devrim ile dikdatörlüğü birbirine karıştıran zihniyet söylemidir.Öyleki bunu birbirine karıştırmak aslında işlerine öyle geldiğinden yapılan bir eylemdir.Atamıza karşı içlerindeki nefreti direkt söylemeyen bu tür zihniyetlerin başka söylemlerle içlerindeki cerahati dışa vurmaya çalışmalarından başka hiçbir şey değildir aslında.
Burada bu canlılara koskoca bir 57 yılı anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba olacaktır.
atatürk diktatör olsaydı, üniformasını çıkarması gereken zamanda o üniformayı çıkarmazdı. hitler, asker olmamasına, askeri bir kariyer sahibi olmamasına rağmen üniforma giymiştir, diyerek karşılık verilmesi gereken bir iddiadır.
tbmm gibi representetif bir demokrasi enstitüsünü hayata geçirmiş bir adam, diktatör olarak değil demokrat olarak addedilmelidir. ki o adam türkiye devletini türkiye "cumhuriyeti" diye isimlendirmiştir. cumhuriyet kurmuş insanlar tarihte hiçbir zaman diktatör değildiler. diktatör, kendi dediğini kabul ettirme peşindedir. kendi elini zayıflatan, kendinden başkalarına da "söz hakkı" tanıyan bir rejimi hayata geçiren bir insan, diktatörden başka herşey olabilir, ama diktatör olamaz.
devletin kuruluş aşamasında çok partili hayata geçilmediği bir dönemdeki yönetimi, sonraki gelen yöneticilerle kıyaslayıp sonra diktatör yakıştırması yapmak açıkça cahilliktir.
yeni kurulan devletler ve o devrimciler tabiatı gereği demokratik davranamazlar. yeni kurulan devletlerde yeni rejimin korunması eskiye dönülmesi kaygısının bertaraf edilmesi gerekir. bu yüzden de rejime karşı gelenlere devletin bekası için bir takım yaptırımlar uygulanır. bunu antidemokratik yahut başka şekilde yorumlamamak gerekir. bu açıkça devletin yeni rejimini yani kendini koruma refleksidir.
biz eski rejimi istiyoruz diyenlere, başka güçlerle iş birliği yapanlara buyrun oturalım konuşalım denilemez. çocuk oyuncağı değildir bu.
sadece türkiye'ye has değildir. bütün devrimler ve ardından kurulan yeni rejimlerde aynı olayı gözlemleriz.
ne zaman ki ülke rejimi içselleştirmiş kanıksamış ve kabul etmiştir ve rejimin ortadan kaldırılması parçalanma riski ortadan kalkmıştır o vakitten sonra devlet yurttaşlarına bir takım haklar vererek demokrasiyi geliştirme derinleştirme çabası içerisine girer.
lakin sadece kendi menfaati için ülkesini demir yumrukla yöneten, ülkesinde yaşayan insanların huzur ve refahını ikinci plana atan, iktidarda kalmak için türlü oyunlar ve hileler yapan, ülkesini kalkındırmayan geliştirmeyen, hiç bir devrime ve yeniliğe imza atamamış eski rejimi devam ettiren, bütün erkleri zor kullanarak kendisinde toplayan insanlar dikdatördür. bu ayrımı yaparken daha dikkatli olmak gerekir.
devrim yaparak yeni bir rejim getirmiş insanların rejimin bekçiliğini yapması diktatörlük olarak değerlendirlemez.
bu yüzden bir herhangi bir devrime imza atmış halkını özgürleştirmiş, esaretten kurtarmış insanlara diktatör derken iki kere düşünmek gerekir.
ayrıca her ne kadar rejimin adı cumhuriyette olsa o dönemde gerçek anlamda bir demokrasi oluşamadığından dolayı eninde sonunda alınan kararlar ve yapılanlar da tek adam'ın( mustafa kemal atatürk)imzası vardır. bu da gayet doğaldir.
diktatörlüğü mustafa kemal atatürk'e hakaret amacıyla kullanmak, ülkesini geliştiren özgürleştiren bir insanı sadece kendi şahsi menfaati ve egosu için insanları katleden en sonunda da öldürülüp arkasından nefret ve öfkeyle anılan liderlerle kıyaslamak son derece yanlıştır.
teorik olarak bir lider tüm erkleri üstünde toplamış, tek güç kendisi olmuş olursa illaki ülkenin bu aleyhine olacak demek değildir. bu o liderin kim olduğu nasıl bir vizyona birikime kişiliğe sahip olduğuna göre değişebilecek bir şeydir.
neticede demokrasi gibi görünen bazı sistemler içerisinde kendisine yer bulmuş, ülkesinin kanunlarındaki açıklardan yararlanarak kendi egemenliğini ilan etmiş, devletin tüm kurum kuruluşlarını gasp etmiş seçimlerde hile yaparak para dağıtarak tehdit ederek iktidarda kalmaya devam eden liderlerde olmuştur. görünürde sistemin adı demokrasi olduğu için bunları masum gösterip eski köhne rejimi yıkıp ülkesine barış ve huzuru getirmiş, yurttaşlarına bağımsızlıklarını kazandırmış, şahsen hiç bir kayda değer serveti olmadığı gibi olanları da ülkesine bağışlamış insanları hakaret amacıyla diktatör tabiriyle aşağılamaya çalışmak apaçık bir cahilliğin sap ve samanı birbirine karıştırmanın bir örneğidir.
bir lider gerçekten şahsi menfaatlerini ülkesinin önünde gören bir diktatörse zaten onu kendi milleti ölümünün ardından nefret ve öfke ile anacaktır zaten. devrimciler ise her zaman şükran ve minnet duyguları ile anılacaklardir.
--spoiler--
halkın yüzde ellisine seçme ve seçilme hakkı veren adam diktatördü değil mi beyinsizim...
çağın şartları diye bir şey var adam o durumda bile çok partili hayata geçişi denemiş. ilan edecekti padişahlığını o zaman yaranırdı bazı mallara.
çağın şartı falan anlamam diktatördü diyene de bir beyin jimnastiği ödevi verelim;
evrensel olan ve tüm insanlığa inmiş olan müslümanlığın aziz peygamberi develere bile haklar tanırken neden kadının toplumsal konumunu değiştiremedi? onu da bırak köleliği neden kaldırmadı?
nagehancığım alsın biraz bunla oynasın. evinde beslediği maymun yeterince oyalayamıyor herhalde onu.
tutmayınca altına ayar dolunca yeni başlık aç ya da başka başlıklar üzerinden çemkir taktiğinden de yıldım ben artık neyse. bugün sıçılan bir diğerine cevap olarak yazdığımı buraya da kopyalayayım.
tarihi olayları incelerken o zamanın şartları göz önüne alınmalı. buna kafası basmayan adamların 100 sene onceki olayları günümüz şartlarında düşünmesi kadar saçma bir olay yoktur.
sapla samanı birbirinden ayıramayan insan söylemidir.
bunun bir ileri safhası; atatürk silah arkadaşlarını yargılattırdı, astırdı kestirdidir.
sosyal evrimde, avrupa ülkelerinden 600 yıl geride olan bir coğrafyayı muasır medeniyetler seviyesine getirmek için bir takım kesin hamleler olmalıydı ve atatürk muhteşem bir asker, çok büyük bir devlet adamı olduğu için bunun farkındaydı. devrimlerini gerçekleştirmesi, eski zihniyetlerin geri kalmış sosyal evrimi diğer ülkelerle denkleştirmekte sorun çıkarmaması için gücün kimde olduğunun iyi bellenmesi gerekiyordu. ki zaten, yüce atatürk o kadar ileri görüşlü bir insandı ki, o zamanlar kendisine şakşak yapanların, zamanı geldiğinde kendisinin karşısında, devrimlerine karşı olacaklarını da söylemişti.
muasır medeniyetler seviyesine erişmek için atılan adımların kararlılığını dikte olarak görenler, buyursun görsünler. bunun adına devrim denir.
mustafa kemalci olmak zordur. denizlerin kavgasına ilham olur mustafa kemal. bağımsızlık şiarından, çağdaşlaşmadan ileri gelir mustafa kemal. mustafa kemal devrimlerini dayatma olarak gören çürümüş beyinlerin algılayabileceği bir şey değildir mustafa kemalci olmak.
hem enternasyonel hem de mustafa kemalci olunur mu?
bal gibi olunur en yurtta sulh cihanda sulh söyleminden...
diktatördü, dikta ettirendi, dayatandı; bunlar doğru. demokratik yollarla gelmedi, dediğini de yasa yaptı. türkiye'de yaşayan insanlar o'nun kafasından çıkmış bir rejim altında yaşarlar. özetle bu ülke "kemal'in yeri"dir. demek ki beğenmeyen ya da aksini düşünenlerin rejimi devirmesi gerekir. Yavaş yavaş altını oyarak kavgasız gürültüsüz yapabilene aşkolsun.