atatürk e yapılan inanılmaz bir hakaret ve bunu yapanlar sözde atatürkçüler. ulusalcı mütüngde açılan bez afişte atatürk ve lenin resimleri yanyana basılmış ve müttefik denilmiş, şaşırmışlıgın ve kendi fikrinde bir lider yaratma projesinin son ve inanılmaz halkası.
ankaranın şu ya da bu caddelerinde eylem yapan bir takım rus uşaklarının içinde bulunduğu davranıştır.
Atatürk'ün mantığı : köylü milletin efendisidir
Lenin'in mantığı : insanlar hayvanlar gibi eğitilmelidir. baskı rejimi ile birlikte yıldırılıp bu insanlara istediğinizi yaptırabilirsiniz.
şunu çok istiyorum. lenin gibi insanları fırınlarda yakan bir zalimin, şeytanın, fikirlerini savunanlar keşke onun yurdunda yaşasalar. insanlar onun rejimini müzikli eğlencelerle kutlamışlardı. sonunda ise katliamlar, vahşetler...
müttefiklik olgusunu karşılıklı çıkar işbirliğine dayanan bir durum olarak tanımlarsak aksi söylenemeyecek bir durumdur.
sscb ve lenin ulusal kurtuluş hareketlerine yükledikleri misyon gereği atatürk ve bağlamında türkiye ile geçicide olsa bir müttefiklik yaşamışlardır. fakat denildiği gibi karşılıklı çıkar ilişkileri çerçevesinde.
burada absürd olan elbetteki bu anın bayraklaştırılması ve daim sanılması. bir absürdlük daha varki aynı dönemde işgalci ingilizler, fransızlar ve italyanlarla da geçici benzer durumlar sözkonusudur. örneğin yunan işgal kuvvetlerinin kovulması esnasında fransızların silah yardımlarını da aynı kategori içerisinde görebiliriz.fakat müttefiklik olgusundan kader birliği anlıyorsak bunu en iyi osmanlı-alman müttefikliğinde aramak gerekir. osmanlı-macar ve alman müttefiklerinin çıktıları dünya avından avlanıp gelmeleri konuya en iyi örnektir.
sorun burada dönemselliklerin değil baki olanların öne çıkarılmasıyla çözülebilir. bu durumda atatürk ve çörçil daha sıkı müttefiktir dersek ne olur acaba?
Lenin'in ve rus subayların Atatürk'e kurtuluş savaşı sonrası ve savaş esnasında yaptığı yardımları bilen ve bu nedenle taksim meydanındaki anıt'ta atatürk'ün isteği üzerine atatürk'ün arkasında 2 rus subayının heykellerinin olduğunu bilen zavallılardır.
Çünkü, Kurtuluş Savaşı'nda dünya bize silah doğrultmuşken, bize destek veren Sovyetler'in "apoletli elçileri"ydi onlar... Frunze, 1921'de TBMM kürsüsüne çıkmış, Rus halkı adına, Sakarya Zaferimizi kutlamıştı. Voroşilov ise, "silahsa silah, paraysa para, isteyin verelim" demek için, savaşın en zorlu günlerinde Ankara'daydı.
Atatürk, onları unutmadı hiç.
*
Diyeceksiniz ki, e-ee?
E'si şu...
Taksim Meydanı'yla ilgili ne zaman bir tartışma olsa, aklıma geliverir Voroşilov ile Frunze... Çünkü, Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda heykelleri var onların... Bizzat, Atatürk'ün emriyle dahil edildiler, Anıt'taki figürler arasına... 1928'den beri orada, Taksim'in göbeğinde, Atatürk'ün hemen yanıbaşında duruyorlar.
--spoiler--
ergenekon operasyonun karşı olmaları manidar olan fntstik fikirli gruptur. nedense cumhuriyet mitinglerinde taşıdıkları ve sessiz kalınan pankartlar bugün ergenekon operasyonu ardından başkanı tutuklu bulunan add tarfından istenmez olmuştur.
Ayrica Ataturk ile Lenin'in muttefik olamayacagini dusunmek -hadi cahillik demeyelim- Reel Politik bilmemektir. Reel politik'i aciklayan akimlara gore (...) Dis politika perspektifinden bakildiginda; devletler cevrelerini, kendileri icin koyduklari amaclara uygun hale gelecek sekilde degistirmeye calisirlar. yapisal perspektiften bakildiginda ise devletler cevrelerini sistemin ellerine verdigi kartlari en iyi sekilde kullanmalarini saglayacak sekle getirmeye calisirlar. *** . Bu noktadan hareketle; yani basinda emperyalist batiya savas acmis Bir Sovyet Rusya ve onun kurucusu Lenin, ayni dusman ile savasmakta olan, savasini zafer ile bitirdikten sonra ayni emperyalist gucler karsisinda varolma mucadelesi veren genc Turkiye Cumhuriyeti ve onun kurucusu Ataturk icin elbette muttefik olacaktir. aynisi sinirlarinin hemen otesinde savastigi emperyalist guclerin adeta bir ussunu bulmak istemeyen Lenin icin de gecerlidir. Dolayisiyla donemin konjonkturu ve stratejik cikarlar gozonune alindiginda Lenin ve Ataturk'un muttefik olmasi sasilacak bir sey olmanin otesinde adeta bir zorunluluktur.
eksileyen romantik kardesim icin edit: eksile ama "altina iki kelime oyle degil soyle" diye karalayiver elinden dilinden geliyorsa.
müslüman buhara hanlığının gönderdiği yardımların nasıl bolşevik yardımına dönüştüğünü, ilk komünistlerden mustafa suphi'nin trajik hikayesini ve cumhuriyetin ilk yıllarına ait diğer pek çok konuyu bilmeyen ve fantezi dünyasında yaşayanlardır.
aslında lenin'in ölene kadar altı ok rozetiyle dolaştığını bilmeyen cahillerin kullanabileceği bir ifadedir. *
edit: sehven yazılmış olan kazan hanlığı ifadesi buhara hanlığı olarak değiştirildi. kendieri basıp kendilerinden başka kimseye satamadıkları marjinal sol dergilerdeki masallara kanan wikipedia komünistlerine duyurulur.
-----alıntı-----
Kurtuluş Savaşı'na gerçek anlamda para desteği, 100 milyon altın ruble gibi bir meblağı verme çabası Buhara Halk Cumhuriyeti'nden gelmiştir. 1873'ten Sovyet hükümeti tarafından istiklalinin tanındığı 1918 yılına dek Çarlık Rusyasına bağlı, yarı müstakil devlet konumunda olan Buhara o dönemde Türkistan'ın en zengin Hanlığı idi. Ticari faaliyetler sayesinde Buhara Hanlığı büyük bir zenginliğe ve altın rezervine sahip olmuştu [25] . Bu zenginlik sayesinde Buhara emiri Petersburg'da büyükçe cami yaptırabilmiştir [26] . Kızıl Ordu tarafından 2 Eylül 1920'de yıkılan Buhara Hanlığı'nın yerine 6 Ekim 1920'de Buhara Halk Cumhuriyeti ilan edilmesinden [27] sonra, Buhara Halk Cumhuriyeti'nin Osman Kocaoğlu başkanlığındaki temsilcileri Moskova'ya giderek Lenin ile görüşme yaparlar.
Bu görüşmede Buhara heyeti, Lenin'e Türkiye için 100 milyon altın ruble yardım vermeyi taahhüt ederler. Heyet Buhara'ya döndükten sonra, bu konu parlamentoda oylanır ve Türkiye'ye yardım tek itiraz sesi yükselmeden oy birliği ile kabul edilir. Vaat edilen 100 milyon altın da en kısa zaman zarfında Moskova'ya ulaştırılır [28] . Bu teslimat konusunda elimizde herhangi vesika yoktur. Ancak Türkistan'da o devrin olaylarını yaşamış şahsiyetlerden ve Türkistan tarihi mütehassısı Z. V. Togan [29] ve Türkistan'daki esir Osmanlı subaylarından Raci Çakıröz [30] bu yardımın yapıldığını teyit etmektedir. Ne yazık ki bu yardım hedefine ulaşmamıştır. Sovyetlerin Türkiye'ye Eylül 1920 ile Mayıs 1922 tarihleri arasında yaptığı nakdi yardımlar da Buhara Cumhuriyeti'nin teslim ettiği 100 milyon rublenin çok altında, 11 milyon ruble civarındadır [31] .
- kaynaklar:
[25] Stephane A. Dudoignon, "Orta Asya'da Siyasal Değişmeler ve Tarihyazımı, Tacikistan ve Özibekistan 1987-1993", Unutkan Tarih Sovyet Sonrası Türkdilli Alan , (Haz. Semih Vaner), istanbul 1997, s. 115.
[26] Kurat, s. 425.
[27] Buhara Halk Cumhuriyeti 19 Eylül 1924'te Moskova'ya muhalif güçler temizlenerek Buhara Sosyalist Cumhuriyeti ilan edilinceye kadar, milli güçler tarafından Moskova'dan bağımsız bir şekilde idare edildi. Bu konuda bkz. i. Yarkın, "Buhara Hanlığı'nın Sovyet Rusya Tarafından Ortadan Kaldırılması ve Buhara Halk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu", Türk Kültürü , sayı 76, Ankara, Şubat 1969, s. 297-303; B. Hayit, Türkistan Rusya ile Çin arasında , s. 264.
[28] Yakın Tarihimiz , 3 Mayıs 1962, Cilt I, sayı 10, s. 292-293; N. Öktem, "Osman Kocaoğlu'nun Ardından", Türk Kültürü , Eylül 1968, sayı 71, s. 878; M. Saray, Milli Mücadele Yıllarında Atatürk'ün Sovyet Politikası , istanbul, 1984, s. 55-57.
[29] Z. V. Togan, Hatıralar , istanbul, 1969, s. 363.
-----alıntı-----
bolşevikler bu millete 89 milyon altın ruble kazık atmış olmalarına rağmen müttefiklerimiz imiş! *
söz konusu haberdeki fotoda atatürk-lenin afişini yapanlar halkın kurtuluşu adı altında faliyet gösteren bir oluşumdur. halkın kurtuluşu böyle bir şey yapmış olabilir, bu onların sorunu ama burada "tühh atatürk'e hakaret bıdı bıdı" şeklinde ötenler, atatürk'e edilen onca hakareti görmezden gelip de şu neydüğü belirsiz halkın kurtuluşu afişine takılmalarıdır. ha bir de haberin kaynağına bakmak gerek, samandolu! zaten samandolu'nun bunu çarpıtıp tüm atatürkçülere yıkmasa şaşardım. samandolu kendinden bekleneni yapmıştır. ee tabii sözlükteki samandolular da durur mu hemen atağa geçmiş: "atatürk yapılan hakaretmiş" şeklinde ötmeye başlamışlardır. hadi ordan bee şark kurnazları...
bu arada kimler kimlerin elini eteğini öptü bu alemde, kaç kere boy boy fotolar yayınlandı gazeteler de ama samandolu ve onun saman kafalıları bunu hep görmezden geldiler.
sonuç: halkın kurtuluşu topluluğu atatürkçüleri temsil edemez. halkın kurtuluşu sadece bu dalgandan kendine bir şeyler yontmaya çalışan bir oluşum olup, zaten kendileri de atatürk ile atatürkçülükle alakaları yoktur. ha bu afişleriyle de samadoluluların eline güzel malzeme vermişlerdir.
zamanın da atatürk sovyet rusaya ile antlaşma vs. yapmıştır ama bu atatürk'ün ve onun fikriyatının sosyalist olduğunun kanıtı değildir; atatürk sadece sovyet rusya ile değil aynı zaman da sadabat paktını yapmıştır, kutuluş savaşı sırasında afganistan ile antlaşma yapmıştır vs. vs. herşey denge için yapılmıştır, taraf olmak için değil çıkar için yapılmıştır.
ayrıca, atatürk'ün komünizm hakkında görüşleri bellidir!
afişin kimlerin taşıdığının linkini vereyim de tam olsun:
edit: ha biraz araştırılsa idi olay ortaya çıkardı. zira bu mitinglerde şu afişi taşıyan halkın kurtuluşçuları yine o mitinglere katılan çoğunluk tarafından dışlanmışlardır, hatta ankara'daki mitingde de tartışma çıkmıştır bu afiş yüzünden. ama samdolucular buna bakmaz. onlar sadece görmek ve düşünmek istedikleri gibi yazar çizerler. adı üzerinde samandolu!
--spoiler--
Komünist düşünce hareketi ilk olarak Rusya'da meydana geldi. Rusya'da komünist hareketin başında Wladimir Lenin bulunuyordu.
1914 yılında ikinci Dünya Savaşı'nda iki milyona yakın insan kaybeden Rusya'da oluşan siyesi otorite boşluğundan faydalanan Bolşevikler (yani Lenin yanlıları) orduyu ve halkı kandırarak yanına almak suretiyle iktidarı ele geçirdiler. Burada özellikle kandırılma ifadesini kullanmak istiyorum çünkü komünist rejimden en büyük zararı yine Bolşeviklerin yanında yer alan halk ödemiştir. Üç yıl sürecek kanlı çatışma böylece başlamış oldu.
Bolşevikler Kızıl Orduyu örgütlediler ve aleyhlerinde olan herkese eziyet ettiler ve öldürdüler. Kendilerine destek vermeyen kentleri yakıp yıktılar. Lenin kendilerine muhalif olan herkesin idam edilmesi emrini verince 10 000 civarında Rus işkencelerle idam edildi.
Ünlü Rus Yazar Maksim Gorki bu konuda şunları söylemektedir;
Tombow'da komünistler tutsakları sol el ve sol ayaklarından toprağın bir metre yukarısındaki ağaçlara demir yolu çivileriyle mıhlıyorlardı. Sonra da bu insanların acı çekmesini zevkle izliyorlardı. Bir esirin midesini açıp, küçük bağırsağını alıyorlar ve bir ağaca çiviliyorlar ardından bağırsağın çözülmesini izliyorlardı. Yakaladıkları görevlileri soyup omuzlarından itibaren derilerini yüzüyorlardı.
Orlando Figes; A People's tragedy 1997 Penguin Books, s775
Komünist vahşet daha yeni başlıyordu.
LENIN YAPIMI KITLIK
Lenin 1918 yılında aldığı bir kararla zaten sefalet içinde yaşayan Rus Halkını çok daha büyük bir sefalete sürükledi. Özel mülkiyet ortadan kaldırılacak, köylülerin mahsullerine devlet tarafından el konacaktı.
NOT: Halka özel mülkiyet hakkının tanınmaması komünist rejimin temel esaslarından biridir. (Bu uygulamanın hatalı olduğunu anlayıp sonradan özel mülkiyete geri dönen komünist devletler aslında uygulamanın mantık olduğunun ispatı olmuşlardır.) komünist rejimde halk kendisi de dahil her şeyi ile devletin malıdır. Böylece devlet önünde herkes eşittir. Zengin, fakir kavramı yoktur. Tek zengin vardır. O da devletin ta kendisidir. Halk sadece devlet adına çalışır. Devlette kendi malı olan halka bakar. Bu komünizmin temel felsefesidir.
Köylülerin mahsulleri ve hayvanları silah zoruyla toplanmaya başladı. Direnmek isteyenler en vahşice yöntemlerle susturuldu.
1922 yılında bölgeye giden bir müfettiş uygulamaları şöyle anlatmaktadır;
Zoralım birliklerinin haksız uygulamaları akıl almaz boyutlara ulaştı. Tutuklanan köylüler sistematik biçimde soğuk hangarlara kapatılıyor, kırbaçla dövülüyor ve ölümle tehdit ediliyorlar. Teslim etmeleri gereken kotayı tamamen dolduramayanlar; elleri kolları bağlanıp, çıplak bir şekilde köyün ana caddesi boyunca koşmaya zorlanıyor ve sonrada soğuk bir hangara tıkılıp, bayılana kadar dövülüyorlar.
Rusya Çağdaş Tarih Belg. K. Ve i. Merkezi 17/87164, 76/3/237
Lenin 1920 yılında, zoralımlara direnen köylere korkunç bir ceza verdi. Bu köylerin sadece mahsulleri değil ellerindeki tohumlar da toplanacaktı. Tohumların toplanması zaten kendi kendilerine zor yeten köylülerin artık yeni mahsul üretemeyecekleri anlamına geliyordu. Yiyecek hiçbir şeyleri kalmayacaktı. Bunun sonucunda kıtlık başladı. 1921, 1922 yıllarında Rusya sınırlarındaki 29 milyon insan kıtlıkla pençeleşti. 5 milyon insan açlıktan kıvranarak can verdi.
Lenin ise tüm bu vahşeti keyifle izliyordu. Ona göre kıtlık son derece faydalıydı. Bu sayede insanların Allah'a ve dine olan inançlarının kırılacağını ve komünizme boyun eğeceklerini hesaplıyordu.
Tüm dünyaca yankı uyandıran Komünizmin Kara Kitabı adlı eserde bu şeytanca düşünce şöyle anlatılır;
Arkadaşlarından birinin hatırladığına göre Lenin açlığın birçok olumlu yanlarının olduğunu açıkça ifade etmekten çekinmiyordu, şöyle diyordu;
Açlık bizi amacımıza yaklaştıracak ve kapitalizm sonrası aşama olan sosyalizme ulaştıracak. Açlık sadece Çar'a değil Tanrı'ya olan inancı da yok edecek.
Komünizmin Kara Kitabı, sy. 165
Lenin 19 mart 1922'de bir mektupta da şöyle diyordu;
Durum bizim lehimize. Yolların yüzlerce, binlerce cesetle dolu olduğu tam da şuan, kilisenin mallarına yaman, acımasız bir enerjiyle el koyabiliriz ve dolayısıyla da koymalıyız. Sadece açlıktan kaynaklanan ümitsizlik kitlelerde bize karşı hoşgörülü davranışlara yol açacaktır veya en azından bize karşı yansız olabilirler.
Rusya Çağdaş Tarih Belgeleri Krm. Ve inclm. Merkz. 2/1/22947/1-4
Bu arşivleri yıllarca araştıran tarihçi Richard Pipes ise yazdığı (Unknown Lenin) Bilinmeyen Lenin kitabında şu sonuca varır;
Lenin insanlığın geneli için küçümseme dışında hiçbir his beslemiyordu, insanların onun için hiçbir anlamı olmadı. Kitlelere bir demir işçisinin metal cevhere davrandığı gibi davranıyordu.
Richard Pipes; The Un Known Lenin, Yake University Press, s. 10
--spoiler--
Bu zihniyet ile ulu önder mustafa kemal atatürk'ü yan yana getirenlere lanet olsun. bir de lenine...
bir tanesi de turkiye'nin en itibarli siyasi tarih uzmani Oral Sander'dir efendim. Bakiniz Imge Kitabevi'nden cikan Siyasi Tarih isimli kitabinin 100 ve 101'inci sayfalarinda hocamiz ne demis.
sovyetler birligi ile kurtulus savasi'ndaki yakin iliskiler Cumhuriyet kurulduktan sonra da ictenligini korudu ve lozan'dan kalan sorunlarin cozumunde batili devletlerin turkiye'ye karsi davranislarinin etkisi altinda gelisti. Ingiltere ve Milletler Cemiyeti'nin Musul sorununda tutumlari ve ingiltere'nin 1925'te dogu ayaklanmasini kiskirtmasi, Turkiye'yi sovyetler birligi'nin destegini arama yonune iterken, Sovyetler birligi de ayni yil imzalanmis bulunan Lokarno Anlasmalari'ni kendisine yonelik duzenlemeler olarak yorumlamis ve bunlarin sonucu olarak iki devlet arasinda 17 Aralik 1925 tarihinde bir "tarafsizlik ve saldirmazlik anlasmasi" imzalanmistir. Bu anlasmaya gore iki devlet birbirine saldirmayacak, bu taraflardan biri saldiriya ugradigi takdirde digeri tarafsiz kalacak ve taraflar birbirlerine yonelik siyasal duzenlemelere girmeyecekti. Ayrica taraflar ucuncu devletlerle siyasal nitelikte antlasmalar imzalamadan once birbirlerine danisacaklardi.
Bu noktadan sonra turkiye ile sovyetler birligi arasindaki siyasal iliskiler gelismis, ancak ekonomik iliskilerin gelismesi bazi engellerle karsilasmistir. Bir kere ic savastan yeni cikmis olan Sovyetler Birligi kendi ekonomik kalkinmasiyla mesgul olmaktaydi ve bu yuzden turkiye'nin ekonomik ihtiyaclarina cevap verebilecek durumda degildi. Ayrica sovyetler birligi turkiye'nin ihrac etmek istedigi mallari almiyordu. Ustelik moskova'nin bazi onemli turk kentlerinde ticari temsilcilikler acmak ve bunlara ulke disi haklar tanimak istemesi, turk hukumetini tedirgin ediyordu.
Ekonomik ve ticari iliskilerin dusuk bir duzeyde kalmasina ragmen, turk-sovyet siyasal iliskileri gelisti. bunun ornekleri soyle siralanabilir: Turkiye'nin katildigi ilk uluslararasi konferans olan Cenevre Silahsizlanma konferansinda (1928) turk heyeti sovtetler birligi'nin "topyekun silahsizlanma" konusundaki tezini desteklemistir. Briand-Kellogg Pakti'ni bir an once yururluge sokmak icin, Sovyetler birligi'nin sinir komsusu oldugu devletlerle yaptigi Litvinov Protokolu'ne 1928 yilinda ilk katilan devletlerden biri turkiye olmustur.
1923-1930 doneminde turk-sovyet iliskileri dostanedir. ancak lozan'dan kalan sorunlarin teker teker cozulmesi sonucu, turkiye'nin batili devletlerle iliskilerini normallestirmesi ve 1930'dan sonra italya'nin turkiye icin buyuk bir tehdit unsuru olmasiyla, sovyetler birligi bu tarihten sonra turkiye'nin dis politikasinda dayandigi tek buyuk devlet olmaktan cikacaktir.
--spoiler-- *
"Türk aleminin en büyük düşmanı Komünizmdir, her görüldüğü yerde ezilmelidir" kimin sözüdür acaba.
son dönemde kuş mu deve mi oldugu belliş olmayan durumlar türemeye, herkes atatürk ü kendi görüşünün savascısı yapmaya çalışıyor, yüzü kızarmayan yalçın küçük teke tek te atatürk e yaptıgı hakaretleri kabul etti, sivas kongresinde mandacılıgın oybirligi ile alındıgını söyledi, atatürk ü güc karşısında boyun egen bir korkak, gücle işbirligi yapan bir işbirlikci ve karakter açısından da kıstırılmıs bir ruh hali ile her türlü kötülügü yapabilir bir kişi olarak gösteren yazılarını evet ben yazdım dedi, pkk yı kemalist yaptıgını söyledi bununla ögündü, pkk ya dersler verdigini kabul etti, apo zaten kardeşi, bununla ilgili 5 yıl içerde yatmıslıgı var, ama dön gel yine kemalist ve cuntacı, şimdi bu adama bakınca pkk acaba pkk da devlete mi çalışıyor diye salakca bir kanı dogabilirdi 35 bin şehit vermese idik, apoya sayın demek suc kardeşim demek cuntacılık nasıl ülke nasıl karikatür tipler bunlar.