Önce Mason localarının kapatılması meselesini ele alalım. Mason locaları kapatıldı mı yoksa kapandı mı? Anti-Mason cepheye göre kapatıldı, Masonlara göre ise uyumaya bırakıldı.
Elimizde birkaç rivayet var. Eski Van milletvekili ibrahim Arvas a göre Atatürk ün hayatta sevmediği iki zümre vardı: Dönmeler (Sabetaycılar) ve Masonlar. CHP Grubu na talimat göndererek Masonluğun yasaklanmasını isteyen Atatürk, onu kökü dışarıda olduğu için kapattırmıştır bu rivayete göre. Hatta locaları kapatılmasın diye Masonlar tarafından kendisine Meşrık-ı Azamlık teklif edince küplere binip ;Cehennem olun gidin Yahudi uşakları. Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi; sizin gibi bir cıfıt Yahudiye uşak mı olacağım?; demiştir.
Atatürk sahiden de Arvas ın dediği gibi Masonları kovdu mu? Bilmiyoruz. Ancak diğer rivayetlere bakılınca bu tehditvari sözün hatırat sahibi tarafından eklendiği veya en azından abartıldığı belli oluyor.
ikinci rivayet, kendisi ileri dereceden bir Mason olan Atatürk ün doktoru Mim Kemal Öke ye ait. Öke bir seferinde Atatürk e Masonların başına geçmesini teklif etmiş. Ancak Atatürk mealen, Masonluğa girmeyeceğini çünkü prensiplerini başkalarının koyduğu hiçbir işe girmediğini söylemiştir.
Lakin bu konuşmada ilginç bir nokta var. Öke nin, Masonluğun ideallerini soran Atatürkü e verdiği cevap, onların Cumhuriyetinkilerle birebir örtüştüğü şeklindedir. Bunun üzerine yanlarında bulunan bir zat, Madem aynı ideallere sahibiz, öyleyse neden Masonluk diye ayrı bir cemiyet var? sorusunu sorar haklı olarak. işte locaların gerçek kapanma sebebini bu kritik sorunun içeriğinde aramak gerekiyor.
HALKEVLERi VARKEN...
Çünkü Mason Üstad-ı Azamı Celil Layiktez in bir ifadesi var ki, Mason cephesinin uyuma eylemini nasıl yorumladığını pek güzel sergiler. Masonlara göre, CHP ve Halkevleri zaten Masonik idealleri benimsemişlerdi. Dolayısıyla kendilerine ihtiyaç kalmamıştı. Artık gönül rahatlığıyla uykuya dalabilirlerdi.
Toparlarsak, kapanma olayının şu sırayla gerçekleştiği anlaşılıyor:
Mason localarından duyulan rahatsızlığın Atatürk ün yönlendirmesiyle Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt a duyurulması; Bozkurt un CHP Grubu nda Masonluğu eleştirmesi; mesajı alan yüksek dereceli Masonlardan içişleri Bakanı Şükrü Kaya nın harekete geçerek 33. dereceden Masonları toplantıya çağırması ve kendileri kapatmazsa locaları devletin kapatacağını bildirmesi; nihayet 8 Mason üstadın tüm locaları kapatması ve bütün mallarını Halkevleri ne bağışlaması.
Ancak yakalanması gereken ince bir nokta yatıyor burada. TC 1935 te, Cumhuriyet öncesine ait sivil kalıntıları ortadan kaldırmak için kolları sıvamış, bütün yolların partiye çıkacağı ve faaliyetlerin onun şemsiyesi altına alınacağı bir sürecin düğmesine basmıştır. CHP bayrağındaki 6 okun sembolize ettiği prensipler zaten olmuş ve olması muhtemel her türlü fikri temsil etmiyor muydu? O halde başka kurumlara ve derneklere ne gerek vardı?
Ancak devlet, bu hükümet dışı kuruluş ve dernekleri kapatmıyor, kendilerini feshetmelerini istiyordu. işte Türk Ocakları ve Kadınlar Birliği bu yöntemle kendilerini feshetmişti. Şimdi sıra Mason localarına gelmiş, önden haber uçurularak kapılarına kilit vurmaları istenmişti. Onlar da uyumayı tercih etmişlerdi. Velhasıl devlet-parti bütünleşmesi dediğimiz olayın başladığı yıldır 1935.
Şimdi asıl sorumuzun cevabına gelebiliriz.
Her ne kadar 5 Nisan 1998 tarihli New York Times ta yayınlanan Masonlar listesinde Atatürk e yer verilmişse de, bugüne kadar ikna edici resmi bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Kaldı ki, Atatürk ün, kendisine defalarca yapılan Mason localarının başına geçme (Meşrık-ı Azam olma) tekliflerini geri çevirdiğini de biliyoruz.
Ancak Orhan Koloğlu nun, Atatürk ün Masonluğa girdiğini kanıtlayacak hiçbir belge veya tanıklık olmadığı tezi tartışmalıdır. Bazılarının zannettiği gibi, Atatürk ün Masonluğa özel olarak alerjisi yoktu. Nitekim daha çok gençken Masonluğa girdiğini bir tanıktan öğrenebiliyoruz.
MASONLAR BENi SIKTI
Atatürk ün Uşağı idim adlı hatıratında Cemal Granda ya göre Atatürk, bir izmir gezisinde söz Masonluktan açılınca herkesi şaşkına çeviren bir hatırasını anlatmıştır. Aktarıyorum:
Bir zamanlar ben de mason olmuştum. Bir gün bir arkadaşım beni alıp Beyoğlu ndaki Mason cemiyetine götürdü. Daha ne olduğunu bile anlayamadan kendimi cemiyetin içinde buldum. Mermer merdivenlerden büyük bir salona indik. Orada yüzlerini göremediğim bir takım kişiler vardı. Bizi buyur edip oturttular, kahveler sundular, hal hatır sordular. Orada fazla kalmadık, tekrar merdivenlerle daha da aşağı indik. Bir öncekinden daha geniş salonda bulduk kendimizi. Salonda büyük bir kalabalık toplanmış, kılıçlı bir tören yapılıyordu. Bu işleri daha önceden bildiğini anladığım arkadaşım beni kolumdan tutmuş, durmadan ne yapmam gerektiğini anlatıyordu. Kılıçların arasından geçip kutsal bir kitaba el bastık. Bütün bunlar olup bittikten sonra dışarı çıktık. içeride çok sıkılmıştım. Bu olaydan sonra bir daha ne o binaya gittim, ne de oradakilerle karşılaştım. Şimdi gitsem, arasam o binayı belki de bulamam. işte benim masonluğum bundan ibaret...;
Anlaşılan, Atatürk gençliğinde merak sonucu veya arkadaşlarının etkisiyle Masonluğa girmiş ve yemin etmiştir. Ancak yine aynı metinden, sonraki yıllarda Masonluğa olan ilgisini kaybettiğini öğreniyoruz. Nitekim Zeynel Besim Sun adlı Masonun Dün ve Bugün dergisinde (Sayı: 10) yayınlanan hatırasında Atatürk ün Masonluk etrafında koparılan tartışmalar üzerine Kapatalım da kurtulalım dediğini okuyoruz. Atatürk Mason olsaydı bunu kesinlikle diyemez ve locaları kapattırmazdı.
Sonuç: Masonluğun yasaklanması Atatürk ün Masonluğa özel bir husumeti olduğunu göstermediği gibi, gençliğinde bir vesileyle Masonluğa girmiş olması da onun Mason olduğunu göstermez.
Asker, başbakan, kuramcı...
MasonluĞun yasaklanmasında en aktif rolü oynayanlardan CHP Genel Sekreteri Recep Peker (1888-1950), Cumhuriyet in yerleşmesi için yer yer Atatürk ten bile daha tavizsiz ve katı davranmasıyla meşhurdur. Bu sert asker tavrını (ki kendisi asker kökenlidir), üniversitelerde verdiği inkılap Dersleri nde teorileştirilmiştir de. 1935 ortalarında CHP Genel Sekreterliği ni devleti de yutacak hale getirmek için ciddi arayışlara girmiş bulunan Peker, Türk Ocakları ve Kadınlar Birliği gibi kökeni Meşrutiyet yıllarına dayanan sivil oluşumları kapatıp parti bünyesine almak için uğraş vermiştir. Mason olmak için başvurduğu, fakat kabul edilmediği için locaları kapatmaya kalktığı iddiası, bir Mason propagandası olmalıdır. Peker in asıl derdi, dönemin faşist yönetim modelini Türkiye ye taşımak ve devletin kadir-i mutlaklığını toplumun her noktasına nüfuz ettirmekti.
Kaderin cilvesi: 13 ay süren başbakanlığı (1946-1947) çok partili dönemin ilk hükümeti olmuştur.
Türkiyedeki tüm dernek tarikatlar kapatılmış ama mason locaları kapatılmamıştır. Halkın tepkisinden çekinen TBMM mason localarını kapatma kararı almış fakat bu karar içerden sızdırıldığı için mason locaları tüm gelirini ve mal varlığını çeşitli kuruluşlara devretmiştir.
Bu devir işlemi localar serbest kaldığı zaman tüm mal varlığını geri alma hakkını doğurmuştur.
Böylece dini veya siyasi tüm derneklerin tüm mal varlığı hazineye giderken masonlarınki güvence altında yıllarca sotede beklemiştir.
Atatürk masonlara hiç bir yaptırım uygulamamıştır.
Atatürk türk mason localarını kapattırmamış aksine onları tatil ederek onların korunmasını sağlamıştır. Atatürk, 1926 yılında Fikret Takiyiddin vasıtası ile Türk Masonlarına gönderdiği: Ben, Mussolininin yaptığı gibi sizin takibata uğramanıza izin vermeyeceğim sözünü 9 yıl sonra, 1935de tutmuştur. Masonluğu ve masonları takibata uğratmamayı başarmıştır. Türk Masonluğunu, karşıt güçlerin dayanılmaz saldırılarına karşı, kendi kendilerinin faaliyetini tatil etmesi gibi, uygar bir davranışla korumuş ve yasa ile kapatılmayı önlemiştir. Herhalde, masonluğun yasayla kapatılıp yasaklanması ve mal varlığına el konularak kamulaştırılması, çok zor çözüm getirilebilecek bir çözüm olurdu. Sonuç olarak, Atatürkün masonluğu tenkil anlamında kapattırmadığı; tersine, kendi kendilerine faaliyetlerini tatil etmelerini sağlayarak, dönemin siyasi şerrinden koruduğu ve kurtardığı özellikle vurgulanmalıdır.
insanlar o kadar cahil ki; masonluk deyince şeytan tahtı dünyaya indi sanıyorlar. muhammed ve islam neyse masonluk ve xxx, yyy şahıslarıyla özdeşleşme aynı durumdur hiçbir farkı yoktur.
mason dediğin bir din, bir tarikat, bir cemaat türünde bir oluşum olabilir. islam, hristiyanlık, yahudilik ne peki? çok mu farklı sanıyorsunuz? biçimsel olarak aynılar ama şekilsel olarak farklı olabilirler. kutsallık/din açısından farkları var o da temelde aynı kapıya çıkıyor çünkü masonlukta da deistlik ve semavi dinlerle iç içe geçmiş oluşumlar bulunabilir.