-terakkiperver cumhuriyet fırkasının kapatılması ve azalarının istiklal mahkemelerinde yargılanması ve yargılanamayanların hayvanlara yapılan sürek avı benzeri operasyonlarla öldürülmesi
-1927 de nutuk u okuduktan sonra * rakiplerinin cevap haklarını ellerinden alması ki adnan adıvar nutuk a olan cevabını ancak japonya da bastırabilecektir ayrıca kazım karabekir in hatıralarının yakıldığı da gayet iyi bilinen bir gerçektir.
-1930 da yabancı basının kendisini diktatör olarak tanımlaması üzerine imajı tazelemek kaygısı ve merkez bankası kurulumu için * abd den alınması planlanan kredi sebebiyle abd ye şirin gözükmek amacıyla kurulan serbest cumhuriyet fırkasının beklenenin üzerinde oy toplaması üzerine * bu partinin baskı ile kendini feshetmesi
bunlar işin siyasi boyutu. atatürk sadece siyasi alanda değil kültürel ekonomik ve akla gelecek her alanda tek adam olmuş biridir. ve bu durumda kendisine yakışacak sıfat gayet açıktır.
söz konusu başlığın , ingiliz mangasına geçme isteğinde bulunupta Atatürk ün engellemesinden dolayı ingilizce öğrenemeyen dedenin torunu olduğu su geçirmez bir gerçektir.
diktatör, 1. anlamıyla "emir veren", "bütün siyasi yetkilerin toplandığı tek kişi" anlamına gelir.. bu anlamda atatürk bir diktatördür.. çünkü o dönemde başka şansı yoktu.. çok partili sistemi ilk başta uygulasaydı, diğer başlar ve yerel güçler tarafından cahil ve bu sisteme yabancı olan halkı kandırmak kolay olacak, kurmaya çalıştığı modern, bağımsız ve gelişmeye açık bir ülke, daha kurulmadan bölünecek, yok olacaktı.. dolayısıyla bir süre tek adam olmak zorundaydı.. zaten ölümünün hemen ardından başlayan iktidar kavgaları da bu konuda ne kadar haklı olduğunu gösteriyordu..
diktatörün bir diğer ve en çok kullanılan anlamı olan zorba, başkaldıran sıfatı ise hiçbir şekilde atatürk le yan yana gelemez..
1) atatürk var olan bir düzeni yıkmadı ya da sağlıklı işleyen bir sisteme başkaldırmadı, yıkılan ve işgal altındaki toprakları kurtarıp yeniden birliği sağlamak için bir hareket başlattı..
2) idam ettirdiği insanlar sadece belli bir zümreye (yahudi, müslüman, hristiyan, bulgar, kürt, çerkez vs. gibi) ait değillerdi.. çoğunun ortak özelliği ülkede anarşi ve ayaklanma çıkarmalarıydı..
3) hiçbir zaman görüş, insan, ırk, din ayrımı yapmadı.. yapsaydı şu an ne kürt kalırdı ne laz ne çerkez.. ne de ülkede hristiyan bilmem ne kalırdı..
4) silahın gücüne güvenmedi.. güvenseydi şu an ülkenin yönetimi tsk da olurdu.. en baştan silahlı bir güce verilen yetkiyi kimse alamaz, kaldıramazdı.. (yapılan darbeler, silahın gücüne inanmış kişiler tarafından yapılmıştır.)
5) bu durumda atatürk ün hitler, stalin lenin, mussolini gibi tam anlamıyla diktatör olan adamlarla yan yana anılması sadece kör cehaletin bir sonucudur..
bunu yazanlar ve atatürk ü, dünyada büyük kırımlar yapmış adamlarla yan yana koyanlar unutmasınlar ki, atatürk onlar gibi bir diktatör olsaydı şu an bunların hiçbirini yazamıyor olurdunuz..
ırkçılık gibi kavramlar suç olarak ancak 2. dünya savaşından sonra tanımlandı, 1930 lu yıllarda ırkınla övünmek dünyada çok normal olması gereken bir fazilet gibi görülürdü. devletin üstünlüğü ırkın yüceltimesi 1930 larda faziletli bir davranışken yıkıcı 2.dünya savaşının etkisiyle 1950 lı yıllarda tam tersi duruma ayıplanan bir olguya dönüştü. unutmayın avrupada bu günkü demokrasi ve insan hakları kavramları hukuk düzeni yoktu. ispanya, almanya, italya, romanya, macaristan, rusya diktatörlük iken kalanı krallıktı. Fransa cumhuriyeti bu günkü türkiyeden daha anti demokratikti, gene emperyalistti, gene fransız ırkının sömürgelerine karşı ırkçı yaklaşımları doğal kabul ediliyordu. Amerika desen, zenciler hala 2.sınıftı, ırk ayrımı ancak 1960 larda J.F kennedy başkanlığında karşı çıkılmaya başlanan bir olguydu. 1930 larda Atatürk Türkiye si geri kalan dünyaya göre insan hakları ve demokrasi açısından hiçte utanacak konumda değildi, diğerlerinden çok farklı değildi. ama bu gün dünyada demoratikleşme ve insan hakları önem kazanırken türkiyede hala değişimi anlamayan hem kemalist hem dinci kesim düşünmek irdelemek yerine manipülatif ve demogojik yaklaşımlarla kendi dar kalıplarını fanatikçe savunmaya devam ediyorlar.
Kendisi itiraf etmiştir.
Ben cumhuriyeti tesis ettim fakat bugün(1930'lar) idari şekli cumhuriyet midir, diktatörlük müdür, şahşi mülkiyet midir belli değil. - Cumhurbaşkanı M. Kemal Atatürk - . Kaynak: Fethi Okyar Üç devirde bir adam.
Mesele, zaten oldubitti haline gelmiş olan bir gerçeği kanunla ifadeden ibarettir. Bu mutlaka olacaktır. Burada toplananlar. Meclis ve herkes meseleyi tabii olarak karşılarsa, sanırım ki uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek, usulüne uygun olarak ifade edilecektir. Fakat belki de bazı kafalar kesilecektir.
Ayrica:
Hedefimize varmak için kanunlarımız müsait değilse o kanunları değiştiririz, yeni kanun yaparız. En nihayet lüzum ve mecburiyet görürsek bu yolda her şeyin üstüne çıkarak hedefimize yürümekte, asla tereddüt etmeyiz.
Ve
Kan ile yapılan inkılaplar daha sağlam olur, kansız inkılap ebedileştirilemez. Fakat biz inkılaba erişmek için lüzumu kadar kan döktük. Bu kanlarımız, yalnız muharebe meydanlarında değil, aynı zamanda memleketin dahilinde de döküldü. Temenniye değer ki, bu dökülen kanlar kafi gelsin ve bundan sonra kanlar dökülmesin
1923 yılında yaptığı ve 7 Aralık 1929 tarihli Milliyet Gazetesinde yayınlanan şu açıklaması da ilginçtir:
Fransız Devrimi, ancak yüz yılda başarılmıştır. Biz ise, devrimimizin henüz üçüncü yılındayız. Kimse iddia edemez ki, bizim devrimimiz de bir tepkiyle, bir gericilik hareketiyle karşılaşmasın. Fakat, bu üç yıl içinde akıttığımız kanların yeterli görülmesi için, çıkacak gerici hareketleri doğduğu yerlerde boğmaya çalışmalıyız.
M. Kemal 24 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonuya elinde Panama şapkasıyla gitmiş ve Kastamonululara şunları söylemişti:
Uygar ve milletlerarası kıyafet, bizim için, çok cevherli milletimiz için lâyık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve tabiatıyla bunları tamamlamak üzere başta siper-i şemsli serpuş. Bu serpuşun adına şapka denir. Redingot gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi, işte şapkamız! isterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca varmak için, gerekirse bazı kurbanlar da verelim!
Bir ülke düşünün ki;
Hacca gitmek yasak
Allahu Ekber demek yasak
Din dersleri yasak
Kuran okumak yasak
Muhalefet yasak (Tek Parti Rejimi)
Yazı yazmak yasak
Istediğini giymek yasak
Vereceginiz - oylar icin simdiden tesekkurlerimi iletiyorum
--spoiler--
merak edenler için söyleyeyim hacca gitmek hiç bir şekilde yasaklanmamıştır cumhuriyet döneminde. ingiltere destekli vahhani yönetimi türkler için hacc kontejyanı açmamış ta ki 1947'ye kadar türkiye'den direk yolla kimse hacca gidememiştir.
ayrıca din derslerinin yasak olduğu söylendiği dönemde türkiye'de 2 yeni ilahiyat fakültesi kurulmuş, atatürk memlekette hitabet dersi verecek kişi bulamadığından avrupa'dan hocalara hitabet dersi verecek kişiler getirtmiştir.
kur'an okumanın yasak dendiği dönemde atatürk kur'an-ı kerim'i türkçeye çevirttirmiş ve herkesin anlamasını sağlamıştır. ayrıca yazı yazmak yasak demek herhalde kargaların güleceği bir şeydir. 1928 ve 1938 arası türkiye cumhuriyeti'nde okuma yazma oranın %500'e yakın düzeyde arttığını bilmemek cahilliktem öte bir şey değildir. muhalefet yasak dendiği dönemde en sert muhalefeti yine atatürk'ün silah arkadaşları ve yakınları yapmıştır. bugün diktatör denilen adama bir milletvekili olan reşit galip ''burası halkın sofrasıdır, ben buradan kalkmam'' diyebilmiştir. bugün bunu bir milletvekili'nin başbakana ve cumhurbaşkanına söylemesi mümkün müdür?
istediğini giymek meselesine gelince; anadolu'da ki halkın zaten giyimi hiç bir şekilde değişmemiştir. bugün bile anadolu'nun çoğu yerinde geleneksel kıyafetlere mümkündür. eğer bunlar yasak olsaydı bugün biz bunlarla karşılaşabilir miydik?
--spoiler--
Size surdan ornekler sunabilirim : DIn derslerini kaldirmadi yalani icin bu linke http://belgelerlegercekta...ipleri-kaldirmadi-yalani/
Kurulan ilahiyat fakultelerini papyonlu kripto olmus muftulerin verdigi derslerle aciklayacak olursak, kel ali nin kendi itirafina bakarsak sadece kendisinin oldurmus oldugu alim sayisi 5000 uzerindedir, hatipler oldur, hitabet dersi verecek avrupadan kisiler getir sebep? Ayrica Kuran-i kerimi mealini okumak zaten ibadettir, ama turkce neden okutulamaz bunun hakkindada en kucuk fikrin yokken turkcelestirilmesini savunman senin cehalaetinden kaynaklaniyor, Okuma yaz konusunda espri yapsan bu kadar gulmezdim sen halki 1 gecede cahil birak, sonra senin alfebeni ogrenmis 3-5 kisiyle %500 oranla ovun, ayrica osmanli donemini okuma yazma konusunda arastiracak olursan yaptigin yorumun sacmaliginin farkina zaten varacaksin. he muhalefetin yasak oldugunu soyledik en sert muhalefeti evet 1 meclis yapmistir peki bana 1. meclisteki tum mebuslarin sonlarini soyler misin? 2. meclisde neden tek muhalefet yoktu? Giyim derken sapka katliamindan bahsediyorsunuz sanirim, buna cevaben tek cumle Atma hamidiye atma sapkada giyeceguz vergude vereceguz sarkisi yeterli, he diyeceksin ki 2 mahmud donemindede bu tur uygulamalar vardi? o zaman bana etik olmayan durumu soyler misin? tabi efendim burda etik olmayan en buyuk sorun Neden sapka? neden tek ureten sirket VAkko, Neden altina carik almaya parasi olmayan insana yahudinin urettigi sapkayi aldirdi?
diktatörlük kötü bir kavram olmadığı için kemocanların kızmaması gereken önermedir.ayrıca istiklal mahkemeleri,izmir suikasti idamları,menemen olayları idamları,dersim katliamı v.s.v.s. gibi olaylar sebebiyle kimseyi diktatör ilan edemezsiniz.ne yani adam kendine muhalif olanı,mahkeme kurup astırmasın mı? o kadar bize bu ülkeyi hediye etmiş,bu kadarcık lüksü olmasın mı? çok ayıp ediyorsunuz bazen.
--spoiler--
yine aynı noktalardayız. facebook gibi aptal ortamlara paylaşılan kaynaklardan gelmiş söz ediyor birileri.
kendi okumadığı kaynakları sanal alemden alıp birinin yansıtması da cabası. zaten bu şakirtlerin alayı aynı bul bi yerlerden, okuma, sadece biri kaynak yazmış onu yapıştır geç. bakalım söz konusu kaynaklar nereden alınmış olabilir?
kaynaklar hep aynı kaynak yalanlar hep aynı yalan.
atatürk her önder gibi biraz sertti lakin asla diktatör değildi.
--spoiler--
Guldurmek zorunda degilsiniz ozelden size verdigim kaynaklarin pdf linklerini atiyorum ayrica bu paylasimlar cok begenildigi icin tek ana merkezden alinmadir peki ben o kaynaklari okudugumu ve bu yazilarin ciktigi asil yeri gosterirsem Adambovary esektir diye baslik acmama musade edecek misin, he cok merak ediyorsaniz http://belgelerlegercektarih.wordpress.com tum paylasimlarin alinti yapildigi ana sitedir her hangi bir konuya bu rumuzunla yorum yaparsaniz suanki rumuzumla itina ile cevap verebilirim saygilar.
Osmanlı zamanında tutulmuş bir istatistik olmadığı için o döneme dair okuma-yazma oranı hakkında bilginiz de bilgimiz de yok. O dönemlerde, sadece Osmanlıda değil, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir istatistik yapılmamıştır. ilk istatistik olarak varsayilan 1895 de ittihat ve terakkinin yaptiginin oranlar %40 hatta %60 lara kadar cikmistir. yavuz bahadiroglu, kaynakli bir kac cumleyle aciklayacak olursak
su cume;
erçek okur-yazar oranını tespit etmenin en sağlam ölçüsü, gazete ve dergi tirajlarıdır
1908-1914 tarihleri arasında Osmanlı Devleti sınırları içinde yayınlanan 801 dergi ve gazetenin toplam satışı yüz bin civarındadır.
1920-1925 yılları arsında gazete ve dergi çeşidi 252lere, okur sayısı 40 binlere düşmüştür.
Harf Devriminden (1928) sonra, gazete ve dergi sayısı 50lere, okur sayısı de 20 binlere gerilemiştir.
Anlaşılan o ki, Harf Devrimi, bize anlatıldığı gibi okuma-yazmayı kolaylaştırmak için yapılmadı. O zaman neden yapıldı? diyeceksiniz. isterseniz bunu bize ikinci Adam ismet inönü anlatsın:
Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-islam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı... Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı. (inönü, Hatıralar, C.II s. 223).
Cumhuriyetin ikinci Adamı ismet inönü Paşa böyle buyuruyor! inkılâbın amacını böyle açıklıyor. Okuma-yazma zordu, bu yüzden alfabeyi değiştirdik diyen tüm Cumhuriyet filozoflarını yalancı çıkarıyor
Devlet, milletine neden yalan söyler?
Konuyu kapatmadan inönüden bir alıntı daha yapalım: Uzun yıllar devlet (Osmanlı Devleti) eğitim sorununa eğilmemiş, kütlesel eğitime önem vermemişti. Vermiş olsaydı, şüphesiz ki daha yüksek olurdu. (a.g.e).
Eğitime önem verecek zaman mı vardı? Osmanlı son zamanlarını Avrupanın kışkırttığı isyanlardan doğan savaşlarla geçirdi. Aralıksız 17 yıl savaştıktan, insan, para ve silah kaynaklarını iyice tükettikten sonra, Birinci Dünya Savaşına girdi, onun yaraları sarılmadan Kurtuluş Mücadelesi vermek zorunda kaldı.
Tarihe kasıtlı değil, iyi niyetli yaklaşmak lâzım.
Yukarda verilen ismet agzindan en can alici cumle sudur :( Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi )
Bizzat tarihi yasayan sahsiyet bile okuma yazma oranin dusuklugunun sebeblerini acikliyor bu degildi dese bile siz yarim tarihinizle hatta bilmediginiz oranlarla muhalefet ediyorsunuz.
yahu şu osmanlida %60 okuma yazma oranı vardi geyiğine inananlara gülesimde gelmiyor artik, yahu kardesim ben ic anadolunun bazı zengin ve köklü ailelerin dedelerini taniyordum eskiden, hic biride okuma yazma bilmiyordu, fakir veya siradan halkı hic sorma. atatürkün yaptigi bazi hatalar var ama mantıklı yoldan eleştirin, böyle insan sizi ciddiye alamiyor, ayrica matbaayi bile 1850den sonra izin vermiş bir devletin yada saltanatin(ki 1850 den sonra bile halen istemeyerek izin verdi) gercekten bu kadar egitime deger verdigin inanmak komikden öte bir şey.
Hercool hocam bu istatistikler bizzat kemalizm in asil beyni ittihat ve terakkinin istatistikleridir yani yobaz yalani degildir ittihat ve terakki de zaten cumhuriyetin fikir babasi sayilabilecek siyonizmin piyonlarindan olusuyordu ya yobaza inan ya yobaz olmayanlara kendinle celismek zorunda degilsin.
atatürk kişiliğinin gereğini değil devrimin gereğini yapmıştır. bu onu diktatör yapmaz. baktığınızda günümüz şakirtlerinin ne mal olduğu ortadadır. modernizm adına gereken neyse o yapılmıştır!
dayatılan şeylerin dogmalara dönüşmesi sonucu aklınıza bile getirmediğiniz bir eylemi: Mustafa Kemal'i ve yaptıklarını; enine boyuna, tarafsız bir şekilde incelediğinizde ortaya çıkacak olan sonuçtur. yaptıklarını doğru bulursunuz, bulmazsınız o başka. Benim atam değildir. saygı duyarım, yaptığı iyi işler için şükran duyarım. mesele bundan ibarettir.
Topraklar işgal halindeyken bakanlar kurulunun tasarısı incelensin, uygunluğu tespit edilsin, üzerine tartışılsın... ohoooo. Sen kararı verene kadar düşman ülkenin batısından girsin doğusundan çıksın. Öyle mi?
Atatürk'ün güçler birliğini uygulamasının nedenini diktatörlük olarak görenler bir düşünsün bakalım eğer o zaman güçler birliği değil de güçler ayrılığını uygulamış olsaydık şu an ne durumda olurduk..
Düşündünüz mü?
atatürkçü bir insan olarak katıldığım önerme. fakat kendisini diğer diktatörlerden ayıran şey elinde bulundurduğu gücü şu an başımızda bulunan kişiler gibi kendi çıkarları ve kendi iyiliği için değil, milletinin çıkarları ve milletin iyiliği için kullanmasıdır.
atatürk elinde bulundurduğu gücü sadece nihai amacı için kullandı. neydi bu amaç? "türkiyeyi batılı,çağdaş medeniyetler seviyesine getirmek." bu uğurda temellerini atmış olduğu cumhuriyet ve demokrasiye tehdit olabilecek tüm unsurları ortadan kaldırdı. istiklal mahkemeleri kurdu, partiler kapattı, cahil halkın kanına giren ve girebilecek dincileri astı. evet şu an böyle düşünülünce bunlar sadece bir diktatörün yapacağı eylemler, fakat istenilen sistemin oturtulabilmesi için, halkın gelişmesi ve kalkınabilmesi için gerekli hareketlerdi bunlar. bu yüzden her zaman gurur duyduğum bir lider olmuştur atatürk.
diktatör olmadığını varsayalım. gerçek demokrasi bazında düşünelim bu konuyu. halifelik kaldırılacak, şapka ve kıyafet devrimi, alfabe, takvim devrimleri, medeni kanun, ceza kanunu vs. bunlar olacak, bunlar yapılacak demeseydi de halk oyuna sunalım denseydi ne olacaktı? gerçekleşebilirmiydi bütün bunlar? gerçekleşmeyecekti tabi ki. masaya yumruğunu vurup bunlar yapılacak dendi ve bütün bu devrimler yapıldı, halkın hoşuna gitse de gitmese de. atatürkü dünya üzerinde gelmiş geçmiş en özel liderlerden biri yapan nedenlerde bunlardı. fiilen bitmiş ve çökmüş türk milletini küllerinden doğurdu ve bu millet ile çağdaş ve özgür bir ülke inşa etti.
diktatör kötü bir terimdir evet. halkı kurtaran ve halka özgürlüğünü geri kazandıran bir lidere diktatör terimini yakıştırmak hoş birşey değil evet. ama o zamanın şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda atatürk tıpkı napolyon bonaparte gibi, tıpkı general park chung-hee gibi halk için zamanın gerektirdiği eylemleri yapmış bir liderdir. diktatör eylemler yaptı belki de ama asla unutulmamalıdır ki türk halkı seçmeyi, seçilmeyi, cumhuriyet ve demokrasi rejimini tamamen atatürke borçludur.
yasama, yürütme ve yargıyı elinde tutan; muhaliflerini ortadan kaldıran ve seçimlere gitmeyen biri gayet de diktatördür.
kemalcilerin muhalefet faaliyetlerine izin verildiği, demokratik seçimlerin gerçekleştiği ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına diktatör demesi bu yüzden komiktir.
Dönemine göre olması gerekendi.siz 600 yıllık imparatorlukla yönetilmiş topluma al kendin yönet derseniz tabiiki bunu yaparken belli güçleri elinizde tutmanız gerekir.çünkü alışkanlıkları değiştirmek zordur.