emergency deklare ediyorum cümlesini duymak isteyen kontrolör ile istanbul-bükreş seferini gerçekleştiren thy pilotu arasında geçen görüşmedir. kavga değildir.
kontrolörün tek cümleyi duymadı diye pilotun sabır seviyesini ölçmeye kalkışmaktır olsa olsa.
ayrıca güzel kardeşim, sevgili kardeşim kadar güzel bir tabir de yoktur. küfür mü etseydi adamcağız?
aslında demek istiyor ki;
- yaş olarak benden oldukça küçüksün. senin yaşın kadar benim tecrübem var. tek cümle için birbirimizin kalbini kırmayalım. hadi lan seni mi kıracam emergency deklare ediyorum.
"tamam amına kodumun karısı tamam emergency hee oldu mu tamam indir lan bizi yavşak karı ölüyoruz işte." gibi bir cümle kullanılmasından son anda dönülmüş diyalog.
+ seni seviyorum demeden olmaz tayyar.
- azdım diyorum güzelim daha ne dememi bekliyorsun?
+ hayır tayyar! önce seni seviyorum diceksin! yoksa açmam kapıyı...
pilot gene iyi ana-avrat küfür etmemiş dangalak kadına.
bep pilotun yerinde olsam, baktım uçak düşüyo, gider o 200 kişinin hayatını, kendi psikolojik sorunları yüzünden tehlikeye atan orospunun kafasına indiririm.
kadının hayatında cinsellik olmaması bu durumu doğurabilir. *
kuledeki karının tamamiyle haklı olduğu diyalogtur.
bir an önce iniş almak isteyen pilot efendi emergency deklare etmek zorunda ancak emergency deklare etse bu da yakıtın azaldığı, acil durum yakıtına geçildiği anlamına gelir (ki zaten daha acil durum yakıtına geçilmemiş, 10 dakka var 9 a düştü diye güya korku veriyor), lan yol belli aracın yaktığı mazot belli, sen nereye gittin de yaktın yakıtı lan teres diye sorarlar aksi taktirde pilota, çünkü sayın pilot efendi ya acil durum yakıtını almamış, bunu itiraf da edemiyor, indirin beni laaaahn düşecem hamınakoyum diye bağıyor, ya da yakıtı olmasına rağmen belli sebeplerde emergency deklare etmekten bilhassa çekinerek acil iniş talep ediyor, yolcuları tehlikeye atıyor, fakat tecrübeli kule uyulması gereken kuralları ve prosedürün işleyiş şeklini muhafaza etmek zorundaki, tertip düzen sağlansın, insan hayatı diyoruz burda hacı, babanın boku değil yani.
pilotun ne yapmaya çalıştığını anlamadım. atc ısrarla kendisinden emercensi ilan etmesini istiyor, pilot da beklemede olduğunu ,ifade edip duruyor. şimdi atc'de suç bulan yazar arkadaşların çoğu bilmiyor galiba, burada kullanılan teknik ifadeler çok önemlidir. yani iki tarafında telsiz disiplinine riayet etmesi gerekir. yoksa "hanım efendi günaydın müsaitseniz inmek istiyorum" gibi bir ifade tarzı olamaz. pilot'un demesi gereken sadece şu "emercensi bildiriyorum". ısrarla 9 dakika sonra kritik yakıt miktarına ineceğini söylüyor. madem kritik yakıt bildireceksin 9 dakika sonra bildir. hem uçakların kritik yakıt miktarı da sanıldığı gibi uçağı 5 ya da 10 dakika havada tutmaz. en az yarım saat havada tutar. zaten pilot da sırf ona güvendiği için muhtemelen beykoz üzerinde, final yaklaşması için izin isterken sabiha gökçen'e gidebilirim diyor. pilot'un atc'yi küçümser bir tarzla bak sevgili kardeşim falan filan demesi yersizdir. o pilot sadece kendi uçağından sorumlu iken o atc günde 1000 civarı uçağın akibetinden sorumludur.
işe duygusal açıdan bakanların, orospu karı 200 kişini hayatını tehlikeye atıyor tarzında yaklaşmaları mümkün. lakin ortada şöyle bir durum var, bu orospu karı diye tabir edilen bayan %100 * haklıdır. zira ahl'daki trafik durumu göz önüne alındığında her uçak havada beklemek durumundadır. bu akıllı pilot abimiz ise beni uğraştırma bir an önce inip eve gidicem tarzında olaya yaklaştığı için bu durum ortaya çıkmıştır.
madem ki yakıt durumun kritiğe düştü uçuş güvenliğin tehlikede, bayanın * belirttiği gibi o cümleyi sivil havacılık kuralları gereği deklare etmek durumundasınız. o cümleyi deklare edersin ve kule seni derhal acil durum konumuna geçerek piste 1.sırada yönlendirir ve diğer uçaklar ekstradan bir tur daha atar. ama sen aşağıya indiğinde sana neden emergency deklare ettiğini de sağlam yollarla sorarlar, sağlam şekilde izah edemezsen *, o zaman görürsün emergency yi.
kısaca şark kurnazı pilot abimizin yaratmış olduğu sorundur. torununu sevme yaşı gelmiş amcalarımızı bu kadar saat havada tutan havayolunun hiç mi suçu yoktur o ayrı.
hakkinda bir sürü kisinin yazi yazdigi bir durumdur.
normalde ucaklarin kalkis saati, ve inis saati tarifelerle belirlenir. bir ucak hava da "trafige takilmayacagi" icin kalktigi andan itibaren eger önceden belirlenmis ucus güzergahinda firtina ya da benzeri meteorolojik aktivitelerden dolayi bir degisiklik yapilmamissa, bir ucak belirli bir süre havada kaldiktan sonra inecegi muhite gelir, ve iner. ucagin inis alanina yaklasmaktayken ki durumu, inis kulesi tarafindan tamamen kontrol altindadir. yani öyle son 5 dakka da "ya nerde kaldiniz, biz de sizi bekliyorduk" seklinde birsey ucaklarda olmaz.
cok ucan arkadaslar bilirler, ben biraz fazlaca ucar, ve bu konuyla da ilgilenirim. cok ünlü, trafigi feci yogun havaalanlarina inislerde bile, ucak, cok nadiren bekletilir. biz cok frankfurt international´e ucariz. bircok uluslararasi noktadan uctuk, o havaalani dünyanin en yogun hava trafigine sahip havaalanlarindan birisidir. ben sahsen, ucagin havaalani üzerinde meydan turu attigina henüz hic sahit olmadim, ucak yaklasir, ve iner.
ucagin kalkis noktasindan zaten bütün veriler, inis meydanina otomatik olarak gecilir. misal, ucak amsterdam´dan kalkista 15 dakika rötar yapmissa, bunu inis meydani bilir. ve bunu ucak daha amsterdam´dan kalkmis ve yükseliyorken bilir. daha ucagin inmesine 3,5 saat vardir ve istanbul´daki meydan kontrolü bunu bilir- bu is aslinda biraz daha karmasiktir. havaalaninda oturan sahislar genel hava trafigini degil, sadece o havalanina inecek ucaklari kontrol ederler, genel hava trafigini traycon lar takip eder, onlar, ucagi havaalanina yaklastirirlar, ve yaklastirma birimine belirli bir noktada devrederler (esas efsane olmus hava kontrol ünitesi havaalani degil, ucus trafigine trafik polislik yapan traycon denilen flight traffic control´dur- bu adamlarin isi- o ülkenin üzerindeki tüm hava trafigini düzenlemektir- yani türkiye´yi transit gecen interkontinental ucuslar da- traycon´un kontrolündedirler- sadece inenler degil.)
traycon (int. flight traffic control) hava otobanindan inis yapacak ucagi güvenli bir bölgeye ayirir, ve o ucagi approachment- yaklasma birimine devreder. onlar da ucagi yaklastirip, inis birimine devrederler. bunlarin hepsini ayni adam/kadin yapmaz. bu üc dört birimin cok degisik ödev ve görevleri vardir. ucak indikten sonra da havaalani yer trafik ünitesine devredilecek, indikten sonra yanasacagi apron da onlar tarafindan ucaga bildirilecektir.
su kadarini söylemis olalim. ucaklar inis sirasinda "kaynak" falan yapmazlar. bu böyle birdenbire ortaya cikmis acil bir durum seklinde lanse edilen durum, lanse edildigi sekilde olamaz. nacizane tahminim, meydan inis biriminde oturan o kadincagizin, bir kisilik probleminden dolayi pilotu sikistirmaya calismasi durumundan ibarettir. büyük ihtimalle o kadin isinden olacaktir. pilotun orada acikladigi bilgi, bilinmeyen aaaa birdenbire ortaya cikmis bir sey , tahminen degildir. havada yakiti yeterli durumda olan bir ucaga bir kavis cizdirilip, diger ucak onun önüne alinabilir, bunda bir problem olmaz, ki tahminen her büyük havaalaninda bircok kere oluyordur bu.
ayrica pilot, bir an önce kahve icmek icin daha önce inme durumunda olmaz. onun da sorumluluklari vardir. öyle bir sey yapmaya kalksa bu durum kayitlarda ortaya cikar, ve o adami fena öperler. bir pilotun bu sekildeki bir beyanatinin bu sekil bir karsilik bulmasi, herseyden önce cok gariptir. pilotlar bu kadar basit, bir iki dakika önce ya da sonra inme konusunda birbirleriyle yarismazlar, bu tamamen abesle istigal bir iddiadir.
okuyanlardan, frankfurt, new york, los angeles gibi havaalanlarina inen arkadaslar, bindikleri ucagin, inis esnasinda direk indirildigi durumunu, yukaridaki diyalogla kiyaslasinlar. ben, bak gercekten, daha hic havada bekleme yaptirilan bir ucakla karsilasmadim, yaptigim ucuslarda. ucak, frankfurt´a sanki oraya inen tek ucak kendisiymis gibi, yaklasir, yönünde falan da sadece rüzgar konusu yüzünden bir degisiklik yapar, ve iner. ama öyle yarim saat frankfurt´un üstünde tur attirilan ucak, bana rastgelmedi, cünkü bu isler artik iyice programlandi. tanidigim cok ucan insanlar, hatta bilfiil ucus yapan kaptanlar mevcuttur. hicbirisinden böyle yarim saat havada tur atmak zorunda kaldiklari seklinde bir sey duymadim. bunun disinda bir ucagin bir digerinin önüne gecirilmesi, cok cabuk bir istir, bir ucak bbüyüklügüne göre bir ya da iki dakika öne ya da arkaya kaydirilabilir, bu da yeterlidir. adam,2 saat 3 saat havada olan ucagin, bütün seceresini o üc saat icerisinde bilir. inerken ucagin, birdenbire dis etkenlerden dolayi olusabilecek seyler disinda, herseyini bilir. o kadinin bu sekil konusmalari, cok enterasandir. belki bu olay türkiye´de baska türlü isliyordur, ama acikcasi, hic de sanmiyorum hani.
sözlük yazarini bu konuyla ilgili biraz daha aydinlatmak icin bu yaziyi böyle aciklamali sekilde yazdim. uzunlugunun affedilecegini umarim.
kadınların önemli görevlere getirilmemesi gerektiğini gösterir zira özel günlerde ne yapcakları belli olmaz.
belli ki ablamız muayen günlerinde ve biraz naz yapıyor, hafif alınganlık ve karşısından daha dürüst, daha açık sözlü bir tavır bekleme onun için çok normal aslında.
-itiraf et, hayatında başka bir kule var değil mi?
**mnskym kuleeeeee! ! ! !
kadının haklı olduğu. pilot emergency deklare ediyor ama bunu söylemesi gereken formata sokmamakta ısrar ediyor; üstelik bunu "güzel kardeşim" içerikli lafa boğuyor. 8 dk yakıtın kalmış, emercansi deklare edeceksin, kadın da zaten belirtmiş, ilgili cümleyi söyleyin diye. türk ya işte, illa "ama bi saniye izah edeyim" tavırlarında. kadına memur zihniyetli denmiş, havacılıkta her şey sıkı kurala kaideye bağlı, ya ne olacağıdı?
her türkün doğuştan askerlik, teknik direktör, terör uzmanı, din uzmanı gibi özelliklerinden sonra şimdi de sivil havacılık uzmanlığı türedi de bizim mi haberimiz yok?