ayrica sole bir anisi vardir:
mustafa kemal ataturk arkadaslariyle sohbet ederken sormus:dunya da en iyi insan kim?
arkadaslarindan biri-sizsiniz pasam
m.k.a-hayir
-enver pasa
m.k.a-hayir
-kanuni sultan suleyman
m.k.a-hayir
-fatih sultan mehmet
m.k.a-hayir
-peki kim pasam?
m.k.a-hz.muhammed
bu anisi edebiyat kitaplarinin biten unitelerin arkasin da yaziyordu.
Gökten indiği sanılan kitapların doğmaları
Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. M. Kemal
Kaynak: Söylev ve demeçler, cilt 1, s 389. (1 Kasım 1937deki son meclis konuşması)
"Suçlu Allahın dinidir."
Kralların ve padişahların istibdadına (baskılı yönetim), dinler mesnet olmuştur. M. Kemal
Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, s 30.
"Kuranın yasalarını Muhammed yazmıştır."
Muhammedin koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir.
Kaynak: Atatürkün emriyle liselerde okutulan tarih kitabı (1938), 2. cilt
"Din, körü körüne bağlanmaktır."
Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur, din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir. M. Kemal
Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet inan
"Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar (!)"
Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. M. Kemal
Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet inan
"insanları Allah değil "tabiat" üretti"
Natür (Tabiat) insanları üretti, onları kendisine taptırdı da M. Kemal
Kaynak: Atatürkten Düşünceler, Derleyen: Prof. Enver Ziya
Çünkü malumdur ki, insan tabiatın mahlukudur. M. Kemal
Kaynak: Atatürkün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet inan
Onlar (Ashab-ı Kiram) aptallaştılar. M. Kemal
"Ashabım yıldızlar gibidir." Hadis-i Şerif
"Kaza ve kadere Türkler inanamaz!"
Kaza ve kader, talih ve tesadüf tabirleri Arapçadır, Türkleri alakadar etmez. M. Kemal
Kaynak: Prof. ilkan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına
"Duanın faydası yoktur." M. Kemal
"Bana dua edin." Mümin/60
Ali Kılıç (istiklal mahkemeleri savcısı, merhamet nedir bilmez)anlatıyor: Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman atatürkün önüne sırmalı elbiseler giyinmiş bir imam dikildi. Atatürk ne istediğini sordu. imam ellerini kaldırarak: Dua etmeden girilmez! dedi. Atatürk, Bu yurt askerin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu. Yoksa senin duanla değil! Çekil oradan! dedi ve imamı eliyle iterek meclise girdi.
Kaynak: Kemal Arıburnu, Atatürkten Anekdotlar-Anılar
Aynı M.Kemal yanına hocaları alıp dualarla meclisi açmıştı. Ama artık emeline ulaşmıştı. iktidarı ele almış ve içindekileri alenen dışa vurmaya başlamıştı. Zaten ileriki yıllarda binlerce hocayı asması da amacını göstermişti.
"Arapların dini Türkleri mahvetti"
Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti. Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin milli rabıtaları gevşedi; milli hisleri ve heyecanı uyuştu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammedin kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, bir arap milleti siyasetine müncer oluyordu. M. Kemal
Kaynak: Medeni bilgiler ve Atatürkün El Yazmaları, Afet inan, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara 1969, s 364-365
"Laiklik için kemalistler 600.000 ilim ehlini öldürdüler." M. Akif Ersoy
Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkilabı yapmazsak, başka hiçbir zaman yapamayız.
M. Kemal
Kaynak: Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası; Emre Yayınları, Aralık 1991, s 165.
insanlar ilk devirlerinde pek acizdi. Kendilerini koruyamıyorlar, hiçbir hadisenin de sebebini bilmiyorlardı. Kendilerini koruyacak bir kuvvet aradılar. Nihayet insanlık vicdanında bir kuvvet yarattı. O da işte Allahtır. Herşeyi ondan beklediler, ondan istediler. Hastalıktan, felaketten korunmayı hep Allahlarından istediler. Fakat modern çağlarda insan herşeyi Allahtan beklemedi. Ancak toplumdan bekledi. Her şeyin koruyucusu insan cemiyetidir. Bizi koruyan, refah içinde yaşatan toplumdur.
M. Kemal
Kaynak: Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, 1932, s 305.
Masum ve cahil insanları, yüzlerce Allaha taptırmak veya Allahları muayyen gruplarda toplamak ve en nihayet bir Allah kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir. M. Kemal
Kaynak: Türk Tarihinin Ana Hatları, 1930, Devlet Matbaası, s 220-221
insanlar, kurtçuklar gibi sulardan çıktılar en önce ilk ceddimiz balıktır. işler daha daha ilerledikçe o insanlar, primat zümresinden türediler. Biz maymunlarız; düşüncelerimiz insandır.
M. Kemal
Kaynak: Ruşen Eşraf Ünaydın, Atatürk Tarih ve Dil Kurumları, s 53.
Muhammed, iptida Allahın resuluyüm diyerek ortaya çıkmamıştır, bunu düşünmemiştir. Bu düşünce, senelerce mücadele ettikten ve fikirlerini neşreyledikten sonra kendisinde hasıl olmuştur.
M. Kemal
Kaynak: Nokta Dergisi, 17 Kasım 1985
Muhammedin peygamberliğinin başlangıcına dair birçok eski rivayetler vardır. Bunlar artık efsanelere karışmıştır. Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kuran ayetinin ne olduğu malum ve belki de mazbut değildir. Kuran sureleri Muhammede açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdi. Muhammedin söylediği sureler uzun bir devirde dini düşüncelerinin ürünü olmuştur. Muhammed, bu surelere birçok çalıştıktan ve incelemeler yaptıktan sonra edebi şeklini vermiştir. M. Kemal
Kaynak: Afet inan, Atatürkün El Yazmaları, 2000e Doğru Dergisi, 8. Sayı, s 15-16.
"Beyni sulanmış hafızlar"
Türk milleti, bir kelimesinin manasını bilmediği halde, Kuranı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. M. Kemal
Kaynak: Medeni Bilgiler, Afet inan, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1969, s 364-365.
Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar. Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.
Kaynak:Kazım Karabekir Anlatıyor, (yayına hazırlayan Uğur Mumcu), istanbul: Tekin Yayınevi. 1990. s.83-84.
Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. M. Kemal
Atatürk'ün hazırlattığı Lise II Tarih Kitabı'nda Islamiyet, Kuran Ve Muhammed Hakkındaki Bilgiler
"Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir. Bu esasları ihtiva eden cümlelere Ayet, Ayetlerden mürekkep parçalara da Sure derler. Islam an'anesinde, bu ayetlerin Muhammed'e Cebrail adında bir melek vasıtasile Allah tarafından vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur." Sayfa 90
Kuran diyor ki:
" Allahın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allahın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın." Kuran - Fatır/43.
Atatürk diyor ki:
"Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişmesini inkar etmek olur.." `Atatürk
Evet Karabekir, Arapoğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kuranı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.. Atatürk
Kazım Karabekir-Paşaların Kavgası Syf,159
"Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. isteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.. Atatürk-1926"
Bir gezisinde Atatürk, sakallı bir şıh görür.
Yanındaki valiye sorar; bu kim der.
Vali: ''efendim bu adam şıh'' der.
Sonra Mustafa Kemal Atatürk şıh ın yanına gider ve şöyle der: kişideki iman ve bir sakal boyu asla bir olmaz. Bu sakallarını en azından peygamber efendimiz(s.a.v.)in olduğu kadar kısalt.
Şıh ise peki der.
Sonra aradan zaman geçer ve Mustafa Kemal Paşa valiyi arar ve o şıhın son durumunu sorar. Fakat vali ''efendim kendisi hiç kimseye sakallarına dokunmasına izin vermedi ve sakallarında milim kısalma yok'' cevabını alır.
Ama birkaç gün sonra o şıh hazretleri Mustafa Kemal Paşa'yı ziyarete gelir ve sinek kaydı bir şekilde traş olmuş biçimde.
Sonra vali Mustafa Kemal Paşa'ya sorarki ''ama efendim nasıl olur bu adam hiç kimseye sakallarını dokundurmazdı''
Mustafa Kemal Paşa ise şu cevabı verir ''kendisini Amasya valisi olarak tayin ettim''
Sonra şıha ise şöyle der: imanın ölçüsü ile sakalın ölçüsünün bir olmadığını anlamana sevindim. Valilik meselesine gelince ''bugün bunu anlayıp sakalından vazgeçen yarın başka bir şey için vatanından vaz geçer.
atatürk ve din, kişinin kendine yakışanı giymesidir.
tiksinmek ve tir tir tirtiyor olmak esasında cahillikten kaynaklanan bir durum için söylenmiş olsa da,
düşünebilen birine söylendiği için biraz utanç yaşatmış,
amma velakin gerekli ipuçları o anda olamadıgı için biraz geç olmuştur.
bir şeyi yok sayarsan, gercekten yok oluyor senin için.
fakat gel gör ki;
ben de tam tersine,
yollananı okuyup idrak edebilmiş üstün bir zeka olarak görüyorum mustafa kemal'i.
yobazlıkla, din tüccarlığıyla bu işi yapmayacağı kesin.
ve ayrıca sanmıyorum ki mustafa kemal gibi bir adam halkını böylesine ince bir mevzuuda kandırsın.
bu da benim hissiyatım.
ve din üzerine söylediği çok güzel sözleri var.
fatullahçıları, mahmutçuları, ahmetçileri, mehmetçileri bir yana bırakalım.
hurafelerle dolu bir dini bizde kabul etmedik, edemeyiz.
kaynağa saygısızlık.
allah da peygamber de karşısındadır zaten
umarım islamı, hurafeler dini olarak görmüyoruzdur.
konuyla alakalı bir de rivayet vardır:
Hz. Peygamber'in anlattığı bir konu için kadınlardan biri, "Ey Allah'ın Resulü! Bu anlattığınız Hurafe'nin sözüne benziyor" demiş, Resûl i Ekrem de; Hurafe' nin ne olduğunu biliyor musunuz?' diye sormuş ve sözüne şöyle devam etmiştir: "Hurafe Benî Uzre'ye mensup bir adamdı; Câhiliye döneminde cinler tarafından esir alınmış, içlerinde uzun zaman kaldıktan sonra serbest bırakılmış; cinler arasında gördüğü ilginç olayları anlatınca insanlar kendisini yalanlamış ve artık onlar asılsız kabul ettikleri her söz için "Hurafe'nin sözü" demişlerdir'
ben vakti zamanında mustafa kemal'in özdeyişlerini dosyalamıştım.
din ile ilgili olanlarını buraya da yazacağım.
kaynağını yazmamışım kimse kusurabakmasın fakat, kaynağı bilinmeyen (ç)alınmış sözler değiller.
ayrıca o bahsedilen arkadasların dinsizliği küfür, hayasızlık olarak gördüklerini sanmıyorum.
ki hiçbirimiz cennette v.i.p sayılmayacağız, garantimiz yok.
kimsenin seçimlerine de karışamaz, yorum yapamayız.
« ... Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şey, Müslüman erkeğin ve Müslüman kadının beraber olarak bilim ve bilgi kazanmasıdır" »
31. 01. 1923, izmir'de Halk ile Konuşma.
kadınlı erkekli balolar düzenlemesi belki bundandır, fuhuş yaptırmamış ya, kötü bir örnek.
« "Bizim dinimiz en makul ve tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. »
31. 1. 1923 izmir'de Halk ile Konuşma.
her daim akıl ve fenne sarılmak gerek.
« "insanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. Eksiksiz dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa, hakikate tamamen uyuyor ve uygun düşüyor" »
07. 02. 1923, Balıkesir'de Halka Konuşma.
« Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini korumalarını emrediyor. »
5. Şubat 1923 Akhisar'da Konuşma.
« Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, bunada öyle inanıyorum" »
29. 10. 1923, Fransız Muhabiri Maurice Pernot'ya Demeç.
din tüccarlıgından nasıl da hazzetmediğine dair bir örnek olabilir.
« Dini fikir ve inançlara hürmetkâr olmak, öteden beri tabiî ve genel bir anlayıştır. Bunun aksini düşünmek için sebep yoktur. »
11. 12. 1924, Times Muhabirine Cevap.
ne kadar özgürlükçü, hoşgörülü bir insan oldugunu da biliyorduk zaten.
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriylekarıştırmamaya çalışıyor, kaste ve fiile dayanan bağnaz hareketlerden sakınıyoruz. »
(1925)
laik(dinsiz) denilmiş, o konuda da şöyle bir söz söylemiş:
« "Bence, dinsizim diyen mutlaka dindardır. insanın dinsiz olmasının imkânı yoktur. »
Dinsiz kimse olmaz. Bu genelleme içinde şu din veya bu din demek değildir. Tabiatıyla biz, içine girdiğimiz dinin en çok isabetli ve çok olgun olduğunu biliyoruz ve imanımız da vardır" »
02. 02. 1923, izmir, Türkiye'nin Geleceği Üzerine Konuşma.
ve son olarak söyleyeceğim şudur ki,
bari siz yapmayın.
laikin parantez içinde dinsiz oldugunu söylemeyin.
« Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. »
(1930)
« Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını sağlamıştır. »
(1930)
not: aslında pek de önemli bir konu değildir, yani atamın dini neyse ney, kimseyi ırgalamaması lazım, ancak bir hata yapıp atatürk'ün her konuda geçmesinden rahatsız oldugum için, bir şeyler eklemek istedim.
Türk Milleti dindar olmalıdır yani,bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum.Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum... Din şuura muhalif,ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor." (Maurice Perno ile yaptığı ropörtaj 11 Şubat 1924 (Atatürk'le Konuşmalar,Cumhuriyet Gazetesi eki, s. 111)
"Bizim dinimiz en tabi ve makul dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur.Bir dine tabii olmasi için akla,fenne,ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur." (Atatürk'ün S.D. II, 1923, s. 127)
"Ey Arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür- Adalet-i ilahiye,O'nun tecellilerine bakarak diyebiliriz ki,insanlar iki sınıfta,iki devrede mütalaa olunabilir,ilk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir.Ikinci devir,insanligin kemal (olgunluk ) devridir."
"Ey millet! Allah birdir,sani,büyüktür.Allah'ın selameti,atifeti ve hayrı üzerinize olsun.Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri,Cenab-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki Kur'ani azimüssandaki husustur.insanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir,temel dindir.Çünkü dinimiz akla mantığa hakikate tamamen uyuyor. Eğer akli mantığa,hakikate uymamış olsaydı bununla diğer ilahi ve tabi kanunlar arasında aykırılıklar olmalı gerekirdi.Çünkü bütün kanunları yapan Cenab-ı Haktır." (Atatürk'ün 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir'de Zağanos Paşa Camii'nde vermiş olduğu hutbeden bir bölümdür.)
Atatürk'ün din hakkındaki soylemlerine baktığımız zaman 1930 oncesi ve sonrası arasında buyuk farklar goze çarpmaktadır.Bilindiği gibi Atatürk bir zamanlama ustasıydı bu yuzden din le alakalı olarak yapılan devrimler oturmadığı sırada zaten o sıralar dinsiz ilan edilmeye çalışılan Atatürk bu konuda renk vermemeyi hatta kendini dindar gostermeyi tercih etmistir fakat 1930 dan sonra artık laiklikle ilgili devrimler bu zamana kadar buyuk asama kaydettiği için dinler hakkındaki gercek goruslerini soylemiştir ve bu sozlerindende ataturkün aslında dinlere inanmadığı açıkça gorulmektedir.
Can Dündar bir makalesindede bu konudan bahsetmişti.Bide buna bakalım;
Dindar Atatürk
Bitmek bilmez bir tartışma da Atatürk ve din meselesidir.
Timur Selçuk, Yaşar Nuri Öztürk gibi Atatürkçü müminler Kur'an'la Nutuk'u bir arada saklar kütüphanelerinde... Başuçlarında Ata'nın Meclis açılışında ellerini kaldırmış dua ettiği fotoğrafı asılıdır. Fotoğrafın altında da Ocak 1923'teki konuşması vardır.
"Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır."
Onlara göre 'Atatürk dinin özüne değil, din olarak kabul edilen geleneğe ve eskimiş kurumlara karşı tavır almış'tır ve vahiy ile akıl arasında uzlaşmazlık görmemiştir.
Ateistler, buna bir başka Atatürk metniyle karşı çıkar.
Onların elindeki metin, 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasıdır: "Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz."
1920'lerin kargaşasından rastgele bir fotoğraf çekince Atatürk, herkesin kullanımına açık "Binbir surat"lı bir lidere dönüşüyor ve 'bunca yalancı' içinde kimin doğruyu söylediğini bulmak, hepten güçleşiyor.