herkesle düşmanken gerek duyulmamış eylemdir. ayrıca atatürk askerlik zamanlarında oldukça sık yurt dışına çıkmıştır. şunu da eklemeden olmaz tabi; babalar oğulların ayağına gitmez.
Ülke kurulduğunda 50 ye yakın farklı düşünce grubu ülkede ihtilal peşindeydi. Bu grupların azılı liderleri gaziyi sokakta tek başına dahi görseler korkudan felç geçirecek durumdaydı. Ancak onun dışında kimseden korkmuyorlardı. Yani gazi ülkeden bir günlüğüne çıksa döndüğünde o buhranlı zamanda ülkeyi yerinde bulamazdı.
Gazi suikasttan korkmazdı, suç üstü yakalanan bi suikastçiye kendi silahına mermi doldurarak vermiş ve kendisini vurmasını istemiştir. Şok olan adam gazinin ayaklarına kapanıp ağlamıştır.
padişahların farz olan hac ibadetini, üstelik kuran'da "uzakta oturan yöneticiler yapmasalar da olur" diye bir hüküm bulunmadığı halde yapmamasını dert etmeyenlere dert olmuş ziyaretlerdir.
dönemin riskli ve yoğun konjonktürü nedeniyle olabilir. sonuçta cumhuriyet kurulduktan sonra epeyce bir süre istanbul'a bile gitmemiştir. ama görüldüğü kadarıyla uluslararası ilişkileri de es geçmemiştir. bazıları çok uzun soluklu olmasa da özellikle çevre ülkelerle çeşitli savunma-saldırmazlık paktları imzalamıştır. sscb ile ilişkileri de kurtuluş savaşı sonrasında da -temkinli yaklaşmak kaydıyla- olumlu mecrada götürmüştür.
(edit : bu açıklamalar devletin başında olduğu dönemlerle ilgilidir. yoksa askerlik kariyeri esnasında fransa ve almanya'da bulunmuşluğu az çok mürekkep yalamış ve bu konuları merak etmiş kişilerin zaten malumudur.)
tabi burada birçok arkadaşımın güzel açıkladığı gibi lider ayağa getirir.
amk ülke 20 yıllık savaştan çıkmış yeni ülke kuruluyor bunlar ziyaret diyor.
adam şimdikiler seyahat etsin diye uğraşıyordu. şimdikilerin yaptığı ise Astral seyahat.
Kendine devletin kasasından uçak alacak zibilyon doları olmadığındandır belki de, hayır onca ziyareti yapmadan konuştuğu yabancı dilleri görünce , onca ülkeye gitmesine rağmen ingilizce'si " welcome, how are you" dan ileri gidemeyenleri savunan öküZlere hiç mi bir şey ifade etmiyor bu adam anlamadım kii. *
27 kasım 1978 tarihli unesco genel kurur kararı: "unesco genel konferansı: uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çalışmış üstün kişilerin gelecek kuşaklar için örnek olacakları inancıyla, türkiye cumhuriyeti kurucusu mustafa kemal atatürk'ün doğumunun 100. yıl dönümünde unesco'nun ilgilendiği tüm alanlarda olağanüstü bir reformcu olduğunu göz önünde tutarak, özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşların ilk liderlerinden biri olduğu kabul edilerek dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın, sürekli barışın kurulması için çalışmalarının olağanüstü bir örnek olduğunu ve tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiç bir renk, din ve ırk ayrımı gözetmeden, bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına olan inancını anımsatarak eylemlerini her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünde yapmış olan türkiye cumhuriyetinin kurucusu olan atatürk'ün kişiliğini ve eserlerinin çeşitli yönlerini ön plana çıkarmak suretiyle 1980 yılında yapılacak sempozyum hazırlıkları için türk hükümeti ile unesco'nun işbirliği yapmasına karar verilmiştir."
unesco'nun aldığı bu karar gereği dünya tarihinde bir ilk olarak atatürk'ün 100. doğum yılı olan 1981 yılı "atatürk yılı" olarak kutlanmıştır.
Velhasıl, uluslararası bir alanda tanınmak, saygı görebilmek ve ülkenizin saygınlığını arttırabilmek için sürekli ora senin, bura benim dolaşmak gerekmez. Lider olan bu saygınlığı oturduğu yerden de kazanır.
Kendisi alem gecelerinde onun bunun kucağında doğmuş kökeni belirsizlerin laf attığı durum. Sen daha kendi cehalet ininden dışarı çıkamamışsın Atatürk'e mi laf atıyorsun utanmadan.
kendisinden sonra iktidara gelecek olan islam mücahitleri bol bol dünyayı gezsin amacıyladır. biri ingiltere'de şövalye kıyafeti giyer, diğeri daha başbakan olmadan abd'lerde yahudi cesaret ödülünü alıp sonra geri istendiğinde vermemek için 40 takla atar. işte bunlar hep dünya liderliği, mücahitlik falan.
