atatürk isteseydi halife olur muydu

entry15 galeri0
    1.
  1. atatürk ve cumhuriyet düşmanı yeni akit gazetesinin über tarihçi yazarı Yavuz Bahadıroğlu'nun yazdığı köşe yazısının konusu efenim.
    yazıyı herkese sunuyorum, neresinden tutsanız çöp. atatürk mevki ve makam peşindeymiş, o yüzden padişahın kızına göz koymuş ama hünkarımızın namuslu kızı istememiş, atatürk ingilizlerle savaşamayız demiş, ingiliz gazetelerine halife olmak istediğini beyan etmiş atatük vs vs vs... buyurunuz.
    haaa über sonic tarihçi kadir mısıroğlu bu yazıya kesin el "atmamıştır". çaktırma.

    --spoiler--
    “Atatürk isteseydi halife olurdu” diyorlar, gerçekten olabilir miydi?..

    Tarih “olsaydı-bulsaydı” tekerlemelerinin üzerinden okunmaz malum, belgelerin ve gerçeklerin üzerinden okunur...

    Mustafafa Kemal Paşa’nın saraya damat olup Enver Paşa gibi bir statü kazanmak istediğini herkes biliyor...

    Hikâyesini kısaca anlatayım...

    Sultan Vahideddin’in iki kızından biri olan Sabiha Sultan’a (diğeri Ulviye Sultan), o tarihte kendine “statü arayışı” içinde olan Mustafa Kemal talip oldu...

    Aralarında bir aşk olması imkânsız gibi bir şey; çünkü kızı ancak bir veya iki kez görmüştü (Sabiha Sultan bir kere gördüğünü söylüyor), zaten bu yüzden “Mustafa Kemal’ın statü arayışı” diyorum.

    Bu talep evlilikle sonuçlanmadı, zire Sultan, son Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi’ye âşıktı (zaten sonunda onunla evlendi).

    Sabiha Sultan, Mustafa Kemal’in kendisiyle evlenmek istediğini yıllar sonra verdiği bir mülakatta doğrulayacak, Suat Hayri Ürgüplü’ye yazdırdığı kısa hátıratında, Mustafa Kemal Paşa sizi istemiş, pederiniz razı olmamış, doğru mudur?” şeklindeki soruyu şöyle cevaplandıracaktır:

    “Evet, istemiş. Benimle konuşmuş değildir ama ben çekindim ve istemedim. Zira, önümde hiç de iyi örnek olmayan Enver Paşa ile Naciye Sultan’ın hayatı vardı.”

    Bu evlilik gerçekleşseydi, olaylar farklı gelişebilirdi, ama gerçekleşmedi.

    Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele kazanıldıktan sonra, halife olma niyetini birkaç kez seslendirdi, hatta bazı yabancı gazetecilere, böyle bir teklif gelmesi halinde kaçınamayacağı yolunda beyanlarda bile bulundu.

    Aslına bakarsanız islam dünyası da büyük ölçüde buna hazırdı: Çünkü Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Paşa, islam dünyasını esir eden ingiliz emperyalizmine kafa tutan adam olarak gözüküyordu. Zaten bu yüzden Milli Mücadeleyi duaları ve paralarıyla desteklemişlerdi.

    Ancak Lozan görüşmeleri durumu değiştirdi. ingiltere, sömürü düzenine engel teşkil ettiğini düşündüğünü hilafeti çoktan kadırmayı plânlamış ve adım adım bu noktaya gelmişti.

    Lozan’ın galip devletler tarafından kabulü, Musul ve Kerkük başta olmak üzere bazı topraklarımızdan vazgeçmemize ve ayrıca hilafeti kaldırmamıza endekslenmişti.

    Görüşmeler bu yüzden kesildi. inönü ülkeye döndü. Mustafa Kemal Paşa ile görüştü ve dayatılan şartlar kabul edildi.

    O günlerde Mustafa Kemal’in yabancı gazetecilere verdiği beyanat ilginçtir: Özet olarak, “ingiltere ile savaşacak durumumuz yok” demiştir. Bu her istenileni yapmak zorundayız” anlamına gelmektedir.

    Nitekim inönü, Meclis’te hırpalanmış, “vatanı satmak”la suçlanmış, ne var ki Birinci Meclis lağv edilmiş, ikinci Meclis ise her istenileni yapacak isimlerden oluşturulmuştur.

    inönü de Lozan’a dönmüş, andlaşmayı imzalamıştır.

    Ne var ki, Lozan Andlaşması’nın ingiltere parlamentosunda tasdiki geciktirilmiştir. Ne zamana kadar derseniz, hilafetin kadırılmasına kadar...

    Türkiye hilafeti kaldırdıktan birkaç gün sonra, ingiliz parlamentosu tarafından Lozan onaylanmıştır.

    Ne tesadüf!

    •

    Atatürk’ün kendini halife ilan ettirmesinin başka engelleri de vardır:

    Halife demek sadece Türkiye’deki Müslümanların değil, onlarla birlikte dünya Müslümanlarının da lideri olmak demektir ki, bu öncelikle “dindar” olmayı gerektiriyor...

    Yani imanın tüm şartlarını, tüm Kur’an ahkâmıyla (ki adıyla-sanıyla buna “şeriat” derler) birlikte benimsemek...

    Ve hem takipçisi, hem de savunucusu olmak...

    Yani, namaz kılacaksınız, oruç tutacaksınız, her türlü haramdan sakınacaksınız, gayrimeşru zevklerden uzak duracaksınız...

    Fakat bunlar da yetmez: Ümmetin de böyle yaşaması için çaba harcayacaksınız...

    Uzun zaman öyle gözükmesi, hilafetten sitayişle bahsetmesi biraz da bu yüzden olsa gerektir.

    Lozan’dan sonra durum büsbütün değişecek, Çankaya köşkünde her akşam rakı sofraları kurulmaya başlanacaktır.

    Ve Atatürk de kendisini hilafetten de saltanattan daha güçlü bir konuma getirip “Tek Adam” olacaktır!
    --spoiler--
    1 ...
  2. 2.
  3. Ataturk isteseydi half life oynar miydi?

    (bkz: yaran yanlış okumalar)
    3 ...
  4. 3.
  5. halife olamazdı çünkü olmazdı kendi de istemezdi şahsi kanaatimce.islam aleminin tepkilerini o dönem üstüne çekmek istemezdi bu bir ikincisi de olup cihat yapsaydi cihat cağirisini hiç bir müslüman ülkesinin kabulünde olacağını zannetmiyorum ve de cumhuriyet kuran biri ve halife yanyana bile gelmez.
    0 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. amı*a bile kordu diyerek yanıt verilecek soru cümlesi.
    1 ...
  9. 6.
  10. içinde rakı ve atatürk kelimesi geçen siyasi tartışmalar hiçbir zaman samimi değil maalesef.

    yani birileri çıkıp padişahların aşk hayatını dizilere konu edince -ki kurgu kısmı da çok az- tarih, ecdad vs düşmanı ilan ediyorlar ama ilan edenlerin ağzından atatürk'le rakı düşmüyor.

    bugün türkiye özgürleşiyor. bugün türkiye konuşulmasını yasakladığı kürtçe'de resmen yayın yapan devlet televizyonu kurdurduğu gibi kürtlerle de ciddi manada masada.

    ve bu aşılan yollar da halkın 12 yıldır aralıksız tek parti olarak seçtiği bir partinin eseri, yani düpedüz halk iradesi.

    ileri demokrasi ve yeni türkiye de birer etiket.

    eee bu kadar özgürlüğün olduğu yerde atatürk'ün rakısı dile dolanıyorsa yarın bazı saray görevlilerinin ve belki padişahlarının afyon/esrar alemleri, oğlancılıklarını da biri diline dolamayacak mı?

    nolacak o zaman? konuşulan her konu kalitesiz ilerleyecek çünkü herkes belaltı vurmanın hesabında.

    atatürk istese halifeliği geç hem ortadoğu, hem türk islam birliği kurabilecek kudretteydi.

    atatürk'e masondu demeye diliniz varıyorsa herhalde bunu da kabul etmeye yüreğiniz yeter.

    o halde neymiş? atatürk istemediği için olmamış. seçme şansı türkiye'ye kalsın diye.

    sen şimdi bacımın başörtüsü, şapka, halkın değerleri, bir gecede cahil bırakılma muhabbetine de başlarsın... onu da söyliyim.

    --spoiler--
    madde-1: türkiye devleti bir cumhuriyettir

    madde-2: türkiye cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

    madde-3: türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. dili türkçedir.
    bayrağı şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
    milli marşı "istiklal marşı" dır.
    başkenti ankaradır.
    --spoiler--

    şimdi rahmetli ne demiş? şu yukardaki üç maddeye dokunma, gerisi sana kalmış.

    bugün atatürk'ün tam tersi ideolojideki insanların rahat yaşayamadığını iddia eden var mı?

    ülke laik, buyur. noluyor? kim kimi taşlıyor? bak bugün insanlar sağcısı, solcusu, ülkücüsü, islamcısı, türbanlısı hatta çarşaflısı, açığı vs... 10 numara yaşıyor.

    düşe kalka da olsa bugüne gelinmiş. atatürk bu erki vermek zorunda mıydı zannediyorsun sen? bu halkın kendi erkinin kendini getirdiği noktadır ve güzeldir.

    sizin istediğiniz gibi şeri hukuk'a dayalı, kapalı bir toplum yaratsaydı nolacaktı? daha mı iyi olacaktı her şey?

    adam gelmiş 50 sene daha kral veya halife olup, iran şahı gibi yaşamak varken demokratik yolları seçmiş. sana bir kimlik vermiş. sen türksün, senin atan da türkün, yurdun anadolu, ite çakala karşı buraya sahip çıkmak da boynunun borcu demiş. bunun başında da hristiyan toplumların gelmesine rağmen hala atatürk'ü islam düşmanı ilan etmek de nasıl bir vicdanın ürünü, anlamak mümkün değil.

    kardeşim... atatürk bu kadar islam düşmanı bir adam olsa... önce sütçü imam'lardan, seyit onbaşı'lardan papaz veya haham yaratmaya çalışırdı. bunu teklif bile etmedi.

    elinde bu kadar askeri güç olan bir adam bütüüün camileri yıktıramaz mıydı? itiraz edenlerin soyunu kıramaz mıydı? onu da yapardı. denemedi bile.

    eee? daha neyin siyaseti lan artık bu? neyin islam düşmanlığı? elinde ne kanıt var? islam karşıtı hangi beyanat veya eylem var? bırakın lütfen bu palavraları.

    kendisinin imanı ne durumda onu allah bilir ama atatürk hiçbirinizin inancıyla oynamadı. inancınızı yönetimle karıştırıp insanların düzenini bozmayın dedi.

    suç mu?

    bir gecede halkı cahil bırakmış... ulan okuma yazma oranı neydi sanki?

    bugün dünya'da en yüksek ingilizce konuşma oranlarına sahip ülkelerden biridir türkiye. sen arap alfabesiyle nasıl entegre olacaktın dünyaya? nasıl büyüyecektin? bu hale gelecektin?

    lütfen biraz vicdan arkadaşlar. önce vicdan.
    4 ...
  11. 7.
  12. önce bir tanım yapmayı gerektiren sorudur.

    başkomutanlık yasasını bilirsiniz tarih sever gençler. kurtuluş savaşı'nın verildiği günlerde kurulan tbmm içerisinde öyle kitaplarda anlatılan gibi atatürk'e tamamen sadık insanlar yoktu. kurtuluş için yapılması gerekenleri tartışanlar yanı sıra padişaha bağlılığı halen daha savunan insanlar da vardı. işte bu tartışmaların içerisinde "başkomutanlık yasası" ele alındı.

    nedir bu başkomutanlık yasası? açıklayalım efendim. yasaya göre savaş ahvali içerisinde bulunan milletin kaderini tayin etmek adına verilecek kararlarda geç kalmamak adına, kurtuluş ordusu komutanı mustafa kemal'e bir yetki veriliyordu: "söylediği söz yasadır!"

    şimdi şunun üzerinde biraz düşünmeniz yararlı olacaktır. ağzından çıkan her söz yasa olarak kabul edilen bir insan.
    kudreti görebiliyor musunuz? mustafa kemal'in yasanın kabulünden sonraki konuşmasında yer alan bir ifadeye dikkat çekmek isterim.
    "başkomutan olarak, bir asker sadakati ve itaati ile yüce meclisin hizmetinde olmaya devam edeceğim."

    süreli olarak kabul edilen yasanın tekrar ele alınması sürecinde Kütahya-eskişehir savaşlarının kaybedilmesi, yunan birliklerinin polatlı'ya kadar ilerlemiş olması ve de mustafa kemal'in anadolu insanından neredeyse canı dışında herşeyini isteyen yasaları sebebiyle;
    (ayağındaki çarıkları "kemal'in ordusuna feda olsun" diyerek bağışlayan emirdağlı deli battal'ı hatırlayın)
    sert tartışmalar yaşanmıştır ve süre uzatımıyla ilgili görüşmelere giderken genel kanı yasanın uzatılmayacağı şeklindedir.

    mustafa kemal'in hitabetinin kuvvetini ve liderliğini işte bu andan sonra anlayabilirsiniz. meclisin çoğunluğunun görüşmelere geçmeden önce karşı çıktığı yasa, kemal'in efsanevi konuşması sonucunda "oy birliği" ile kabul edilmiştir.

    şimdi düşünün. ağzından çıkan her söz yasa kabul edilen bir insan kendisini halife ilan edebilir miydi? isteseydi bunu yapabilir miydi? yorum size ait.

    ama düşünürken şunu unutmayın. mustafa kemal tarihin gördüğü en büyük devrimciydi.
    ve laiklik, onun inancında ülkenin batı medeniyetleri ile mücadele edebilmesi açısından en büyük devrim olmalıydı.
    bu devrimi gerçekleştirebilmek için tüm islam aleminin liderliğinden vazgeçmiş midir sizce?

    dünya liderliği;
    kendi pozisyonu için memleketi yangın yerine çevirmeyi göze alanlara değil,
    geleceği inşa edebilmek için ömrünü memleketine verenlere yakışan bir sıfattır kanımca.
    3 ...
  13. 8.
  14. ismi 'halife' olurdu belki, ama rakı içip islama ters inkilap yapan adamı kimse tınlamaz. cihat ruhu dese gülerler adama; denilesi hede.
    2 ...
  15. 9.
  16. Derinlemesine irdelenmesi ggreken bir meseledir. Ataturk'un yaptiklarinin batil olmadigini sadece buradan bile anlayabiirsiniz.
    1 ...
  17. 10.
  18. söz konusu yazıyı yazan yavşak öyle namussuz ki

    --spoiler--
    aralarında bir aşk olması imkânsız gibi bir şey; çünkü kızı ancak bir veya iki kez görmüştü (sabiha sultan bir kere gördüğünü söylüyor), zaten bu yüzden “mustafa kemal’ın statü arayışı” diyorum.
    --spoiler--

    diyor.

    ulan başka nasıl olacaktı? o devirde erkekler kadınlarla istedikleri gibi görüşüyor, flört ediyorlar mıydı da görüşmemiş olması problem olsun? hele ki hanedan kızıyla!...

    duruma şerefsizin baktığı açıyla baksak osmanlı dönemindeki evliliklerin kahir ekseriyetine "statü arayışı" diyebiliriz. ne de olsa erkeklerle kadınlar rahatça görüşemedikleri için aşk olması imkansız!...
    2 ...
  19. 11.
  20. atatürk ü bilmiyorum ama rte diktatör olmak istiyor ve merakla takip ediyorum bakalım ne olacak.
    1 ...
  21. 12.
  22. mustafa kemal mason olmadığı gibi, mason localarını kapamıştır. keza mason halifemiz olduğunu bilmeyen cahil cühela yobazlara ne desem bilemiyorum. lan 5. mehmet reşat belgeli masondu a cahiller!... keza şeyhülislamlar arasında da üç tane mason var: Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Şeyhülislam izzettin Efendi, Şeyhülislam Hayri Efendi.
    2 ...
  23. 13.
  24. Dış ülkedekiler atamıza hayranken ülke içerisindeki bazı vefa yoksunu ya da bir başka deyişle nankör insanların hala Atatürk'ten korkup da ona yalan yanlış şeyler atması cidden insanı üzüyor. Soruya gelince evet öyle bir güzel olurdu ki her şey olur diktatör de olurdu isteseydi ama atamız en demokratik en modern olan sistemi seçti.
    0 ...
  25. 14.
  26. ve bi yobaz çıkar soru sorar. çok bilimsel bir soru olmuş.
    2 ...
  27. 15.
  28. verilen bilgilerin tamamının doğru olduğunu varsaysak bile, sırf yapılan sığ yorumlar yüzünden çöp olarak nitelendirebileceğimiz bir yazı. aslında bunlara hiç bakmamak lazım, boşuna bunları okuyup zaman kaybetmemek lazım ama dayanamıyorum işte. çünkü okumadığın bir şeyin yanlış olduğunu nasıl iddia edebilirsin ki?

    şimdi aşama aşama gidelim.

    "tarih “olsaydı-bulsaydı” tekerlemelerinin üzerinden okunmaz malum, belgelerin ve gerçeklerin üzerinden okunur..."

    e o zaman neden böyle bir yazıyı kaleme alıyorsun hacı dayı? haa, bana kalırsa gayet de olur böyle bir şey. mesela "naziler savaşı kazansaydı, nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk?" sorusu gayet de güzel bir soru olabilir ve bu konu hakkında çok eğlenceli tartışmalar yapılabilir. ama bununla ilgili akademik bir yazı yazmanın da anlamsızlığı ortada. dolayısıyla karar ver, tarihçi olarak mı yazıyorsun bu yazıyı, yoksa bir köşe yazarı olarak biraz da magazine çevirelim işi mi diyorsun?

    "mustafa kemal paşa, milli mücadele kazanıldıktan sonra, halife olma niyetini birkaç kez seslendirdi, hatta bazı yabancı gazetecilere, böyle bir teklif gelmesi halinde kaçınamayacağı yolunda beyanlarda bile bulundu."

    böyle uzun boylu bir iddia, sence de bir kaynak göstermeyi ya da en azından ufak bir alıntı yapmayı gerektirmiyor mu bahadıroğlu? neyse, bu kaynak mevzusu senin okurlarına çok uzak bir mevzu zaten. onu da geçtik.

    ama dikkatten kaçmaması gereken husus, atatürkün makam hırsının olumsuz bir şeymiş gibi gösterilmesi. önemli yerlere gelmek istemenin neresi kötü pardon? mustafa kemal, kendi döneminin şartlarına göre iyi bir eğitim almıştı. akıllı ve etkili bir adamdı. daha gençliğinde yazdığı mektuplarda bile yaşıtı olan arkadaşlarına liderlik ettiği görülür. buna uygun olarak da önemli pozisyonlara gelmişti. memleket meseleleriyle de haddinden fazla ilgilenen birisi olarak, iyi yerlere gelmeyi istiyor ve hak ediyordu. önemli olan bu hırsı yüzünden insanlara haksız yere zarar verip vermemesidir ki bu ayrı bir konudur.

    "ingiltere, sömürü düzenine engel teşkil ettiğini düşündüğünü hilafeti çoktan kadırmayı plânlamış ve adım adım bu noktaya gelmişti"

    madem hilafet bu kadar güçlüydü, biz neden cihan harbinde bu kadar çok müslümanla savaştık? neden araplarla savaştık? neden baş kaldırdılar? yoksa halifemiz yanlışlıkla cihad çağrısında bulunmayı mı unutmuştu acaba?

    "yani imanın tüm şartlarını, tüm kur’an ahkâmıyla (ki adıyla-sanıyla buna “şeriat” derler) birlikte benimsemek...

    ve hem takipçisi, hem de savunucusu olmak...

    yani, namaz kılacaksınız, oruç tutacaksınız, her türlü haramdan sakınacaksınız, gayrimeşru zevklerden uzak duracaksınız...

    fakat bunlar da yetmez: ümmetin de böyle yaşaması için çaba harcayacaksınız..."

    vallaa bu tanıma göre pek çok farklı zevcelerinden onlarca kimi zaman 100ü aşkın (bkz: 3. murad) çocuğu olan, kimisi içkiye düşkün olan, kimisi batılı tarzda yetişmiş, eğitim almış, kimisi içki içen padişahlarımızın çoğu halife sıfatını hak etmemiş anlaşılan. çok ilginç! o halde yavuz bahadıroğlu üstat bir başka yazısında bunlardan da bahsetsin de bizleri bu konularda aydınlatsın!

    sayın üstat, eserine tüy dikmeyi de unutmamış:
    "ve atatürk de kendisini hilafetten de saltanattan daha güçlü bir konuma getirip “tek adam” olacaktır! "

    yahu el insaf. cumhurbaşkanının 1924 anayasasında sadece geciktirici veto yetkisi vardır ve bu yetki de cumhurbaşkanları tarafından kullanılmamıştır. cumhurbaşkanının parlamentoya müdahil olmasının önü kesilmiştir. tamam, elbette bugünkü şartlarla kıyaslanırsa atatürkün chp üzerindeki etkisi muhakkak daha fazladır. eee, peki sene olmuş 2015. erdoğan için çok daha farklı bir şey söyleyebilir miyiz? kaldı ki 1920lerden, 30lardan bahsediyoruz. o dönem kaç tane ülkede bugünkü gibi modern bir demokrasi vardı acaba? gelişmiş ülkeler haricinde en köklü demokrasiye sahip olan hindistan bile 1947de bağımsızlığını kazandığında bu sistemi tesis edebildi.

    bir de tek adam diyorlar. hacı dayı, celal bayarlar, öve öve bitiremediğiniz adnan menderesler, recep pekerler, ismet inönüler, rauf orbaylar, fethi okyarlar... daha nice isimler sayılabilir ama bu kadar farklı kişiliklerin olduğu bir parlamentoda parlamentonun dışında, daha çok seremonik bir görev üstlenen cumhurbaşkanı nasıl tek adam rejimi kurar yahu? atatürk döneminden bahsederken sürekli kemalist elit diye bir kesimden bahsetmemizin bir sebebi var herhalde.

    aman yaa, neyse. bırakınız yazsınlar efendim. nasıl ki atatürk döneminin sözde entellektüelleri "türk tarih tezi" gibi saçmalıkları ortaya atmışlarsa ve biz bugün bunlara neticemizle gülüyorsak, yakın bir gelecekte tüm bu yazılıp çizilenleri de hatırlayıp acı acı tebessüm edeceğiz "ne saçma zamanlardı bee" diye. işte bu yüzdendir ki "yeni türkiye" söylemi çok değil bir 10-20 yıl sonrasının alay malzemesi olacaktır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük