. --spoiler--
    rakı şarap içiyorsam kime ne?
    yoksa kimseye bir zararım içerim.
    ikimizde gelsek kıldan köprüye,
    ben dürüstsem sarhoşken de geçerim. (Neyzen Tevfik)
    --spoiler--
    10 ...
  4. 3.
  5. rakının hakkını veren atatürk'le ilgili bilinen bir anı.
    okuyunca "boş" içmediğini anlarsınız paşamın.

    "adres; numara 248, kordon...
    naim palas... ikinci kat...
    cumbada oturuyor mustafa kemal.
    sevmez fazla yemeği.
    leblebi var yine önünde...
    garson titriyor. çünkü çocuk, rum.
    sesleniyor gazi, şefkatli bir ses tonuyla...
    "vre dimitri" diyor, "gel bakayım."
    çocuk, "buyur pasam" diyor, ş'lere dili dönmeyen, kırık dökük türkçesi'yle.
    "sizin kosti" diyor... işgal sırasında izmir'e gelen yunan kralı konstantin'i kastederek...
    sizin kosti, geldi mi buraya?
    geldi pasam...
    oturdu mu bu masaya?
    oturdu pasam.
    güneş batarken rakı içti mi?
    içmedi pasam.
    e o zaman sormadın mı çocuk, ne halt etmeye almış izmir'i?"

    edit-tarih düzeltme: bu olay, eylül 1922'de, izmir'in kurtuluşundan birkaç gün sonra yaşanmıştır.
    35 ...
  6. 4.
  7. ataturkun en buyuk sansi inonuydu , geceleri raki sofrasinda sarhos kafayla alinan kararlarin buyuk bolumu gunduzleri onun tarafindan duzeltilirdi.
    1 ...
  8. 5.
  9. --spoiler--
    'Moda koyundayız. Sıcak bir yaz akşamı. Sakarya motoruyla bir deniz gezisine çıkmıştık. Mehtabın ilk günleriydi. Koyun manzarası Atatürk'ün çok hoşuna gitmişti.
    Atatürk bize:
    - "Buraya geldiğimizi kimse görmesin. Elektrikleri de söndürüp kendi kendimize rahat bir şekilde yeyip içelim. Mehtap da hazır" dedi.
    Fakat daha on beş dakika bile geçmemişti ki, çevremizin sessiz sedasız sandallarla çevrilmekte olduğunu gördük. Atatürk sarıldığımızı görünce:
    - "Karanlığın anlamı kalmadı. Elektrikleri yakın" dedi.
    Ortalık ışıyınca beyaz yazlık elbiseleriyle gecenin içinde Atatürk'ün heybetli vücudu, bir heykel parlaklığıyla ortaya çıktı. O an denizin ortasında bir alkış sesi yükseldi. Bizim orada olduğumuzu öğrenen başka sandallar da kafileye katıldılar.
    Atatürk, sevgi gösterisinde bulunan kalabalığa, sanki kendi konuklarıymış gibi sormaya başladı:
    - "Size ne ikram edeyim, ne istersiniz?"
    Sandallardaki kalabalık arasından sesler yükselmeye başladı:
    - "Paşam seni isteriz."
    Görülecek manzaraydı bu. Atatürk bir ara eliyle beni çağırdı:
    - "Rakı, şarap ne varsa hepsini halka dağıt. Bana da bir şişe bırak" dedi.
    Ben de ne kadar içki varsa, orada bulunan herkese dağıttım.
    Bağırış, çağırış gırla gidiyor. O zaman Atatürk, karşısında coşan, sevgi gösterisi yapan halka doğru kadehini kaldırarak şöyle konuştu:
    - "Vatandaşlarım... Buna rakı derler. Vaktiyle padişahlar gizli içerlerdi. Ben açık içiyorum. Siz de benimle beraber içiyorsunuz. Neticede unutmayın ki, ben de sizin gibi insanım.
    sizinkinden bir fazla değildir, yaptıklarım"
    (Atatürk'ün Uşağı Cemal Granda Anlatıyor / Kristal Kitaplar)
    --spoiler--
    8 ...
  10. 6.
  11. Ne yazık ki Atatürk'ün rakı masasında kurduğu cumhuriyeti ayıkken kimse yönetememiştir.
    11 ...
  12. 7.
  13. 8.
  14. --spoiler--
    Çankaya Köşkü'nde hemen her akşam kurulan sofra devletin idare salonu gibiydi. Şükrü Saraçoğlu ile Gazi'nin arasında epey mesafe vardı. Bu mesafe ilginç bir durumu da gizliyordu. Şükrü'nün gençliğinden beri içkiyle arası yoktu. Ama Gazi'nin sofrasında itiraz etmenin imkânı yoktu. Mustafa Kemal, muhakkak içki teklif ediyordu. Şükrü bu duruma pratik bir çözüm bulmuştu. Garsonlara rakı yerine her iki bardağına da su koymasını istemişti. Böylece sek rakı niyetine suyu yudumluyordu. Gazi durumun farkında değildi. Şükrü de bu durumdan rahatlayarak, suyu rakı niyetine bardak bardak devirmeye başladı. Ne zaman sonra Gazi'nin seslenmesiyle sofradaki herkes başını Şükrü'ye çevirdi.

    - Saraç saat kaça geldi? Şükrü bu soruya şaşırmıştı. Saatine bakıp cevap verdi.
    - On biri çeyrek geçiyor paşam.
    - Peki beni atlatma saati geldi mi dersin?

    Şükrü başına geleni anlamıştı. Gazi bu küçük hilenin farkına varmış kendine özgü üslubuyla Şükrü'ye laf atıyordu. Şükrü hemen bulunduğu yerden kalkarak Gazi'nin yanına geldi. Garsonların getirdiği bir sandalyeyle yanına oturdu. Muzip bir çocuk gibi yüzünde hafif bir gülümsemeyle;

    - Afederseniz paşam, dedi.
    Gazi kolundaki saati çıkarmaya başladı. Oldukça pahalı olan Vaşara Konstantin marka saatini kolundan çıkarıp Şükrü'ye doğru uzattı.
    - Al tak bakalım. Bundan böyle beni atlatma saatini kaçırmazsın!...
    Şükrü iyice şaşkındı. Saati heyecanla koluna taktı. Mustafa Kemal Paşa bir yandan gözünün ucuyla ona bakarken bir yandan da kahkahalarla gülmemek için kendini zor tutuyordu.
    - Evet şimdi sen de vaziyeti telafi et bakalım. Garsona işaret etti.
    - Saraç'a bir rakı doldur çocuk.
    (Gürkan Hacir, "Efe Başvekil, Şükrü Saraçoğlu'nun Romanı")


    --spoiler--
    0 ...
  15. 9.
  16. sarhoşken söylenen her söz ayıkken düşünülmüştür derler ya bu söz atatürk içindir. rakı sofrasında kurduğu söylenir ya cumhuriyeti hani işte onu tasarlamak düşünmek o kıvama getirip dillendirmek için atatürk olmak gerekir. o oldu ve bunları söyledi biz de burdayız. yaşa paşam.
    2 ...
  17. 10.
  18. yanındaki mezesi ülke yönetimidir. yani bir dönem bu ülke rakı masasında yönetilmiştir.
    0 ...
  19. 11.
  20. --spoiler--
    Vatan kurtulduktan, ülke bir düzene kavuştuktan sonra Atatürk rakı içmeye başlar. Ancak hiçbir zaman bağımlı olduğu söylenemez. Bu durumuna ispat olarak Nutuk'un yazıldığı süre boyunca içki içmemesi de gösterilebilir. Sarhoşluktan hoşlanmayan, sarhoş olanları kibarca uyararak sofradan uzaklaştıran, hatta bir keresinde sofrayı kendisi terk eden Atatürk'ün sofrasında rakının saati ve usulü bellidir.

    Atatürk döneminde Özel Kalem Müdürü ve daha sonra Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri olan Hasan Rıza Soyak'ın aktardığına göre Atatürk gündüz içilmesine ve vazife başındayken içilmesine, siyasi ve önemli konular hakkında konuşulacağı, kararlar alınacağı durumlarda içilmesine kesinlikle karşıdır. Sofrada uzun süre oturur, ancak fazla içmez. (Bkz. Atatürkten Anılar, YKY) Sofrada her şey konuşulur ancak dedikodu yapılmaz. Sofrada çatal-bıçak, tabaklar, örtüler düzenli olmalıdır.
    (Atatürk'ün Hususiyetleri, Cumhuriyet Gazetesi Yayını)
    --spoiler--
    0 ...
  21. 12.
  22. --spoiler--
    Atatürk'ün En sevdiği hikayelerdenmiş. *
    Arada kendi anlatır, arada başkasına anlattırır, hep gülermiş.
    Yeşilaycı bir profesör bir konferans veriyor. Bir ara dinleyicilere Sormuş :
    "Bir eşeğin önüne iki kova koysanız. Biri su dolu, biri rakı.
    Hangisini içer?"
    Cevabı kendi veriyor: "Tabii suyu."
    Gene bitirmiyor soruyor: "Neden?"
    Arkadan bir bekri söz alıyor. Yüksek sesle cevaplıyor.
    "Eşekliğinden."
    Atatürk bu cevaba bayılıyor. Gülüyor, gülüyor.
    --spoiler--
    1 ...
  23. 13.
  24. --spoiler--
    Bir akşam Orman çiftliğinde yanında erkanı, açık havada oturuyorlar.
    Rakılarını yudumluyorlar. Biraz ilerde 15-16 yaşlarında bir çiftçi çocuk
    çalışıyor. Atatürk el edip, çağırıyor. Soruyor:
    "Söyle çocuk: Bir eşeğin önüne iki kova koysan. Biri rakı dolu, biri su.
    Hangisini içer?"
    Anadolu tosunu yutkunuyor. Bakıyor. Gazi Paşa Hazretlerinin ve yanındaki
    Muhterem zevatın önünde rakı kadehleri. Devletin en büyükleri...Esas
    vaziyetine geçiyor :
    "Rakıyı kumandanım!"
    Atatürk kahkahayı basıyor. Herkes şaşkın. Ata onlara dönüyor.

    "Aman beyler! Neden diye sormayın
    --spoiler--
    0 ...
  25. 14.
  26. zsa zsa gabor un anlattığına göre aynı şahısla ile birlikte şeytan üçlüsünü oluştururlar.
    0 ...
  27. 15.
  28. --spoiler--
    Atatürk Neyzen'in ününü duymuş olacak ki, çağırtmış köşküne sohbet etmişler, uzun uzun aşkla üflemiş Neyzen.. Ardından sormuş Atatürk..

    - Senin çok fazla içki içtiğini söylüyorlar, benim kadar içer misin ?
    Neyzen düşünüyor, içkinin hududu olmaz.
    - Ne kadar içersiniz ?
    - iki tane kiloluk rakı içerim.
    Ata kelimelere basa basa şu sözleri söylemiştir, Neyzen'in gözünü korkutmak istemiştir.
    - Nasıl içersiniz ?
    - Canım ne isterse; susuz, mezesiz.
    Neyzen:
    - Ben de iki kiloluk içerim ama, öyle içmem.

    Neyzen'in arzusu ile ortaya kocaman bir emaye kase geliyor, iki kiloluk rakıyı neyzen kaseye boşaltıyor. Başını sokup lıkır lıkır içecek zannediyorlar. Fakat Neyzen'in isteği daha bitmemiştir, bir somun ekmek ve irice bir kaşık geliyor. Neyzen ekmeği lokma lokma koparıp kasedeki rakının içine bastırıyo. Lokmalar rakıyı iyice çektikten sonra çalakaşık yanaşıyor.
    Yine anlatılanlara göre, Ata:
    - Pes, pes, diye bağırarak ayağa fırlamış ve elleriyle yüzünü kapamış, ayrılırken de saygılarını sunmuştur. Yine rivayete göre Ata öldükten sonra Neyzen, evinden haftalarca çıkmamış..
    --spoiler--
    2 ...
  29. 16.
  30. bulunmak istediğim ortam. ne güzel olurdu atayla rakı sofrasında karşılıklı oturup sohbet edip kırılmayan kelimelerin belini kırarken rakı yudumlamak.
    1 ...
  31. 17.
  32. mustafa kemal anlatıyor;

    --spoiler--
    nasıl fransızlar şarap, ingilizler viski içiyorsa ben de rakı içerim, ama önemli sorunların tartışılacağı toplantılarda değil.
    gündüzleri de hiç içmem. bazı yakın arkadaşlarım bana içkinin zararlarını anlatıyor. ben de onlara diyorum ki, 'ben bunları bilmez degilim, haklısınız. fakat ne yapayım ki bazen kafam bana ıstırap verecek kadar hızlı çalışıyor. böyle durumlarda kafamı biraz uyuşturup dinlenme ihtiyacı duyuyorum.'

    benim adım çok içer diye çıkmıştır. ne var ki görev başında bir damla içmem. vatan işlerine içki karıştırmam. içki sadece benim keyfim içindir. içki yüzünden görevimi bir an geri bıraktığımı anımsamıyorum.

    daha gençken, manevralara çıkmadan önce, muhabbete dalarak sabahlara kadar içsek bile ben uyumadan, saatinde görevimin başına gider ve işimi hiç aksatmazdım. içki ve görev iki ayrı şeydir. eğer birbirine dokunacaksa, görevi elbette keyfe tercih etmeli ve içkiyi kesmeli.

    (hıfzı topuz'un 'devrim yılları' adlı kitabından alıntıdır.)
    --spoiler--
    1 ...
  33. 18.
  34. başkalarının sarhoşken tohumunu attığı enikler kadar kimseye zarar veremeyecek bir adam ve bir masa.
    0 ...
  35. 19.
  36. --spoiler--
    aslandı o; aslan sütü içmesi kadar doğal ne olabilir ki?
    --spoiler--

    (bkz: yarasın)
    1 ...
  37. 20.
  38. atatürk'ün musiki yasağı ile ilgili görüşleri sırasında beyan ettiği fikirler rakı içmek konusunda da topluma örnek model olarak sunmaya çalıştıkları atatürk ile atatürk'e rağmen çelişkiyi gösterir.

    evet rakı içmek atatürk'ün tavsiye ettiği bir şey değildir.
    kaynağa gelince kültür ve turizm bakanlığının sitesindeki türk musikisinin yasaklanması ile ilgili yazıdır.

    --spoiler--
    Bir akşam da ATATÜRK cumhurbaşkanlığı saz heyetinden, sevdiği türkülerden "Manastırın ortasında var bir havuz" türküsünü istiyor.

    Çocukluk ve gençlik arkadaşı Nuri Conker:

    imam verir talkını, kendi yutar salkımı. Sen radyodan alaturkayı kaldırdın, kendin de çaldırma bakalım, diyor.

    ATATÜRK'ün verdiği cevap şudur:

    - Şimdi biz burada rakı içiyoruz diye, devletin her köyde meyhane açması câiz mi? biz fena yetiştirilme ve ihmaller neticesi buna alışmışız, kendimizi kurtarmayabiliriz, fakat gelecek nesillere, kendi fena itiyadlarımızı (alışkanlıklarımızı) aşılamaya hakkımız yok. Nasıl, farzıma hal halk alışmıştır diye esrar tekkeleri açamazsak, devlet radyolarında da ağlayan inleyen nağmeler yayamayız.
    --spoiler--
    0 ...
  39. 21.
  40. nasıl bir masadır ki koca ülkenin kuruluşuna vesile olmuştur.
    bugün "tayyeap ve cami minberi" gibi kurulu devletin din devleti
    haline getirilmesinden evladır.
    0 ...
  41. 22.
  42. Bununla neden bu kadar ilgilendigimiz gercekten ne kadar cahil oldugumuzu ortaya koyuyor. Atatürk'ün en nihayetinde insan oldugunu düsüncek olursak normal bir hadisedir. Düsmani denize yigdikdan sonra bi büyük rakiyi sonuna kadarda hak etmistir lider kisidir. insanlarin isledigi sevaplar ve günahlar kendisini baglar. Atatürk'ün kuran yirtmasi, dansöz oynatmasi, icki icmesi ve dinsizligiyle bu kadar ilgilencegimize, yaptiklariyla ve stratejisiyle ilgilenmis olsaydik, bu gün canakkale'yi anzaklardan cok türk gencligi ziyaret ederdi ve bilirdi. Ayrica canakkale Türkiyede bulunmakta.

    Edit: bu entrynin neden eksilendigini anlamis degilim, eksileyen zat lütfen beni bilgilendirsin. cahil derken sanirim kendisini desifre ettim..
    1 ...
  43. 23.
  44. içkinin haram olduğunu bilmek ve bunu içmenin sadece içeni ilgilendirdiğini de bilmekle kimsenin bunu aşağılama malzemesi olarak kullanmaması gerektiğinin zihniyetini taşımakla birlikte zaman zaman doğru olanın bu mu olduğunu düşündürür.

    Eğer bir insan içki masasında oturup hürriyetini koruyarak cumhuriyeti kurabiliyorsa
    buna rağmen,
    camiye gidip yaygara yapa yapa kuran okuyan ve ülkeyi esaret altına sokmaya çalışan kişiye göre daha mantıklı iş yapıyordur,

    eğer bir insan içki masasında oturup devrimler yapabiliyor ve en zor dönemde bunu halka kabul ettirebiliyorsa
    buna rağmen,
    çağdaşlık adı altında gençleri köreltip var olan ilkeleri kötü gösterip başkalarının elinde oyuncak olmaya özendiriliyorsa

    bir insan halkı ülkesi milleti için koca dünyaya kafa tutup dünyanın tarihine imzasını çakıyorsa
    buna rağmen
    göstermelik one minute ile asıl dostunun çakılmasını istemeyip ülkeyi peşkeş çektiğinin altına imzasını çakıyorsa,

    varsın rakı sofrası olsun,
    içkinin haram olmasının nedeni kendine ve başkasına zarar verme ise,
    atam sen içmişsin ama, ne kendine ne de başkasına zarar vermişsin...
    ibadetin sevabı da kendine ve başkalarına iyilik etme ise,
    sen göze sokmak için yapma kardeşim ibadet falan...

    çıkarılacak sonuç şu ki; rakı da ibadet de yanlış insanlar tarafından kullanılıyorsa zarar verirmiş....
    0 ...
  45. 24.
  46. ve o masadan arta kalan rakı şişeleri şakirtlerin münasip... diye devam eden cümle.
    1 ...
  47. 25.
  48. mustafa kemal'in devrimlerini tartışmaktansa, insanların özel hayatını didikleyecek kadar aşağılaşanların takıldığı konu.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük