atatürk havalimanı

    6.
  1. müthiş erotik bir yer. geçerken kemeri bile çıkarttırıyorlar. insan bir heyecan duyuyor anlatamam.
    8 ...
  2. 99.
  3. jungle!

    tam olarak karşılığı bu bende... resmen jungle! hangi hayvanın ne bok yediği belli olmayan ortam.

    12 Eylül diktasının başardığı iki önemli iş vardır; istanbul'da taksicilere taksimetre açtırmak, bir de havaalanı çıkışını düzene sokmak.

    Demokrasi benzeri birşeylere dönülünce, taksimetre kullanımı sürdü ama havaalanlarının gene tadı kaçtı.

    Kaç ülkede kaç havaalanına girdim çıktım, buradaki keşmekeşi ancak Kahire'de gördüm.

    Batı ülkelerinde uçaktan inen, pasaport kontrolundan geçen, bavulunu toplayan yolcu, koşmadan, itişmeden kakışmadan, "sakin" olarak dışarı çıkar, bineceğine biner, gider.

    Bizde bir kasaba panayırının kargaşası yaşanır.

    Ekmek aslanın ağzında olduğundan, sarı taksiler, bir bayram yerinin "çarpışan arabalar" bölümü düzensizliğiyle yolcu kapmaya çalışırlar.

    Karşılamacılar, arabalarını nereye koyacaklarını bilemezler. Duraklama ve bekleme yapmak yasaktır!

    Otobüsün nereden kalktığını da pek kestiremezsin. Hele "metroya binmeyi" falan düşünen turist, yanmıştır.
    En kötüsü de, gürültüdür.

    Her sürücü korna çalar (ülkemizde vara yoğa korna çalmak serbesttir), polis memuru ve değnekçi de sürekli düdük çalar.

    Bu düdük sesini pek severler, ortalığı düzene sokmak için değil, kendilerini "doğrulamak" için öttürürler, kopardıkları her düdük cayırtısı onları "güçlü adam" kılmaktadır. Korku ve tedirginlik salıp sevinirler.

    Sık sık da, bir köşeye sotelenmiş polis arabasının asla ve asla anlaşılmayan "anonsları" duyulur bu patırtı arasında: "Otuz dört mmmşfşş, devam ehmmm, devam ehşnn, bmmnnnh yapma!..."

    Bütün bu "kakofoni", sundurma benzeri beton tavanda patlar ve büyüyerek yankılanır.

    Gümrükten çıkıp "gurbetçi akrabasını bekleyen" yüzlerce köylüyü yara yara kapıya yaklaşır (herkes köylüdür, karşılamacı da köylü, uğurlamacı da köylü, taksici de köylü, değnekçi de köylü, yolcunun büyük kısmı da köylüdür), dışarı çıkınca bu kargaşa ve gürültüyü tokat gibi yer, yay gibi gerilirsin.

    Havaalanı, altmışlı yılların köylü toplama ve dağıtım merkezi Topkapı Garajlar'a dönmüştür. Çünkü Elazığ ile Hannover, Vakfıkebir ile Mannheim, Niğde ile Stuttgart arasında fark kalmamıştır. Tek düşüncen, oradan bir an önce kaçmak, uzaklaşmaktır.

    Evine döndüğüne sevinemezsin.

    Eh, bu işin bir de "köprü trafiği" boyutu vardır, unutma!

    Havaalanı çıkışına, ülkemizi yabancılara daha hemen oracıkta tanıtmak amacıyla bir tabela asılmalıdır: Welcome to the jungle... Vahşi ormana hoş geldiniz!

    Dedim ama, bir de gidişi var: Küçük plastik sepetlere cep telefonu, sigara, çakmak, anahtarlık, bozuk para doldurup boşaltmaktan, çantadan iki posta bilgisayar çıkarıp koymaktan ve her seferinde iki kere kemer çözüp ayakkabı fora etmekten kafayı yersin...

    yolunuz Atatürk Havalimanı'na mı düştü?

    allah başka zeval vermesin efendim...
    7 ...
  4. 21.
  5. altından metronun geçmesi anında dış hatlar zemininin deprem olurcasına sallanan hava alanı.
    7 ...
  6. 88.
  7. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1101956/+

    elinde silahla insan avlayan teröristlerin katliam yaptığı havalimanıdır. akp döneminde olmuştur.
    5 ...
  8. 4.
  9. nefret ettigim, pahali gereksiz sasali. sigara icebilmeniz icin icerideki cafelerden birine oturmaniz gereken yada guvenlik duvarini asip disari cikmaniz gereken. zenginler icin yapilmis bir yer.

    edit: birilerinin sahiplerine oranin havaalani oldugunu hatirlatmasi gerekir sanirim. orasi sadece insanlarin sikilmesi gereken bir yer degildir.

    evet dogru 1 kutu kolaya 5 YTL vermek bana koydu.
    6 ...
  10. 16.
  11. güvenliği ile insanı bezdirmekte üzerine yok bu mekanın.

    daha girer girmez üzeriniz, üzerinizde unuttuğunuz her şeyi keşfeden bir xray'den geçirilerek aranır. bu xrayler silah tabanca vs. değil, kolonyalı mendil, p, vs. gibi her şeye ötmek üzere tasarlanmış oldugundan, her seyinizi çıkarttığınızdan emin olmalısınız.

    ardından biletinizi alır, ana bagajınızı verdikten sonra el bagajınızla ikinci kontrol noktasından geçersiniz, burasının soyunduruculuğu "daha hafif olur" diye ümit ederken, görevlinin "burası daha beter" ikazıyla tekrar sıkılmaya başlıyorsunuz.

    bu sefer ayakkabınız dahi çıkartılıp xrayden geçiriliyor.

    anlamadığım şeyler var tabi ki. bu cihazlar neden bu kadar yetersiz, anlamıyorum. dilerlerse dort tarafı çevrili xray kabininden geçeyim ama bu kadar soyunma dökünme yaşamayayım istiyorum.

    hadi kemerleri vs. çıkartmayı da anlıyorum da, ayakkabı çıkartmak ne oluyor? galoşlarla hastanecilik oynamanın hangi avrupa ülkesinde ya da amerika'da yeri var? gitmedim, bilmem ama filmlerde görmüyoruz bunları en azından. hayatımız da film olduğundan...

    bir de thy'nin ahlaksızca bulduğum bir tavrı var; bagajlı yolcular için girişlerin yapıldığı ikinci kısmında sıraya girmek için labirent düzenlenmiş. yani resmen dalga geçiliyor, "siz daha adam gibi sıraya dahi giremezsiniz" deniyor. düzeltilmesi lazım en kısa zamanda.
    5 ...
  12. 108.
  13. Meslege basladigim ilk gun burasi benim ikinci evim olmustu 10 yildir uctugum bu alandan bugun son ucusumu yaparak veda ettim.icim buruk hoscakal guzel limanimiz.
    8 ...
  14. 15.
  15. kesinlikle ve kesinlikle ya tok gidilmesi ya da yanda yiyecek bir şeyler götürülmesi gereken havalimanı. zira yemeğe verilen para rahatlıkla bir iç hat bilet fiyatını geçebilir.
    4 ...
  16. 132.
  17. Lise yıllarımda ve lise stajımda neredeyse evimden çok bulunduğum havalimanı. Kapanması beni çok üzmüştü. Nedense böyle şeylere anlam yüklüyorum. Biz bu puslu havada çift sigarayla bir havalimanı gömdük istanbul'a.
    4 ...
  18. 18.
  19. ucus kapisina gidis aranmasinda "laptopinizi acar misiniz" diyen; laptopin dugmesine bastiktan sonra yanan isigini gorunce "tamam kapatin" diyen; isletim sistemi acilmaya basladigindan laptopi hemen kapatamayacaginiz icin, orda durmus beklerken "yer acin" diye insani azarlayan guvenlikcilere sahip havalimani.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük