kafa kurcalayan, irdelenmesi ve araştırılması gereken bir sorunsaldır. zira recep tayyip erdoğan da kendisine gazi mustafa kemal diye hitap etmektedir.
bildiğim kadarıyla gazi olmak için savaşta yaralanmak gerekiyor. düşüp dizini falan mı kanattı acaba savaşta?
göğsüne gelen şarapnel parçası ile saatinin kırılması olayı gazi olması için yeterli mi bilmiyorum.
madde 2 ye dikkat
atatürkü koruma kanunu neticesinde;
madde 1- Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
yukarıki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.
madde 2- Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumî veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunulacak ceza yarı nispetinde artırılır.
birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.
madde 3- Bu kanunda yazılı suçlardan dolayı cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.
madde 4- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
madde 5- Bu kanunu adalet bakanı yürütür.
Herşeyden önce belirtmek gerekir ki, hakareti ya da kamu malını tahribi cezalandıran kanunlar yapmanın bireysel hakları tehdit eden herhangi bir yönü yoktur. Hakaretin artık aramızda olmayan bir insana yöneltilmiş olması da, mazur görülmesini elbette gerektirmez.
Ancak bütün bunlar, Atatürk'ü Koruma Kanunu'nun hatasız bir şekilde tasarlandığı anlamına gelmiyor.
Bu tür kanunların bireysel haklar ve düşünce özgürlüğü adına en büyük tehlikesi, eleştiri-hakaret ayrımında oluşacak içtihatların niteliği. Zira bu ayrım sağlıklı bir şekilde yapılmadığı müddetçe, kanunun belli düşüncelerin susturulmasına hizmet edecek şekilde kötüye kullanılabilmasi de mümkün olabilir. Bir başka deyişle, uzun yıllardır Atatürk'ün 'tartışılamaz' ve 'aşılamaz' kılınmaya çalışılması yönündeki çabaların oluşturduğu algı, yargıya hakim olduğu ölçüde, Atatürk'ün düşünceleri ve uygulamalarına yöneltilen 'olumsuz eleştiri'lerin de 'hakaret' olarak değerlendirilmesi fazlasıyla mümkün.
Kanunun 'tuhaf' olarak nitelendirilebilecek bir yönü de yok değil. Zira kanun, Atatürk'ün şahsına yönelik hakaretlerden çok, heykellerini korumaya odaklanıyor. Kanunda, Atatürk'ün şahsına hakaret etmenin cezası maksimum üç yıl olarak belirtilmişken, heykeller için öngörülen maksimum ceza 'ağır hapsi' de içermek üzere beş yıla kadar çıkabiliyor.
şimdi burası sözlük, burada aklındaki sorulara arayarak cevap bulman veya merak ettiğin bir soruyu Google hazretlerinden araştırıp cevabını bulup buraya yazman yani sorunsalı değil cevabı yazman gerekir. ancak yine de her ne olursa olsun sözlükte cevap veren insan evlatları çıkmış, derdine derman olmuştur. umarım öğrenmişin ve sorun ortadan kalkmıştır.