malumunuz efsane, yıllar boyunca kuşaktan kuşağa, sanki gerçekten yaşanmış gibi aktarılmış hikayelerden oluşur. efsaneye ana rengini katan mübalağalarıdır. yine bir diğer ana renk mistik unsurlar taşımasıdır. bu iki ana renk birleşince, mistik bir güçle akıl almaz başarılara imza atan bir kurtarıcı, bir kahraman doğar. bir şeyin efsane olup olmadığı, gerçeküstülüğüne, anlatımındaki mübalağa ve betimleme tarzına bakılarak anlaşılabilir.
sadede gelirsek, atatürk ister çok başarılı işler yapmış olsun, ister çok başarısız işler... şurası nettir ki, "atatürk anlatısı" tüm renkleriyle bir efsaneyi andırıyor ve bu yönüyle, gerçekte ne yaşanmış olursa olsun, atatürk ne yapmış olursa olsun, "galiba bu anlatılanlar fos" imajı doğuruyor. yani, "bu işte bir bit yeniği var" kuşkusuna neden oluyor. bence bu "atatürk efsanesi" atatürk'e -farkında olmadan- yapılan en büyük eleştiri. tabi bundan bir tek bu efsaneyi yaratanların haberi yok ayrı konu.
efsanelerin bir diğer özelliği de, mistik bir temele dayandığı için, eleştirildiği takdirde ona iman edenler tarafından hakaretvari ve genelleyici kalıpların kullanılmasıdır.
mesela sosyalist ülkelerde her kaka görülen bir anda "küçük burjuva" olur. kemalist efsanede ise hemen dinci ya da yobaz...
yani, sırf bu yorumlar bile bu efsaneyi doğruluyor.*
efsane midir değil midir, denize dökülen yunanlara sorulması gerekmektedir.
şu sözler Prof. Justin McCarty'e ait:
Atatürk olamasaydı, Türk belki Özbekistan'da oludu, ama Trakya ve
Anadolu'da kalmazdı. 100 yılda tüm civar büyük coğrafyada sürülmüş ve
katledilen Türkler'in Konya Ovası'ndan sürülmeleri ve atılmaları ne
kadar sürerdi sanıyorsunuz? Amerikalı tarihçi devam ediyor:
'Ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi
kurtarmadı; Türk neslini de kurtardı.' Amerikalı tarihçinin kanıtlara
dayanarak çizdiği tablo çok açık.
atatürk bir efsanedir. Ama masal kahramanı tadında bir efsane değildir. Yaşadığı dönemde, yaşarken efsane olabilmeyi başarmış, öldüğü zaman türkiye'nin tamamına yakınına gözyaşı döktürebilmiş, yabancı düşmanlarını sevindirmiş ama saygısından ödün vermemiş, yerli düşmanlarına ise sevinçten göbek attırmış bir efsanedir atatürk efsanesi.
Türkiye'nin hiçbir kurumunu satmamış, milli sermayeye, çiftçiye, köylüye, tarıma, hayvancılığa, üretime, ihracata ve teknolojiye önem vermiş ve ömrünü bu sektörlerde atılım yaparak geçirmiş bir efsanedir atatürk efsanesi.
Ülkemizi, kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri yapmış olmasıdır onu efsane yapan.
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını vermiş(avrupa'da 2., dünyada 3. Ülke), eğitimin önemini anlatmış, ulaşımın zor olduğu yerlere giderek sembolik dahi olsa bizzat öğretmenlik yaparak o bölgelere öğretmen tayinini heveslendirmiş bir başöğretmendir atatürk efsanesi.
Atatürk'ü efsaneleştiren en önemli unsur da, gençliğe hitabede belirtildiği üzere dahili mihraklardır. Atatürk'ün yaptığı her şeyi yıkmaya çalışan, ülkeyi parsel parsel satan, çiftçiliği, hayvancılığı, tarımı, köycülüğü, üretimi, ihracatı bitme noktasına getirenlerdir atatürk'ü efsane yapan.
Askerinin kafasına çuval geçirilmesine gıkını çıkarmayan ama yeri geldiğinde "van minüt" resti çekenlerdir atatürk'ü efsane yapan.
Daha o kadar çok şey sayabilirim ki aslına bu konu hakkında, ama kısa kesip toparlıyorum.
Çocukların içinde hep masal kahramanlarına duyulan gizli bir özlem vardır. Atatürk öldüğünden beri en çok bu zamanlarda dillendiriliyorsa, bu demek oluyor ki devlet baba'nın (hükümet) çocukları(vatandaş) ciddi manada o efsaneyi özlemeye başlamıştır.