konuyla alakalı olan bir hikayem var çocuklar. gelin toplaşın yamacıma.
alman filozof immanuel kant'ı bilirsiniz.
peki onun sadece sabah kahvaltısı yaptığını bilir miydiniz ? evet koca, zengin filozof sadece sabah kahvaltı yaparmış. sebebi de rızk meselesi. hani derler ya "herkesin bir rızkı vardır. o bitince ölür" gibisinden. kant da bunu duymuş ve yemek yememeye başlamış. yani daha uzun yaşamak için daha az yemesi gerektiğini düşünmüş.
şimdi asıl konumuza geri dönelim.
adolf hitler, evet diktatör bir kişilik. ne yalan söyleyeyim kendisine sempatim vardır. çünkü adam tek başına birçok ülkeyi darmaduman etti. bakıyorsunuz rusya ve amerika... daha doğrusu sovyetler. nedir bu arkadaşlar ? komünist. peki amerika ? başından beri kapitalist.
hitler karşısına kimi almıştır ?
sovyetleri ve amerikayı...
şimdi bre mantıklı adam, sen bu insana nasıl saygı duymaz, sempati beslemezsin. lan adam iki zıt kutbu bir araya getirdi...
neyse şimdi hikayenin ve hikayemin birleştiği noktalara bakalım...
kant'ın rızk olayını yanlış anlaması ve tek öğün yemek yemesi.
hitler'in, atatürk'ü yanlış anlayıp cumhuriyet yerine nasyonal sosyalizm'i tercih etmesi.
atam zaten diyor; "beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir"
sonuç olarak bakıldığında;
atatürk zamanı geldiğinde askeri üniformasını çıkarttı ve takım elbiselerini giydi. 1938 yılında derin bir uykuya daldı ve birçok insanın içinde, beyninde yaşamını sürdürüyor.
adolf hitlerciğim ise askeri üniformayla öldü. ruhu şad olsun bebişimin. iki parmaklık bıyığını sevdiğim...