Doğru değildir. Diktatör olamaz olsa olsa o zamanki süper güç ingiltere'nin Türkiye'yi idare ettirme kişisidir.
Kurtuluş Savaşımız kurtulmamızı tek başına sağlamamıştır. Yunanlıları mağlup ettik ama başkenti elinde tutan ingilizlere tek kurşun atmadık. Onlar istediği yönetim başa gelince kendileri çekildi. ingiliz, Fransız, ispanyol, Hollanda, Protekiz, italya bunların hepsinin hala ellerinde tuttukları, kontrol ettikleri sömürgeler var ve bu sömürgelerin hepsinde de birer kendi Atatürk leri var. Sorsanız bütün Afrika bağımsız mesela.
Şunu önce kafanıza sokun, kurtuluş savaşı vermemiz vatanı kurtardık anlamına gelmiyor. Yunanlılarla bir savaş yaptık, kazanan taraf patron olan, başkenti elinde tutan, işgalcibaşı ingilizlerle masaya oturacaktı. Biz kazandık, biz oturduk. Yarı otonom bir devlet olarak bugünlere geldik. Yani sadece Kurtuluş Savaşı ile kurtulmadık, Kurtuluş Savaşı artı ingilizlerin şartlarını kabul ederek, dilim varmıyor ama inayetiyle kurtulduk. Silahla aldıkları başkentini masada geri istersen sana bedava vermezler. Yunalılar bizi yense idi emin olun ingilizler kendine bağlı bir Yunanı başa getirirdi.
Bugün, şahsi görüşüm, hala benzer bir pranganın içindeyiz. Sade aktörler değişiyor. Tayyip Erdoğan'a dikkatör diyorlar ama Amerikanın her dediğini yapmaktan başka yapacak bir şeyi yok. Olsa olsa diktatörün Türkiye Şubesi olabilir. Aksini yapanın ya uçağı düşüyor, ya helikopteri. Ya zehirliyorlar ya da spor salonunda Özal'a yaptıkları gibi kurşun atıyorlar. Düzen böyle sürüyor.
değildir efendim, değildir. öylese bile ülkenin hayrına diktatörlük yapmıştır. yaşadığı süre boyunca, Dünya'nın hemen hemen her ülke başkanı tarafından saygı görmüş, bir adama bu tür yakıştırmalar yalnıştır. neyse neydir en azından yaptıkları ve bunun bizlere kazandırdıkları bellidir.
sanki, atatürk'ün türkiye'de yöneticilik yaptığı 1923-1938 yılları arasında ortadoğu, balkanlar, kafkasya'da demokrasi tadından yarılmış yenmiyordu. aynı yıllar arasında avrupa'da mussolini, hitler, stalin gibi baba diktatörler halkı inim inim inletmekteydi. güçlü ülkeler zayıf ülkelere saldırarak topraklarını işgal etmeyi kendi doğal hakları olarak görüyordu.orijinal kgb arşivlerine göre stalin'in öldürttüğü sovyet vatandaşlarının sayısı 42 milyondu. hitler ve mussolini'nin yaptıklarını anlatmaya gerek bile yok.
ülkesinde çok partili hayata geçilmesi için arkadaşlarına parti kurmalarını öneren kişi mi diktatör?
devlet başkanı olduğu yıllarda istediği gibi gezebilme özgürlüğü olmasına karşın hiç yurtdışına çıkmayan atatürk mü diktatör?
kurtuluş savaşı'na karşı çıkan 150likleri sürgüne gönderirken, "bunlar ite köpeğe mahkum olmasın." diyerek sürgüne bile maaş bağlayarak gönderen adam mı diktatör?
evet. atatürk diktatördür. çünkü islamiyet'i pazarlayan ve vatan, toprak ve bayrak değerleri olmayan hain köpekler için bir mecburiyettir atatürk'ün diktatör olması. allah atatürk'ten bin kere razı olsun. huzur içinde uyusun. mekanı cennet olsun. mahkeme-i kübra'da mutlak adalet vardır. az kaldı.
bir imparatorluktan cumhuriyete geçilirken biraz diktatör olmak zorunda olduğu için diktatördür-ki diğer diktatörlerin yanında diktatör bile değildir aslında. gerektiği yerde yeni kurulan bir ülkenin bütünlüğünü sağlamak için bazı kararlar vermiştir bunda şaşırılacak bir şey yoktur.
nagehan akçı hanımefendi rahat bir yaşamın tadını sürerken oturduğu yerden yorum yapadursun birilerinin egosunu okşasın, onlara yararlı ve layık bir vatandaş olmak için çabalasın dursun. atatürk'ü anlamak kolay değildir.
nagehan alçı dahil bütün ikinci cumhuriyetçilerden nefret ederdim.şimdi daha çok nefret ediyorum.nazlı ılıcak, mustafa akyol,nagehan alçı, rasim ozan alayınızdan bir adam etmez.
demokrasi kültürü az olan tüm toplumların çıkardığı liderlerde olan hastalığın bir örneğidir.
türkiye için i.inönü, a.menderes, t.özal, t.çiller, r.t.erdoğan şeklinde gider bu hastalık.
darbe ile gelen diktatörler zaten ayrı.
(bkz: totalitarizm).
taa 1930lu 1940 lı yılları şimdiki koşullara göre eleştirmek gibi büyük bir yanılgı içine düşmüştür nagehan alçı.atatürk de isterdi başka partiler olmasını ama şeyh said isyanı menemen olayı gibi bir sürü olay çıktı.ve tek parti yönetimi biraz daha devam etti.ayrıca o dönem ekonomimiz şimdiki gibi dışa bağımlı değildi.türkiyenin ihracatı ithalatıyla denkti.bir de şimdi bakın ...
Atatürk demokrat mıydı?
Soruyu tersten sorarsanız gerçeğe daha çabuk ulaşırsınız: "Atatürk diktatör müydü?" şeklinde bir ahmak tartışmasına gireceğinize, "Atatürk demokrat mıydı?" diye sorunuz.
Hayır, değildi.
Bunun "iyi" ya da "kötü" olarak yorumlanması, adı üstünde, yoruma kalmış bir meseledir. "O devirde başka çare yoktu" gibi gerekçeler yalnızca yorumdur.
Atatürk bir askerdi. Bir askerin demokrat olması, eğitimine, yetişme tarzına, mesleğine aykırıdır.
Atatürk demokrat değildi. Muhalefetin hiçbir şekline izin vermemiştir. Hiçbir "çıkıntılığa" tahammül etmemişir.
Yalnız padişahçılara değil, "onun tek adam yönetimine karşı çıkan" kendi cumhuriyetçi arkadaşlarına bile hoşgörüyle bakmamış, hem onları tasfiye etmiş, hem de örneğin Büyük Nutuk'ta hakaretler yağdırmıştır.
Peki ya Türkiye Büyük Millet Meclisi?... diyeceksiniz.
Tek partinin emrine verilmiş, mebuslar Atatürk tarafından "saptanmış" ve aday gösterilmiştir. Tek parti yönetiminde "aday" göstermek bile başlıbaşına gülünçtür. Seçim bir formalitedir. Meclis, karar alıcı değil "onaylayıcı" bir kurumdur. Hiçkimse "bu şekilde halkı yavaş yavaş eğitti" demesin, ülkemizde 1908 yılından beri hem de çok partili seçimler yapılmaktaydı. 1930 meclisi, 1908 meclisinin "geriye gitmiş" versiyonudur.
Bütün bunlar "halk iradesi" diye pazarlanmış ve tek adam iradesi, büyük önderin halk nezdindeki muazzam prestijine dayanılarak dayatılmıştır.
Peki ya Serbest Fırka?... diyeceksiniz.
Ancak Atatürk istediği ve uygun gördüğü zaman "emirle" kurulmuş, kendi kendini kapatmasına göz yumulmuş, daha doğrusu kendi kendini feshetmeye teşvik edilmiştir.
Peki ya devrimler?... diyeceksiniz.
Zamana yayılarak, sırayla ve keyfe keder yapılmıştır.
Niçin alfabe değişimi 1928 yılında olmuştur da 1924 yılında olmamıştır? Niçin soyadı kanunu için 1934 yılı beklenmiştir de bu iş daha cumhuriyetin başında bitirilmemişir? Niçin kadınlara seçme ve seçilme hakkı için önce belediye seçimleri, sonra, dört yıl sonra genel seçimler gibi adım adım, "alıştıra alıştıra" bir yol izlenmiştir?
Bu devrimler için, bırakın halkı, Atatürk'ün kendi yakın çevresinden bile hiçbir zaman hiçbir öneri, hiçbir "inisiyatif", hiçbir karar ya da eleştiri gelmemiş, her şey Gazi Paşa istediği zaman, onun istediği şekilde ve ölçüde olup bitmiştir.
Atatürk dönemi, Şevket Süreyya'nın da deyimiyle, bir "tek adam" devridir.
Tek adam yönetimleri, büyük başarılara olduğu kadar vahim yanlışlara da yol açabilirler.
Örneğin, herkesi bir çırpıda Çağatayca konuşmaya zorlayan "dil devrimi"... Çok kısa sürede, Atatürk'ün bizzat kendisine bile "yanlış yaptık" dedirten büyük falso...
Bütün bunlar iyi midir, kötü mü? Biz karışmayız, kararı kendiniz vereceksiniz.
Fakat bu durumda, "Atatürk'ün ruhunda diktatörlük yoktu" diye yazılar yazanlara biz güleriz ama ağzımızla değil.
(http://www.sabah.com.tr/Y...13/ataturk-demokrat-miydi )
Şeriat altında yaşayarak ayaklar altında ezilmeyi, üstüne 3 kadın alınması hak olan bir kaşarlanmış gazeteci sözüdür. Sahi ya bunlara gazeteci olabilme, medeni kanun, seçme ve seçilme hakkını tanıyan bir lidere diktatör deme cesareti göstermek yediği kaba sıçan bir yaratıktan başka şey değildir.
Beynini nerede bıraktığını, diktatörlük anlayışı olmayan bir gerizekalının önemsenmeyen fikridir.
not: şahsen bu karıyı tanımıyorum. Amacı bu sayede tanınmak herhalde.
istanbul üniversitesi'nden rahmetli hocam toktamış ateş'in yıllarca sınavlarda öğrencilerinden tartışmasını istediği iddia idi bu. çok şükür ben de hoca hayattayken dersine, sınavına girebildim. kendimi şanslı sayıyorum. velhasilikelam sözü hocamıza bırakalım ;
sen de nankörsün biz bişey diyomuyuz diye cevaplanır. o adamın aklından diktatörlüğün d'si bile geçseydi varya yapabileceklerini o kuş beynin asla almazdı. şimdiki aciz adam gibi değildi atam. bütün ülke arkasındaydı onun.
ülkemizin kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi verdiği dönemi, akıllara zarar bir şekilde bugünün koşullarıyla değerlendirip, iktidarın bugün çektiği sıkıntıların temelini , atatürk dönemindeki uygulamalar olarak gösteren çarpık zihniyetin atatürk ve cumhuriyetin kazanımlarını karalama çabasından başka bir şey olmayan iddia.
100 yıl önce avrupa kaynarken ve ülkemiz sanki kurtuluş mücadelesi vermiyormuş gibi, ülkemizi avrupa'nın en demokrat ülkesiymiş gibi değerlendirip, bu ülkeyi özgür, ve hiçbir ülkenin boyunduruğu altına sokmayan, bağımsız bir ülke yapan atatürk'e diktatör diyen bu çarpık zihniyete en iyi cevabı atatürk'ün bizzat kendisi vermiştir.
bir yurt gezisinde, etrafını çeviren halktan bir genç ata'ya sorar:
-atam! bir italyan gazeteci sizden diktatör olarak bahsediyor. gençlik olarak ne cevap verelim.
gazi hiç tereddüt etmeden cevap verir:
-evet, ben bir diktatörüm.
çevresindekiler şaşkın bir şekilde ata'ya bakarken, ata durumu izah eder:
-fakat benim hayatımı tetkik edenler görürler ki, ben mısır firavunu gibi, şahsıma mezar yaptırmak için kırbaçlar altında insanları çalıştırmadım. ben, memlekete tatbik etmek istediğim herhangi bir fikri, evvela kongreler toplayarak, onlara danışarak, aldığım selahiyete dayanarak tatbik ettim. işte erzurum, sivas kongreleri; işte büyük millet meclisi, bunun en canlı ispatlarıdır.onlar ne derlerse desinler biz yolumuza devam edelim.
1400 yıl öncesine özlem duyan, 1400 yıl öncesi gibi yaşamak isteyen ve kadınları insan yerine bile koymayan o dönemi günümüzde yaşamaya çalışan geri kafalı, araplara özenenlerin, atatürk'e diktatör demesi dangalaklığın daniskasıdır.yüzyıllarca padişahlara ve halifelere kulluk eden, atatürk sayesinde sadece allah'a kul olmayı öğrenen bu zihniyet, atatürk'e diktatör derken, 1400 yıl öncesinin dogmalarıyla yaşamaya özgürlük diyen ama 80 yıl önce yazılan andımızıa çağdışı diyen rte'nin eleştirilmesine bile tahammüllerinin olmaması bir kara mizahtır.
diktatörün anlamını bilmeyen birinin söylediği sözdür. diktatörleri halkın büyük çoğunluğu sevmez ama atatürk öldüğünde halkımız için hayat durmuştur. ayrıca bir diktatör için hiç bir kimse aşağıdaki sözleri sarf edemez;
ingiltere başbakanı Lıoyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştı :
- Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemâl'in dehasına karşı elden ne gelirdi.
öyle bir diktatör ki günümüze fikirleriyle ışık tutmaya devam ediyor, öyle zalim bir adam ki düşmanları ondan korkuyla değil, saygıyla bahsediyor,, körü körüne birinden nefret etmekle körü körüne birini sevmek arasındaki farkı bulan ve anlayanlar elbette bu basmakalıp ifade ve tanımlamalarla yetinmez, aksine araştırır, onu bulur ve daha bir sever, bağzı sevimsizler tarafından sevilmeyeni..
bulunduğu demokrat ve secme ve secilme hakkinda oldugu ve ozgurlukle bizzat atatürk tarafindan kendisini elestirme hakki verilmiş insanlarin bu durumu fark edemeyip okudugu kitaplardan yada duyduğu söylemlerden çıkamayıp neticesinde açılan başlıktır.