Atatürk dinsiz miydi? evet, o yüzden toplantı sırasında kimi örnek alıyorsunuz sorusuna sizi ata'm diyenlere beni değil hz.muhammedi örnek alın dedi. ezan okunurken plağı kapattı. ve yine evet türkiye büyük millet meclisini kuran-i kerim ile açtı. ve siz bunları yapan birine dinsiz mi diyorsunuz? hiç bir boktan haberiniz yok atıp tutun anca, gidin biraz okuyun lan.
iş bu başlık ülkemizde ne kadar çok provokatör olduğunu gösterir. Görsel kanıtlarla bu tespit çürütülmüştür lakin kimi gerizekalılar anlamadığı'ndan halen bu tarz girdiler paylaşmaktadır.
Engel olamıyoruz , sayıları çok fazla ve sürü psikolojisine sahipler.
bu insanların Atatürk ile ne alıp veremedikleri var anlamış değilim, bir de bunlar müslümanım diye geçiniyorlar eğer Atatürk olmasaydı bugün ne dininiz kalırdı nede ırkınız.
atatürk'ün camiye gitmediğiyle ilgili yorumlar yapan arkadaşlar, ilk meclis'in açılışının cuma gününe denk getirilip ankara'da hacı bayram camii'nde kılınan cuma namazından sonra meclisin açıldığını, balıkesir'de zağnos paşa camii'nde yaptığı konuşmanın günümüzde pek çok eserde aktarıldığını bilmeyen arkadaşlardır sanırım. ayrıca o dönem içerisinde camiye gittiğine dair bilgi sahibi olunan kaç kişi vardır o da meçhul. camiye gitme işine neden kafanın takıldığı ayrı bir muamma. velevki camiye gitmiyor olsun ne çıkar başka bir soru, sen gidiyor musun diğer bir soru, eğer gidiyorsan pek bi işe yaramamış gibi duruyor bu da bir tespit.
çünkü kendisinin islam din'iyle uzaktan yakından bi alakası yoktu. öfff manyak mısınız nesiniz ulan!
adamın arapın din'i dediği islam için bakış açısı ortadayken "yaaa meclisi duayla açtı, aslında müslümandı yaa banane banane" diye kendinizi kandırmak ne ola ki? gider gitmez o'nun yerine sen mi hesap vereceksin?
o bakış açısı için;
" Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeye mecburdurlar. Bununla beraber, Allah'a kendi milli lisanlarında değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını bilmeksizin, adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran'ı ezberlemekten beyni sulanmış, hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla, ateş ve azap ile müdhiş bir muamma halinde kalan, dini, hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupa'da Allah kelimesinin ilâhî parolası altında Hıristiyan milliyetleriylerine ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar ne de onlarla birleşerek bir kuvvetli millet yaptılar. Mısır'da, belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palaspareyi, hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular, halife oldular. Gâh şarka, cenuba, gâh garb veya her tarafa birden saldıra saldıra, Türk milletinin Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlarını, benliğini unutturacak Allah'la mutevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Milli duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet vermeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını va't ve temin eden dini akide ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlara, kendilerinden evvel ölenlerin ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek ahiret hayatına kavuşmak telkin eden dini hissi; dünyanın acısı duyulan tokatıyla derhal, Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk vicdanı umumisi, derhal, yüzlerce asırlık kudret ve küşayişiyle, büyük heyecanlarla çarpıyordu. Ne oldu? Türk'ün milli hissi, artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, cenneti değil, eski, hakiki büyük Türk cedlerinin mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. işte dinin, din hissinin Türk milliyetinde bıraktığı hatıra budur"
ülkemizde ilk naklen radyo yayın 1932 yılında Atatürk'ün isteği ile Ayasofya Camii'nden Kadir Gecesi okunan ezanla başlamış ve Mevlit'le devam etmiştir.
Böyle bir devrimi gerçekleştirirken bile Atamız dine hizmet etmiş bir ilki gerçekleştirmişken insanları bu şekilde yargılamanın iftira atmanında hangi dinde yeri vardır sorarlar insana..
edit: bazı arkadalar Atatürk'ün müslüman olmadığını belirtmiş. müslüman olmayan müslümanları sevmeyen birisi müslüman bir toplumu zorluklardan kurtarmak için gecesini gündüzüne katmazdı, gider doğduğu yunanistan'da hizmet ederdi nede olsa yabancılarya, onları denizede dökmezdi. biraz insaf valla..
