yıkıp daha iyi daha görkemli bir yer yapacağı için şükranlarımızı sunmamız gereken zihniyettir. akepe yapıyorsa kötüdür mantığıyla nereye kadar gidilir orası belli değil.
--spoiler--
Çocukluğumda, yani Adnan Menderes devrinde, Taksim Meydanı'nda ilgimi çeken iki şey vardı... Biri, ismet Paşa'nın ara ki bulasın heykelinin tahta perdeyle çevrili 'kaidesi'... Tahtalar da ben büyüyene kadar eskimiş, kararmıştı... Hani, mühürlenmiş kaçak inşaatların yarım kalmış ölülerini çevreleyen tahtalar gibi... (Nice sonra heykeli bir depoda parçalarına ayrılmış durumda buldular, kaideyi de taşıyıp Maçka'ya, evinin önüne diktiler.)
Babama sorardım, homurdanırdı... Lütfi Kırdar'ın topçu kışlasını yıktırıp yerine yaptırdığı inönü Gezisi 1950 yılından sonra Taksim Parkı olmuş (inönü Stadı'nın Mithatpaşa Stadı olması gibi), heykel asla dikilmemiş, kaidenin üzerindeki 'inönü'yü övücü yazılar' da kapatılmıştı. Karşıdevrim başlamıştı! Bugün merak eden gidip Swissotel'in karşısında hap kadar kalmış eski Maçka Parkı'nın içinde okuyabilir.
ikincisi de, gene ürkütücü bir 'inşaat ölüsü' gibi yıllarca durup duran Opera binası...
Çatısından 'ışıklı haberler' geçerdi, Times Square misali, sonra onları tam karşıya, Sular idaresi'nin tepesine aktardılar.
Babama sorardım, dalgasını geçerdi, bitmez tükenmez opera binası oğlum...
1946'da başlanmış yapımına... Gene bir Lütfi Kırdar eseri!... Çok kişi bilmez, yerinde Monsieur Hugeunin'in kışlık köşkü varmış, yazlığı Bostancı'da... Gene çok kişi hatırlamaz, 1969'da bitti ve açıldı, adı Kültür Sarayı oldu.
Adının bugün bilinen şekliyle Atatürk Kültür Merkezi, kısaca AKM olması daha sonranın, yangın sonrasının
1972'nin işidir. Öyle ya, 12 Mart yönetimi başka ne isim koyacaktı?
Dandik bir yangında yandı kül oldu, bunu bile utanmadan 'teröristlerin' üstüne attılar, sıkıyönetimi üç ay daha uzatmak için... Sahnede de Arthur Miller'in 'Cadı Kazanı' oynuyordu yanılmıyorsam... Ertesi sabah önünden geçtim, o zamanlar çulsuz aşıkların gözde buluşma yeri 'Pamuk Eczanesi'nin önünde' sevgilimle buluşacaktım, çürük diş gibi ürkütücü boşluklarıyla bana gene çocukluğumu hatırlattı. Yangın gecesi seyirciler arasında bulunan başka bir kız da daha sonra sevgilim oldu, olayı 'birinci elden' de dinledim.
Şimdi yıkmayı düşünüyorlarmış.
Yıkılmasında sakınca yoktur, çünkü 'akustiği' bozuktur.
Mimari olarak da kişiliksizdir, cephesi sıradan, lobisi geniş ama soğuk, salonu küçüktür. 'Sofitasını' falan bilemem.
Bazı gazeteci arkadaşlar buna karşı çıkıyorlar (akustikten anlamazlar), binanın 'tarihi değeri' olduğunu yazıyorlar.
Hey gidi Osmanlı mülkü, hey gidi Cumhuriyet Türkiyesi... Domaltılan hemen her yapı o kadar yeni ve o kadar çirkin ki, 1946 yapımı sevimsiz bir opera binası bile 'tarihi' kabul ediliyor!
Nişantaşı köşkleri, Şişli apartmanları için kıllarını kıpırdatmayanlar, buna kıyamıyorlar.
'Çağdaş mimarinin önemli örneklerinden biridir' diyerek düpedüz saçmalıyorlar.
Tarihi değeri yoktur, ancak bizim kuşak için 'nostaljik' değeri vardır, gençlik onu da iplemez.
Bir de gitsinler de eski Paris Operası'nı (Charles Garnier eseridir), Viyana Operası'nı, hatta Peşte Operası'nı görsünler. (La Scala ve Bolşoy duymuşlardır, onları saymıyorum. Ama kendilerine komünizm döneminde Kirov adı konulmuş Mariinskiy'i görmelerini salık veririm, komünizm döneminde Leningrad adı konulmuş Petersburg'da.)
Elbette biz bugün onların benzerini yapamayız, adama gülerler. Belki yeni Paris Operası (Bastille) kadar görkemlisini de yapamayız.
Ama daha büyük, daha 'estetik', daha bir özenli ve seslerin de daha iyi duyulduğu bir opera binası yapabiliriz. Şu anda Oslo'da yapıyorlar, seneye açılacak, ona bir baksınlar.
Ankara'daki kara kahverengi, suratsız, çirkin, Nazi dönemi örneği ucubeye benzemeyecek, bu bir.
Ara sıra konferans, ödül töreni, parti kongresi, televizyon kanalının tanıtım kokteyli gibi ilgisiz işlere hasredilmeyecek, bu iki.
Üçüncüsü ve en önemlisi de, 'yenileyeceğiz' ayağından yıkılıp sonra da yerine bir punduna getirip cami yapılmayacak!
Bu ülkede opera seyrettirilecek ve sevdirilecekse eğer. Televizyonda eşek osuruğunu müzik niyetine dinleyenler konumuzun dışındadırlar.
Atatürk, Balkan Savaşlarını neden kaybettiğimizi bir gün avrupada bir opera izlerken anlamıştır.. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti'ne operayı, senfoniyi, tiyatroyu, müzikali en iyi şekilde armağan etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar önce akıl hastalarını bizler, yani Türkler müzik ile tedavi ederken, o avrupalı dediğimiz, aydın dediğimiz kimseler yakarak öldürüyorlardı. işte Atatürk kültür merkezi ni yıkmak isteyenler, geçmişinden, tarihinden habersiz; Türk insanının tek aydınlığının din olduğunu zanneden ve her şeyi dinin gerektirdiklerini bile hiçe sayarak yıkmaya, bozmaya çalışıp dine hizmet ediyoruz diyenlerdir. Dinlerini bile bilmeyenlerin, kültür ve sanatı duyumsayacak bakış açısı olamaz..
(bkz: o kadar parayı çöpe atmak!)zaten yıllardır sürekli paralarımız yapılıp yıkılan binalara gidiyor! atatürk kültür merkezi oldukça iyi bir sergi sarayıdır!
teşekkür edilesi, alkışlanası zihniyettir.
kaldırıp yerine tayyip erdoğan merkezi yapacak değildir.
bu ucube binayı yıkıp yerine daha işlevselini koyacaktır.
aslolan, iyi kötü ayırt etmeden muhalefet yapacağım diye, daha güzel bir kültür merkezinin yapılışını sözümona çağdaşlık veya ilericilik adına engelleyerek rezil olan zihniyetin sorgulanmasıdır.
bu böyle sürüp gitmeyecektir herhalde.
işte bir gün yıkıma başlayacaklar.
o gün kazanan atatürk kültür merkezi ve istanbul, kaybedenler ise çapsız muhalefetlerine atatürk'ü alet edenler olacak.
(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)
ortada bir zihniyet, fikir veya ideoloji meselesi yerine geçirdiği yangından sonra eskiyen bir binanın yendien inşası meselesi vardır . yani bunu zihniyete falan bağlamak buradan rant elde etmeye çalışmak niye? akm yıkılıp modern şartlarla yeniden yapılıyor..ortada olan gerçek bu... işte buna sevinmemiz lazım değil mi? her fırsatta bir şeyleri zihniyet, bünye diye atıfta bulunarak çarpıcı olmaya da gerek yok. sürü psikolojisi gereği elbette içimizdekiler bu "hurrraaacılığa" çanak tutacaktır. ancak olayı çarpıtmamak gerek. başlığında "akm nin yeniden inşası olması" da moderatörün bileceği bir iş.
Bir binanın yeniden yıkılıp yapılması ile restore edilmesi arasındaki farkı " modern şartlarla yeniden yapılandırmak " olarak açıklamak , karşıdaki insanı öküz yerine koymaktır . Ancak Atatürkçü Gençlik her şeyden önce şunu bilir ki , her devrin kendine özgü mimari bir yapısı , gelecek nesile bıraktığı bir kültürel dokusu vardır . Şeriatçı , fethullahçı , arap ve amerikan emperyalisti bu şerefsiz zihniyet Cumhuriyetimizin tarihi ve kültürel değerlerini yansıtan ve yaşatan Atatürkçü merkezlerimize , gazatelere , derneklere , kültür ve sanat faliyetlerine , televizyon kanallarına açık açık saldırmaktadır .
vakt-i zamanında medreseleri yıkıp, modern binalar yapan zihniyetten farksız olan zihniyettir. bu ülkede yönetimi elinde bulunduran her hükümet muhalefetin üzerine oynar buna alıştık. lakin burdaki isyan biraz dereyi görmeden paçayı sıvamak kıvamında.
komplo teorisi üzretmekteki başarımızı her zamanki gibi tüm dünyaya kanıtlayacağız gene. seçim öncesi hiçbir hükümet karşısına halkı almak istemez ve bu yönde bir işi de yapmaz..
-tarihine sahip çımak isteyen gençleri kapalı çarşıyı ermenilerin mülkiyeti haline getirenlerden hesap sormaya, suriçi bölgesinin en büyük tarihimiz olduğunu herkese duyurmaya davet ederim..
atatürkcü gençliğin yıkılmaması atatürkcü olmayıp seriatcı olanlarında yıkılmasını istediği bir binanın şeriat zihniyetiyle yıkılması. yapma yavrum yapma çocuğum yapma. her haltı atatürke mal etme. o ulu insanın adını ağzına alma