ülkemizin kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi verdiği dönemi, akıllara zarar bir şekilde bugünün koşullarıyla değerlendirip, iktidarın bugün çektiği sıkıntıların temelini , atatürk dönemindeki uygulamalar olarak gösteren çarpık zihniyetin atatürk ve cumhuriyetin kazanımlarını karalama çabasından başka bir şey olmayan iddia.
100 yıl önce avrupa kaynarken ve ülkemiz sanki kurtuluş mücadelesi vermiyormuş gibi, ülkemizi avrupa'nın en demokrat ülkesiymiş gibi değerlendirip, bu ülkeyi özgür, ve hiçbir ülkenin boyunduruğu altına sokmayan, bağımsız bir ülke yapan atatürk'e diktatör diyen bu çarpık zihniyete en iyi cevabı atatürk'ün bizzat kendisi vermiştir.
bir yurt gezisinde, etrafını çeviren halktan bir genç ata'ya sorar:
-atam! bir italyan gazeteci sizden diktatör olarak bahsediyor. gençlik olarak ne cevap verelim.
gazi hiç tereddüt etmeden cevap verir:
-evet, ben bir diktatörüm.
çevresindekiler şaşkın bir şekilde ata'ya bakarken, ata durumu izah eder:
-fakat benim hayatımı tetkik edenler görürler ki, ben mısır firavunu gibi, şahsıma mezar yaptırmak için kırbaçlar altında insanları çalıştırmadım. ben, memlekete tatbik etmek istediğim herhangi bir fikri, evvela kongreler toplayarak, onlara danışarak, aldığım selahiyete dayanarak tatbik ettim. işte erzurum, sivas kongreleri; işte büyük millet meclisi, bunun en canlı ispatlarıdır.onlar ne derlerse desinler biz yolumuza devam edelim.
1400 yıl öncesine özlem duyan, 1400 yıl öncesi gibi yaşamak isteyen ve kadınları insan yerine bile koymayan o dönemi günümüzde yaşamaya çalışan geri kafalı, araplara özenenlerin, atatürk'e diktatör demesi dangalaklığın daniskasıdır.yüzyıllarca padişahlara ve halifelere kulluk eden, atatürk sayesinde sadece allah'a kul olmayı öğrenen bu zihniyet, atatürk'e diktatör derken, 1400 yıl öncesinin dogmalarıyla yaşamaya özgürlük diyen ama 80 yıl önce yazılan andımızıa çağdışı diyen rte'nin eleştirilmesine bile tahammüllerinin olmaması bir kara mizahtır.
öyle bir diktatör ki günümüze fikirleriyle ışık tutmaya devam ediyor, öyle zalim bir adam ki düşmanları ondan korkuyla değil, saygıyla bahsediyor,, körü körüne birinden nefret etmekle körü körüne birini sevmek arasındaki farkı bulan ve anlayanlar elbette bu basmakalıp ifade ve tanımlamalarla yetinmez, aksine araştırır, onu bulur ve daha bir sever, bağzı sevimsizler tarafından sevilmeyeni..
diktatörün anlamını bilmeyen birinin söylediği sözdür. diktatörleri halkın büyük çoğunluğu sevmez ama atatürk öldüğünde halkımız için hayat durmuştur. ayrıca bir diktatör için hiç bir kimse aşağıdaki sözleri sarf edemez;
ingiltere başbakanı Lıoyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştı :
- Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemâl'in dehasına karşı elden ne gelirdi.
doğrudur. atatürk müşfik diktatördür. halkın iyiliği için kullanmıştır yetkisini. zaten demokrat olsaydı en fazla kılıçdaroğlunda, özalda, türkeş'de olduğu gibi belirli bir görüş etrafında kümelenmiş insan tarafından sevilirdi. oysaki atatürk solcusundan, sağcısına kadar etnik problemleri olmayan tüm türkler tarafından sevilir.
Evet diktatördür. Fes veya sarık takanlari şapka takmayanları kuranı kerim okuyan veya öğretenleri asan bi adam diktatör değil de nedir? Bunun tartışmaya açık bi tarafı yoktur diktatördür. istiklal mahkemeleri ancak diktatör bi kafadan çıkan sistemdir.
atatürk bir devrimcidir. Ve her devrim kanlı olur. Ernesto che guevara da bir devrimcidir. Hatta en bilinen devrimcidir. Ününün bu zamana kadar gelmesinin sebebi ise, devrim hareketinin başarısız kalmasından mütevellit yapmak istediklerinin hepsinin üstüne ölümünden sonra sünger çekilmesidir.
Atatürk'ün ise bu kadar baştacı edilmesinin sebebi, yaptığı devrimlerin başarılı olması.
Son sözüm ise che hayranı olup atatürk düşmanı olan, hem cumhuriyet hem de küba tarihinden bihaber olan herkese...
Atatürk meclisi kurduğunda eline diktatorya sağlayabilecek yetkileri aldı. Ama ona bu yetkileri veren de meclisti. Oy çokluğuyla değil, oy birliğiyle ona bu yetki verildi. Sadece savaş boyunca olağanüstü hallerde kullanacaktı.
1. Meslis yıkıldı, 2. Meclis kuruldu. Bu doğan boşlukta halk arasında çatlak sesler yükselmeye başlamıştı. Ve bu sefer meclia kendiliğinden atatürk'e bu yetkiyi verdi. Atarürk de oy birliğiyle kendisine verilen bu yetkiyi çatlakları kapamada kullandı.
Atatürk'ün yetkileri, tdk'nın diktatörlük tanımına göre, diktatörlüktü. Ama aynı tdk'nın diktatörlük tanımına uyan bir kaç kişi de ben yazayım. Sonra elinizi vicdanınıza koyun ve karar verin bakalım atatürk diktatör müymüş diye...
gelelim che'ye... kendisi aslen bir tıp doktoru olmasına rağmen ve devrim hareketine katılan kişilerin arasına "doktor" olarak katılmışken, dayanamamış ve adam öldürmeye başlamıştır. Devrimin, devrime karşı gelenleri öldürmeden gerçekleşemeyeceğini her fırsatta vurgulamış ve sayısı bilinmeyen kadar insanı ya öldürmüş, ya da ölüm emrini vermiştir. Doktor olarak çıktığı yolda, insanlara şifa dağıtmak yerine onların canını almıştır. Hem de bunu doğup büyüdüğü arjantin için değil, sığındığı küba için yapmıştır.
Ayrıntılı bilgi almak isteyenler bir zahmet araştırıversinler. Her bildiğim ayrıntıyı burada anlatırsam hem çok uzun yazı olur, hem de kimse okumaz. O yüzden, azı karar, çoğu zarar diyerek yazdıklarımı bağlıyorum.
Eğer atatürk bir diktatör, kafatasçı ve din düşmanı olsaydı; bugün burada ne kürt kalırdı, ne dindarım diye geçinen dinci... Başarısı ne kadar olurdu peki? Hitler'in başarısı kadar. Çünkü bugün alman sermayesi yahudi kontrolündeyse, hitler'in yaptıkları bir amaca ulaşamamış demektir.
Atatürk'ü dünya çapında ünlü yapan liderliği işte burda yatar. 623 yıllık rejimi yıkmış, yeni rejim kurmuş ve bunu dökülebilecek minimum kanla yapmış olduğu içindir.
zekasıyla, liderlik özellikleriyle, bakış açısıyla bir milletin kaderini tayyin eden, yaptığı devrimlerle bizi çağdaş medeniyetler seviyesine taşıyan, bugün az-çok kalan özgürlüğün temelini atan, öldüğünde bir ulusun ağladığı adama başka türlü bok atamayacağını bilenlerin zırvasıdır.
ulan diyorum, mustafa kemal olmasaydı keşke, şimdi sizin gibi şakirtlerle aynı topraklarda yaşıyor olmazdık.