edit: verdiğim bakınızın yeterli olmayacağını sezdiğim için bir ekleme yapma ihtiyacı hissettim seksi bünyemde. baktım yazılanlar arasında "selanik yunanistan'da yaa doğru tabi." tarzı gülünç beyanlar var. arkadaşım ilkokula da mı gitmedin? atatürk doğduğu zamanlarda yunanistan diye bir ülke mi vardı? selanik osmanlı devleti'nin topraklarıydı. ve atatürk de osmanlı topraklarında doğmuş bir türktür. allam yareppim.
hepimizden daha türk olduğu kesindir.
kendine türk diyebilme hakkına nereden sahipse kişi, o hakkı milyon kere milyonla çarpsın, atatürk e türk büyüğü demesinin neden gerektiğini daha iyi kavrar.
atatürk aslında afgan yahudisi olarak doğmuştu. sonradan sırasıyla budist, hristiyan -çünkü doğduğu yerde yaşayanlar hristiyandılar- ve de en sonunda zulu dinine mensup olmuştu, mustafa kemal paşa`nın yarı çıplak, sağından solundan yapraklar sarkarak yüzü boyalı bir şekilde "zulu dansı" yaptığı fotoğraflar devlet sırrı olarak arşivlerdedirler.
bu dönem de sofya´ya atandığı görüntüsü altında güney afrika devletinin "swaziland" eyaletine gidip zulu reislerinden ustalık dersleri alan paşa - ki o zamanlar henüz paşa değildir- birinci dünya savaşının patlak vermesiyle geri dönmüştür. anafartalar da savaş boyalı türk müfrezelerinin attıkları zehirli oklar kazanılan zaferde büyük rol oynamışlardır.
birinci dünya savaşından sonra müslüman olan türk devletinin başında bir zulu reisi olarak pek başarılı olamayacağını anlayınca kendisini büyüpk bir kurnazlıkla bir "müslüman" gibi göstermeye çalışmış, hatta elinden o ünlü kehribar tesbihini hiç düşürmemiştir.
Mustafa Kemal in hizmetkarı Cemal Granda'nın Mustafa Kemal in Uşağıydım isimli kitabından
--spoiler--
Bir gün Çankaya'da eski köşkte Selanikli berber Mehmet ve berber Rıdvan'la antrede oturmuş konuşuyorduk. Berberlerin ikisi de Atatürk'ün hemşehrisi olduklarından kendilerini imtiyazlı sayarlar, yüksekten konuşurlardı. Bu şekilde -şaka da olsa- böbürlenerek dolaşmalarına çok içerlerdim ama yine de renk vermemeye çalışırdım. O gün yine zayıf tarafımı bulmuşlar, bana şakadan takılıyorlar: 'Biz Selanikliler olmasaydık, siz kurtulamazdınız...' diyorlar, ben de cevap olarak: 'Biz kendi kendimizi kurtardık. Selanikliler'e ihtiyacımız yok. Hem Selanik'ten çıksa çıksa Yahudi çıkar...' diyordum.
O sırada merdivenleri yavaş yavaş inen Atatürk'ü görmemiştik. Konuşmalarımıza istemeyerek kulak misafiri olmuş ki, o akşam sofrada bir Selanikli olan Nuri Conker'e damdan düşer gibi sordu: 'Nuri Bey Selanik'ten ne çıkar?'
O anda beynimin karıncalandığını duyar gibi oldum. Demek korktuğum başıma gelmişti. Atatürk konuşmalarımızın hepsini duymuştu.
Nuri Conker Atatürk'ün nazını çektiği, kaprislerine katlandığı eski bir çocukluk arkadaşı olduğu için aklına eseni söylemekten çekinmeyen biriydi.
Bu nedenle de ciddi ciddi 'Sen çekil de biraz da biz Cumhurbaşkanılğı yapalım' diyecek kadar ileriye gittiği zamanlarda bile Atatürk gülüp geçer, işi şakaya boğardı. Fakat bu seferkinin şakaya gelir yanı yoktu.
Nuri Conker, sanki bütün konuştuklarımızı biliyormuş da, beni korumak istercesine; 'Bol Yahudi çıkar Paşam' demesin mi?
Bunun üzerine Atatürk yüzünde alaylı bir gülümsemeyle daha önce kulağına çalınmış dedikoduların tümüne karşılık verdi:
'Benim için de bazı kimseler -Selanik'te doğduğumdan- Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lazımdır ki, Napoleon da Korsikalı bir italyandı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. insanların içinde bulundukları cemiyete çalışmaları lazımdır.'
--spoiler--