demokrasiyi hedefleyen diktatördü. yahu biraz mantıklı düşün. 650 yıl köle olarak yaşamış bir halk( gerçi meşrityet dönemi var haklarını yemeyelim o biraz köleliği yıkmıştı) nasıl bir anda demokratik bir düzene geçecek?
hayır sıkıntılı yanı türkiye de bir devrim olmamıştır. üsten aşağı aydınlanmacı hareket benimsetilmeye çalışılmıştır, hal böyle olunca diktatörlük devreye girmiştir.
eylemler sonuçlara göre değerlendirilir bence. şu an türkiye bir arap ülkesi değilse, allaho ekber değip kıyıda köşede birbirimizi kesmiyorsak bu cumhuriyet devrimleri sayesindedir.
yoksa islam gibi vahşi bir dinle yönetilseydik, şimdi afganistandan beter olmuştuk. kendinizi kandırmayı bir bırakın. git şeriat ülkesinde yaşa deseler, "amo onlar şerıat ne bilmyor ki" dersiniz.
nah bilmiyor, şeriat allaho ekber değip kesilen her kafadan damlayan kandır. bir gün sizden damladığında anlarsınız belki.
bu sorunun cevabının "hayır" olduğunu anlamanız için sadece köy enstitülerinin niçin kurulup niçin kapatıldığını araştırmanız yeterlidir.
atatürk, cumhuriyeti kurduğunda sadece %3 okuma yazma oranı varken, gelişimin köylerden başlaması gerektiğini söylemiş ve askerliğini çavuş ya da onbaşı olarak yapan askerlere kısa ve hızlı bir eğitim verildikten sonra o insanlar köylere gönderilmişti. Atatürk'ün ölümünden sonra inönü zamanında milli eğitim bakanı olan hasan ali yücel köy enstitülerini kurmuş ve kısa sürede mükemmel başarılar yakalamışlardı. anadolu çocukları köy enstitülerinde ezebere değil, uygulamaya dayalı bir sistemle müzik, sanat, tarım, hayvancılık ve el işleri gibi işlerle uğraşarak eğitiliyorlardı. günümüzde başarılarıyla gurur duyduğumuz oktay sinanoğlu ve aziz sancar gibi göğsümüzü kabartan bilim insanları ve adlarını yazamayacağım kadar edebiyatçı hep bu köy enstitülerinde eğitim gören çocuklardı. bu gidişata dur demek tabi ki dini kullanan yobazların hoşuna gitmiyordu ve 1954 yılında demokrat parti zamanında köy enstitüleri tamamen kaldırıldı.
şimdi sorarım size, daha çocukken ilmin, fennin ve mantığın gelişmesini isteyen, gelişimin köyden başlayacağını söyleyip zamanın şartlarıyla harikalar yaratan bir eğitim sisteminin kurulmasını isteyen bir adam diktatör olabilir mi?
döneminde yasama, yürütme, yargı kendi elindedir ve muhalefet yoktur. döneminde ülkedeki muhalifler, hitler'in iktidara geldiğinde çıkardığı yasalar gibi yasalarla susturulmuş; susmayanlar öldürülmüştür. vekiller dahil. ali şükrü bey bir örnektir.
bir de atatürk'e süper siyasetçi diyen var. ülkede siyasi rekabet mi var da süper siyasetçi olsun? muhaliflerle baş edemeyince silaha sarılan bir adam ya.
enkaz halindeki bir devleti yeniden yapılandırıp ilim, bilim ışığında gelişmesinin altyapısın hazırlamak cahillerin gözünde dikatörlük gelişmişlerin gözünde emekçiliktir.
le petite prince yani küçük prens adlı kitabın yazarına göre atatürk bir diktatördür lakin kitabın türkçeye çevirilerinde söz konusu bölümde geçen diktatör kelimesi değiştirilmiş ya da bölüm kitaptan çıkartılmıştır.
otokrat idi, diktatörün zorba anlamı da var ama halk, atatürk'ü sever ve sayardı. sevmeyenlerin tohumları da bugün demokrasi ile iktidarda ve türkiye'nin hali de ortada yani fazla söze gerek yok.
Savaştan yeni çıkmış yeni kurulmuş cumhuriyette demokrasinin daha işler olması için çok partili sisteme geçişi bizzat kendi getirmiştir önder. Diktatörlük ise koltuk sevdası ile iç içedir. Bakınız ; 2002 Sonrası Türkiye
Lütfen biraz üzerinde yaşadığınız toprağın tarihini okuyunuz. En azından 6. Sınıf tarih kitabı fln okuyun meb müfredattan kaldırmadıysa tabi.