Tanımam,bilmem Ece Üner adında biri bu şekilde bir beyanda bulunmuş, Mustafa Kemal in cephede savaşırken 3375 kitap okuduğunu söylemiş.
bu bilgi hangi kaynakta geçiyor ya da 3375 adet kitabı okumak için kaç yıl gerekli, kitapların isimleri neler mesela, onu geçelim bu kadar kitap için zaman harcamışsa cephedeki görevlerini hangi zamanda yapmış ben de bunu merak etmedim değil. Üner değil de, sözlükteki kemalis tayfa bı aciklama yapar ve bizi aydınlatır umarım!
atatürkün hızlı okuma tekniğine hakim olduğu bilinen bir gerçek. sayıya takılmam fakat oldukça iyi bir okur olduğu aşikar. lakin mesele bu değil. milliyetçi devletçi toplumcu bir yönetim sergilemesine rağmen ardından gelen bizlerin atatürkün ülkesini yönetme anlayışına ve tutumuna ne kadar sahip çıkıp çıkmadıkları. esas üzerinde durulması gereken mesele bu. üstelik bunu kimse de dillendirmiyor. niye peki? asıl konuşulması gereken konu bu olduğu halde niye biz bunu konuşmuyoruz da saçma sapan gündemlerle habire aptalca tartışmaların içine giriyoruz??
türkiye bugün atatürk devri ve dönemi çizgisinde değil. batıya her şeyiyle teslim olmuş vaziyette. ekonomisinden siyasetine, kültüründen gündelik yaşamına varıncaya kadar. işte bu çok acı bir gerçek. batı bizi tam anlamıyla çepeçevre kuşatmış vaziyettedir. bunu hiç kimse inkar edemez. edemez...
uygarlık ve medeniyet demek, batının kontrolünde ve güdümünde her şeyiyle dışa bağımlı, ekonomisi kültürü sanatı batıya hizmet eden, sermayesi ile bizi kontrol eden bir güce teslim olmak demek mi? hayır...
demokrasi, ülkenin sermayesinin yabancılara dışarıya hizmet etmesi mi? hayır. ülkenin tüm ticaretinin batıya aktarılması mı? hayır. bu mu medeni dünya entegrasyonu? hayır. bu olsa olsa emperyalizmin kölesi olmaktır. senin kağıt üzerinde hukuk demokrasi ve özgür hür bağımsız bir devlet olmanın bi anlamı yoktur..
paraya bak. para nereye gidiyor? onu söyle bana. nasıl soyulduğumuzu anlat bana. hikayeyi nasıl olsa insta da anlatırsın..
bu meseleyle dini konuları kıyaslamak ise hiç alakası olmayan bir durum. kaldı ki, son iki yüz yıldır Türk toplumu dinden uzak batıya yakın kolaycı tembel menfaatperest taklitçi materyalist ve milliyetçilikten ve dinden ve dindarlıktan fersah fersah uzak. bu durumun da atatürkle cumhuriyetle ve devletle de bir alakası yok. ülke insanları batıyı ve batılı yaşamı bir bok zannediyor. millet çıktığı yumurtanın kabuğunu beğenmiyor. gereksiz yersiz ve anlamsız bir eziklik içinde batıyı taklit etmeye uğraşıyor. çünkü milli manevi kültürel değerlerinden uzak düşman ve bi haber. cahil. kimliksiz kişiliksiz ve ilkesiz. bu toplumun yozlaşması ise kaçınılmaz..
Cephede 3375 diye bir veri yok. Toplam (kayıtlı olan) 3397 diye bir bilgi var.
Kaldı ki bu da çok büyük bir sayı değil. Senede 100 ve üzerinde kitap okuyan biri zaten 30-40 yılda bu sayılara çok rahat ulaşır.
60’lı yaşlarında (en az) 15.000 kitaba ulaşmış birini tanıdım. Evet, ben de yaptım o matematiği, nerdeyse günde 1 kitaba denk düşüyor. Ancak neredeyse 40 yıldır akademik camiada olan birisi için mümkün.
Hatta öyle ki, türkiye’de medyatik olan birçok profesör, yazar, araştırmacı kitabı henüz yayımlanmadan kendisine gönderip görüşünü rica ediyorlardı. Ki, sırf insanları kırmamak için haftada ekstradan 2-3 kitap okumak zorunda kaldığında yakınıyordu.
Fakültedeki odasında 25 bin cilt (çoğu akademik) kitap vardı, evde de en az 6-7 bin cilt varmış. tabi böyle laf olsun diye bahsetmedi de, ben cahil bir sığır gibi doğrudan sormuştum bunları. Utana sıkıla söylemlerinden bu sonuca vardım.
bir de tabi odaklanma diye bir şey var ki, ne yazık ki ben bundan pek nasip almamışım.
Bazı insanların (az önce bahsettiğim hoca da dahil) odaklanma kapasitesi aşırı yüksek.
Bu bahsettiğim kişi (bu arada Rahmetli oldu) bazen gündüz bir şeyler okumaya başlayıp hava kararana kadar devam ettiğini ve zamanın nasıl geçtiğini fark etmediğini söylemişti.
Keza hafızası mükemmel derecede iyi olan bir arkadaşım vardı, okumayı pek sevmezdi ama onda da böyle bir odaklanma kabiliyeti vardı. Okumaya başladığında dünyadan kopuyor, birkaç kere çaydanlık yakmışlığı var.
Onun ilginçliği ise, ezberleme amacıyla okuduğu (örneğin hukuki) bir metni size sabah virgül ve noktaya kadar söyleyebilmesiydi. Dahası, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen yine aynı şekilde bütün metni hatırlıyordu.
internet yok, tv yok, radyo bile yok. e bu adam evli de degil.
bu şartlarda cahille sohbet sevmiyorsanız zaten okuma dışında bir aktivite yok. ömrü savaşlarda geçmemiş olsa rakam çok daha yüksek olurdu.
elbette üç sayfa edebi eser okuyunca beyin amcıklaması geçirenlerin aklının almayacağı bir sayı.
Anıtkabir'i defalarca ziyaret ettim, Atatürk'ün okuduğu farklı dillerde bir sürü kitap var orada. Önemli bulduğu konuların altını da çizmiş. Atatürk ile ilgili güzel bilgilerde sallama olmaz bedevi. O sallama sanatı sadece sizin zihniyetin yaptığı bir şey. Mantık ile uzaktan yakından alakanız yok. Sana ilginç bir bilgi daha vereyim, benim sadece ilkokulda okuduğum kitap sayısına sen ömür boyu ulaşamazsın. Atatürkçüler tek bir kitaba takılıp başkalarının hayatlarını zehir etmezler. Atatürk gibi sürekli okurlar. Hazırladığım bir belgesel için yüzlerce kaynak okuyorum. Atatürk'ü eşsiz yapan en büyük özelliklerinden biri çok fazla kitap okuyan bir insan olmasıdır. Aksi takdirde sizin gibi cahil olurdu ve bu gün bütün dünya onu tanımazdı. Boş bir vaktinde Anıtkabir'e uğra, kaynak var mı yok mu anlarsın. Hayatınızda bir defa da olsa Türk bir liderin huzuruna çıkmış olursunuz. Gerçi siz alışkın değilsiniz, alerji yapabilir.
Onemli olan kac tane okudugu degil, okuduklariyla kendini gelistirip, neler yaptigidir.
Okumak cok onemli bir sey vesselam.
Su anki cumhurbaskani kitap bile okumuyor ve bunu kendi agziyla soyledi. Vakit bulamiyormusmusmus da kendileri. Ulkenin de ne halde oldugu ortada zaten!
Adam ulke isgal altindayken, dusmanla cephede savasirken bile okurmus. Neden? Cunku zafere inanci tammis ve bugunku devletimizin temellerini insa ediyormus.
Su an tayyib'i dusunuyorum da.... neyse. Agzimi bozmamaliyim. Sinirlenmemeliyim...