evet usta, dün akşam sol framede gördüğüm atatürk hakkında açılan onlarca olumsuz başlıktan sonra moralim bozulup söve söve sözlüğü kapatmıştım. ertesi gün atatürk'ün ölüm yıldönümü idi. dışarıya çıkarak deşarj olmalı, okuduğum anlamsız cümleleri beynimden silmeliydim. yavaşça kapıyı kapatıp, parmak uçlarımda merdivenlerden indim.. bizim apartman çok vukuatlı arkadaşlar, 10- 15 kere hırsız girdi. komşular ufak bir ses duyunca şak şak kapıları kilitleyip zincir çekiyor. kimseyi rahatsız etmeden inmeli idim. nitekim binadan çıkıp kendimi gecenin karanlığına saldım. muhitimizin korku dolu sokaklarında korkusuzca yürüyordum.
hem ulu önder atatürk' ün inkılaplarını, türkiye cumhuriyeti için yaptığı sayısızca güzellikleri düşünüyor, hem de yaradanıma, böyle zeki bir lideri bizim milletimize bahşettiği için dualar ediyordum. yürüdüm yürüdüm. gulhu, nas, falak derken yasin suresinin son satırlarına gelmiştim ki bi ışık gördüm.
kamaşan gözlerle ne olduğunu süzmeye çalışıyor, beynimden de salak salak düşünceler geçiriyordum. acaba uzaylılar gelip bana 31 mi çektirecekti. benim spermlerimi alıp gezegenlerin birinde koloni mi kuracaklardı.
elimi ışığa doğru kaldırıp, kamaşan gözlerle ufo ararken, birden sert bakışlı karizmatik birini gördüm. dikkatlice baktığımda bunun ulu önder atatür' ün nur yüzü olduğunu anladım. ayışığı binaların arasından süzülüp, 1. vazifen türk istiklalini ve türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafa etmektir diyen bu adama çarpmış, oradan da bana yansımıştı. gece karanlığındaki siyah hiç bu kadar beyaz olmamıştı.
bu atatürk' ün heykeliydi. cenabı allah beni şuursuzca yürüterek buralara kadar sürüklemiş, sanırım vatanıma yaptığı fedakarlıklar için, ona dua etmemi istemişti. hemen ruhuna fatiha okumak için ellerimi göğe kaldırdım. duygularıma hakim olamayıp ayışığına bakarak, titrek dudaklar eşliğinde ağlamaya başladım. tam velad dallin amin deyip elimi yüzüme götürürken, karşıdan yaklaşmakta olan bir karartı gördüm. atatürk'ün saçtığı ışıkta bunun bir tinerci olduğunu anladım. elindeki poşetten tiner çeke çeke gelip yanıma oturdu.
boksör suratlı, ensesinde bile façası olan bu genç ne yalan söyleyeyim beni biraz tırstırmıştı.
birden bana dönüp '' evden mi kaçtın, manitadan mı ayrıldın, niye ağlıyon lan yarram '' dedi. akan gözyaşlarımı baş parmağımla silerek '' atatürk ' ün hakkında ileri geri konuşuyorlar, yok içkisiydi, yok sigarasıydı, yok namaz kılarken fotoğrafının olmayışıydı, yok 9 u 5 geçe horon tepmekti vs.. hep atamı irdeliyorlar '' dedim.
poşetinden derin bir nefes çekip '' vay yarraklarım '' diyerek 10 dk. kadar sövdükten sonra cümlesine başladı.
'' eğer şu an atatürk yaşasaydı, benim elimde bu tiner poşeti değil, karıma ve çocuklarıma götürdüğüm erzak poşeti olurdu. benim bir yuvam ve geleceğim olurdu. bu gençlik böyle sik gibi kalmazdı '' dedi. dişini sıktı. elindeki poşeti bana uzatıp '' al hele sende bi nefes çek'' dedi.
tabi almadım poşeti, çekmedim o tineri. ben pes etmezdim. onun kurduğu bu cumhuriyette yaşayıp, onun hakkında atıp tutan sığ görüşlü adamları bilgilendirmeli idim.
genç tinerci içmedim diye kızdı bana '' kimsin lan sen, nasıl teklifimi red edersin '' dedi.
+ uludağ sözlük yazarıyım.
- o neki lan. daktiloyla falan mı şediyon?
+ yok hayır. sanal alemde takılıyorum. değişik değişik insanların fikirlerini, fotoğraflarını, kavgalarını okuyor, arada bir bende karalıyorum.
- sen ne yazıyon?
+ gülmeyi eğlenmeyi sevdiğimden, genelde komik anılarımı yazıyorum.
- nasıl oluyor bu iş?
+ önce bi başlık açıyorsun, gazete manşeti gibi, sonra tanımı yapıp, sözlük kurallarına, yani formata uygun bir şekilde başlıyorum döktürmeye...
- beni de yaz, bu olayı da yaz.
+ uzun olur kimse okumaz.
- yaz dedim lan sikerim belanı.
+ tamam kardeş seni mi kıracam. başlığı da sen söyle tanımı da sen yap o zaman tinerci dostum.
- hımmm başlık = atatürk için hıçkıra hıçkıra ağlayan dindar adam olsun. tanımsa şey olsun;
'' atatürk'ün ideolojilerini düşünüp, onu hayal ederken onun heykelinin altına gelip ruhuna dualar okuyarak ağlayan adamdır '' olsun.
ve bu tinerciyle tokalaşıp vedalaştıktan sonra evime doğru yürümeye başlarken, birden arkamdan bağırdı!
'' lan göt, gel hele buraya, ulan mal senden para istemedim diye inandırıcı olmaz bu anın. 20 kağıt at öyle git '' dedi. haklıydı. hemen siyah deri cüzdanımı çıkartıp 20 liranın üzerindeki atatürk'ü öperek parayı tinerciye uzattım. benim gözlerimin içine bakarak '' bu yazına ayar veren ibneler çıkarsa direkt buraya yanıma gel, bende çok pis laflar var '' dedi.
eyvallah aga dedim ve ona atatürk'ün meşhur lafı ile veda ettim;
''tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir nitelik alır.''
k.atatürk.