merak edilen, tarihçileri konuşturacak bir sorunsaldır. dünya'nın en büyük petrol rezervlerini barındıran musul'u niye bıraktı ? hadi musul' u bıraktı, yunanlılar'ın türkler' den aldığımız en güzel şey dediği tabir-i caizse cennet olan 12 adayı neden gidip kendi ellerinle verdi ? açık ve net.
yıllarca bizlere Lozan anlaşmasının zafer olduğu yutturuldu. nasıl bir zaferse memlekette vatan toprağı kalmadı. herşeye "he" denilerek misak-ı milli delik deşik edilmiş.
12 Ada ile ilgili kararın verildiği Paris Barış Konferansına aslında Türkiye de resmen davet edilmişti. Ancak ismet inönü’nün başkanlığında toplanan hükümet konferansa katılmama yönünde karar aldı.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/913652/+
Türkiye’nin Ege kıyılarının hemen çevresinde bulunan 12 Ada yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kalmıştı. Çoğunlukta gayri müslimlerin yaşadığı adalarda önemli oranda Müslüman nüfus da yaşamaktaydı. 12 Ada ismi ise Osmanlı Devletinin bölgede uyguladığı bir yönetim şeklinden geliyordu. Osmanlı Devletinin bölgede uyguladığı sisteme göre her on hane birer temsilci seçmekteydi ve bu temsilciler kendi aralarından 12 kişilik bir ihtiyar heyeti seçerdi. Bölgedeki adaların önemli derecede büyük adaların sayısı sayıldığında 14 ada küçükleri de dahil edilirse 20’den fazla ada ve adacık bulunmaktadır.
Yüzyıllarca Osmanlı idaresinde kalan 12 adanın kaderi italyanların Trablusgarp’ı işgal etmesinin ardından değişti. italyanlar Trablusgarp’ın işgalinde başarılı olamayınca Osmanlı Devletini barışa zorlamak kısacası masa başında Trablusgarp’ı almak için Ege denizinde bulunan bu adaları işgal etti. Osmanlı Devleti ise her an başlaması muhtemel Balkan savaşını da dikkate alarak italyanlarla antlaşma imzalamak zorunda kaldı ve Trablusgarp’ı italya’ya bıraktı. Yapılan antlaşmada dikkat çekici bir madde daha vardı. Osmanlı Devleti italyanların 12 Ada’da bir süre daha işgalci olarak kalmasını istedi. Böylece Balkan Savaşı sırasında muhtemel Yunan işgalinin önüne geçilecekti.
Ancak her şey planlandığı gibi gitmedi. I.Dünya savaşının patlak vermesiyle Osmanlı Devleti ile italya ayrı ittifak grupları içinde birbiri ile savaşa girdi. 4 yıllık savaşın sonucunda Osmanlı Devleti savaştan mağlup olarak ayrılınca 1923 yılında Lozan antlaşması ile TBMM bu adaları italya’ya bıraktı. Böylece Yunan işgaline karşı geçici olarak italya’ya bırakılmış olan bu adalar italya’nın egemenliğinde kaldı.
II.Dünya savaşının sonuna kadar italya’nın işgalinde kalan 12 Ada’nın durumu savaş sonrasında tekrar gündeme geldi. italya II.Dünya savaşını kaybetmişti. 1946 yılında Paris’te yapılan Barış görüşmelerinde 12 Ada’nın italya’dan alınarak Yunanistan’a verilmesi gündeme geldi. italya’nın savaş sonu şartlarında galip devletlerin bu planını reddetme şansı yoktu. Adaların Yunanistan’a verilmesi yönündeki kararın gerekçesi ise adalarda yaşayan nüfusun çoğunluğunun Rum olmasıydı.
12 Ada ile ilgili kararın verildiği Paris Barış Konferansına aslında Türkiye de resmen davet edilmişti. Ancak ismet inönü’nün başkanlığında toplanan hükümet konferansa katılmama yönünde bir karar aldı.inönü savaşa girmeyen Türkiye’nin savaş sonunda herhangi bir çıkar peşinde koşmayacağını ifade ediyordu. Bu durum 12 Ada ile ilgili alınan kararların tam da Yunanistan’ın istediği şekilde çıkmasına sebep oldu. Halbuki konferansa bir Türk heyeti katılmış olsa idi en azından Ege kıyılarına çok yakın adalardan bazılarının alınma şansı doğabilirdi. Çünkü yalnızca nüfus dengesine göre karar vermek Türkiye’ye karşı bir hukuksuzluktu ve bu durum konferansta dile getirilebilirdi. Türkiye bu konuda hakkını arayabilirdi. Örnek olarak Batı Trakya’daki nüfusun yüzde 80’ine yakın Türk ve Müslüman’dı ancak Lozan antlaşmasında Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a bırakılmıştı. Bu da nüfus dengesinin tek başına yeterli bir gerekçe olmadığını göstermekteydi.
Ancak Türkiye’nin konferansa katılmaması bu ihtimalleri en başından ortadan kaldırdı. 10 Şubat 1947’de italya Paris Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla 12 Ada silahsızlandırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakıldı.
KAYNAKLAR
Rifat Uçarol Siyasi Tarih 1789- 2010
Feridun Cemal Erkin, Dışişlerinde 34 Yıl
Kurtuluş savaşını yapacak iki karakter vardı. Biri Enver diğeri Mustafa Kemal. Eğer Enver yönetse şimdi türkiye felan kalmazdı. Çünkü zeka maceraya atılmaktan vazgeçme eşiğidir. Batum bırakıldı, musul yine bırakıldı. Çünkü savaştan çıkmış yorgun bir milleti yine savaşa sokmak cinayetti. 12 adayı bırakan ise abdülhamitti gidin tarih okuyun amk.
Adam fakir, bir çorba ısmarlayıp aç karnını doyuruyorsun.Adam sonra arkandan diyor ki “insan bi kebap ısmarlar”
Nankörler işte...
Yenilgiyi kaybetmiş bir ülke, ortada devlet bile kalmamış, biri çıkıp tüm yurdu ayağa kaldırıyor.Bizim nankör de elinde klavye her şeyi gta oyunu sanıyor.
bu sefer plağı değiştirmişler, daha önce lozan'da niye verdik diyorlardı, şimdi ikinci dünya savaşı sonrasında toplanan paris konferansına neden katılıp, istemedik diyorlar!
bir kere elinde olan şey verilebilir. misal aptülhamit'in kıbrıs'ı ingilize vermesi gibi... elinde olmayanı veremezsin. bu eblehlerin kafası basit mantık kurallarına bile basmıyor işte...
madem geçtiler, biz de lozan'ı geçip, paris konferansına gelelim. ismet paşa oraya heyet göndermedi çünkü olmayacak duaya amin diyelim derken mevzunun başka yerlere kaymasını istemiyordu. türkiye ikinci dünya savaşı'ndan almanlara fazlaca yüz vermiş bir ülke konumunda çıktı. kursk savaşı sırasında alman tanklarının üzerinde türk muvazzaf generallerinin fotoğraflarını görebilirsiniz. niye ki her ülke gibi türkiye'nin de milli emelleri vardı, onlardan biri de kırım'dı. türkiye hiçbir zaman müttefiklerle savaşmayı düşünmedi. fakat almanlar rusları tepeleyebilir, müttefikler de ölmüş bitmiş komünist rejimin arkasından çekilirlerse, onları kızdırmadan arada bir şey kapar mıyız düşüncesi hep vardı. diğer taraftan ruslardan ve almanlardan haklı olarak korkuluyordu. almanları kızdırmamak için krom sattık, silah aldık filan falan...
churchill anılarında anlatır, ikinci dünya savaşı'nın sonuna doğru, atina sokaklarında milliyetçilerle komünistler birbirlerini kurşunlarken, atina metropoliti gelip, türkiye'nin cezalandırılmasını, istanbul'un verilmesini istiyor! gülüp geçiyor tabi..
fakat türkiye'den bir şeyler isteyen herkes atina metropoliti gibi komik değildi. misal stalin... boğazları, istanbul'u dost olduğu dönemlerde nazilerle görüşmeye başladı, sonradan müttefiklerin önüne koydu defalarca...
velhasıl türkiye cezalandırılması istenen bir ülkeydi. nerede kaldı ahalisi rum adaların verilmesi! ya siz chp'nin önce uyduruk 1946, sonra gerçek 1950 seçimlerine niye gittiğini sanıyorsunuz? halk savaş ekonomisinden rahatsızdı ama sokaklarda gösteri yapan filan yoktu. stalin'e karşı güvence vermek için chp'nin iktidardan inmesini istediler, nazlanarak da olsa kabul edildi vatan önce geldiği için...
musul'u hiç anlatmayacağım. yobazlar arsız oldukları için kendi suçlarını bile başkasına atarlar.
siz hele istiklal harbi sırasında neden 28 tane mühim, sayısız küçük isyan çıkarıp, yunanın yanında saf tuttuğunuzu açıklayın, sonrasını konuşuruz...
gücümüz yetmedi . aslında
türkiye kazançlıdır .
batum , ahıska , ahılkelek şehirlerini de
sovyetlere bıraktık .
kırmızı bölge kazadığımız topraklardır .
bu arada , 27 nisan 1909 tarihinden itibaren
osmanlı hanedanının yönetime hiç bir etkisi
yoktur .2 . abdülhamit selaniğe sürgüne gönderilmiştir .
29 eylül 1911 yılında türk - italyan savaşı başlamış ,
ve italyanlar oniki ada ve libyayı işgal etmiştir .
bu kayıbı 1909 yılında devrilen padişaha yıkmak nedir ???
çünkü yarın öbür gün amerika ve yahudiler'in musul'da-ki petrol yataklarına sahip olmak adına ellerinden gelen her şeyi yapacaklarına ve türkiye'de ki siyasal islamcı köpeklerin oraları da peşkeş çekeceklerini ve ülkeyi şu an olduğundan bile daha boka sokabileceğini bildiği için bıraktı, düşün musul bizde değil, ona rağmen ülkeyi amerika'ya satmayı başardılar. musul bizde olsa 2004 ırak'ı-na dönerdik...
12 adayı ise bırakmak zorunda kaldı, çünkü o zamanlar maalesef donanmamız yoktu...
edit: biliyorsunuz ki, ada demek suyun içinde yüzen kara parçası demektir, oraları alabilmek için de donanmaya(deniz kuvetleri) ihtiyacınız vardır. osmanlı'nın son demleri sağolsun, venedik'i fetheden donanmayı sal parçalarına çevirmişlerdi...
türkiye'nin 1920 yıllarında içinde bulunduu durumu bilmeyen cahiller için bir soru.
biz şu an suriye topraklarında (suriye fransa işgali altında iken ve sonrasında kurulan suriye devletinin de bunu kabul etmesiyle) vatan toprağı olan ve yere göğe sığdıramadığınız abdülhamid han tarafından 1884 yılında 49.145 kuruş maliyet ile yapılan osmanlı hanedanının anadolu da türk egemenliğinin atası kbul edilen süleyman şah türbesini uğruna savaşmayı göze alamayıp terk ettik.
o yıllarda türkiye ile bu yıllarda türkiye arasında mukayese bile yapılamaz.
buna rağmen çapulcu katil sürüsü teröristler yüzünden savaşmayıp süleyman şah türbesinni yıkıp mezarı alıp geldik.
hem musul 12 ada kaçmadı, işte orada...
gidin alın, alabillirseniz.
unutmadan eliniz değmiş iken kıbrıs'ı da alın. hem biz kıbrıs'ı ingilizlere kiralamıştık. ingilizler veya rumlar ya da yunanlılar savaş ile kıbrıs'ı bizden almamışlardı.
Kabul edin savaşta kazandık Ama masada bayağı bir stratejik alan kaybettik.
Konu Atatürk değil. Zaten masada inönü vardı. Daha dirayetli bir siyasetçi olsaydı adalar, Musul, Kerkük ve boğazlar gibi stratejik Kayıplarımız olmazdı. Boğazlarimizdan da bütün dünya gemileri serbestçe geçebiliyor, lozan'A göre müdahale edemiyoruz. Rus savaş gemileri el sallayarak, nanik yaparak, geçiyor maalesef.
Bunlar hep Lozan.
Aslında hatay da kaybettiklerimiz arasındaydı da Atatürk'ün ölmeden önce hasta haliyle, son gayretleriyle bir şekilde vatan toprağına katıldı. idlib krizinde orospu çocuğu Ruslar Hatay'ı çaldınız dedi ya.
Yazık olmuş kaybettiklerimize. Bu vatan hepimizin.
kendi dogdugu topraklari birakmasi ile ayni sebepten: imkan ve imkansizliklar.
Ada dedigin bir kara parcasinda hak iddia edebilmek icin "gemi" denen bir araca ihtiyacin vardir. Cumhuriyet kurulurken boyle bir donanma yok, yani imkanlar musait degil.